Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Fiskos HT MASA ekibi, bu hafta Bülent Ersoy’u konuştu...

        HT MASA ekibi, bu hafta Bülent Ersoy’un bestekâr Muzaffer Özpınar’ın cenazesindeki sıradışı kostümünü, hapishanede bulunan Deniz Seki’nin patoloji sonuçlarının temiz çıkmasını ve Hüsnü Şenlendirici’yle ilişkisini, pop müzik piyasasındaki hareketliliği ve yaz aylarında plajları hangi şarkının fethedeceğini konuştu...

        Esin Övet: Bülent Ersoy’un cenazede tercih ettiği kıyafetin, gözlüğün ve tırnakların kendisine yakıştığını düşünüyorum. Bu ülkede Bülent Ersoy’un yerine bir isim gelmeyecek. Bülent Hanım 4 gün makyajını çıkarmıyor, onu bile kendisine yakıştırıyorum. Cenazedeki kıyafetini ve gözlüğünü abartılı ve gereksiz bulduğumu, cenazenin önüne geçtiğini söyleyebilirim. Acıya bile eğlence kattı. Sahneye bu kılıkla çıksaydı hiçbir şey demezdim. Kadir Kaymakçı: O Bülent Ersoy. Cenazede böyle giyinince ortaya Dali tablosu gibi sürreal bir görüntü çıktı. Size bir şey söyleyeyim mi? Aslında bizim Bülent Hanım gibi insanlara ihtiyacımız var. Son yıllarda o kadar renksiz bir toplum olduk ki bu bize iyi geldi. E.Ö.: Kadir’e katılıyorum. Bülent Hanım’ı çepeçevre sarıp koruma altına almamız lazım. Yasaklı olduğu dönemde 8 yıl boyunca evin içinden çıkmamış ve bir koltukta yaşamını sürdürmüştü. Bunu Oya Aydoğan hep anlatır. İnanılmaz badireler atlattı. Başka bir ünlü Bülent Ersoy gibi giyinse, gözlük taksa, makyaj ve tırnak yapsa göze hoş gelmez. Kadının türbanla sahneye çıkıp şarkı söylemesi bile yadırganmadı. Onu düz siyah bir elbise ve hafif bir küpeyle hayal edemiyorum. K.K.: Bülent Hanım cenazede bile devrimci oldu. En alakasız ortama en alakasız şekilde gidip bazı şeyleri normalleştirme yolunda adımlar attı. Bülent Hanım gibi sanatçılar bu ülkeyi renkli kılıyorlar, onları korumalıyız. Bize bak hepimiz tornadan çıkmış gibi aynı tip giyiniyoruz. Zeki Müren sergisindeki fotoğrafları hatırlamıyor musunuz? Hepsi bir sanat eseriydi. Toplum olarak önemli isimleri yitirdikten sonra değerlerini daha iyi anlıyoruz. Oben Budak: Sırf cenazedeki değil gündelik kıyafetleri de oldukça enteresan. Cenazede giydiği bu kıyafeti belki sırf burası için almamıştır. Dışarı çıkarken gözlük koleksiyonuna bakıp bunu takmayı uygun bulmuştur. Kendisinin bütün kıyafetlerinde bir abartı söz konusu. Sokakta kimsenin olmadığı gece alışverişinde bile kürkle gezdiğini biliyoruz. Bülent İpek: Bülent Ersoy’u son dönemde albümleri, şarkıları, konserleriyle konuşmuyoruz. Çoğunluğa göre abartılı kıyafetleri, takıları ve söylemleriyle konuşuyoruz. Gündemden düşmüyorsa ve haber değerinden zerre kaybetmediyse biz onu bu şekilde seviyoruz demektir. Bu kıyafeti mezarlık için aşırı dikkat çekici olabilir ama onu zaten günlük alışverişinde de kotla tişörtle görmüyoruz ki. Bülent Ersoy’un tarzı hep böyle. Bu yönünü çok fazla eleştirmemek lazım, hayata renk katıyor. Kendisine sanat eseri muamelesi yapıyor. Ayaklı sanat eseri, adeta yürüyen enstalasyon gibi... Reşat Balcıoğlu: O fotoğrafı gazetede değil de normal hayatta görsem “Matrix’ten kim geldi?” derim. Leo’nun annesinden farksızdı. Tercih ettiği kıyafetle uzaydan gelmiş izlenimi yarattı. İyi bir assolist, iyi bir diva, her şey tamam. Ama estetik denen bir şey var. Uykusuz olduğu için yüzünü örtbas etmek istemiş olabilir ama motorcu kaskı taksa daha iyi olurdu. Bir de taktığı o gözlükle nasıl nefes alıyordu acaba? Cenazedeki tabloyu divaya yakıştıramadım. Keşke rahmetlinin evine taziyeye gitseydi. E.Ö.: Bülent Hanım uçağa binmeden bir gün önce, bir canlı yayına konuk olacağı günün gecesinde saç ve makyajını yapmaya başlıyor. Yatağa yatmadan, kuş gibi koltukta oturup uçağın saatini ve katılacağı programın saatini bekliyormuş. Bunu bana bizzat söyledi. Tayfun Topal: Bülent Hanım giydiği kıyafet ve taktığı gözlükle trend olmuş. Yurtdışında da birçok ünlü dikkat çekmek için bu tarz bir giyim anlayışı benimsiyor. Ülkemizde en son Eda Taşpınar o gözlüğün aynısını takmıştı. İkoncandan sonra o gözlükleri Bülent Ersoy’da görmek bana biraz garip geldi. Belki de gözyaşları gözükmesin diye o tarz bir gözlük taktı, bilemeyiz. Normalde şık giyinen biri değil, kendi tarzını konuşturmayı seviyor.

        Asıl tutsak Seki değil Şenlendirici Hüsnü Şenlendirici

        Deniz Seki, yumurtalığındaki kanser riski taşıyan kist nedeniyle ameliyat oldu. Bu ameliyat sonucunda patoloji sonuçları temiz çıktı. Esin Övet: Deniz Seki’nin durumuna çok üzülüyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda onu ziyaret etmiştim. Bu duygu tarif edilemez. Hâlâ içeride olması beni hüzünlendiriyor. Patoloji sonuçlarının temiz çıkması yüzümüzü güldürdü. Hapiste olmasına rağmen çıkardığı şarkılar dışarıda özgürlüğü olan birçok sanatçıya göre daha fazla dinleniyor. Orada unutulup sevilmediğini düşünüyor ama kesinlikle böyle bir şey yok. Reşat Balcıoğlu: Türkiye’de hukuk ne yazık ki evrensel hukuk kuralları içerisinde işlemiyor. Kaç insan hapishane koğuşlarında kanser oldu. İnsanlık duygusu ve vicdan yüce bir kavramdır. Ben şuna dikkat çekmek istiyorum. Deniz Seki, bir yıl önce kimlerleydi? O kişiler şimdi ne yapıyor? Deniz Seki şimdi nelerle boğuşuyor? Ülkede milyonlarca hayranı olan bir kadının son yıllarda yaşadıklarına üzülmemek elde değil. Dilerim özgürlüğüne kavuşur ve sağlıklı bir şekilde sahneleri yine inletir. Oben Budak: Sevilmemesi veya unutulması gibi bir durum söz konusu değil. Geçen hafta şöyle bir şey oldu. Hüsnü Şenlendirici, Kapadokya’da bir caz festivalinde sahne aldı. İnsanlar “İyisin Tabi” diye ona bağırmak istediler. Deniz Seki’nin bu durumda olmasında onu da suçlu buluyorlar. Ben de bunları destekleyince Hüsnü Şenlendirici sosyal medyadan üzerime yürüdü. Şenlendirici’nin dünyanın sayılı klarnetçilerinden biri olduğunu inkâr etmiyorum ama gelinen noktada Deniz Seki’yle hâlâ kapanmamış davaları var. Onun da bu davayı çözmesi lazım. Çözmezse kendisine her zaman “İyisin Tabi” diye seslenecekler. Bülent İpek: Deniz Seki’ye hepimiz üzülüyoruz. Ama içeride olmasının tek suçlusu genel olarak Hüsnü Şenlendirici görülüyor. Hüsnü Şenlendirici’yi yalnız bırakmakla, sırt çevirmekle, aşkına sahip çıkmamakla suçlayabiliriz. Şenlendirici, bu olayla anılmaktan ömür boyu kurtulamayacak. E.Ö.: Deniz adının Hüsnü’yle bir araya gelmesini istemiyor. Zaten kendisi nişanlı. Toplumda Hüsnü’ye karşı yöneltilen sert eleştiriler Hüsnü kadar Deniz’i de yaralıyor. İnsanlar Hüsnü’yü ömür boyu suçlayacak. Deniz cezasını çekip daha kuvvetli çıkacak ama Hüsnü insanların kendisine olan bakış açısını hiç değiştiremeyecek. Şu an Deniz tutsak gibi görünüyor ama aslında Hüsnü daha tutsak. Vicdan tutsağı. Tayfun Topal: Deniz’e büyük geçmiş olsun. Demek ki verilmiş sadakası varmış. İçeride olmasına rağmen ‘İyisin Tabi’ adlı şarkısı her yerde çalıyor, insanların diline pelesenk oldu. Festivalde Hüsnü’ye yapılan eleştirilere anlam veremiyorum. Niye Deniz’in içeride olmasının baş müsebbibi Hüsnü olsun ki? Buna katılmıyorum.

        Pop müziği tek mevsime sıkıştırdılar

        Müzik dünyasında bir hareketlilik söz konusu. Nilüfer, Gülşen ve Ajda Pekkan yeni albümle geldi. Demet Akalın, Murat Dalkılıç, Gökhan Özen ve Murat Boz geliyor. Esin Övet: 2015’te çıkan ve çıkacak olan albümlerden 90’ların havasının müzik dünyasında dolaştığı hissine kapıldım. 90’lardaki müzik dünyasını hayli özledim. Gülşen ile Ozan Çolakoğlu’nun Tarkan tadında bir albüm yarattığını düşünüyorum. Benim yıllardır özlediğim ve beklediğim kalitede bir albüm yaptılar. Oben Budak: Kesinlikle. Şu dönem Gülşen’in ‘Bangır Bangır’ı her yerde önde. Ozan Çolakoğlu’yla baş başa verip bütün şarkıların hit olabileceği bir albüm yaratmışlar. Çıtayı çok yükseğe koydular. Bunun üzerine kim çıkacak çok merak ediyorum. Kadir Kaymakçı: Bu hareketlilikle ilgili ciddi çekincelerim var. Son yıllarda yazlık mekânlarda çalınsın diye şarkılar yapılıyor. Pop müzik biraz buna evrildi. Bazı pop sanatçıları işin niteliğinden çok bir an evvel bir single patlatayım, festivalden festivale koşayım derdine düştü. Hal böyle olunca ortaya fabrikasyon işler çıkıyor. 90’larda yapılan albümlere baktığımız zaman günümüzde yapılanların onların müzikalitesiyle yarışamayacaklarını görürüz. E.Ö.: Bir de şöyle bir şey var,, 90’larda Serdar Ortaç ve Kenan Doğulu gibi isimlerin albümleri dört gözle beklenirdi. Gelin görün ki Serdar Ortaç bu yıl albüm çıkardı ama hiçbir yerde konuşulmuyor, haberimiz yok. Nitekim Kenan Doğulu da ortada yok. Bu çok üzücü bir durum. Bu sene Süper Lig’de kim şampiyon olursa Gülşen’in ‘Bangır Bangır’ı statta çalacaktır diye düşünüyorum. Şarkının sözleri şampiyonluk kutlayacak olan takım kim olursa olsun cuk diye oturuyor. K.K.: Bu kadar şarkının kol gezdiği piyasada, halkın bu şarkılardan bihaber olması, onlara ulaşamaması üzerinde durulması gereken bir durum. Biraz önce isimlerini andığımız sanatçılar müziğe sahip çıkmalı. Müzisyenler single patlatmak yerine el ele verirlerse beraber büyüyecekler. ‘Yazın bir şarkı patlatıp 5-10 mekânda da çıkmayı garantileyeyim’ zihniyetinde olursan iyi bir sanatçı olmuyorsun. Yurtdışındaki sanatçılara baktığımızda ortada bir müzik var. Laf olsun torba dolsun diye müzik yapmıyorlar orada... O.B.: Ben bunun sahip çıkıp çıkmama mevzusu olmadığını düşünüyorum. Yurtdışında zirvede Selena Gomez var mesela. İnsanlar o anda kendisini eğlendirecek şarkılardan mutlu oluyor. Artık devir değişti. Tayfun Topal: Son dönemde kimin albümü çıktı, kimin albümü çıkmadı bilmiyoruz. Eskiden bir albüm çıkmadan önce bir yaygara kopardı, bilboard kapma yarışı yaşanırdı. Şimdi sessiz sedasız çıkıyor. Sanki sosyal medyada dinlesin ve paylaşılsın diye albüm yapılıyor gibime geliyor. Mesela Gülşen’in albüm çıkardığını fotoğraflardan öğrendim. Velhasıl müzik dünyası heyecanını yitirdi. Böyle olmasında internet ortamındaki sahte tıklamaların, telif kavgalarının ve kişisel tartışmaların payı oldukça fazla. Reşat Balcıoğlu: 90’lı yıllarda hem dinleyiciler hem de sanatçılar oldukça heyecanlıydı. Şimdi bu heyecan kayboldu. Pop müzikte şu an zirvede olan isimleri saymaya kalksak Tarkan, Sezen Aksu, Kenan Doğulu, Gülşen, Hande Yener diye gideriz. Gerçek anlamda pop müzik yapan insanlar inzivaya çekildiği için Sinan Akçıl gibi çocuklar karşımıza popçu diye dikiliyor. Bülent İpek: Son yıllarda müzikte sadece yaz albümleri konuşuluyor, yaz albümleri yarışıyor. Pop müziği tek mevsime sıkıştırdılar. Neden sonbahar veya kış albümü çıkmıyor? Şarkıcılar şarkısını tanıtıp ‘Kulüplerde çalsın, radyolarda duyulsun, belediye ve üniversite konserlerine gideyim’ derdinde. Kaç piyasa şarkısı ertesi yaza kalıyor? Gülşen’in yeni şarkısı ‘Bangır Bangır’ her yerde çalıyor doğru ama kendisi 15 yıldır piyasada. Arada bir neden eski şarkıları da çalınmıyor radyolarda, bir yerlerde? Rihanna’nın, Jennifer Lopez’in filan eski şarkıları da çalınıyor ama. Müzik üretimimizde kalite sorunumuz var. Müzik dünyası önceki yıl Gezi olaylarını, geçen yıl Soma faciasını bahane etti. Bu yaz Allah’tan bahane yok. Hep birlikte göreceğiz bakalım şarkıların akıbetini.

        MASA’nın üstündekiler

        ■ Dünyada 50 noktada açtığı showroom’larda tasarımlarını sergileyen, Paris Hilton, Britney Spears, Ashley Simpson ve en son Cannes’da Eva Longoria’yı giydirerek göğsümüzü kabartan modacımız Cengiz Abazoğlu.

        ■ L’Oreal’in tanıtım yüzü olarak gittikleri Cannes Film Festivali’nde, kırmızı halıdaki şıklıklarıyla dünya basınında adlarından söz ettiren temsilcilerimiz Cansu Dere, Fahriye Evcen ve Azra Akın.

        MASA’nın altındakiler

        ■ Adının anıldığı Sinan Akçıl’ın yeniden Ebru Şallı’yla barışmasının ardından Şallı’nın yaşına vurgu yaparak “Benim annem 72 doğumlu. Galiba onun yaşı anneme yakın” diyen genç şarkıcı Ayşe Akın.

        ■ Gani Müjde’nin çekeceği ‘Kahpe Bizans 2’ filminde oynamak isteyen ancak 100 bin dolar talep eden ve bu nedenle yapımcı Şükrü Avşar’dan veto yiyen modacı Nur Yerlitaş.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ