Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Kıskandıran Belkıs'ın senli benli hikayesi

        Bir röportajda, “İlk kocanızdan neden ayrıldınız?” sorusuna şu cevabı vermişti: “Neden evlendiğimi hatırlamıyorum ki, ayrılış sebebimi bileyim.” HT Cumartesi'den Kürşad Oğuz'un haberi...

        Sık evlenmesi bir yana, sık gemi yolculuğu da yapıyordu ve aynı yıllarda hakkında, aslında gerçek olan şöyle bir fıkra uydurulmuştu:

        “16 Nisan:Kaptan benimle olağanüstü ilgileniyor.

        17 Nisan:Kaptan beni yemeğe davet etti.

        18 Nisan:Kaptan yemekte eğer aşkını kabul etmezsem gemiyi batıracağını söyledi.

        19 Nisan:Yolcuları kurtardım.”

        Belkıs Söylemezoğlu nam-ı diğer Benli Belkıs. İlki 14 yaşında beş evlilik, yüzlerce aşk, sayısız skandalın kadını... İçinde sanat, siyaset, iş dünyasının bulunduğu; savaş ve casusluğun kol gezdiği çalkantılı bir hayat... Erkeklere çaresizlik, kadınlara kıskançlık veren bir güzellik...

        REKLAM

        Gazeteci Şaziye Karlıklı, Belkıs Söylemezoğlu’nun hayatını “Benli Belkıs - Efsane Aşkların Kadını” adlı kitapta anlatıyor.

        ‘ÇÜNKÜ SEN DAHA GÜZELSİN KIZIM’

        Süleyman Şefik Paşa, 9 yıldır Yemen’de görevliydi. Üç çocuğu vardı ama güzel bir Yahudi dansöze gönlünü kaptırmıştı. Raşel adını Ayşe Vedad, dinini de İslam’la değiştirerek evlenmişti. Önce Rabia doğdu, 1917’de Belkıs. Ardından Perizat.

        Mondros’un ardından 1919’da ailesiyle İstanbul’a döndü. Damat Ferit’in İstanbul hükümetinde Harbiye Nâzırı oldu. En önemli görevi Kuvayı Milliye hareketini etkisizleştirmekti. Sivas Kongresi basılacak, Mustafa Kemal ve arkadaşları tutuklanıp İstanbul’a getirilecekti. Yapamadı. Ankara’da Meclis saltanata son verince sonunun geldiğini anladı. İngiliz korumasında Mısır’a kaçtılar, İskenderiye’ye yerleştiler. Hicaz’da iş bulunca oraya taşınmak zorunda kaldılar, ancak Ayşe Vedad bu tutucu hayata isyan etti. Türkiye’ye girmesi mümkün olmayan paşa orada kaldı, Ayşe Vedad çocuklarla İstanbul’a döndü. 1926 yılında İstanbul’a geldiklerinde Belkıs 9 yaşındaydı ve onun hikâyesi şimdi başlıyordu.

        REKLAM

        Yeni kıyafetler, şapkalar alındı, uygun bir ev bakıldı. Sonunda Kuzguncuk’taki 30 odalı Marko Paşa Köşkü’nde karar kılındı. Belkıs 1927’de Kandilli Kız Ortaokulu’na yazdırıldı, sonra Amerikan Kız Koleji’ne. Hep “Çok güzelsin” sözünü duyuyordu ama güzelliğinin etkisini ilk kez kolejde fark etti. Erkeklerin gözü hep üzerindeydi. Bu yüzden, değil lisenin üçüncü yılını, ikinciyi bile göremeyecekti. “Hiç paraları kalmamıştı. Köşk ipotek edilmişti. Haciz an meselesiydi. Paşa babalarının maaşıyla bu hayatı sürdürmek artık mümkün değildi...” Annesi bu sözlerle ikna etti onu. “Peki neden ben?” diye sordu Belkıs, “Rabia Ablam daha büyük, o evlensin.” Ayşe Vedad gülümsedi: “Çünkü sen daha güzelsin. Zengin adamlar güzel kadın ister.”

        14 yaşında, ağlaya ağlaya, Bursalı genç tütün tüccarı İhsan Bey’le evlendi Belkıs. Erkeklerle hikâyesi de böyle başladı.

        MECLİS BAŞKANI’NIN OĞLU ENVER’LE

        Kocasıyla gittiği Ankara Palas’ta, onu yok etmeye ant içmiş bir babanın kızı olarak, Gazi Mustafa Kemal’le dans ettiğinde herkes büyülü gözlerle ona baktı. Güzelliğinin her şeyi değiştirebileceğini o gece anlamıştı.

        Meclis Başkanı Kâzım Özalp’ın oğlu Enver’le de Ankara’da tanıştı. Platonik aşk kısa sürede otel randevularına dönüştü ve skandal patlak verdi. Ailesi tarafından Paris’e gönderilen Enver, Belkıs’ın mektuplarını cevapsız bıraktı. Âşık Belkıs, 18’inde boşanıp Marko Paşa Köşkü’ne döndü.

        Baştan çıkarıcı Parseh Gevrekyan’dan “Âşık olmadan sevişilebileceğini” öğrendi. Ermeni adam ona, Tepebaşı’ndaki apartmanın üst katını ayırmıştı. Dairede peş peşe davetler veriyor, İstanbul sosyetesine yakınlaşıyordu. Parseh’in, kızkardeşi Perizat’la da aşk yaşadığını öğrenince onu da bıraktı. Bu tercihleri, Marko Paşa Köşkü’nün 1937’de satılmasıyla sonuçlandı.

        REKLAM

        YENİ KURTARICI ZENGİN AVUKAT OLDU

        İş yeniden başa düştü. Sırada zengin avukat Sadi Rıza Dağ vardı. O da güzel kadınlara düşkündü. 1937 Mayısı’nda nişanlandılar. Ancak adada tek başına denize girmesi sorun oldu. İlk evliliği üç yıldan biraz uzun sürmüştü. Sadi Bey’le olan sadece birkaç ay.

        20 yaşında, tecrübeli, güzel ve özgürdü. Mücevherleri ve yeni nafakası vardı. Talimhane’de geniş bir apartman dairesine taşındı. Peşi sıra bir mektup geldi. Mısır’ın en zengin paşası resmini görmüş ve çok beğenmişti. Zamalek Valisi Gallini Fehmi Paşa’nın sahip olduğu arazi ve sarayların haddi hesabı yoktu ve 90 yaşındaydı. Belkıs yeniden başlamaya hazırdı.

        “Servet avcısı”, “kötü kadın” dedikoduları eşliğinde 1938’de evlilik gerçekleşti. Belkıs bir yandan da başka erkeklerle flörtü sürdürüyordu. Ancak Paşa’nın çocukları onu ölümle tehdit etti. Onlara hakkı olanı alıp sessizce ayrılacağını yazdı. 20 bin İngiliz Lirası’na anlaştılar. Mücevherler de Belkıs’ta kalacaktı.

        1939’un kasvetli İstanbul’una zengin bir kadın olarak dönmüştü Belkıs. Şehirde güçlü ülkelerin istihbarat elemanları cirit atıyordu. Belkıs bazen av bazen avcı olduğu bir oyunun içinde buldu kendini. Almanların desteklediği Gün Gazetesi’nin patronu İsmail Hakkı Bayramzade’nin oğlu İlhan Bayramoğlu ile tanıştığında onun “Yeni Enver” olabileceğini düşündü. Nişanları yine Pera Palas’taydı. Ama İlhan’ın, Almanya, İngiltere ve MAH’a çalışan bir ajan olduğu ortaya çıktı. Hayatı tehlikedeydi ve kurtuluşu kendi memleketinin istihbaratıyla anlaşmada buldu. Belkıs, 1940 yılının son gecesinin düğün gecesi olacağını hayal etmişti ama şimdi, Budapeşte’de bir balo salonunda bir başka adama gülümsüyordu...

        REKLAM

        ARTIK FRANSIZLARIN MADAM PINAUD’SU

        1945’te savaş sona erince Paris’e gidip bir daire tuttu. Yeni bir parfümün tanıtımı için aldığı davetiyeyle hayatında yeni bir sayfa açıldı: Édouard Pinaud. Fransız adam ona öyle vuruldu ki hemen evlilik teklifi etti. Birkaç hafta içinde Belkıs, Fransız sosyetesinin Madam Pinaud’su oldu.

        O bir aşk kadınıydı; duramazdı. Yıllar sonra bir gazeteye şöyle diyecekti: “Dördüncü kocamdan Arthur Conan Doyle’un oğlu için ayrıldım. Bir sabah Paris’ten Londra’ya gittim ve 5 ay sonra döndüm.” Evet, evliyken bu kez, Sherlock Holmes’un yazarının oğluna âşık oldu: “Açık, kırmızı spor arabasına atladık. Babasının kitaplarını yazdığı yüz odalı şatoya gittik. Gidiş o gidiş.”

        HAYATI GÜZELLİĞİN FELAKETİNE DÖNÜŞTÜ

        Avrupa’da çok sık eski ya da yeni dostlarını ağırlıyordu Belkıs. Bu arkadaşları Belkıs’ın en iyi otellerde konaklaması, kıyafet, mücevher ve diğer masraflarını karşılamakla yükümlüydü. Bu ilişkileri onun “iyice yoldan çıktığı” dedikodularını ayyuka çıkardı.

        Son evliliğini 1957’de Eski Şoförler Cemiyeti Reisi’nin oğlu Tevfik Yürüten’le yaptı. Herkes daha evlilik haberinin şaşkınlığını yaşarken 15 gün sonra boşanma haberiyle bir daha şaşırdılar.

        REKLAM

        Hayatından başka kimler geçmemişti ki... Peyami Safa, Nâzım Hikmet, Fikret Mualla, Sait Faik... Bir keresinde kendisinden 33 yaş büyük Yahya Kemal’in acemi delikanlı gibi yüzü kızararak kendisine kur yapmasını izlemişti. Sonra Paris’e gelen Ahmet Hamdi Tanpınar... O sonradan, “Ne yapayım Benli Belkıs’ı, ben H.’yi istiyorum” demişti.

        Son döneminde rezaletler, sevgili ölümleri ve intiharları onu epey yıprattı, itibarı zedelendi. Artık güzelliği de yetmiyordu. Hayatını “Güzelliğin felâketi” olarak tanımlamaya başlamıştı. Oysa elde ettiği her şeyi güzelliğine borçluydu. 56 yaşında kapıcısının kollarında öldüğünde şöyle haber oldu: “İstanbul’un ünlü kadınlarından Benli Belkıs sabah evinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.”

        “Yüzlerce defa seviyorum sanıp âşık oldum. Tam istediğim erkeğe rastlamadığım için hiç çocuk yapmadım”

        ‘ELMA İKRAMI ZAHMETİNE KATLANMADIM’

        “Eğer, Havva Anamız, Adem Babamıza elma yedirmemiş olsaydı, benim şimdi halim ne olurdu diye hep düşünürüm. Bununla beraber, hayatımda erkeklere asla elma ikram etmek zahmetine katlanmadım. Onlar, zaten büyük dedeleri Adem’in yediği elmanın, büyülü tesiriyle hep karşıma çıktılar. Bana, en tatlı heyecanları yaşattıran, beni saadete kavuşturan, sonra da maddi manevi korkunç ıstırapları sineye çekmesini öğreten hep onlardır. Sevmesine, seviyorlar ama belki aşkları pek uzun vadeli olamıyor. Bir erkek şerefim ve gururumla oynayacak olursa, benim aşk anayasa prensiplerimi çiğnemiş demektir. İşte o zaman gözümü dahi kırpmadan sadece ‘Adieu’w demekle iktifa eder, çeker giderim. Çılgın gibi eğlenmeye ve hayalimde yaşattığım ve yarattığım idealim olan erkeğin bir benzerini bulmaya...”

        REKLAM

        Her zaman anlatacağı ilginç bir hikâyesi vardı. Bu hikâyeler, zamanın en mühim insanlarına aitti. İran Şahı’nın genç oğlu Rıza ile Mısır Kralı Faruk’un kız kardeşi Fevziye’nin aşk hikâyesinin yakın şahidiydi. Zamanının kadınlarının yapamadığı pek çok şeyi yapmasıyla ünlüydü. Çok iyi yüzerdi. Eskrim bilirdi. Otomobil sürerdi. Harika dans ederdi.

        BU HAFTA NE OKUSAK?

        Uzun yıllar önce işadamlığına son verip oyunculuk ve yazarlığa yönelen Hakan Karahan romanında, annebabasını erken kaybeden Ejder Aydın’ın kendi öfkesi ve yalnızlığıyla yaşarken güzeller güzeli Cahide’yle tanışmasını anlatıyor. Çocuk kitapları yazarı Buket Tahmaz Savaş ise şizofren bir genç ve yüksek IQ’lu bir çocukla geçen bir hayat üzerinden zekâ ile deliliğin sınırlarını sorguluyor.

        Lütfen Beni Öldür Hakan Karahan Mona Kitap

        İçimdeki Gölge Buket Tahmaz Savaş Altın Kitaplar

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ