KATEGORİLER

Yazının devamını okumak için tıklayınız...

Renault

KURULUŞ HİKAYESİ

Louis Renault 1877 Paris doğumlu bir beyzadedir. Babası iyi kazanan bir yün taciridir, çocuklarını hoşça tutar. Onlara diğer babalar gibi Latince, Yunanca ve gramer dayatmaz. Meslek seçimini kendilerine bırakır, istediklerini önlerine koyar. Louis makine hastasıdır, düşünün henüz 5 yaşındayken arkadaşlarından duyduğu lokomotifi görmek için İstasyona koşar. Buhar kazanını, pistonları, bacaları, çözmeye kalkar. 15 yaşında bir öğrenciyken motorlu vesaitlere merak salar, hatta harçlığından artırdığı paralarla 0.75 beygir gücünde De Dion Bouton marka bir araba alır, sağını solunu sökmeye başlar.

De Dion Bouton

Kont Albert De Dion ve ortağı Çilingir Georges Bouton’un imal ettiği bu arabalar faytondan bozma “yamalı bohça”dırlar. Adı geçen ikili otomobilleri mümkün mertebe ucuza mal edip amelesinden senatörüne kadar herkese satmayı planlar. Ancak bu hayalleri hakikat olmaz, umduklarını bulamazlar. Genç Louis’in henüz araba imal etmek gibi bir fikri yoktur, otomobilini Paris yakınlarında (Billancourt’daki) eski bir garaja atar. Kardeşleriyle baş başa verir, amatör heyecanlarla “bunu nasıl geliştirmeli” diye kafa yorarlar.

Louis bu arabayı adeta yeniden imal eder, bir sürü ilaveler yapar. Ve Renault’un ilk minik otomobili “Voiturette” ortaya çıkar. Bu araç 3 ileri ve 1 geri vitesli mekanik dişlisiyle yeni bir çığır açar. Üstelik motordaki gücü kayış ve zincirle değil sabit bir mil (şaft) aracılığı ile doğrudan doğruya arka dingile aktarırlar. Araç daha verimli olur ve sessizliği ile dikkat toplar. 24 Aralık 1898’de sokakları harmanlamaya başlayan Voiturette hemcinsleri gibi sadece düzde gitmez, % 13 eğimli yokuşları rahatlıkla çıkar.

Louis daha güçlü ve daha devirli motorlar için uğraştığı günlerde jeneratör sistemlerine de el atar, getirdiği yeniliklerle adeta devrim yapar. Düşünün henüz 21 yaşında iken (1898) kardeşleri Fernand ve Marcel’i peşine takar, “Renault Freres” şirketini kurar.

1899 yılında Paris-Trouville arasında bir yarış düzenlenir ki mesafe 170 kilometreyi aşar. Renault’lar yaptıkları özel otomobille yarışı rahat kazanırlar. Bu zafer üzerine kapısını çalanlar artar, yağmur gibi sipariş yağar. Babaları onlara 8 bin İngiliz sterlini sermaye verir, ki ilk ivme için bu para yeter de artar.

Louis Renault asla “tamam şimdi oldu” demez, daima “daha mükemmeli” arar. Nitekim kapalı karoseri olan ilk aracı da o yapar. Genç girişimci daha o yılın sonunda Billancourt’daki garajı fabrikaya çevirir ve tam 110 kişi çalıştırmaya başlar. Ahbap çavuşlar, ertesi yıl geliştirdikleri spor arabayla (E modeli) Paris-Bordeaux ve Paris-Berlin yarışlarını kazanır, adeta şov yaparlar. İki silindirli “H” modelinin (1902) ardından, dört silindirli “K” modeliyle Paris-Viyana yarışında zafere koşarlar. Ancak 1903 Paris-Madrid yarışında kaza yapar, Marcel’i toprağa bırakırlar, bir süre sonra Fernand da gözlerini hayata yumar.

Louis kalır mı bir başına, evet güç kaybeder ama aklındaki uçuk hamleleri de bu yıllarda yapar. Mesela işi gücü bırakıp Parisli faytonculara oynar, hayatı boyunca kamçı sallayan adamlara “atsız araba” satar. Arabacı takımı babadan kalma emektarları elden çıkarır, Renault’nun iki silindirli arabalarından alırlar. Louis böylesi rüzgârları iyi yakalar ve yelkenini rüzgâra göre açar. Talep katlana katlana artınca seri üretime geçer ve işçilerini ihtisas sahibi yapmaya bakar. Biri yalnız boya, öbürü sadece döşeme üzerinde derinleşir, işlerinde “uzman” olurlar.

İşte bu yıllarda kardeşlerinin eksikliğini yaman hisseder, Marcel ve Fernand’ı çok arar. Zira artık sadece imalatı değil, pazarlama ve muhasebeyi de ondan sorarlar. Ama onun önceliği iyi bir arabadır, nitekim ilk amortisörü, ilk soldan direksiyonu, ilk servo freni kullanıp rakiplerine fark atar. Ambulanslar, kamyonetler, itfaiye araçları yapar. Renault’nun baklava dilimini andıran logosu küçük ve basit otomobillerden, resmi erkana satılan lüks limuzinlere kadar birçok modelin alnında parlar. Gün gelir (1914) “Societe des Automobiles Renault” 4 bin 400 işçisiyle bir sanayi devi olur, bundan dört yıl sonra da (1918) çalışanların sayısı 22 bini aşar…

Renault’nun iki silindirli taşıt aracı (8CV) Paris’te taksi olarak ünlendikten sonra, şirketini başta gelen Fransız üreticisi haline getiren otomobilin seri üretimine başladı.

Renault dış ülkelerde, 1907’de New York, Londra ve Berlin’de şubeler kurduğu gibi gemi ve uçak motorları üretimine de girişti. Kardeşlerinin ölümünden sonra (Marcel 1903, Fernand 1909) Louis fabrikayı kendi başına yönetti, yeni gelişmelere yoğunlaştı, üretim programını geliştirdi, iş bölümü ve seri iş bandı üretimini başlattı. Firması Birinci Dünya Savaşı’nda ülkesinin en büyük silah üreticisi oldu.

Başka yeniliklerin (1906: Amortisör, 1909: Solda direksiyon, 1921: Servo freni) yanı sıra Renault’nun taşıt araçları 20’li yıllarda uluslararası üstünlüklerini kanıtladılar. Otomobilleri kısa mesafelerdeki hız rekorlarının yanı sıra, uzun mesafelerde de (örneğin; çöl yarışları) yeteneklerini gösterdiler. Otomobil alanındaki çok sayıda yeniliğin arasında, hemen hemen her yıl yeni modeller çıkaran Renault’nun piyasaya sürdüğü Vivaxuatre 1933’ten sonra Paris’te sürekli taksi olarak kullanıla geldi.

Hitler’in Almanya’daki iktidarı ele geçirdiği yıl, Renault, Havacılık Bakanlığının isteği üzerine, yeniden uçak üretimine başladı. Birkaç yıl sonra, yaşam boyu çalışmasının ürünü olan fabrikasının 1940’ta Alman birlikleri tarafından işgal edilmesine ve 1942/43’te bombalanmasına tanık oldu. 24 Ekim 1944 tarihindeki ölümünden kısa bir süre önce Renault, ülkesinin müttefikler tarafından kurtarılışını gördü. 67 yaşında ölen Renault, fabrikasının 1945’te devleştirildiğini göremedi.

Türkiye'de Renault Fabrikalarının kurulması

1969 yılında OYAK ve Fransız RENAULT grubunun katılımı ile kurulan Şirket, RENAULT marka binek araçlarının ve mekanik parçalarının üretimi ve ihracatını gerçekleştiriyor. Bugün yıllık 360.000 otomobil ve 450 bin motor üretim kapasitesi ile RENAULT' nun Batı Avrupa dışında en yüksek kapasiteye sahip fabrikası konumunda yer alıyor.

1969’da Renault, Oyak ve Yapı Kredi Bankası ortaklığı ile kurulan ve iki yıl sonrasında faaliyete geçen Oyak Renault Otomobil Fabrikaları, bugün Renault firmasının Batı Avrupa dışındaki en büyük iştiraki konumunda bulunuyor. Karoseri-montaj ve mekanik-şasi fabrikaları ile bir uluslararası lojistik merkezinden oluşan Oyak Renault, Renault Grubu’nun dünya çapındaki 38 üretim merkezinden biri. Yıllık 360 bin otomobil ve 450 bin motor üretim kapasitesine sahip. Oyak-Renault, Yeni Clio, Fluence ve Mégane HB modelleriyle bu otomobillerin motor ve mekanik aksamlarını üreterek ihraç ediyor.

Oyak Renault Otomobil Fabrikaları, çalışanlarına ve üretim tesislerine yatırımlarını kurulduğu günden günümüze aksatmadan sürdürerek Renault Grubu içerisinde stratejik bir konuma yerleşti, Türk Otomotiv Sanayinde ise üretim ve ihracatta  liderlik konumunu 16 yıldır aralıksız sürdürüyor.

292 bin 805 metrekaresi kapalı, 10 bin 600 metrekaresi yeşil alan olmak üzere 534 bin 530 metrekare üzerinde kurulu olan Bursa üretim tesisleri, imalat sürecinde; pres, kaporta, boya, montaj ve mekanik olarak tam anlamıyla bir bütünlüğe sahip.

Türkiye’deki 46 yıllık tarihi boyunca Renault ve imalatçıları, ortak çalışmalarında kalite standartlarını ön planda tutmalarıyla dikkati çektiler. Bu doğrultuda Oyak-Renault, Kalite Güvence Sistemi’ni 1996 yılında ISO 9001 belgesiyle onaylatan ilk Türk otomobil üreticisi oldu.

Oyak-Renault, Renault Grubu’nun tüm fabrikaları gibi çok bilinçli bir çevreci tutum çerçevesinde faaliyetlerini sürdürüyor. Harcanan çabalar fabrikanın Eylül 1999’da “sıfır hata” ile ISO 14001 belgesini almasını sağladı.