Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar George Dalaras: Ekonomik kriz müziği etkiliyor

        HABERTÜRK MAGAZİN/ Arif HÜR

        19 Eylül’de Cemal Reşit Rey’de klarnet virtüözü Serkan Çağrı ile birlikte konser vermeye hazırlanan Yunan müziğinin duayenlerinden George Dalaras, Yunanistan’daki ekonomik kriz sonrası yaşananları, göçmen sorununu ve pek tabii müziğe bakış açısını HT MAGAZİN’e anlattı.

        Cemal Reşit Rey salonunda Serkan Çağrı ile gerçekleştireceğiniz konsere kısa bir zaman kaldı. Konsere nasıl hazırlanıyorsunuz?

        Konserinizin konsepti ve repertuvarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Kendi grubumuzla çalacağımız, benim repertuvarıma dayalı; eski ve yeni şarkılar, Akdeniz’in baladları, Doğu müziğinin popüler şarkılarından oluşan bir konser olacak. Bu şarkıların Türkiye’deki müzikseverler tarafından sevileceğini ve yine bu şarkıların bizleri milletler olarak birleştiren şarkılar olduğunu düşünüyorum. Aslında bu konser Batı’dan Doğu’ya bir müzik yolculuğu olacak.

        Serkan Çağrı hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum...

        Serkan Çağrı çok ilgi çekici bir müzisyen, kendisinin sanat direktörlüğünü yaptığı Klarnet Festival’ine katılmam için çok nazik bir teklifte bulundu.

        ‘NEFES VEREN BİR FESTİVAL’

        Konser “İstanbul Nefes Alıyor” sloganıyla düzenleniyor. Bu slogan hakkında ne düşünüyorsunuz?

        İstanbul nefes alacak mı?

        Bence çok güzel; lirik ama aynı zamanda da gerçekçi. Müzikle nefes alan bir şehir ve üflemeli çalgılarla nefes veren bir festival.

        Bu yurdumuza kaçıncı gelişiniz? Türkiye sizin için ne anlam ifade ediyor?

        Yeteri kadar. Her şeyden önce, gezileri çok severim. Sonra, Türkiye çok ilginç bir ülke ve son olarak da İzmir annemin memleketi olduğu için.

        Türkiye’de sizi en çok mutlu eden şey nedir? Açar mısınız?

        Kültür, medeniyet, misafirperverlik, müzik, müzisyenler, insanlar. Çok fazla şey var.

        Türkiye’de yakından takip ettiğiniz, görüştüğünüz sanatçılar kimler? Neden onlar?

        Biliyorsunuz bu bir iltifat değil. Çok önemli sarkıcılarınız, bestecileriniz var, bunların dışında da sayısız harika müzisyen, solist var. Benim en eski arkadaşlarımdan, çok sevdiğim ve sadece müziğine değil sosyal farkındalığına da saygı duyduğum arkadaşım Zülfü Livaneli var. Sezen Aksu ile de farklı festivallerde beraber sahne paylaşmışlığımız var, kendisi çok iyi bir şarkıcı.

        Türkiye’deki konserlerinizde veya ziyaretlerinizde yaşadığınız ve unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

        Çok var. İstanbul’da ilk defa konser verdiğimizde Zülfü Livaneli ile bir şarkıda düet yapmıştık. O Türkçe söylemişti, ben Yunanca ve seyirciler de şarkıya alkış tutarak eşlik etmişti şarkıya, çok güzel anlardı.

        ‘SEVDİĞİM SANATÇIYLA DÜET YAPARIM’

        Yaptığınız düetler dünya çapında ses getiriyor. İlk aklıma gelenler Sting ve Emma Shapplin... Her sanatçıyla bu kadar uyumlu olmanın sırrı ne? Bir de size düet adamı diyorlar...

        Hiçbir sırrı yok. Bence bu müziğin gerçekliği. Ben düetleri saygı duyduğum sanatçılarla, müziğini bildiğim ve daha önce çalıştığım sanatçılarla yapmayı tercih ediyorum, böylece her şey daha da kolaylaşıyor. Hayranlık duyduğum ve müziklerini sevdiğim sanatçılarla aynı sahnede olmak beni çok mutlu ediyor.

        Yurtdışı projelerinizde ve konserlerinizde kültürünüzü temsil ettiğiniz için en çok neye dikkat edersiniz?

        Seyirciye saygı duymak. Basit çözümler vermemek. Sadece hit şarkıları söylememek, sayısız prova yapmak, iyi müzisyenlerle beraber çalışmak.

        Halk müziği sanatçısı olarak dünya çapında bu kadar seviliyor ve dinleniyor olmanızı neye bağlıyorsunuz?

        Bunu daha önceki sorularda cevaplamıştım aslında ama ben müziğe saygı duyuyorum. Ne zaman yeni bir şarkıya veya yeni bir müzik tarzına çalışsam bunu çok içtenlikle ve büyük bir özveriyle yaparım, bu benim için bir yaşam tarzı. Sadece moda diye kendimi herhangi bir işin içine kapatmam.

        Müzikal anlamda yürüttüğünüz, kafanızda yapmayı planladığınız çalışmalar var mı?

        Evet, birçok. Yıllar önce, işimin bir parçası olarak; genç müzisyen ve şarkıcılara destek olmaya başladım.

        Kendi halk müziğinizin yanı sıra İtalyanca ve İspanyolca şarkılar da söylemişsiniz. Buna Türkçe ve Arapça şarkıları da eklemek ister misiniz?

        Türkçe ve Arapça şarkılar söyledim. Müziği bize yakın olan, Yunan şairlerin, söz yazarlarının sözleri üzerinde çalışmayı tercih ediyorum çünkü kendi dilimizde daha iyi duyuluyor.

        İki yıl sonra müzik hayatınızdaki 50. yılı kutlayacaksınız. Geriye dönüp baktığınızda nasıl bir 50 yılı geride bıraktığınız düşünüyorsunuz?

        İlk defa 15 yaşında sahneye çıktım. Ama bundan önce de müzik benim hayatımdı. İyi şarkılar, bilgi ve müziğe olan aşkım dışında arkamda bir şey bırakmak konusunda hırslı değilim.

        Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz sizi ve sanatçıları ve müziği olumsuz yönde etkiliyor mu?

        Tabii ki. Aslında trajik bir şekilde etkiliyor. Ekonomik sorunlar, korsancılık ve düşük kaliteli yapım Yunan müzisyenler için zor bir durum haline geldi ve günlük yaşantılarda zorluklara sebep oldu.

        Suriyeli göçmenlerin dramı Türkiye’de birçok sanatçı tarafından dile getirildi. Ege’de yaşanan bu trajediye bir sanatçı olarak siz nasıl bakıyorsunuz?

        Sadece bir sanatçı olarak değil bir insan, bir vatandaş olarak şoke oldum. Ve bizler Yunanistan’da kampanyalarla, konserlerle göçmenler için elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz.

        İlerleyen yaşınıza rağmen halen genç gösteriyorsunuz. Ne yiyip ne içiyorsunuz? Bunun sırrı nedir?

        Bir sırrım yok aslında. Kendimi bildim bileli çok çalışıyorum, çocukluğumdan beri spor yapıyorum ve doğayla iç içe yaşamaya çalışıyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ