Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Bihter Dinçel: "Başarılarımıza sevinemedik"

        HABERTÜRK MAGAZİN / Ece SARUHAN

        Kış sezonunun tutan sayılı dizilerinden biri olan ‘Kertenkele’de rol alan Bihter Dinçel, “Dizi yapan herkes kumar oynuyor” diyor ve ekliyor: “Yayından kaldırılan her dizide arkadaşlarımız var. Hiçbirimiz “Oh bizim iş tuttu” diyemiyoruz.

        BİHTER Dinçel, kış sezonu boyunca ‘Kertenkele’ dizisinin ‘Hale’si olarak çıktı karşımıza. Kendisiyle az sonra okuyacağınız sohbet vesilesiyle tanıştım. İlk kez yüz yüze geldik ama sıcaklığı, samimiyeti ve dobralığı sayesinde sanki birbirimizi uzun zamandır tanıyormuş gibi sohbet ettik. Sevgiyle büyüyen bir çocuk olduğunu söylüyor Dinçel, girdiği ortama yaydığı enerji de bu. ‘Uçurtmanın Kuyruğu’ adlı oyundaki “Herkesin çocukluk yapma hakkı saklıdır” cümlesine bütün kalbiyle inandığını söylüyor ve “Bunu kabul etmeyenler olsa da, bu dünyada gerçekten hiç çocuk olmamış taş kalpli insanlar bulunsa da; çocukluğumuzdan vazgeçmeyelim. ‘Oralı, buralı’ diye ayırmak yerine bütün çocukları kucaklamayı bilelim. Çocuk olmak gülmektir. Tüm çocuklar daha çok gülsün” diyor. Bakın başka neler söylüyor...

        ‘AĞIZ TADIYLA SEVİNEMEZ OLDUK’

        Pek çok dizinin birkaç bölümde yayından kaldırıldığı bir sezonu geride bıraktık. ‘Kertenkele’yi uzun soluklu kılan ne oldu?

        Diğer işlere haksızlık etmemek adına hiçbir fikrim yok. Bizim iş neden devam ediyor, kalkan işler neden kalktı; artık bunun bir matematiği yok. Durum bizim için de çok üzücü çünkü yayından kaldırılan dizilerin her tarafında arkadaşlarımız var. Bir dizinin sadece hazırlık aşaması, ilk bölümünün çekimi bile çok emek istiyor, çok yorucu oluyor. Bu emeğin meyvesini alamamayı, hevesimizin kursağımızda kalması durumunu hepimiz yaşadığımız için hiçbirimiz “Oh bizim dizi tuttu” diye düşünmüyoruz. Sektör öyle bir halde ki kendi işimizin devam ediyor olmasına ağız tadıyla sevinemez olduk.

        Peki ‘Kertenkele’de rol almaya “Evet” demenizi sağlayan faktörler nelerdi?

        Senaryoyu ve kastı beğendim. Ama artık işe içimizin ısınması da yetmiyor. ‘Kertenkele’den önceki 2 işime de içim ısınmıştı ama olmadı. Şu an dizi yapan herkes kumar oynuyor çünkü ne olacağı belli değil. Artık seyircinin tepskini de kestiremiyoruz. “Bu bölüm iyi değil galiba” dediğimizde reyting tavan yapıyor, “Bu bölüm çok eğlendik, harika” dediğimizdeyse dizinin karşısındaki programlar nedeniyle reyting düşük gelebiliyor. O kadar saçma bir matematik var ki.. Seyirci de sadece anlık olarak televizyonu açıyor. O an gülmek ya da ağlamak istiyor. Sonuçta yazılan hikâyeler de anlık seyirciye göre oluyor.

        Yine bir komedi dizisindesiniz. Bu bilinçli bir tercih mi, teklifler mi bu yönde oluyor?

        Problem komedi ve dram oynayanlar diye kategorileştiriliyor olmamız. Yapımcılar risk almıyor. Aslında komedi oynayan insanlar dram oynadıklarında daha çok hüzünlenirler. O yüzden Kemal Sunal’ın gözü dolduğunda herkes hüngür hüngür ağlardı. Komedi oynayan birine dram oynatmak hele sinemada çok daha kıymetli bir şey. Hep güldüren ve gülen birinin duygulanması çok daha yüksek bir duygudur. Ben adam gibi komedi oynayan bir insanın başka her şeyi de güçlük çekmeden oynayabileceğini düşünüyorum. Mesele komiklik yapmadan komedi oynamakta...

        ‘MASAYA CINSIYETLERLE OTURULMAZ’

        Bu söylediğinize özellikle sinemada çok nadir rastlıyoruz maalesef...

        Sinemada artık bir kişinin filmi oluyor; yani afişinde sadece komik bir kadını ya da adamı gördüğümüz filmler var. Bu durumdan hiç hoşlanmıyorum, beni hiç cezbetmiyor. “Bunu yapan kazanır” diyorlar ama komedi böyle bir şey değil. O kadar komik ve çatışmaları yüksek bir ülkede yaşıyoruz ki... Her gün yeni bir sürprize uyanıyoruz. Hem çok acıklı hem de çok eğlenceli bir ülkemiz var. Buradan Anadolu komedisi çıkar, şehir komedisi çıkar; hepsinin de tadı başka olur. Ama yapılmıyor. Tabii asıl politik komedi çıkar ama o imkânlar dahilinde yapılamıyor zaten! Yapıldığında da suya sabuna dokunmadan yapılıyor. Eskiden hicvi yapılan kişiler en önde oturup alkışlarlarmış. Doğru olan ve bütün dünyada olması gereken buyken artık herkes oyunu kurallarına göre oynamaya başladı. Bu da işin tadını kaçırıyor. Artık komedi filmlerimiz 3 hikâye etrafında dönüyor; ya ilişki yaşamayan adamın aşık olması üzerinden romantik komedi dönüyor ya masum adam mafyanın eline düşüyor ya da anormal bir tiplemenin ve etrafındaki saçmasapan insanların hikâyesi anlatılıyor. Başka bir hikâye yok!

        Oyun yazdığınızı biliyorum. Belki siz yazarsınız nitelikli bir komedi filmi. Ne dersiniz?

        Başkahramanı çok tatlı, entel bir eşcinsel olan bir senaryo yazdım. 7 senedir filmini çekemiyorum. Kahramanım komik bir aptal olsaydı çekilirdi. Bana “Bu karakteri erkekleştirelim” dediler, inanabiliyor musun? Bir masaya cinsiyetlerle oturulmaz. Önemli olan insan olmaktır; masaya oturanın cinsiyetine değil, insanlığına bakmaktır. Bir insanı insan yapan organı kalptir. Kalp de iyiliğine ve kötülüğüne göre ikiye ayrılır. Gerisi özel hayattır ve kişinin kendisinden başka kimseyi ilgilendirmez.

        "ÖNEMLİ OLAN DOĞRU GÖRÜNMEK"

        Hâlâ çoğu izleyici ekranda izlediği oyuncuları yeteneği değil dış görünüşü üzerinden değerlendiriyor. Ne hissettiriyor bu durum size?

        Bir oyuncu “Ne güzel kadın ya da ne yakışıklı adam” yerine “Ne güzel oynuyor” dedirtebilmeli. Oyuncuların güzel görünme takıntısını da anlayamıyorum. Dizilerde saçı maşalı köylü kadınlar görüyorum. Olacak iş mi? Ben mahalle kızını oynarken sette kuaföre “Saçımı ben yapayım, doğal görünsün” der, saçımı kalemle ya da kelebek tokayla toplayıp oynardım. Önemli olan güzel görünmek değil, doğru görünmektir. Görüntü izleyenin algısını değiştirir.

        Günlük hayata da hâkim olmuş durumda bu takıntı...

        Ben dünyasını aynanın etrafında kuranlara, sadece güzelliğiyle konuşulanlara çok üzülüyorum. Güzellik geçici bir şey, yaşlanmak kaçınılmaz. Tarihte iz bırakan kadınlara bak, hepsi aklıyla anılıyor.

        "GÜNDEME DAİR BİR ŞEY DUYMAMAK ACI"

        Bu sezon tiyatroda baskı ve sansür hep gündemdeydi. Bu konuda ne söyleceksiniz?

        Artık bu ülkede tiyatro yapmak çok zor. İmkânlar da belli, baskılar da... Tiyatroda sevişmeyle ilgili bir cümleye takılıp kıyametler koparanlar, akşama doğru yayınlanan günlük dizilerde herkesin sadece birbiriyle beraber olmanın derdine düşmesine tepki vermiyor. Bence sanatın muhalifliğini sorgulamak yerine “Neden dizilerde gündemle ilgili hiçbir şey yok?” diye sormalıyız. Ülkede yer yerinden oynuyor ama dizi karakterlerinden tek cümle duyamıyoruz. Bu durum canımı acıtıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ