Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Merhamet dizisinin Şadiye'si Dilara Aksüyek HT Magazin'e konuştu

        OYA DOĞAN - HT MAGAZİN

        Merhamet dizisinin Şadiye'si Dilara Aksüyek, senaryoyu okur okumaz Şadiye'yi canlandırmak istediğini söylüyor. Hem ürkek hem de fahişe Şadiye'yi canlandırırken en çok fahişede zorlandığını ifade ediyor: "Fahişeyi oynamak sanılanın aksine daha zor. Çünkü naif birini herkes oynayabilir. Fahişeler o kadar yapmacıklar ki, onu anlayabilmek çok zor."

        Merhamet'in ürkek Şadiye'sini son haftalarda müthiş bir değişimle izliyoruz. Narin'in her şeyden korkan kardeşi Şadiye karşımıza hırçın bir fahişe olarak çıkıyor. Şadiye'ye hayat veren Dilara Aksüyek de oyunculuk performansıyla tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Ben de "Kim bu kız?" diyerek araştırmaya başladım. Karşıma geçtiğimiz yaz yayınlanan Evlerden Biri dizisindeki Filiz çıktı. O şımarık kızdan Şadiye gibi bir karaktere dönüşmesini de takdir ettim. Dilara karşımda yine ürkek bir halde duruyordu. Gerçek hayatta Şadiye'nin ürkek halinden farksızdı. Önce tanıştık, ardından da keyifli bir sohbete başladık.

        Bir röportajında "Çocukken oyuncu olmaya karar verdim" demişsin. Bunu nasıl anladın?

        7 yaşına kadar İzmir'de yaşadım. Daha sonra babamın işi nedeniyle Edirne'ye taşındık. Trakya Üniversitesi'nin lojmanlarında oturuyorduk. Tek çocuğum ve çok yalnız kalıyordum. O nedenle kendi kendime oyunlar oynamaya başladım. Hastaneye gidip ağlamaya başlıyordum ve insanlara "Ablam hasta, ben ne yapacağım?" diyordum. Bunu yaparken 13-14 yaşındaydım. İnsanları kandırmak bana haz veriyordu.

        Ailen bu davranışlarından korkmadı mı?

        Babamın bir arkadaşı beni görüp ona söylemiş. Okulda da yalan söyleyip oyunlar oynardım. Babam hayatımdaki en büyük şansım olduğu için, bana yaptığımın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı. Hayatımı mahvedebileceğimi söyledi. Beni şiir okumaya yönlendirdi. Akşamları da o şiirleri ona oyunlar gibi oynamaya başladım. Çocukken de ne istediğimi biliyordum ve tiyatroya yöneldim. 6 sene önce de İstanbul'a geldim.

        Edirne'den çıkıp İstanbul gibi büyük bir şehre gelmek ne hissettirdi?

        İçimde bir yerlerde gerçekten oyuncu olacağımı biliyordum. Ama bunu yalnız başına yapmak çok kolay değil. İstanbul benim için bambaşka bir şehirdi. İstanbul'da insanlar çok ruhlular. Hayatın başka aktığı bir yer burası. Her şey burada çok fazla yaşanıyor. Bu işi yapabilmek için hayatın sana değmesine izin vermek gerekiyor. Çünkü gözlemlemen, acı çekmen ve korkmadan yaşaman lazım. Deneyimlerde büyük ölçüde kaybetmekle kazanılan bir şey. İstanbul'a gelmek hayatın bana vurmasıydı. Hayatla çarpıştık. Kendimi keşfetmeye başladım. Bildikçe kirlendim, kirlendikçe öğrendim.

        Ben biraz şanslıyım. İyi işlere deneme çekimlerine gittim. Başrol teklifleri aldım. Ama hep son noktada "Biz daha popüler birini oynatacağız" diyorlardı. Bir de estetikli olduğumu düşündüler. Gerçekten hiçbir yerimde estetik yok. İlk işim de Evlerden Biri oldu. Artık bir deneyimim olsun istiyordum. O diziyle çok büyük tecrübe kazandım. Ama kendimi öne sunabileceğim bir rol değildi. Merhamet'teki Şadiye ise gerçekten oynamak istediğim bir roldü.

        O zaman Merhamet'i konuşalım. Diziyle yolun nasıl kesişti?

        Evlerden Biri bitti ve bir ay sonra görüşmeye gittim. Karşımda Gül Oğuz ve Çağan Irmak vardı. Çok ciddi hayranıyımdır. Gül Hoca Şadiye'yi nasıl istediğini bana o kadar iyi anlattı ki, sonra deneme çekimine girdim. Sonra da rolü bana verdiler. Bana güvenmesi çok önemliydi.

        Şadiye zor bir karakter. Ürkek bir genç kızdan, sert bir fahişeye dönüşmek nasıl bir serüvendi?

        Önce Şadiye'yi anlamak gerekiyordu. Hande Altaylı'nın Kahperengi kitabını okudum. Çok ürkek, naif, temiz kalabilmiş ve sonrasında bir kırılma noktası olan biriydi Şadiye. O noktayı bulmak önemliydi. Ondan sonra hali, tavrı ve her şeyi değişiyor. İyi biri olduğunu kendisi bile unutuyor. Şadiye'nin de kırılma noktası kendini satmaya karar verdiği andı. Bunu da hayatta en çok güvendiği ablasının mahallede onun namusuna laf etmesi ve aşkını kaybetmesinden sonra yaşadı.

        Peki, bir oyuncu olarak naif bir karakteri mi yoksa fahişeyi mi oynamak daha zor? Çünkü fahişe oynamak kolay diye bir yargı var...

        Bence fahişeyi oynamak sanılanın aksine çok daha zor. Çünkü naif birini herkes oynayabilir. Fahişeler o kadar yapmacıklar ki, onları anlayabilmek çok zor. Tamamen maskeleri devreye giriyor. Kendilerini göstermiyorlar ki, o nedenle oyuncu karikatürize edebilir. Gördüğümüz şey sahte. Karakteri hem sahteymiş gibi hem de içselleştirerek oynamak lazım. Bu noktada bence çok daha zor. Hepimizin içinde iyi bir taraf var. Onu oynamak çok daha kolay. İyiden kötüye dönüşmek, daha doğrusu içindeki iyiliği gizlemeye çalışmak çok zor.

        Özgü Namal'la karşılıklı oynamak nasıl?

        Türkiye'de en beğendiğim kadın oyuncular özgü Namal ve Nurgül Yeşilçay'dır. Özgü'yle oynamak çok keyifli. Çünkü onunla arkadaş olduk. Anlatmayı çok seviyor. Sorularıma cevap veriyor. Set dışındaki sorunlarımı da onunla paylaşabiliyorum. Ondan çok şey öğreniyorum.

        Sence Merhamet'i neden sevdik?

        Çok samimi bir iş olduğunu düşünüyorum. Özellikle geçmiş kısmı insana dair... Yaslıhan'da gördüğümüz karakterlerin değişimi, bugüne gelişi, başlarına o arada neler geldiği her zaman merak uyandırıyor.

        'Aşk acısına saygı duymuyorum'

        - Sevgilin var mı?

        Hayır.

        - Aşkla aran yok galiba...

        Aşk bana hiç iyi gelen bir duygu değil. Enerjimi düşürüyor. Zaten artık her şey o kadar hızlı yaşanıyor ki, kimsenin birbirini tanımaya vakti yok. Aşkın çok samimi bir duygu olması gerekiyor. Aşk şu anda her yerde ama gerçeklik duygusu olmadığı için hiçbir yerde. İnanmadığım bir şeyin içinde olmak istemiyorum. Ben yalnızlığı çok seven biriyim ve hayatıma kimsenin dahil olmasını istemiyorum.

        - Galiba sen hiç aşık olmadın...

        Aşk acısını da çok saçma buluyorum ve saygı duymuyorum. Ama flörtleşmek hoş bir şey. Aşka dönüşecekse de kaçıyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ