Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Yağmur Ünal'dan sitem: Yan gelip yatmadım

        Mehmet ÇALIŞKAN / HABERTÜRK MAGAZİN

        Yağmur Ünal... Dünyanın en çok başrolde film çeken kadın oyuncusu, Türk sinemasının ‘Sultan’ı Türkan Şoray ile başarılı aktör Cihan Ünal’ın kızı. Hal böyle olunca Yağmur Ünal’ın da oyuncu olması bekleniyordu. Özellikle güzelliğiyle tüm dikkatleri üzerine çektiği ergenlikten itibaren bir çok kez oyunculuk teklifi aldı. Ne var ki önce okulum diyerek Türkiye’de sosyoloji ve psikoloji üzerine üniversite eğitimi aldıktan sonra İsviçre’de iki yıl master yaptı. Ülkeye döndükten sonra reklam şirketinde çalıştı. Bütün bunları yaparken de gelen oyunculuk tekliflerini yine kabul etmeyen Yağmur Ünal, ‘Çılgın Teyzeler’ adlı televizyon programıyla yapımcılığa ilk adımını attı.

        RÜŞTÜNÜ İSPATLADI

        Aslında Yağmur Ünal’ın işi hiç kolay değildi. Her ne kadar annesi de olsa Türkan Şoray gibi bir sanatçının 34 yıl sonra yeniden yönetmenlik yapacağı filmin yapımcısı olacaktı. Hem de ilk oyunculuk deneyimini başrolde yaşayacaktı. Kısacası sorumluluğu büyüktü. Ünal, sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirdiği ‘Uzaklarda Arama’ ile rüştünü ispatladı. Yağmur Ünal ve rol arkadaşı Mehtap Bayrı ile Park Bosphous Hotel’de buluşup konuştuk.

        Hem ilk film yapımcılığını hem de ilk oyunculuk deneyimini yaşadınız. Hem de anneniz Türkan Şoray’ın yönetmenliğinde. Filminizin sizin için taşıdığı özel anlamlar nelerdir?

        Yağmur Ünal: ‘Uzaklarda Arama’, hem yapımcı hem de oyuncu olarak sinemaya adım attığım ilk film olması açısından benim için çok önemli ve özel. İnsanın kendi annesiyle film çekmesi herkese nasip olmaz. Hem de Türkan Şoray’la film çekmek herkese nasip olmaz. Türkan Şoray’ın yapımcısı ve oyuncusu oldum. Yani bu konuda da iki kez şanslıyım.

        Mehtap Bayrı: Sonuçta oyunculuk Yağmur’un genlerinde var.

        Size gelen birçok oyunculuk teklifini kabul etmemiştiniz. Bu anı mı beklediniz?

        Y.Ü.: Hayır, aslında hiç böyle bir an beklemedim. ‘Uzaklarda Arama’ oldukça spontane gelişti. Ben oyunculuk yapmayı hiç düşünmüyordum. Bu filmde annem ‘Deniz rolünü oynar mısın?’ dediğinde birden neden olmasın diye düşündüm. Annemle böyle bir anımın olmasının güzel olabileceğini düşündüm ama oyunculuk yapıp yapmama konusunda son dakikaya kadar tereddüt ettim sonra ‘Haydi yap Yağmur ne olacak’ dedim. Bir de galiba annemin 50 yıldır ne hissettiğini bir nebze olsun anlamak, onun yaşadıklarını deneyimlemek istedim.

        Bir yandan yapımcılık, diğer yandan oyunculuk. Zor olmadı mı?

        Y.Ü.: Oldukça ilginç bir deneyimdi. Kişilik bölünmesi yaşadım. Kameranın karşısında pavyon şarkıcısı ‘Deniz’i canlandırdıktan iki dakika sonra masaya oturduğum an genel koordinatörümüz gelip ‘Ödemelerimiz var, onları halledebilir miyiz?’ dediğinde yapımcı Yağmur oluyordum. Dilerim iki işin de üstesinden hakkıyla gelebilmişimdir.

        Siz bunları yaşarken Türkan Hanım’ın size karşı tutumu nasıldı?

        Y.Ü.: Çekimler sırasında annemle enteresan bir denge kurduk. Açıkçası set zamanında bir annekız değil, yönetmen-oyuncu ve yönetmen-yapımcıydık. Garip bir durum olsa da çok doğru gitti bu şekilde. Özellikle oyunculuk yaptığım zamanlarda tam bir yönetmen-oyuncu ilişkimiz vardı. Hatta ‘Şunu böyle yap, bunu şöyle yap’ derken bana karşı zaman zaman sertti.

        Oyunculuk yapmış olmaktan pişmanlık duydunuz mu?

        Y.Ü.: Hem yapımcılık hem de oyunculuk yapmak oldukça zor ve yorucuydu ama şimdi ‘İyi ki yaptım’ diyorum.

        O halde yola devam...

        Y.Ü.: Şu anda gerçekten hiç bilemiyorum. ‘Uzaklarda Arama’ bir gösterime girsin de. Yapımcı olarak devam etme kararını zaten almıştım. Arayı açmadan yeni bir film için çalışmalara başlayacağım. Bu filmin gösterime girmesiyle birlikte okumam gereken 5-6 senaryo var. Dizi yapımcılığı da düşünüyorum.

        Türkan Hanım, bir film yönetmek için neden bu kadar süre bekledi?

        Y.Ü.: Annemin her zaman hayata geçirmek istediği projeleri vardı. Her zaman çalışmaya, faal olmaya hazırdı ama sanıyorum dürtüklemek gerekiyordu. Çekimler bitip İstanbul’a dönmek için yola çıktığımızda arabada bana dönüp ‘Yağmur yaptık mı?’ dedi hafif dolu sonra bayağı güldük anne kız böyle bir iş yapmış bitirmiş olduğumuza.

        O zaman siz dürtüklediniz...

        Y.Ü.: Evet, öyle oldu. ‘Uzaklarda Arama’ yıllar önce annemin Atıf Yılmaz ile konuştuğu bir projeydi. Zaten filmi Atıf Yılmaz’a ithaf ettik. Annem, hep kafasında olan film fikirlerini bana anlatırdı. Bir gün yine yapmak istediklerine yönelik bir sohbetimiz sırasında ‘Uzaklarda Arama’dan söz etti. Kafama bu proje takıldı. Onur Ünlü’den senaryosunu yazmasını rica ettim. Sağ olsun teklifimi kabul ederek senaryoyu yazdı. Anneme de yönetmenliğini yaptı.

        Y.Ü.: Evet, artık durmaz, Döner dönmez yeni şeyler düşünmeye başladı.

        Oyunculuk size heyecan mı verdi yoksa hırs mı kazandırdı?

        Y.Ü.: Heyecan verdi, çok güzel bir deneyim oldu. Dilerim oyunculuğum sırıtmaz, dilerim ‘Deniz’in hakkını vermişimdir. Her ne kadar ara vermeden yeni filmlere imza atmak istesem de yapımcılığın bana hırs kazandırmasından çok heyecan verdiğini söyleyebilirim.

        M.B.: Yağmur’un böyle dediğine bakmayın. Kameraya o kadar yakıştı ki. İzleyiciler müthiş bir Yağmur izleyecek.

        Yapımcı olmanın heyecanından söz edebilir misiniz? Y.Ü.:

        Bir projeyi, bir hayali, ürün haline getirip insanlarla paylaşmak oldukça büyülü bir durum. Zor bir süreç olsa da ‘Haydi yapıyoruz’ dediğimiz andan filmin izleyiciyle buluştuğu ana kadar geçen süre heyecan tüm zorluklardan baskın çıkıyor.

        Hesap kitap işlerinde zorlandınız mı?

        Y.Ü.: O konuda bana yardımcı olacak bir ekip vardı. Hesap kitap işlerini tek başına halletmem zaten zor olurdu.

        Evdeki hesap sete uydu mu?

        Y.Ü.: O hesap hiçbir zaman tutmaz. Hava şartları, zaman zaman ortaya çıkan teknik sıkıntılar hesabın şaşmasına neden olabiliyor. Biz mümkün olduğunca evdeki hesabı sette tutturmaya çalıştık.

        Pavyon şarkıcısı ‘Deniz’ için özel bir çalışma yapabildiniz mi? Bu işi yapanlarla konuştunuz mu?

        Y.Ü.: Yapamadım, keşke yapabilseydim. Keşke daha çok çalışabilseydim. Başta Mehtap olmak üzere tüm oyuncularla olan elektriğim de bana yardımcı oldu.

        "BU GURUR BÜYÜK BİR AVANTAJ"

        Türkan Şoray’ın kızı olmanın avantajları neler oldu?

        Y.Ü.: Böyle bir kadının kızı olmaktan dolayı taşıdığım gurur başlı başına büyük bir avantaj.

        Başarılı insanların çocuklarının genelde ya çalışmaya gerek duymadıkları, bu nedenle çalışmadıkları yönünde bir algı var. Veya henüz genç yaşlarında ebeveynlerinin başarılarıyla kıyaslanmanın getirdiği psikolojik çöküntüler yaşamaktalar. Siz bu iki durumla karşı karşıya kaldınız mı?

        Y.Ü.: Bence başarılı insanların çocuklarına bu konuda bir önyargı söz konusu. Aslında o önyargıyla savaşmak durumunda kalmak da psikolojik sıkıntılara sebep oluyordur. Bazen de doğru oluyor bu yargılar ama genelleme yapmak hata ve büyük bir haksızlık. Aslında çok çalışan deli gibi uğraşan başarılı ailelerin çocuklarını biliyorum. Türkan Şoray’ın kızıyım diye yan gelip yatmadım. Öyle olsaydı elbette en çok annem üzülürdü. Her anne ve baba çocuklarının çalışmamasından, üretmemesinden rahatsız olur, üzülür. Ben hayatımda hiç boş durmadım ya üniversitedeydim ya staj yaptım ya master’daydım. Bir şirkette çalıştım. Ayrıca ‘Çılgın Teyzeler’ adlı bir televizyon programı yaptım. Ne var ki yaptıklarımı ‘Ben bunları, şunları yapıyorum’ edası içinde olmadığım için hiçbir iş yapmadığım düşünülmüş olabilir.

        "HAYAT SİYAH BEYAZ DEĞİL"

        ‘Uzaklarda Arama’nın hikâyesini sizin için özel kılan ne oldu?

        Y.Ü.: Çok tatlı bir komedi-dram türünde hikâye çıkacağını düşündüm. Dünyadaki en büyük sorunlarından birinin ne yazık ki herkes gibi benim de ara sıra bulunduğum önyargı olduğunu düşünüyorum. İki farklı dünyanın kesişmesinden doğan bu trajikomik hikâyenin temelinde önyargı var. Nitekim şunu da unutmamak gerek. Pavyonu kasabalarında istemeyenler de haklı, pavyonda çalışan kadınlara karşı önyargıları da doğal. Hayat siyah beyaz değil.

        "PSİKOLOJİNİN ÇOK FAYDASINI GÖRDÜM"

        Peki öğrenimini gördüğünüz sosyolojinin yapımcılığa ve oyunculuğa ne gibi faydaları oldu?

        Y.Ü.: Hayatın her bölümünde, her anında sosyolojinin faydasını görürsünüz. Aynı zamanda psikoloji okudum. İnsan merkezli bir iş yaptığımız için tek tek maddelendiremezsem de hem sosyolojinin hem de psikolojinin kendi sektörümde de çok faydasını görüyorum.

        M.B.: Bir de Yağmur çözüm odaklı biri, kriz anlarında paniklemiyor. Olayı bütün halinde analiz ettikten hemen sonra çözüm üretiyor. Bu çok önemli bir meziyet.

        Y.B.: Panikledim de siz farkında değildiniz. Elbette sorumluluk gerginlik yaratır.

        M.B.: Mutlaka her insan panikler. Önemli olan yöneticinin o paniklemeyi diğerlerine yansıtmadan çözüm bulması. Yağmur o konuda çok iyiydi.

        "TÜRKAN ŞORAY’IN DELİSİYİM"

        Türkan Şoray’ ın filminin kariyerinize nasıl kazanımları olmasını umarsınız?

        Y.Ü.: Mehtap, sete acayip bir enerji getirdi. Anne-kız Mehtap’ın hastasıyız.

        M.B.: Yağmur’u sette görmeniz gerekirdi. İlk deneyiminde iki ayrı işin üstesinden gelmesi gerçekten takdire şayan. O kadar stresine ve yorgunluğuna rağmen bir kez bile suratını asmadı.

        Türkan Hanım’dan neler öğrenmişsinizdir?

        M.B.: Türkan Şoray’ın hastasıydım, artık bir Türkan Şoray delisiyim. Sahnem olmadığı zamanları Türkan Hanım’ı izleyerek, gözlemleyerek geçirdim. Ekiple olan iletişiminden, sinema bilgisinden, hikâye anlatma kabiliyetinden her koşulda şefkatli olabilmesinden neler öğrendim neler... Öğrendiklerimi birkaç kelimeye sığdırmak mümkün değil.

        "KADINLARIN SORUNU ÖTEKİLEŞTİRİLMEK"

        Bir kadın hikâyesi çektiniz. Buradan yola çıkacak olursak sizce kadınların şiddet bir yana en elzem sorunu nedir?

        M.B.: Kadın çok üretken, güçlü ve doğurgan bir varlık. Ne var ki yaşadığımız yüzyılda her sektörde kendilerini göstermelerine rağmen bütün dünyada kadınların bu özellikleri hep ikinci planda kalıyor. Kadınların yaşamın merkezine konulmaması, hep ötekileştirilmesi aslında birçok sorunun ana kaynağı.

        Kadınların ötekileşitirilmesinde kadınların payı var mıdır?

        M.B.: Böyle olmasında kadınların bir payının olduğunu düşünmüyorum. Kadınların doğaları gereği erkeklerini ön plana çıkarmaları onların ötekileştirilmesine neden olmamalı.

        Y.Ü.: Bir de kadınların birbirine destek olması gerek. Birbirini eleştirdiklerine kenetlenmeliler. Bir kadın diğer bir kadının başarısını takdir etmeli.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ