Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik İbrahim Maalouf yeni bir albüm çıkardı

        İtiraf ediyorum İbrahim kardeşim, o kestaneleri ben yedim. Paris’te, Opera Meydanı’ndaki metro istasyonuna yürürken trafik ışıklarının altında duran Hintli kestaneciden aldığım külah, karşıdan karşıya geçene kadar bitmişti. Onları meşhur trompetçi, ünlü besteci İbrahim Maalouf’a götürmeyi planlıyordum. Ama Paris banliyösü Ivry sur Seine’deki stüdyosuna doğru 7 numaralı metroya binmeden kâğıdını çöpe atmıştım bile. O, yeni albümü “Dalida by Ibrahim Maalouf”taki “J’attendrai” (Bekleyeceğim) şarkısını Melody Gardot ile usulca söylerken yaptım hem de bunu. Ama kentin üzerine çöken sisle birlikte görünmez bir bıçağa dönüşen soğukta fazla bekleyemedim işte. Hepsini yedim, içimi ısıttım. Ve ona bundan hiç söz etmedim. HT Pazar'dan Selçuk Tepeli'nin röportajı...

        REKLAM

        İbrahim Maalouf ise, daha önce birkaç kez gazeteden arkadaşlarım sorduğunda yaptığı gibi, bazısı epey saçma kaçan sorularıma cevaben yine samimiyetle kendinden bahsetti. Doğduğundan beri nasıl yüzde yüz Lübnanlı olduğunu, 7 yaşında ailesiyle temelli taşındığından beri aynı anda yüzde yüz Fransız olduğunu anlattı. Türlere sığdırılması zor ama nefis müziğini tarif etmeye çalıştı, yine de pek yapamadı. Stüdyoda piyanonun başına geçip bir kez de Habertürk okurları için söyledi: J’attendrai...

        Dalida’nın ünlü şarkısı... İbrahim Maalouf, 1933’te Kahire’de doğan İtalyan asıllı Fransız divanın 11 şarkısından oluşan yeni bir albüm hazırladı. Alain Souchon, Ben l’Oncle Soul, Thomas Dutronc, Izia, Monica Bellucci, Arno, Rokia Traoré, Mika, Golshifteh Farahani ve Melody Gardot gibi pek çok yetenekli sanatçı da karşılık beklemeden seslendirdikleri şarkılarla bu projede Maalouf’a katıldı. “Büyük oranda orkestral ama bir o kadar da mütevazı bir tını için her şeyden önce şarkıların kökenine ulaşmak istedim” diyor Maalouf. “Bunu yaparken doğal bir içgüdüyle şarkılarda bana dokunan şeyin ne olduğunu, sözlerin bana gerçekte ne anlam ifade ettiğini anlamaya çalıştım.”

        REKLAM

        ‘PAROLES PAROLES’DE MONICA BELLUCCI’

        1975’te ilk kez Fransa’da Dalida tarafından seslendirilen “J’attendrai” şarkısınıysa, albümde aslında Amerikalı olan Melody Gardot söylüyor. Gardot’nun sesi çok güzel ve Maalouf’un trompetiyle çok uyumlu ama Dalida ayarında mı derseniz, Maalouf “Dalida daha çok rüyalar âlemine yakın bir diva” diyor. Dalida 1987’de intihar etti. Duyguları yorgundu çünkü mücadeleler, hüsranlar, korkular ve zaferlerle dolu bir hayatı oldu. İmkânsız aşkın peşine düşen, bu nedenle de teni hüzün kokan bir kuşağın son temsilcilerindendi. “O zamanın şarkıları gibisi şimdi neden yapılamıyor” sorusunun yanıtı bu işte, çünkü aşktan anladığımız şey başka. Yine Dalida’dan, albümde Monica Bellucci’nin eşlik ettiği bir diğer şarkıdaki gibi, “Paroles paroles encore des paroles”, yani artık aşk dediğin hep laf galiba...

        REKLAM

        İbrahim Maalouf da İstanbul’a âşık. Türkiye’de sık sık konser veriyor. “İstanbul’a gidince ne düşündünüz?” sorusuna “Bu şehirde yaşamanız büyük şans. İstanbul’da tanıdığım herkese aynı şeyi söylüyorum. Bu şehri çok seviyorum. Eğer her şeye yeniden başlamak gibi bir şansım olsaydı İstanbul’da yaşamak isterdim” diyor. Ama mümkün değil, küçük bir kızı var ve onu sürüklemesinin doğru olmayacağını düşünüyor.

        HT Pazar, geçen yıl İstanbul ve Bursa’daki konserlerinde kendisine eşlik etmişti. Şimdi de Paris’te buluştuk. Sohbetin ardından İbrahim Maalouf, Bercy’deki konserine gitti. İşte arada söyledikleri...

        Fransa’dan ve dünyadan büyük isimlerle birlikte fantastik bir albüm yaptınız. Monica Bellucci bile var!

        Şarkı söylemiyor ama “Paroles Paroles”de eşlik ediyor.

        Tamamı Dalida şarkılarından oluşan bir albüm.

        Evet; Fransız müziğine, Dalida’ya ve caza saygı niteliğinde bir albüm...

        Mısır doğumlu, İtalyan asıllı Dalida, hayatına Fransa’da devam etti. Albümde ayrıca Lübnan doğumlu Mika, İranlı Gülşifte Ferahani gibi isimler var. Ortaya çoğunluğu kadınların oluşturduğu ilginç bir karışım çıkmış. Acı çekmiş kadınlara adanmış bir albüm mü bu aynı zamanda?

        REKLAM

        Kendi hayatımdan kesitlerle albümde yer alan, hayranlık duyduğum isimler arasında muhakkak ki bir bağ var. Ama bu acı çekmiş kadınlara adanmış bir albüm değil. Bir şahsiyet üzerinde çalışırken elbette onun nereden geldiğine, nerede yaşadığına bakarım. Dalida’nın pespembe, basit bir hayatı olmadı. Belki de bu yüzden Dalida bana hitap ediyor, tesir ediyor.

        Albümlerinizde bir Akdeniz iklimi var. Mısır, Lübnan, Fransa ve İtalya’nın kesiştiği bu sound’a Türkiye’yi de dahil edebiliriz. Beste yaparken hepsinden izlerin olduğu melodik bir ülke mi hayal ediyorsunuz?

        Tabii, bu son albümü ben bestelemedim. Bunlar Dalida’nın şarkıları. Ama bu albümdeki tüm şarkıların hem Dalida’dan hem benim müzikal kimliğimden hem de davet ettiğim sanatçılardan izler taşıması için çalıştım. Ortaya manalı bir sound çıktı çünkü farklı kültürleri ve farklı isimleri bir araya getirdi.

        Şu ana kadar sorduğum soruların komple saçmalık olduğunu düşünmeye başladım. Baksanıza hep ıskalıyorum!

        Hayır hayır, öyle düşünmeyin. Kendi beste ve albümlerim için çalışırken beni çevreleyen her şeyden ilham alıyorum, bu doğru. Ama Doğu veya herhangi bir kültürle bir bağ kurmaya çalışmıyorum. Kendimden yola çıkarak besteler yapıyorum. Müziğimi, doğadan geliyormuşçasına yapıyorum. Belirli bir kültürel kimliğe sahip olma arayışında değilim. Sadece gönlümden geçenleri ifade etmeye çalışıyorum. Bu yüzden albümlerimin hepsi birbirinden epey farklı... Hiçbiri birbirine benzemiyor. Müziğimin belirli bir coğrafyaya ait olmasınaçabalamıyorum. Müziğim hiçbir coğrafyaya ait değil. Jean Sibelius’ü dinlerken onu Akdenizli zannedebilirsiniz. Ama Sibelius Kuzeylidir. Bazı Amerikan müzikleri Afrikalı, bazı Asya müzikleri de Avrupalı gibi gelir kulağa. Müzik, bir coğrafyaya ait olamaz. Bence aynı şekilde kimlikler veya dinler de belirli bir coğrafyaya ait değiller. Onlar bizim dünyamızın, gezegenimizin parçaları. Her bireyin kendine has, doğduğu çevreden bağımsız ve tüm hayatına karşılık gelen bir kimliği var. Mesela Charles Mingus’u veya George Clinton’ı dinlediğinizde de “Evet, bu müzikte New Orleans var” diyebilirsiniz. Ama onlarla konuştuğunuzda size “Hayır” derlerdi.

        REKLAM

        Peki Dalida şarkılarıyla bir albüm nereden çıktı?

        Aslında fikir Barclay’den (Fransız kayıt şirketi) geldi. Beni aradılar ve Dalida’ya ithafen bir albüm yapmamı teklif ettiler. Başta “Hayır” dedim; bunun ticari bir albüm olacağından endişe ettim. Çalışma tarzım bu değil. Ama bu teklif üzerine birçok sebepten dolayı tekrar düşündüm. Sonra onları geri aradım. “Eğer Barclay tüm şarkıları ve davet edilecek isimleri benim seçmemi, aranjmanları benim yapmamı kabul ediyorsa, bu albümü istiyorum” dedim. Kabul ettiler.

        ‘TROMPETİN İKİNCİ PLANA DÜŞTÜĞÜ İLK ALBÜMÜM’

        Ayrıca bu albümde sadece trompet çalmıyorsunuz.

        Bu, trompetin ikinci plana düştüğü ilk albümüm. Şimdiye dek albümlerimde başrol trompetindi. Burada öyle değil; burada başrol davetli sanatçıların.

        Yine de trompetle mükemmel bazı seslerin düetinden bahsedebiliriz...

        REKLAM

        Evet... Bazı şarkılarda trompet neredeyse hiç yokken bazılarında epey baskın.

        Bu albümün de bir turnesi olacak mı?

        Şu an bilmiyorum.

        Dalida Türkiye’de de sevilir. Kalbe dokunan tüm sesler gibi...

        Evet, Dalida’yı benim sevme sebebim de bu, gayet iyi anlıyorum.

        Siz kimleri dinliyorsunuz?

        Herkesi...

        En sevdiğiniz?

        Herkes!

        Eh ama yani...

        Belirli bir tarza bağlı değilim işte. Tamam, tabii ki hangi saatte, nerede dinlediğime göre değişiyor. Evde, seyahatte, çalışırken farklı müzikler dinliyorum. Gerçekten her şeyi dinlemeyi seviyorum. Hepsini seviyorum. Her dinlediğim, beğendiğim müzikte takdir ettiğim birtakım anlar oluyor. Rammstein dinlediğim gibi klasik senfoni de dinliyorum. Hint müziği de blues da..

        Hint müziği mi? (Eyvah kestaneler...) Eee, müzik çok zor zanaat...

        Her zaman değil.

        Enstrüman çalmak, şarkı söylemek...

        REKLAM

        Duruma bağlı... Zor olan müzik yapmak değil. İnsanlar böyle zannedebilir. Zor olan başarılı olmak, yani zor şeyleri çalmak.

        ‘HÜSNÜ ÇALMIYOR AMA OĞLU TROMPET ÇALIYOR’

        Müziğinizin belirli bir coğrafyaya ait olmadığını söylediniz. Bununla birlikte Türkiye’den ezgiler sizde var. Türk sanatçıları tanıyor musunuz; mesela Ergün Şenlendirici’yi? Muazzam bir trompetçiydi. Dünyanın en iyilerindendi...

        Hüsnü’nün babasını mı? Elbette tanıyorum. Gerçekten muhteşemdi.

        Hüsnü Şenlendirici trompet çalmıyor ama...

        Hüsnü çalmıyor ama Hüsnü’nün oğlu trompet çalıyor.

        Ergün Şenlendirici’yi, şimdi trompette hızla büyüyen torununu tanıyorsunuz. Öte taraftan George Clinton’dan bahsediyorsunuz. İki dünya arasında, köprünün üzerindeki bir müzisyen gibi... Ayrıca orta yerde Balkan müziğini de unutmamak lazım. Nefeslilerde Koçani Orkestar, Boban & Marko Markoviç fantastik...

        REKLAM

        Ben de bayılıyorum. Balkan müziği albümüm var, biliyorsunuz. Balkan müziğini seviyorum. Köprü meselesiniyse bilmiyorum. Kendimi öyle görmüyorum. Evet, insan kendini yetiştirirken belirli bir şeye odaklanmalı. Ama sonrasında alışkanlıklarınızın dışına çıkabilmek için kulaklarınızı açmanız gerek. Çağdaş müziğe bakın. Hep aynı şeyi yapıyorlar, başka bir şeyi aramıyorlar. Caz yapanlar için de bu geçerli; alışılanın dışına çıkarlarsa rahatsız olur, şoka uğrarlar. Ne yazık ki böyle... Bence kültür sürekli devam eden bir karışım. Kültürü yenileyen bu kesişimler. Bence ben bu karışımın parçası olan müzisyenlerdenim.

        Bir düğünde çaldınız mı hiç?

        Hayır, ama çalanları gördüm.

        Hep Fransa’da mı kalacaksınız?

        Mesela neden Türkiye’de bir yıl geçirmiyorsunuz? İstanbul’da epey vakit geçirdim aslında.

        Ama onlar kısa ziyaretler.

        Evet, ama bir kızım var. Gelemem. Favori yemeğim mantı, onu söyleyeyim.

        Favori yeriniz neresi?

        Taksim. İstiklal...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ