Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Ben sana ne dedim Hasan Pulur?

        ‘Duayen’miş…

        Hadi canım!

        Yazının, haberin duayeni olmadığı kesin…

        Siz hiç Türk basınında “ben kendime model olarak Hasan Pulur’u alıyorum,” diyen bir gazeteci duydunuz mu?

        “Ben de Hasan Pulur gibi fıkra (yok, köşe yazısı anlamında değil, bildiğiniz Temel’li fıkra) ve mani yazacağım, gazetelerin değerli santimetrekarelerini bunlarla dolduracağım,” diyen birini gördünüz mü?

        Sonra… “Ben de Hasan Pulur gibi, girdiğim polemiklerde ‘en son fazlalığımı 10 yaşımda kestirdim’ gibi derin, düzeyli, zeki ve komik espiriler yaparım,” diyene rastladınız mı?

        ‘Duayen’miş…

        Ona ‘duayen’ değil, tekavüte direnen kıdemli memur denir.

        Ey Hasan Pulur, ben sana demedim mi yanlış yoldasın diye?

        Gelme böyle dolduruşlara demedim mi?

        Kadın gazetecilere olan tepkini ‘bel altına’ vurarak verme demedim mi?

        Günaydın gibi bir magazin ekinde köşe verilmiş bir genç kıza, sanki Milliyet’te tepene başyazar yapılmış gibi bir öfkeyle saldırma demedim mi?

        Dedim.

        Ama sen anlamadın.

        Sen zaten fıkralar ve maniler içinde kaybolduğun için, o kızcağızın Aktüel’e, şimdi bir başka gazetenin Yayın Yönetmeni olan yöneticisi tarafından niçin ısrarla ikna edilip kapak yapıldığını da anlamadın.

        Fol yoktu, yumurta yoktu. Kızın güncel bir başarısı yoktu… Niçin beş kez arayıp, genç bir insanın hevesinden yararlanıp ikna ettiler, anlamadın.

        O kıza, niçin ‘Hıncal babam, Haşmet sevgilim’ dedirtildiğini de hiç anlamadın.

        Ey Hasan Pulur, anlamadın değil mi?

        Anlamadığım şeyler bitmedi Hasan Pulur…

        Başarısızlığından kaçarak ücra kasabalarda saklanan, orada başarılı olan her şeye karşı öfke biriktiren birilerinin sana neden destek çıktığını da anlamadın, değil mi Hasan Pulur?

        Özel görüşmelerini yazabilme tıynetinde olanların sana destek çıkmasından utanmıyor musun, Hasan Pulur?

        Gazeteci midesinden konuşur mu pek sayın Hasan Pulur?

        “Hıncal bu işi daha fazla karıştırma sonra Hasan Pulur’dan özür dilersin yollu,” bir yazı okudum.

        Seni savunuyordu.

        Sana yapma demedim mi Hasan Pulur?

        Sen de cevap olarak bu yazıyı referans vermişsin.

        Utanmıyor musun Hasan Pulur?

        Madem bildiğin bir şey var, niye yazmıyorsun Hasan Pulur?

        Yatak matak olaylarını ima ederek yazı yazmayı biliyorsun, bunu niye yazmıyorsun Hasan Pulur?

        Hadi seni geçtim, özel konuşmalarını yazabilecek tiynette birinin, daha yazamayacağı da tehditte kullanacağı nasıl bir malzemesi olabilir, çok merak ettim ey Hasan Pulur?

        Gazeteciliğe sığar mı?

        Hasan Pulur, seni doldurdukları zaman anlamadın mı bu kavganın nesnesinin bu kızcağız olmadığını?

        Ey Hasan Pulur, mafyacılar bile savaşırken birbirinin eşine, çocuğuna bulaşmaz.

        Nasıl soktun kendini bu pisliğe ey Hasan Pulur?

        Ben seni fıkra anlatan, mani okuyan bir sözel kültür ürünü gibi düşünürdüm, ozan gibi, meddah gibi…

        Ama o tehdidi adres gösterdiğine göre… Yoksa bütün bunların farkında olabilir misin, Ey Hasan Pulur?

        Yoksa sen bu alengirli işlerin duayeni misin ey Hasan Pulur?

        Ya çevrendeki bir gazeteciye sorup bu işi anlayacaksın ve o kızdan özür dileyeceksin, yaşına hürmet edip arada sırada elini öpeceğiz, sıkıcı fıkralarına tahammül edip, hayır duanı alacağız;

        ya da bir ‘bel altı’ klasiği, bir Bab-ı Ali kötülüğü olarak Türk Basın Tarihi’ne ibret olsun diye yazılacaksın Hasan Pulur.

        Vay be, Hasan Pulur!

        atilganbayar@haberturk.com

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ