Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler H. Bunu Konuşuyor HT Masa ekibi bu hafta, Çelik, Hülya Avşar, Eda Taşpınar ve Ozan Güven'i konuştu

        HT MAGAZİN

        HT MASA ekibi bu hafta Hülya Avşar’ın yeni projesinin ardından çıkan polemiği, Çelik’in çok tartışılan pozunu, Ozan Güven’in ayakkabıcılık tutkusunu, gece hayatındaki son gelişmeleri ve Eda Taşpınar’ın stil hırsızlığını masaya yatırdı...

        "DOĞUŞ'UN POZUNU UNUTAMAMIŞKEN ÇELİK AĞIR GELDİ"

        Çelik’in kontrbasla verdiği poz hakkında ne düşünüyorsunuz?

        ESİN ÖVET.: Müzik sektöründeki düzeni “Fast food sistem” sözleriyle eleştiren Çelik, Habertürk’e “Sanatçıların halini, kalbini anlatmak için bu fast food sistem çok yetersiz. O büyük aletin arkasına kendini ürkek bir şekilde saklayan gönülde neler var anlaşılmalı” şeklinde bir beyanat verdi. İki fotoğraf daha gelecekmiş...

        TAYFUN TOPAL.: Türkiye Doğuş’un saksılı pozunu unutamamışken Çelik’in pozu biraz ağır geldi. O.B.: Sanat için soyunma devri artık kalmadı. Sanat için daha başka şeyler yapılabilir.

        OBEN BUDAK.: Estetiği göz ardı ederek sanat yapamazsınız. Çelik’in o vücudunun sanatla uzaktan yakından alakası yok.

        BÜLENT İPEK: Kadın sanatçılar adını daha kolay duyruyor. Çelik zaten bu pozu dikkat çekmek için verdiğini söylüyor. Amacına ulaştı mı? Evet ulaştı. Fakat yeni albümünden beklediği ve istediği sonucu alır mı? Orası meçhul.

        K.K.: Çelik yeni albümüne dikkat çekmek için böyle bir fotoğraf çektirmiş. Hal böyle olunca çıkaracağı diğer albümde ne yapacağı merak konusu oluyor. Allah kontrbasın yardımcısı olsun. Sanat için bir sonraki projede nerede olur tam bir muamma!?

        B.İ.: Geçen albümde de kadın kılığına girmişti. Bana göre Çelik’in bu tarz haberlerle gündeme gelmesi, ünlü biriyle sahte aşk yaşayarak gündeme gelmesinden daha iyi ve dürüstçe.

        KADİR KAYMAKÇI: Çelik’in bu yaptığı kesinlikle estetik değil. Bu kareye baktığımda Çelik bir müzik aleti dükkânına girip “Ver bana bir kontrbas, çıkardım üstümü hadi çek” demiş gibi...

        OBEN BUDAK:Doğuş’un saksıyla verdiği poz, Çelik’in kontrbas ile verdiği poza oranla daha samimi.

        K.K.: Bu pozu sanat için yaptım kılıfına uydurmasına gerek yok.

        "HÜLYA AVŞAR'DAN ÇOK İYİ SİYASETÇİ OLUR"

        Yeni filmindeki rolü nedeniyle kendisini ‘istenmeyen oyuncu’ ilan eden MHP’yle polemiğe giren Hülya Avşar, HT MASA’nın gündemindeydi bir siyasi figür olur.

        KADİR KAYMAKÇI: Kimse bir filmde oynayacak sanatçının dilini, dinini, ırkını, cinsel tercihlerini sorgulayamaz! Bu işin sonu nereye varır?

        ESİN ÖVET: Haklı durumdayken haksız duruma düştü. Belki “Sana ne lan” demeseydi kazanan o olacaktı.

        BÜLENT İPEK: Son dönemde kendini çok siyasallaştırdı. Bu tepkinin nedenlerinden biri canlandıracağı rolden ziyade bu. Artık siyasete girmeli.

        REŞAT BALCIOĞLU: Milyonlarca seçmeni olan bir partinin temsilcisine “Sana ne lan!” diyemez.

        OBEN BUDAK: Madonna da Eva Peron’u canlandıracağı zaman benzer eleştiriler almıştı.

        TAYFUN TOPAL: Ben olsam Hülya Avşar’ı HDP’den aday gösterirdim.

        "HÜLYA AVŞAR HAKLIYKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞTÜ"

        Hülya Avşar son dönemde sürekli tuhaf çıkışlar yapıyor... Siyasete girmek istediğini düşündürüyor...

        R.B.: Geçtiğimiz haftalarda Kılıçdaroğlu ile polemiğe girip cevabını alıp yerine oturmuştu. Adı Hülya Avşar diye deli cesaretiyle herkesle ileri geri konuşamaz. Bebek’te koşarken magazinciler beni çeksin diye Tarkan’a “Dangalak” dedi. Bunu da yadırgadık ama hadi neyse... 10 milyondan fazla oy alan bir partinin temsilcisine “Sanane lan” diyemez. Sanatçı böyle bir üslup kullanamaz. Hülya Avşar’ın yaptığı ve kullandığı dil densizlikten de öte bir şeydir.

        T.T.: Ben Reşat’a katılmıyorum. Hülya Avşar, akıllı, yaşına göre güzel ve hâlâ albenisi olan bir kadın. Yaptığı program da iyi kötü izleniyor. Enerjisini çok yüksek buluyorum. Bir de hiç yaşlanmıyor. Kibri yok, kompleksi yok, magazincilerle dakikalarca muhabbet ediyor. Bunu göz ardı etmeyelim.

        K.K: Bir film çekiliyor ve burada bir sanatçı oynayacak. Kimse dilini, dinini, ırkını, cinsel tercihlerini sorgulayamaz. Sanatçılar yakın tarihle ilgili filmler çekerken siyasi partilere mi soracak “Kimi oynatalım?” diye. İşin sonu nereye varır!..

        E.Ö.: Ben de aynı düşünüyorum. Benim kızdığım kullandığı üslup. Keşke böyle cevap vermeseydi...

        K.K.: Hülya Avşar’ın kadınlığına ve anneliğine hakaret söz konusu. Oyunculuğuna itiraz edilen daha seviyeli bir açıklama gelse konu bu kadar alevlenmezdi.

        E.Ö.: Siyasetçilerin ve sanatçıların son dönemde kullandığı üslup daha önce hiç görmediğimiz kadar kötü. Eskiden yalnızca magazin dünyasında böyle bir üslup kullanılırken şimdi her şey birbirine karışmış durumda. Şu an Hülya Avşar haklı durumdayken haksız duruma düşmüş gibi gözüküyor. Avşar “Sanane lan” demese kazanan o olacaktı. Avşar hayli kredi kaybetti.

        T.T.: Sıkıntı, Hülya Avşar’ın olmayacak bir yerde olmayacak bir cevap vermesidir. Haklıyken haksız duruma düştü.

        B.İ.: Hülya Avşar son dönemde kendini çok siyasallaştırdı. Aşırı tepkilerin nedeni canlandıracağı rolden ziyade bu. Artık siyasete girmesi gerekir. Avşar burada bir karakteri canlandıracak sonraki projesinde bambaşka bir karakteri oynayacak. Hülya Avşar’a yaşantısından dolayı değil siyasi yönünden dolayı aşırı bir tepki oldu bence.

        T.T.: Ben olsam yeni dönemde Hülya Avşar’ı HDP’den aday gösterirdim. İyi bir siyasi figür olurdu.

        O.B.: Aslında yurtdışında da bu tarz polemikler yaşanabiliyor. Ellen Parken, Evita’yı çekecekken Madonna oynamasın diye Arjantin’de millet ayağa kalkmıştı. Eva Peron’u oynayacaktı. Ama bizdeki kadar bir çatışma yaşanmadı. Ne Madonna onların devlet adamlarına bir şey söyledi ne de devlet adamları ona.

        R.B.: Hülya Avşar, “Arkadaşlar ben sanatçıyım bugün Pehlivanoğlu’nun annesini oynarım, yarın Deniz Gezmiş’in sevgilisini oynarım” deseydi şu an çok farklı şeyler konuşulacaktı.

        "EDA TAŞPINAR'IN KATE MOSS'U TAKLİT ETMESİ İLK VUKUATI DEĞİL"

        Eda Taşpınar geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaştığı bir fotoğraftaki kıyafetleri yüzünden hayli eleştirilmiş, giydiği kombinin ünlü model Kate Moss’tan çalıntı olduğu ortaya çıkmıştı.

        İkoncan Eda Taşpınar, Kate Moss’un giydiği kombinin aynısını giydiği için haber oldu...

        Kadir Kaymakçı: Bundan 10-15 sene önce böyle bir şey yapsan bu dikkatimizi çekmeyebilir ama artık dünya küçüldü. Orijinallik ve özgünlük prim yapıyor. Stil ikonuyum diye ortalıkta geziyorsun bir de ne görelim Kate Moss’un giydiğinin tıpa tıp aynısını giyiyorsun.

        Esin Övet: Kate Moss’u taklit etmesi ilk vukuatı değil ki. 10 yıl önce de başkalarından çalarak magazin sayfalarına ve dergilere manşet oldu.

        K.K: 10 yıl önce ne Instagram vardı ne Facebook ne de Twitter... Sosyal medya etkin değildi. Günümüzde bu tarz şeylerin gözden kaçması mümkün değil.

        Reşat Balcıoğlu: Bundan 6-7 yıl önce Eda Taşpınar’la bir yerde karşılaşmıştım. Kendisine ne iş yaptığını, modayla ilgisi olup olmadığını sormuştum. Nasıl bir sıfat yazacağımız konusunda kararsızdık. Eda Taşpınar bana “Danışmanlık yapıyorum, marka yüzü oluyorum” dedi. Ben de “Doğuştan mı böyle olunuyor” peki deyip ekledim: “Sizi Nurettin Hasman’ın sevgilisi olarak tanımıştık.” Bunun üzerine bozulup yanımdan kalktı. Hiçbir şey üretmeyen yalnızca Allah vergisi güzelliği olan bir hanımı yok moda ikonuymuş, yok güzelmiş diye magazin sayfalarına koyarsak o da haliyle kıyafetleri çalar.

        Bülent İpek: Kadir’in de dediği gibi sosyal medya ortaya çıkınca her şey ortaya serildi. Eskiden yabancı dergilerin kapakları, tasarımları çalınıyordu. Mısır’dan İran’dan şarkılar alınıp orijinal arabesk müzik diye piyasaya sürülüyordu. Keza Amerikan filmlerinin kötü benzerleri yapılıyordu. Bunları artık kimse yemiyor.

        "OZAN GÜVEN KENDİNE TERAPİ YAPIYOR"

        Ozan Güven son günlerde Nişantaşı’nda açtığı ayakkabı dükkânından çıkmıyor...

        O.B.: Ozan Güven’in kendine terapi yaptığını düşünüyorum. 3 Oscar’lı Daniel Day Lewis’in İrlanda’da küçük ayakkabı dükkânı var. Orada ayakkabı üretmiyor, tamir yapıyor. Açıkçası ben Ozan Güven’in de Day Lewis’in de kafasını anlayamıyorum. Herhalde kendilerini rahatlatıp gevşemek adına bu işleri yapıyorlar düşünüyorum.

        K.K.: Oyunculuk çok yorucu bir iş. Mesela uzun bir süre ortalıkta Rüstem Paşa diye geziyorsun düşünsene... Senin buradan sıyrılıp başka bir şeyler yapman gerekiyor. Senin bir hayatın olması gerekiyor. Ozan’ın hayatı da bu. Samimi bir adam... Bazı meslektaşları gibi ‘artistlik’ taslamıyor... Ayrıca Oben’in dediği gibi bir nevi terapi bu...

        E.Ö.: Oben güzel bir örnek verdi. Bu örnekten hareketle şunları söyleyebilirim: Bizim sanatçılarımız cebinde para olmasa bile araba kiralayıp sokaklarda arz-ı endam ettikleri için bu adam gayet olması gerektiği gibi dünya standartlarında bir yaşam sürüyor. Ama bizim insanlarımız “Aaa ayakkabıcılık mı yapıyor” diye bu işi yapanı hemen küçük düşürürler. Geçen gün kuaförlük yapan bir şarkıcının fotoğrafını Instagram’a koydum. Altına “Aaa kuaför müymüş” şeklinde yorumlar geldi.

        R.B.: Hz. Mevlânâ ne demiş: “Ne olursan ol insansın sonuçta.” Ülkemizde insanlara marka ve vitrin üzerinden yaklaştığımız için ayakkabıcı dükkânı açtığında küçümseniyor. Ozan Güven on numara bir hareket yaptı. Bunu ihtiyaçtan ziyade boş zamanlarını değerlendirebilmek adına yapmıştır. “Zaten şöhretim var ot gibi yaşamayayım” diye düşünüp, güzel bir işin altına imza atmış. Umarım Ozan’ın bu davranışı diğer sanatçılara da örnek olur. Lüks mekânlara gidip, lüks otomobillere binip tavan yapacaksın diye bir şey yok. Çok güzel bir hobi bu.

        T.T: Sanat camiasında geleceğe yönelik bir kaygı söz konusu. Ben üç senedir işsiz olan bir insan biliyorum. Sabah kalkıyorsun bir şey yok, öğlen bir şey yok, akşam yatıyorsun bir şey yok. Bunu da geçtim bir işe başlıyorsun üç bölüm sonra kaldırılıyor. Ozan’a gelecek olursak kendisi şu ana kadar çok güzel işlerde oynadı. En iyi işlerde oynarken bile Beşiktaş’ta ayakkabı dükkânı vardı. Şimdi sınıf atlayarak Nişantaşı’na gelmiş. Yarın bir AVM’de açacaktır, kim bilir... Belki de Ozan sanat dünyasından kazanmadığını ayakkabı dünyasından kazanıyor.

        "BASKINLAR GECE HAYATINI BİTİRDİ"

        Son dönemde özellikle İstanbul’daki mekânlara yapılan baskınlar insanları gece hayatından soğutuyor mu?

        E.Ö.: Son dönemde kulüplere baskınlar yapılıp kimlik kontrolleri yapılıyor. Ebeveynler çocuklarına gece dışarıya çıkmayın diye tembih etmeye başladı. İnsanlar yemek yiyip evlerine dönüyor. Kulüpler adeta boşaldı.

        T.T.: Bu delikleri kapatıp insanları eve hapsedersen uyuşturucu, alkol ve fuhuşun önüne geçemezsin. Hatırlayın 2000’lerin başında ev partileri çok modaydı. O dönem narkotik polisinin en çok mesai yaptığı dönemdir. Neden? Çünkü uyuşturucu kullanımı almış başını gitmişti. Bana göre bu tür olumsuz alışkanlar eve kapanınca baş gösteriyor.

        E.Ö.: Geçenlerde Nişantaşı’nda bir kulüpteydim. Saat 22.30’da polis gelip kimlik kontrolü yaptı, müziği kestirdi. Haliyle insanın morali bozuluyor. Bu konuyu 2-3 yazar köşesinde dile getirdi.

        R.B.: Tayfun’un dedikleri olayın bir boyutu. Eğlence sektörünü bitirip insanları eve yönlendirirseniz, işsizlik, enflasyon ve kültürel etkinliklere ciddi anlamda zarar verirsiniz.

        T.T.: Bir ülkenin ekonomisini ayakta tutmak istiyorsanız yeme-içme sektörünü el üstünde tutmak lazım. İnsanlar buradan kaçıp Beyrut’a gitmeye başladı yahu. Yeme-içme sektörünü bir çocuk gibi korumak lazım. Bu sektörde yaklaşık 500 bin kişi çalışıyor. Bu sektör bacasız sanayidir.

        O.B.: Olaya müşteri tarafından bakacak olursak durum vahim, müşteriler artık küsmeye başladı.

        MASA’nın üstündekiler

        Şöhretine rağmen yeni açtığı Nişantaşı’ndaki ayakkabı mağazasında normal bir esnaf gibi müşterileriyle ilgilenen Ozan Güven.

        Özgecan Aslan’ın adını Mersin’de açılacak ana okuluna vereceğini açıklayan Gülben Ergen.

        Yoğun dizi çekiminden fırsat yaratarak Ürdün’deki BM kampını ziyaret edip çocuklara ve kadınlara moral veren Tuba Büyüküstün.

        MASA’nın altındakiler

        Kate Moss’un kıyafet kombinini kopyalayarak ‘ikoncan’ ünvanına darbe indiren Eda Taşpınar.

        Gece kulübü çıkışında arkadaşının eski sevgilisiyle yakalanınca gazetecilere “Terbiyesizleşmeyin” diye bağıran Engin Öztürk.

        Bir yarışmacısının mastürbasyon anı kameralara yansıyan ‘Ütopya’ programı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ