Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin ‘Bir de baktık 20 yıl olmuş!’

        MOR ve Ötesi’nin ilk albümüyle rock müzik piyasasına adım attığı 1996’dan bugüne memleketle birlikte müzik sektörü de hayli değişti. Milyonluk kaset satışlarından Youtube tıklamalarının konuşulduğu bir döneme geldik. Pop furyasının yaşandığı 90’larda kurulan Mor ve Ötesi, neredeyse her gün bir grubun çıktığı, 2000’li yıllardaki rock furyasından da başarıyla sıyrıldı. Artık iki kişinin bile birkaç yıl birlikte çalışmakta zorlandığı günümüzde 4 kişilik ekibini hiç ara vermeden 20 yıldır bir arada turan Mor ve Ötesi, şimdi haklı olarak kariyerlerinin bu dönüm noktasını kutlayacak. 23 Aralık’ta Zorlu PSM’de grubun 20 yılına tanıklık eden ünlü müzisyenlerle birlikte büyük bir kutlama yapmaya hazırlanan grubun dört üyesinden üçüyle, Harun Tekin, Kerem Özyeğen ve Burak Güven’le konuştuk.

        Mor ve Ötesi’nin 20’nci yılını kutlama fikri nasıl oluştu?

        Harun Tekin: Biz üretirken zamanın nasıl çabuk geçtiğini fark etmeyebiliyoruz. Bir de baktık 20 yıl olmuş... Dolayısıyla yaptığımız bir sürü şey var. Bu ilk kutu setimiz, 46 şarkı var. İkincisi çıkacak orada 44 şarkı daha var. Dört albüm ve bir single’ımızı derleyip toplayıp tekrar dinleyiciyle paylaşalım istedik. Bazı eski kayıtları yeniledik. İlk single mayıs ayında yayınlandı. ‘Melekler Ölmez’ de geçen hafta yayınlandı taze taze...

        Burak Güven: Bu proje geçmişe tekrardan bakış şansı veriyor. Onun dışında manevi tarafı da ağır basan bir şey. 18-19 yaşında ilk albümünü yapmış bir grup olarak kariyerimiz güzel ve dolu dolu geçti. Yüzlerce konser yaptık. 20’den fazla ülkede çaldık. Kulüplerimiz kuruldu.

        ‘ROCK’ÇILAR İÇE KAPANIK’

        Fiziki açıdan gayet genç görünüyorsunuz. 20 yıldan sonra ruhen durumlar nasıl?

        H.T.: 20 yıl önce de çok genç miydik ruhen, onu bilmiyorum. Böyle insan müzik yapmak için zaten içinde kırgın bir şey oluyor, yorgun argın bir şey... 20 yıl önce de böyleydi çünkü gençsin, dışarıda yapacak bir sürü şey var, sen stüdyoya kapanıp müzik yaptığına göre vardır bir sıkıntı. Bu işlerle uğraşan insanlar ya biraz içine kapanıktır ya bir derdi vardır.

        Rock müzisyenlerine has o içe kapanıklığı aştınız mı?

        H.T.: İnsanlarla paylaştıkça, konserleri yaptıkça daha dışa dönük bir hâle dönüşüyor müzisyenler. Onu görüyoruz etrafımızda. İlk yıllarında insan daha yabani oluyor. Pop sanatçılarının da durumu aynı. Onların zaten kesinlikle düzgün bir iletişim kurmaları gerekiyor. Rock’çılar içine kapanır, bazı gruplar yıllar geçse de var ki konuşmazlar, konuşmayı sevmezler. Biz çok konuşkan bir rock grubuyuz.

        ‘FİKİR AYRILIĞINDA AÇIK OYLAMA YAPARIZ’

        Sizi bir arada tutan şey neydi? Bir anlaşmazlık olduğunda ara buluculuğu kim üstlenir?

        Kerem Özyeğen: Ben bazen kendimi Kofi Annan gibi hissediyorum... Uyuşmazlık olduğu zamanlarda. Herkesin bir fikri oluyor şarkı yaparken. Üç fikir bayağı mücadele ediyor mesela ama aklın yolu bir, en iyi olanı buluyoruz bir şekilde. En kötü ihtimalle açık oylama yaparız, öyle ilerleriz. Herkes fikrini ifade eder.

        B.G.: Bu geçtiğimiz yılların avantajları oldu, öğrendik. Örneğin ölüm kalım meselesi haline getirdiğin bir notanın varlığını, üzerinden iki yıl geçtiğinde hatırlamayınca, uyanıyorsun. İlk yıllardaki inatçı tavırlar azaldı doğrusu. Kavga olmadı aramızda, sevgiden önce saygı durumu vardı.

        ‘TARKAN BİZİ ŞAMPİYONLAR LİGİNDE HİSSETTİRDİ’

        Grubun dışında size ağabeylik eden kimdi?

        H.T.: Hayatımızdaki çok değerli bir insan olan Tarkan Gözübüyük’ten bahsetmek istiyoruz. 2003’te başladı onunla yolculuğumuz. Sonrasında beraber 3 albüm, bir de Eurovision şarkılarını kaydettik. Bu yıl yaptığımız 2 single’ı beraber yaptık... Müzik dışındaki birtakım şeylerle fazla ilgilenmemek gerektiğini gördük. Onun dışında grubun çıkardığı sesi bambaşka bir yere getirdi. Bizi Şampiyonlar Ligi’nde hissettirdi.

        İyi üretim için grup üyelerinin hep bir arada durması şart mı? Siz hep beraber misiniz?

        B.G.: Gerekmiyor. Çalışmanın yararı çok açık... Detaylarla uğraşmazsan, orada vakit geçirmezsen bir yerde kalabilir iş. Yılların getirdiği tecrübe, çok fazla bir arada olmamız, birlikte üretme olayını ortadan kaldırıyor. Artık bir şarkıyı bestelemek, onu hayata geçirmek, aranjesi falan eskisine göre çok daha hızlı gelişiyor.

        Ortak ev yerine artık ortak stüdyoya çıktınız yani.

        K.Ö.: 1999-2002 arasında Kadıköy Yeldeğirmeni’nde bir grup evimiz vardı. Aslında grubun sağlam iskeleti de o döneme dayanıyor. Bayağı öğrenci hayatı yaşayıp kıt kanaat geçiniyorduk. Çalmak için bar bar dolaştığımız dönemler olmuştu.

        H.T.: Kendi menajerliğimizi yaptığımız bir dönemdi. Normal aslında bunlar. Bizim de yaşadığımızı bilsinler.

        B.G.: “Böyle bir grubuz, çalmak istiyoruz. Dinler misiniz?” diyorduk.

        Yaşanan acı olaylar sonrası konser ve gösteriler erteleniyor, buna nasıl bakıyorsunuz?

        H.T.: Bizim yaptığımız şey eğlence değil ki. Biz müzikle uğraşıyoruz ve bu bizim sanatımız ve işimiz aynı zamanda da.... Hobi olarak müzik yapmıyoruz, müzik yapmadığımız zaman aç kalıyoruz zaten. Bütün müzisyenler adına konuşuyorum. Yapamadığımız zaman, canlı performansları ortadan kaldırdığımız zaman bizi sokağa atmış gibi oluyorsunuz aslında. Bizim bir sürü şarkımız var, mesela hüzünlü.. Aramızdan ayrılan insanlarla ilgili şarkılarımız da var. Müzik zaten hayatın her alanını kapsayan bir şey... Dolayısıyla bizim ilk tepkimiz iptal etmek değil.

        Ne öneriyorsun?

        H.T.: Şu anda ben olsam 81 ilin hepsine birer sahne koyarım. “Abi çalın siz, insanlar dinlesin” derim. Diyarbakır’da Trabzonlu bir sanatçı çalsın, Ege’de Bitlisli çalsın, Tekirdağ’da Adanalı çalsın. Genel olarak içimize kapandık. Birbirimizle kavga etmeye başladık. Muhabbet edemiyoruz. Tabii ki yas tutacağız ama bir yandan da futbol maçları, diziler devam ediyor. Bankalar açık, bakkal açık... Aslında hiçbir şey kalmasa da müziğin kalması lazım, çünkü şifa... Bizi iyileştirecek şey aslında müzik.

        ‘İlk albümü yayınlamak için kaydetmedik’

        Şu an bulunduğunuz yer, grubun 20 yıl önce düşlediği yer miydi?

        H.T.: Müziğe başlamamız daha eski aslında. Ama Mor ve Ötesi’nin ilk albümü 1996’da yayınlandı ve o albüm zaten yayınlanmak için kaydedilmiş bir şey değildi. Biz aslında o albümü çıkarmayı düşünmeden kaydetmiştik. O kayıtlar bittiğinde Mor ve Ötesi pekâlâ dağılabilirdi de daha hiçbir şey yayınlamadan...

        ‘Mor ve Ötesi tamamdır, bunu yaşatalım’ fikri ne zaman oluştu?

        H.T.: Bunun başka insanlarca değer görebilecek bir şey olduğunu fark edince hâkim oldu. Bize öyle gelmiyordu. Rock müzisyeni biraz da şöyledir, mesela bir yerde çaldığında, ilk parasını kazandığında çok garip gelir. “Hem müziğimi yapıyorum bir de para mı verecekler” denir hep. O hiç değişmedi aslında çünkü biz hep kendi kafamızın dikine gittiğimiz için hâlâ çok şaşırıyoruz.

        Sizin için “Ailesinin maddi durumları iyi bazı gençler müzik yapıyor” denirdi ilk yıllarda. Bu yüzden mi acaba para kazanma derdiniz olmadı?

        H.T.: Türkiye’nin maddi skalasına göre biz aslında öyle zengin falan değiliz. Bir şekilde daha özgür olma şansımız oldu, çünkü okuyorduk zaten. Okuyan bir öğrenciye ailesi ne kadar destek olursa bize de o kadar destek olundu. Hiçbir zaman bir imkân denizi içinde yüzmedik.

        ‘ROCK MÜZİK FURYAYA DÖNDÜ’

        2000’li yıllarda her gün bir rock grubunun çıktığı bir rock patlaması oldu. Türkçe rock furyası bitti mi?

        K.Ö.: 90’larda bizi de çok etkilemiş gruplar ve müzisyenler vardı; Bulutsuzluk Özlemi, 90’ların ikinci yarısında Teoman, Şebnem Ferah, Kargo... Türkiye’de yeni bir müziğin kabul edilebilir olduğunu gösterdiler, bize cesaret verdi bu. Zaten aynı dönemde Alman liseli gençler olarak o ilk albümü yayınladık. Biz herhalde Duman ve Athena ile birlikte yeni bir Türkçe rock dönemini başlatmış olduk, vesile olduk. Bunun etkisiyle birçok grup ortaya çıktı. Çok sevindik, “Demek ki bir etkimiz olabiliyor” dedik. Şahsi görüşüm 2000’lerde başlayan şey daha sonra furyaya döndü ve dejenerasyona uğradı. Biraz kolaycılık, biraz arabesk sosu. O tip faktörler girdi, işin kalitesi düştü, değerini yitirdi. Bir de tematik olarak söylüyorum bir aşk acısı fenomeni var, sanki konular bundan ibaretmiş gibi. Aşk acısı mı bütün derdimiz? Bütün konuşmak istediğimiz aşkımızın acısı mı? Bu mudur yani?

        Konserde devler sahne alacak

        Mor ve Ötesi 20’nci yılı için yapacağı konserde sürpriz isimleri ağırlayacak. Athena, Şebnem Ferah, Pamela, Aslı, Aylin Aslım ve Teoman gibi rock müziğin yıldızları gecede Mor ve Ötesi’yle sahneye çıkarak dinleyenlere müzik ziyafeti verecek.

        ‘20’nci yılı hep birlikte kutlayacağız’

        23 Aralıkta 20’nci yıl özel konseriniz var... Konserde nasıl bir Mor ve Ötesi izleyeceğiz?

        B.G.: Bu konseri bir ara istasyon olarak görüyoruz. Hep birlikte kutlayacağız, dediğim gibi manevi tarafı bizim için çok önemli çünkü bu yol sadece bizim yalnız yürüdüğümüz bir yol değildi. İçeriği çok yönlü olacak. Konukları olan, görsel şeyler içeren ve bu 20 yıldaki tüm diskografimizden çok bilindik şarkıların yanında, sürprizli şarkıların da olacağı bir konser olacak.

        H.T.: Herhangi bir şarkımızı seven biri o konsere geldiğine pişman olmaz. Mor ve Ötesi’nin tüm dönemlerini kapsayacak. Bizim kendi teşekkürümüz bu konser.

        “Moğollar 50 yıl, The Rolling Stones 54 yıldır sahnede, Mor ve Ötesi’nin 20 yılı nedir ki” diyenler çıkar mı?

        H.T.: Çıkmaz herhalde. Moğollar ya da The Rolling Stones’la karşılaştırılmakta mesele yok tabii.

        Bülent İPEK / HT MAGAZİN

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ