Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Etnik yapı mı sosyal çaresizlik mi?

        Sorunu güvenlik önlemleri ya da yasaları ağırlaştırarak çözmeye çalışanlar, asıl kaynağı göz ardı ediyor.

        Bilanço kanıtlıyor... Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 3 Mart 2006 tarihli raporu, Türkiye'de 2000-2006 tarihleri arasında ''töre kaynaklı'' olarak 710'u erkek, 480'i kadın olmak üzere 1190 kişinin öldürüldüğünü gösteriyor. Emniyet birçok kesimin kökeni, içeriği ve kaynağını ısrarla anlamak istemediği ''töre'' kavramının aslında ''kan davası, kız alıp verme, aile içi uyumsuzluk, cinsel taciz, yasak ilişki, tecavüz, kız alıp verme'' ve ''namus'' gibi gerekçeleri de kapsadığına vurgu yapıyor. Rapor, cinayetlerden 322'sinin ''namus'' gerekçesiyle gerçekleştiğini, olayların yüzde 38 oranla Marmara ve Ege bölgelerinde yaşandığını içeriyor. Raporda, olaylara karışanların doğum yerinin yüzde 24 oranıyla Güneydoğu, ikinci sırada ise yüzde 21'le Doğu Anadolu Bölgesi olduğu belirtiliyor. Tetikçilerin yüzde 15'i İç Anadolu, yüzde 11'i Ege, yüzde 10'u Karadeniz, yüzde 8'i de Marmara bölgesi doğumluları kapsıyor.

        Kürt sorunu değil!.. Emniyetin bu raporuna karşın medya töre ve namus cinayetlerini etnik temele oturtmaya çalışıyor. Şüphesiz bu biraz da Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök 'ün ''Asıl Kürt sorunu bu'' başlıklı yazısından kaynaklanıyor. Özkök, 14 Haziran 2006 tarihli yazısında, ''Artık bu sorunun adını açıkça koyma zamanı geldi. Töre cinayetleri, Türkiye'nin değil, Doğu'nun, özellikle Güneydoğu'nun sorunudur. Eğer Türkiye'de bir Kürt sorunundan söz ediyorsak bu da Kürtlerin gerçek anlamda bir Kürt sorunudur'' diyor. Özkük'ün bu düşüncesi dış basını da etkiliyor. Amerikan haber ajansı Associated Press (AP) önceki gün yayımladığı bir yazıda, töre cinayetlerinin bir ''Kürt geleneği'' olduğunu iddia ediyor.

        Oysa cinayetlerin Doğu ve Güneydoğu'da, ya da Doğuluların yaşadığı batı kentlerinde işlenmesi, olayın arkasında etnik bir sorun olduğunu kanıtlamıyor. Özkök aynı satırlar içinde, ''Doğu sorunu'' derken doğru, ''Kürt sorunu'' derken yanlış yapıyor. Yani olayın sosyal kaynağını açıklamak gerekiyorsa, bölgesel gerçeklerin, etnik kökenin çok önünde durduğunu söylemek gerekiyor. Çünkü cinayetler Bangladeş, Afganistan, Pakistan ve Mısır gibi din ve aşiret yapısının etkin olduğu, aynı zamanda yoksulluğun hüküm sürdüğü ülkelerde de çok yoğun biçimde görülüyor. Türkiye'de ise çoğunlukla şeyhlik, şıhlık kurumunun korunduğu, feodal bağların çözülemediği geri kalmış Doğu ve Güneydoğu kentlerinde yaşanıyor. Cinayetlerin tamamına yakınının yoksul ve eğitimsiz kesimler arasında yaşandığını gösteren ciddi kanıtlar bulunuyor. Bu kesimler içinde iddia edildiği gibi sadece Kürtler durmuyor. Adana, Mersin, Siirt, Mardin ve özellikle Urfa'da cinayetler Arap kökenliler içinde de yoğun olarak işleniyor. Gaziantep ve çevresinde Türkmenler arasında, Karadeniz'de özellikle aşiret ve tarikat yapılanmasının yoğun olduğu Rize ve Trabzon çevresinde de insanlar töre ya da namus uğruna silaha sarılıyor. Olayların Trakya, Ege ve Akdeniz insanları arasında görülmemesi de, bu bölgelerin feodal gericilik ve tarikat yapılanmasını dışlayan sosyoekonomik ve kültürel kalkınmasına dayanıyor.

        Töre ya da namus cinayetleri, hurafelerin beslediği bağnazlık, gericiliğin şekillendirdiği ahlaki kurallar ve köhneleşmiş töresel baskılardan kaynaklanıyor. Birbirini tetikleyen bu yapı eğitimsizlik, geri kalmışlık ve yoksullukla bütünleştiğinde şiddet kaçınılmaz oluyor. Törenin silahı yalnızca Kürtlerin değil bağnazlıktan kurtulamayan herkesin elinde duruyor! MEHMET FARAÇ /CUMHURİYET

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ