Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Pelin Karahan: Oyuncular yemek yapmaz mı, ne alaka!

        Yemek yapmayı da yedirmeyi de yemeyi de çok seviyor. Mutfak onun için bir rehabilitasyon, yemek yemek ise büyük keyif. Dizide oynarken bir pastanede staj bile yapmış. Pelin karahan ekranlara geri dönüyor. Show TV’de 11 Eylül’de başlayacak ‘Pelin Karahan’la Nefis Tarifler’, aslında onun bir role bürünmeyeceği, tamamen kendi gibi olabileceği ve hayata dair sohbetler edeceği yepyeni bir format...

        Güzel oyuncu Pelin Karahan, ikinci çocuktan sonra ekranlara ara verdi. Çocuklarını büyütürken yanlarında olmak istediği için gelen projelere sıcak bakmadı. Ancak “Yemek programı” denince akan sular durdu. Çünkü Karahan’ın kendini en mutlu hissettiği yer mutfak. Yemek yapmak ve elbette yemek onun için büyük keyif. Şimdi sevenleriyle buluşmak için müthiş heyecanlı. 11 Eylül’den itibaren hafta içi her gün ‘Pelin Karahan’la Nefis Tarifler’ programı Show TV ekranlarında olacak. Türkiye’nin her yerinden konukları, sanatçı dostlarıyla sohbetleri ekranlara gelecek. Kısacası “Bu akşam ne pişirsem?” derdinden kurtaracak izleyiciyi. Güzel enerjisi ve samimi tavrıyla bu defa rol yapmadan, gerçek Pelin ile tanışacağız. Yüksek enerjisi, gülümseyen kocaman masmavi gözleri ve samimi açıklamalarıyla Karahan karşınızda... HT CUMARTESİ'den Ekin Türkantos'un röportajı...

        REKLAM

        Çocuklarla bu yaz nasıl geçti?

        Yazın 2 ay Çeşme’de yazlıktaydık çocuklarla. Havuz, deniz, güneş keyifli geçti. Şimdi artık çalışma zamanı.

        Özledin mi çalışmayı?

        Evet, özlemişim.

        Mutfakta olmayı çok sevdiğin için bu program da seni mutlu edecek...

        Yemek yapmayı çok sevdiğimi ve daha çok yemeyi sevdiğimi pek kimse bilmiyor. Teklif geldiğinde kendimi iyi hissettim çünkü bu benim aklımda olan bir şeydi. İnsanlar “Oyuncular yemek yapmaz, ne alaka?” diye düşünebilirler tabii. İkinci bebeğim daha ufak olduğu için en azından bir sene daha dizi yapamayacaktım. Ben de “Hem bu süreçte televizyondan uzak kalmam hem de en sevdiğim hobimi televizyonla birleştiririm” dedim.

        Ünlü konukların da olacak sanıyorum, biraz içerikten bahseder misin?

        Evet ama daha çok Türkiye’nin çeşitli illerinden farklı yemekler hazırlayacak halktan konuklarım olacak. Onların tariflerini birlikte yapacağız. Bu işin ustası değilim ama elimden geldiğince onlara yardımcı olacağım. Seyircilerimize “Bu akşam ne pişirsek, misafirimiz geldiğinde ne yapsak?” gibi konularda fikir vereceğiz. Arada sanat camiasından arkadaşlarım, sektörden isimlerle sohbet edeceğiz. Çünkü insanlar onları da merak ediyor. Televizyonda iş yapan insanların yemek yapmadığını, mutfağa girmediğini düşünüyorlar oysa çok da güzel yemek yapıyorlar. Onlara da kendi tariflerini yaptıracağız.

        Hayatın içinde farklı kimliklerimiz var. Mutfakta, çocuklarıyla ilgilenen, sette sırasının gelmesini bekleyen, eş ve çocuk Pelin’i anlatır mısın?

        Kadınların çok farklı rolleri olduğunu anne olduktan sonra daha iyi anladım. Hem annesin hem bir kariyerin var, arkadaşsın, annene ise evlatsın. Evde daha hareketli, biraz panik, heyecanlı, her şeye koşturmaya çalışan biriyim. İşte çok disiplinliyimdir. Çok sabırlı, pratik ve hızlıyımdır. Eş olarak kendimi tarif etmek zor, onu eşime sormak lazım ama uyum sağlamayı biliyorum, en azından onu biliyorum. Arkadaş olarak iyi bir sırdaşımdır. Evlat olarak da vefalıyımdır.

        Kadınların mutfakla ilişkisi daha özel. Plan yaptıkları, sorunlarını çözdükleri, gençlikte annelerinden hayata dair tavsiye aldıkları yer...Yemek yapmak da rehabilitasyon bir yandan...

        Rahatlamak için yemek yaparım. Ama bizim ev kalabalık olduğu için çocuklarla yemek yapmak keyiften çok, telaşa dönüşüyor. “Aman çocuklar aç kalmasın”, “Eşim işten gelecek” durumu oluyor. Tek başınayken güzel, değişik bir salata yapabilirsin, o işin rehabilite kısmı ama şu an bizde öyle olmuyor. Onu ben programda uygulamak istiyorum, keyifli keyifli yemek yapmak ve değişik tarifler öğrenmek...

        Senin mutfağın nasıl olmalı?

        Ev gezerken de önce mutfaklarına bakarım. Öğrencilik yıllarımda Eskişehir’deki kiralık evin bile mutfağını yaptırmıştık annemle. Mutfak samimi, güzel ve keyifli olmalı. Şimdi kendi evimde de havuza, bahçeye açılan, güneş alan bir konumda. Ada tipi mutfakları seviyorum. Zaten büyük bir evde de otursak daha çok mutfakta vakit geçiriyoruz. Mutfak sohbetlerini çok seviyorum, daha keyifli oluyor. Modern mutfakları değil, ahşap olanları severim.

        Haftada bir mutlaka pişirdiğin bir yemek var mı?

        Eşim yemeğe götürdüğünde sıkıntı yok ama çocuklara bir beslenme düzeni oturtmak zorundasınız. Haftada bir mutlaka balık, et, 2-3 günde bir sebzeyi çorba şeklinde veriyorum. Değişik formüller bulup uyguladığım da çok oluyor.

        Özel tariflerin neler?

        Oğlum ufakken yiyordu ama şimdi ıspanak yemiyor. Ispanağı püre haline getirip zeytinyağıyla yufkanın içinde çiğden veriyorum. Çok basit aslında. İki yufkanın arasına püreyi koyup baklava dilimi gibi üçgen kesip fırına atıyorum. 5 dakikada ıspanaklı, yeşil cips oluyor. Ben ona “Yeşil cips yer misin?” diyorum. “Ooo yeşil mi? Hadi siyah da yapalım” diyor. O zaman zeytin ezmesi koyuyorum. Ya da turuncu olması için havuç. Sürekli bunları üretmeye başladım. Onları sevecekleri tarzda veriyorum. Tabakları, bardakları da eğlenceli. Ördek ya da köpek olanlardan alıyorum, “Hadi bakalım yemeğimiz bitince altından ördek mi çıkacak köpek mi?” diyorum.

        'BENİM KURTARICIM ANNEM'

        Biraz kandırmacayla iş çözülüyor yani. Daha önce İtalyan ve Sicilya mutfağı kurslarına da katılmıştın değil mi?

        Evet. Çok fazla kursa gittim, bir pastanede çalıştım. “Muhteşem Yüzyıl”da oynarken 5-6 ay kadar Ulus’ta butik bir pastanede staj yaptım. Orada çok güzel şeyler öğrendim. Mesela çok güzel tiramisu, brownie, turta, panna cota tariflerim var. Daha çok mutfakta bir ticari işletmenin nasıl olduğunu, bir restoranda brownie istendiğinde ne hızda yetiştirilmesi gerektiğini öğrendim. Büyük kalıplarla tereyağı ve un geliyor, faturası, irsaliyesi ve müşteri... Yerinde öğrenmek istedim, çok da keyifli oldu. Gelenler çok şaşırıyordu. Adam tereyağı getiriyor, “Abla ben seni bir yerden tanıyorum” diyor. Müşterilere servis yaparken de çok şaşırıyorlardı.

        Fan’ların keşfetmedi sanırım orayı.

        REKLAM

        Yok, keşfetmediler. (Gülüyor.)

        Bir röportajında sana şehir dışındaki çekimlerin zorluğunu sormuşlar, “Evden ayrı olmak, uzun süre otelde kalmak, yemek yapamamak, mutfağının olmaması çok zor” demişsin... Yine mutfak ön planda...

        O zaman bile bunu demişim. Seviyorum mutfağı. Bu tempoda bazen zaman ayıramıyorsun. Kötü bir yemek yersem çok mutsuz oluyorum. Benim için iyi yemek çok önemli. İstanbul’da kimsenin bilmediği, değişik yerler bilirim. Salaş yerleri severim, çok lezzetli olduğunu düşünürüm.

        35 yaşında pastane açma hayalin vardı...

        3 senem kaldı 35’e. Yemek programı yaptıysam pastane de açarım herhalde. Küçük bir fırın, pastane tarzı bir yer açmak hayalimdi, inşallah bir gün o hayalimi gerçekleştiririm.

        Çocukların tatlıyla arası nasıl?

        Büyük olan çikolata hastası. Çok küçük yaşta dişleri için kötü olduğunu düşünüyorum ama yapacak bir şey yok. Çocuk işte, seviyor.

        “Akşama ne pişireceğim?” sorusu büyük dert. Sen de programda izleyicilere yardımcı olacaksın. İçinden çıkamadığın durumlarda şipşak tariflerin var mı?

        Eve kızlar gelecekse patates salatası, kısır, güzel bir börek, mini köfteler kurtarıcı oluyor. Eşli akşam yemeği alacaksam tabii bunlar kurtarmaz. Bayağıdır böyle misafir olmadığını fark ettim. Çocuklu evlerde misafir olmuyor pek galiba. Bunları ben de programda keşfedeceğim. “Bir misafir gelse ne pişiririm?” durumu. Gerçi benim kurtarıcım annem. “Hadi gel” desem, gelir.

        'KİMSE KOMEDİ YÖNÜMÜ BİLMEZ'

        ‘BEN HER ZAMAN OYUNCUYUM’

        Bu program kariyerini nasıl etkileyecek sence?

        İnsanlarda farklı bir algı olabilir, “Şimdi bu kız oyuncu, yemek programı ne alaka?” diye düşünebilirler ama beni tanıyan arkadaşlarım yemekle aramı çok iyi biliyor. Yarışma programı sunan da birçok oyuncu arkadaşım var. Oyuncuysan, televizyon yüzüysen bunu çeşitli dallarda geliştirebilirsin. Biraz “Oyunculuktan vazgeçtiğimi düşünürler mi?” diye endişem oldu ama ben her zaman oyuncuyum ve öyle devam edecek. Yine bir diziye konuk olarak girebilirim, bir film çekebilirim. Bunun kariyerime zarar vereceğini düşünmüyorum. Her dizide farklı bir karakteri canlandırıyoruz ama sokakta beni gördüklerinde aradan 10 yıl geçse de dizideki adımla, “Aslı” diye hitap ediyorlar mesela. Programda kendimi ifade etme şansım var. Kendim olarak orada olacağım. Hep bir karakteriz çünkü. İnsanlarla bunu paylaşmak da güzel bence.

        ‘YOKLUĞU DA BİLİYORUM VARLIĞI DA’

        Instagram’ına kırmızı bir çift ayakkabı koyup hislerini yazdın. Hayatımızda bazen küçük objeler büyük yer kaplayabiliyor. Bu ayakkabı da onun simgesi. Geriye dönüp baktığında nasıl bir tablo görüyorsun, şimdiki Pelin’e söylemek istediğin şeyler var mı?

        Okuldan itibaren tek başıma mücadele ettim. Çalışıp kendi paramı kazandım. Kimseden yardım almadım. Geri dönüp baktığımda şimdi kendime “Aferin, iyi ki sabretmişsin, iyi ki çalışmışsın, iyi ki beklemişsin” diyorum. Hep “İyi ki”lerim var. Kazandığım paraları iyi değerlendirebilmişim. Eskiden oyuncu olmak gibi bir hayalim yoktu ama bir an önce para kazanmak, hayata atılmak, aileme bakmak gibi bir derdim vardı. Onu da çok şükür fazlasıyla yaşadım.

        İstanbul gibi bir şehirde tek başına ayakta kalmak ve başarılı olmak en büyük ödül...

        Evet, çok zor çünkü. Burası büyük ve pahalı bir şehir. Okuduğum mesleği yapmam zor olacaktı. Biraz da şansın yardımıyla, ben de çok çalıştım, 10 yıl geçmiş üstünden. İlk geldiğimde bir arkadaşımın yanında kalırken aileme bakmayı, ev almayı, aile kurmayı hayal ediyordum ama uzak gözüken şeylerdi. Ama bunları tek başıma başarmak güzel tabii.

        Başarma hissini yaşadıktan sonra “Beni hiçbir şey yıkamaz” diyor musun?

        O fazla egosantrik bir şey olur. Çocuktan sonra onlar için ekstra mücadele ediyorsun. Arabasının parçası bozulduğunda ağlamaya başlıyor. Onu tamir etmen lazım. Ayakta, güçlü duruş biraz da annelikten kaynaklanıyor. O üzerine ekstra bir şey katıyor. Ama ben yarın öbür gün parasız kalsam, arabaya binmesem, o evde oturmasam mutsuz olmam. Yokluğu da biliyorum, varlığı da... Neyle mutlu olacağımı biliyorum. Hiçbir şey maddi olarak vazgeçilmez değil bu hayatta.

        Manevi olarak iyi hissettiren şeyler neler?

        Hayatın temeli çocuklar üzerine kurulu ama dostlarım benim için çok önemli. Ne kadar yoğun olsak, farklı sektörlerde çalışsak da üniversiteden kız grubumla bir şeyler yapmaktan çok mutlu oluyorum.

        "SINIRLARIMI BLİYORUM"

        10 yıldır sektördesin, uzun soluklu, iyi işlerde rol aldın ancak 3 projen var. O anlamda yolun başı denebilir. İleride yapmak istediğin şeyler neler?

        Hep dram ağırlıklı işlerin içinde olduğum için kimse benim komedi yönümü bilmez. Benim o tarafımı da seyirciyle paylaşmam lazım.

        Güzel kadınsan aşk, entrika daha çok yakıştırılıyor galiba.

        Evet, seyirci öyle seviyor. Ben bir sitcom, komedi ya da romantik komedide olmayı tercih ederdim.

        Bir gece talk şovu yapma fikrine nasıl bakarsın?

        Yok, onu yapamam, sınırlarımı biliyorum. Yemek programı yapabilirim ama gündüz kuşağı programı ya da talk şov bana çok uzak. Benim kaldıramayacağım şeyler. Bence herkes yapacağı şeyleri de yapamayacaklarını da bilmeli.

        ‘İKİNCİ ÇOCUK DAHA KEYİFLİ’

        Nasıl bir annesin? Panik mi, soğukkanlı mı?

        İlk çocukta paniktim, şimdi sakinim. Okuyup kendimi geliştiriyorum, biraz içgüdüsel biraz da sağdan soldan duyduklarınız. Aslında hepsinin birleşimi. Her çocuğun ve annenin karakteri farklı. Çocuğunu tanıyıp ona zaman ayırman lazım. Eskiden Ali Demir yemek yemediğinde üzülüyordum, çok çikolata yediğinde kızıyordum; sonra bir bakıyordum onları bırakmış. Yani hepsi geçecek. Yemese de uykusuz da kalsa geçecek. Şimdi öyle telaşlarım yok.

        Çocuk olduktan sonra kariyerine devam etme kararı çoğu kadının zorlandığı bir konu. Sen de bir süre çalışmadın. Bu denge nasıl sağlanmalı?

        Bu yapıyla alakalı. Okurken de her yaz çalıştım. Ve çalışmayı seven bir insan için evde oturmak, bir şey yapmamak bir süre sonra zor geliyor. Ne kadar çocuk ilgi istese de bir süre sonra o da rayına oturuyor. Hem çocuk yapıp hem de kariyerine devam etmek mümkünmüş. Gerçi ikinci çocuktan sonra “Bir şey yapmam herhalde” derken Show TV’den teklif geldi, güzel oldu. Kadınlar korkmasın, çocuğunu da yapabilirsin, işine de devam edebilirsin. Bizim camiada biraz daha korkutucu oluyor ya, çocuk kariyeri bitiriyor gibi, öyle bir şey yok aslında.

        'KADINSI GİYİNMEYİ SEVİYORUM'

        Güzellik formüllerini soracağım. Mutfakta olmayı seviyorsun ya cildine salatalık kabuğu sürmek gibi doğal yöntemlerin var mı?

        Hiç öyle şeylerim yok ama hayatım boyunca sigara içmedim. Alkolle de aram yok. Erken yatar, erken kalkarım. Zaten bunlar cilt için en güzel şeyler. Ekstra ne kadar krem sürseniz de elde edemeyeceğiniz şeyler. Ama cilt temizliğine dikkat ederim çünkü makyaj yapmayı seviyorum.

        Giyim tarzını nasıl tanımlarsın?

        Röportaj ya da bir çekim olduğunda biraz daha dikkat ediyorum. Sokağa adım attığımda fotoğraf çektirme ihtimalim var. O yüzden her zaman insanlar beni özenli, düzgün görsün diye uğraşırım. Üzerime öylesine bir şey giyip markete bile gitmem. İnsanlara saygımdan böyle. Onun dışında alışveriş yapmayı çok seviyorum. Çocuklarla çıkıyorsak spor ayakkabı tercih ediyorum. Ama bir elbise, topuklu ayakkabıyı da seviyorum. Kadınsı giyinmeyi seviyorum. Yaşla da alakalı galiba.

        'AĞIRBAŞLI DEĞİLİM YA'

        İlk projelerini izler misin?

        Ay yok, gerçi dönüyor televizyonda ama hiç seyretmiyorum. Denk geldiğimde baksam bile uzun seyredemiyorum. Bıkkınlık oluyor galiba. Aynı şeyleri tekrar tekrar yayınlandıklarında gözüm takılabiliyor ama zaten saatlerce çekmişsin, 10 kere de tekrarlanmış...

        Eski fotoğraflarına bakmayı sever misin?

        Çocukların küçüklük fotoğraflarına bakmayı çok seviyorum. Bazen eşimle ilk tanıştığımız zamanların fotoğraflarına ya da düğün fotoğraflarına da bakarım.

        Özel günlere önem verir misin?

        Doğum günüm benim için önemli. Çocukların ve eşimin doğum günleri de... Ailece kutlarız. Yılbaşı ya da Sevgililer Günü’ne çok takılmam ama doğum günü güzel bence.

        Bu sene kendin için ne istersin?

        Eskiden olsa vardı öyle şeyler ama şimdi artık sağlıktan başka bir şey dileyemiyor insan. Aile olduktan sonra yaşla da alakalı belki. Annemin, çocukların sağlığı yerinde olsun, hepimiz iyi olalım; gerisi zaten olur.

        Pelin sen çok ağırbaşlısın. Hiç arıza hallerini görmedik...

        Ağırbaşlı değilim ya. (Gülüyor.) Kontrollüyüm. Acayip otokontrolüm vardır. Evde de öyleyim. Beni öyle saçma sapan, uçuk kaçık organizasyonlarda, projelerde, hareketlerde göremezler. Yapı olarak öyleyim. Arıza yönüm yok mu, var. Diyelim iyi bir yemek yemediğim zaman gittiğimiz yerde suratım düşer ama büyük hareketlerim yok hiçbir zaman. Benimle hayat kolay ya, sıkıntı çıkarmam.

        ‘BİR ARAP GÖRÜYORSAM ‘KESİN BANA GELİYOR’ DİYORUM’

        Sana “İyi ki oyuncu olmuşum” dedirten şeyler neler?

        İnsanların hafızasında olmak güzel bir şey. Bir Arap turist benimle fotoğraf çektirmek istiyorsa bu da oyunculuk sayesinde.

        Bu ilgi seni şaşırtıyor mu?

        Eskiden çok şaşırıyordum, artık alıştım. Bir Arap görüyorsam “Kesin bana geliyor” diyorum. Bazen markete girdiğimde biri selam verdiğinde içimden “Acaba nereden tanıyordum?” diyorum. Biraz öyle şaşkınlıklarım var.

        Senin fan’lık derecesinde hayran olduğun kimse olmadı mı?

        Hiç olmadı. Televizyonda gördüğün birisine tutkuyla bağlı olmayı tam çözemiyorum. Çok gerçekçiyim ya, sanırım ondan.

        Pelin ile 5’te 5

        İlk pişirdiğin yemek?

        Eskişehir’de üniversite yurdunda patates yemeğine merak sarmıştım. Yemek yapmayı öyle öğrendim.

        En sevdiğin yemek?

        Makarna.

        En hızlı yaptığın yemek?

        Makarna çeşitleri.

        Mutfağına asla sokmayacağın şeyler?

        İşkembe, sakatat çok sevmem.

        En favori yaz içeceğin?

        Naneli limonata.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ