Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Mehmet Aslantuğ bu kez kabadayı oluyor

        HT MAGAZİN / Bülent İPEK

        Televizyon dizilerinin romantik jönü Mehmet Aslantuğ, bu kez sınırları aşıyor ve ‘Racon Ailem için’ dizisiyle kabadayı olarak bu akşam ekranlara yeniden dönüyor

        Mehmet Aslantuğ, 1987 yılında oynadığı polisiye dizisi ‘İz Peşinde’ ile seyirciyi özellikle de dönemin genç kadınlarını televizyon ekranına yapıştırdığı zamanlarda ne günümüz reyting anlayışı, ne ‘iş yapmış’ iki diziyle burnundan kıl aldırmayan dizi yapımcıları ve senaristleri vardı, ne de kendini bir diziyle ölümsüz ilan eden günümüzün dizi starları vardı. 28 yılda 18 dizide başrol oynamayı başarabilen ender starlardan birisi o. İstikrarlı ekran yolculuğuna ‘Racon Ailem İçin’ ile devam ediyor. Çok önemsediği son iki dönem dizisinin reyting kurbanı olmasına “Dönem karakterlerine mezar taşı muamelesi yapıldı” diyerek içerlese de “Artık bir karşılık beklemiyorum” sözüyle ‘özen’ duygusunu bıkmadan korumaya çalışıyor. Bu zamana kadar oynadığı karakterlerin ve ses tonunun da etkisiyle romantik jön olarak biliniyordu. İlk kez sistem dışında, kendi adaletini arayan ve korumaya çalışan bir kabadayı olarak ekranda.

        ■ Uzun bir sürenin ardından dizi çekmek size neler hissettiriyor?

        Bu ara vermelerin misafirliğe gitmek gibi, bir tür kıymet taşıdığını düşünür, aktörlük mesaisini ve kazancını bu duygularla revize ederdim. İşe ve izleyiciye saygının gereği budur şüphesiz. Oysa büyük çoğunluk için tam tersinin geçerli olduğunu gözlemledim hep. Kapitalizm böyle bir şey işte. Üreteni de, tüketeni de oburlaştırıyor. Ben mümkün olabildiğince aynı duygularla yürümeye çalışıyorum ama artık bir karşılık da beklemiyorum. Buna rağmen bıkmadan, usanmadan, yenilmeden, ‘özen’ duygusuna sahip çıkmamız, topluma da her daim hatırlatmamız gerektiğine inanıyorum.

        ■ Bu farklı işe “Evet” demenizdeki en büyük neden neydi?

        Karakter tasarımı olarak birbirine değen değmeyen birçok rolle buluştum. Ama bu yaşımla da ilişkisi açısından bakıldığında Kenan Korhan bir ilk. Bu türden özellikleri olan bir öykü için Erol Avcı’yla önden çalıştık biraz. Ahmet Ümit’in bir öyküsünden yola çıkıldı. Erol Avcı ve Ahmet Ümit’le birkaç kez toplandık. Mehmet Ada’nın da yönetmen olarak katılmasıyla, Ahmet’in öyküsü temel alınarak bir yol haritası oluşturuldu.

        ■ Kenan Korhan, nasıl bir adam?

        Kenan, işi devlet eliyle adalet dağıtmak olan hâkim babasının intiharına tanıklık eden bir evlat. Babası, hatalı bir karar vermiş, salıverilen suçlu da bir başkasının daha ölümüne neden olmuş. Hâkimin intihar nedeni de bu kararı. Bu, hâkimin oğlu Kenan’ın hayatını da belirlemiş, meşru olmayan bir zeminde, kendince adalet dağıtmaya çalışan namlı birine dönüşerek büyümüş.

        ‘İNSAN VİCDANIYLA TAMAMLANIR’

        ■ Sınırları aşan bir karakteri oynuyorsunuz...

        Aile olmak, evlat yetiştirmek, onları koruyabilmek ve âşık olmak hiç kolay değil. Hatta mümkün değil. Kenan da bu sınırları zorlayacak bir adam.

        ■ Aile denince sizin aklınızdan geçenler neler?

        İnsan, vicdanıyla tamamlanır! İşleri yoluna koyabilir, fikirlerini derleyebilir, geleceği planlayabilir ama vicdanının sesini duymaz olduğunda, dokunduğu her şeyi yakar. Bu ateşin düştüğü en sevgili barınak ailedir. Vicdanı bu yuvada filizlenecek çocuklarımızın, seçim iradesini aşan bu önemli aidiyeti ve onunla mühürlenecek değerleri yok eder. Oysa insan, erdemli olabildiğince iyileşir, aktardığı kadar da iyileştirebilir.

        ■ Günümüzde aile kavramı yıprandı mı?

        Güçlü aile bağları eskilerde kalan bir şey mi? Göçler, yeni yaşam alanlarını oluşturan büyük şehirler, ‘sorumluluk’ ve ‘ayıp’ duygusunu yuttu çoktandır. Ekonomik sorunlar ya da açgözlülük, değerlerin erozyonu gibi bir sürü bileşen var, aile bağlarını da zedeleyen, zayıflatan, koparan. Sevgiyi, saygıyı, iyiliği, mertliği öne çıkarmak, namerde, hırsıza, namussuza eyvallah dememek gerek. Bu açıklamayı bizim dizinin öyküsünden yola çıkarak yapmıyorum, gerçek hayatı işaret ediyorum.

        ■ ‘Racon Ailem’ için nasıl bir iş oldu?

        Karanlık tarafı var elbette. Öykünün bir yarısı meşru olmayan bir zeminde akıyor. Karakterine bakarak Kenan için İstanbul kabadayılık mirasının çocuğu diyebiliriz.

        ■ Kabadayı rolü için kimden ilham aldınız, ön çalışma yaptınız mı?

        Her kabadayı kendi istisnasını yaşar diyerek bu soruyu savuşturayım diyorum. Biraz eğlenceli bir sohbete doğru yatay geçiş yapmak niyetindeyim, haberin ola.

        ■ Televizyondaki proje seçimlerinizle, imajınız ve ses tonunuzla seyircinin gözünde romantik bir adam algısı var. Bu farklı rol hayranlarını şaşırtmayacak mı?

        Bilmiyorum! ‘Bir İstanbul Masalı’ Selim Arhan’ı olarak makbuz kesip parasını kovalayan adam olsaydım, bazı işleri kimseye bırakmazdım zaten. Ama ben öyle biri olmadım. Başkaca dertlerim de var benim. Biricik meselem aktör olarak fiyakalı dolaşıp durmak değil. ‘Hanımın Çiftliği’nde ki Muzaffer Ağa da pek romantik bir adam değildi hani. Bu ezberler kadın seyirciye ait biraz. Evet biraz sübjektif davranıyorlar ama bizler de televizyon mecrasına dair öykülerde aşırı hayal kırıklığı yaratmamaya özen göstermek zorunda kalıyoruz yine de. Tiyatro ve sinema kadar özgür değil televizyon öyküleri, uzun zamandır.

        ■ Türk dizilerinin uzunluğu, çalışma zorluğu bakımından sizi de rahatsız ediyor mu?

        Elbette. İstisnası olmaksızın bütün sektörü. Bir an önce makul düzenlemeleri hayata geçirmemiz gerek. Gerçekten hiç yakışmıyor. ‘Meselem fiyakalı dolaşmak değil’

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ