Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar İlker Aksum: Çok yeteneksiz biri star olabilir

        Ece SARUHAN / HABERTÜRK MAGAZİN

        Bu sezon ‘Yeşil Deniz’ dizisiyle ekranda olan ünlü oyuncu İlker Aksum, “Dizilerde ve sinemada oynamak için akademik eğitim şart değil ama yönetmenlik ve senaristlik için şart” diyor.

        SAHNEDE DE, beyazperdede de, ekranda da seyretmeyi çok sevdiğim oyunculardan biridir İlker Aksum. Kendisinin TRT’de yayınlanan ‘Yeşil Deniz’ dizisinin kadrosuna dahil olduğunu öğrendiğimde dizinin çekildiği İzmir’in Ödemiş İlçesi’ne bağlı Birgi Kasabası’nın yolunu tuttum.

        Birgi’nin taş evlerinin, doğal güzelliğinin fon oluşturduğu sıcacık bir sohbete yelken açtık dizide Almanya’dan gelen, kimlik bunalımı yaşayan, hafif köylü kurnazlığı olan ve ‘Yeşil Deniz’i karıştıran Üsen karakterini canlandıran İlker Aksum’la. Bakın neler anlattı bana...

        Yazın ekranda vurdulu kırdılı işlerin yerine romantik komediler ve sıcacık Ege hikâyeleri hâkimdi. Ben temiz insan ilişkilerinin işlendiği dizilere rastlayınca “Oh be” diyorum. ‘Yeşil Deniz’in böyle bir iş olmasının etkisi var mı kadrosuna dahil olmanda?

        Olmaz olur mu? Televizyonda da sinemada da kan, vahşet, tecavüz yani her şey var. Bu oyuncuların değil, kanal yöneticilerinin, yapımcıların, kamuoyunun ve reklamverenlerin tercihi. Reytinge bakıyorlar ve en çok reytingi ne alıyorsa oradan yürüyorlar. Dünyada da böyle. Biz bir dönem nasıl ağa dizilerinin peşine düştüysek, dünyada da herkes ‘Game of Thrones’ ya da ‘Herkül’ çekmenin peşinde. Ne tutarsa tüketene, memesini morartana kadar sütünü sağıyoruz. Sadece bu yaz değil aslında son dönemde sıcak işlerin sayısı arttı. ‘Leyla ile Mecnun’, ‘80’ler, ‘90’lar, ‘İşler Güçler’, ‘Aramızda Kalsın’, ‘Beş Kardeş’, ‘Kalbim Ege’de Kaldı’ gibi işler izleyiciyle buluştu. Ateş çemberinde yaşıyoruz. Millet hem siyaseten hem de sosyal olarak bunalmış durumda. Benim de senin gibi içim rahatlıyor ekranda böyle işlere rastlayınca. ‘Yeşil Deniz’i seçme nedenlerimden biri de bu.

        Yükselişe geçmesine rağmen ekrandaki nitelikli komedilerin sayısı az.

        Komedi daha az oluyor, çünkü yazması da oynaması da zor. İnandırması zor. Bu sezon 78 yeni iş giriyor. Komedisini dramını bırak, bakalım bu işlerden kaçı tutacak? Bence en fazla 4’ü konuşulacak. Ben bu durumdan çok sıkıldım.

        ‘FAZLA KUMAR OYNUYORUZ’

        Neyin tutup tutmayacağını kestirmek mümkün değil zaten. Bir nevi kumar oynamak gibi...

        Haklısın, hepimiz kumar oynuyoruz. Hatta son dönemde fazla kumar oynamaya başladık. Durum ‘Ya tutarsa’ noktasına gelmeye başladı. Tutmayan dizilerden konuşulurken fatura genelde oyunculara kesiliyor ama kimse kusura bakmasın bence başlıca sıkıntı kanalların yönetici kadrolarının profesyonelliğin dışına çıkmasında. Bir kanal yılda 18 dizi yapıyor ve sadece 1’i tutuyorsa kadrosunda problem vardır. Ben o dramalar müdürünü hemen değiştiririm

        Demek ki maddi olarak kayıp oluşmuyor, oluşsa bir gün tutmazlar o insanı orada! Yapımcılar da kaybetmiyor olmalı ki bir dizi batıyor, diğerine başlıyorlar. Bir doktorun 18 hastasının 17’sini ameliyat sırasında kaybetmesi kabul edilebilir mi?

        ‘SİSTEMİ ÇÖZEMİYORUZ’

        İyi yazılmış, iyi oyuncuları buluşturan işler bile batıyor. Matematiği yok mu bu işin?

        Benim ‘Kötü Yol’ ve ‘Kadim Dostum’ gibi çok beğendiğim senaryolarla battığım oldu. Kime göre iyi, kime göre değil tartışılır. Zaten bu sorunun cevabını bilsek hepimiz ihya oluruz. Şu anda sistemi hiçbirimiz çözemiyoruz. Bu da beraberinde standartsızlığı getiriyor. Korkunç bir sirkülasyon ve karışıklık var. Arada ‘Muhteşem Yüzyıl’, ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’, ‘Paramparça’ gibi iyi işler de çıkıyor ama istatistik çok düşük. 100 işten 2’si iyi. Gidişatta sorun var. Biraz müsrifliğe kaçtığımızı düşünüyorum. Bunları dizi sektörüne tu kaka demek için söylemiyorum. Bu ayıp olur, ekmeğimi oradan yiyorum. Ama bu durumdan yoruldum. Bu yüzden de kafama ve ilkelerime uygun olan mevcut işlerden ‘Yeşil Deniz’in kadrosuna dahil oldum.

        İlkelerime ve kafama uygun cümlesini biraz açar mısın?

        Dizinin senaristi Birgili. Hikâyenin geçtiği bölgeyi çok iyi bilmesi seyirciye sıcaklık olarak yansıyor. Akrabalarının arasında Alamancı Türkler de olduğu için canlandırdığım Üsen karakterini de çok iyi yazıyor. Oyuncular da iyi oynuyor. En sevdiğim yanlarından biri de tek isimle yürümemesi, çok başrollü olması.

        ‘Yeşil Deniz’de Ege şivesiyle konuşan İlker Aksum, “Çok iyi bir şive koçumuz var. Şive sürekli kafamda, bu konuda çok çalışıyorum” diyor.

        "Çok yeteneksiz biri star olabilir"

        Dizinin çok başrollü olmasından bahsetmişken, o başroller arasında tiyatro kökenli gençlerin olmasına da değinelim. Keşke yapımcılar daha çok tiyatroya gitse de ekranda dış görünüşten çok yetenek konuşsa...

        Yapacak bir şey yok, dünyada da durum bu. Lindsay Lohan ve Paris Hilton gibi ne iş yaptığı belli olmayan insanlar dünya starı. Sinema, özellikle de dizi allama pullama işi. Dizi zaten sanat değil, sinemanın da olup olmadığı tartışılıyor. Çok yeteneksiz biri Türkiye’nin starı ya da dünya starı olabilir. Dizide, sinemada insanı öyle bir çekerler ve bu sayede hiç beklemediğin birinden öyle bir oyunculuk izlersin ki “Vay anasına" dersin. Çok denk geldim buna.

        Herkes dizi ya da sinema oyuncusu olabilir mi yani?

        Oyunculuk kimsenin tekelinde değil. Bu işin eğitimini almış biri olarak “Akademik geçmişin olmadan oyuncu olamazsın” diyenlerden değilim. Bir sürü alaylı, kendini geliştirmiş aktör var. Dizilerde ve sinemada oyunculuk için eğitim şart değil ama yönetmenlik ve senaristlik için şart. Dizi sektörü öyle büyüdü ki “Akademik eğitimine, tiyatro geçmişine bakalım” diyecek zemin yok. Hemen birini bulmak için “Güzel gözlüsün, gel” dendiği oluyor. O gün için tutuyor ama sonrası zurnanın zırt dediği yer. Tiyatro başka, orada ‘mış gibi’ yapan birini çıkar seyirci karşısına bakalım ne oluyor?

        "Popüler sinema gerekli ama..."

        Komedinin zorluğundan bahsettin. Komedi fimlerimiz için ne diyeceksin? Bir kısmında seyircinin zekâ seviyesi küçümsenmiyor mu?

        Haklısın ama popüler sinemanın olmadığı yerde art house olmaz. Mesela Şahan’ın (Gökbakar) komedisi çok üst düzey bir komedi değil ama o bir karikatür. Dünyada da benim girmemle çıkmamın bir olduğu ama 1.2 milyar dolar gişe yapan bir ‘Borat’ filmi var. Şahan bir karikatürün üzerine yatırım yapıp başarılı oldu. Mustafa Altıoklar ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’yla büyük bir furya başlatmıştı. Popüler işlerle insanları sinemaya çekmeseydik bugün ne Nuri Bilge Ceylan vardı ne de Fatih Akın. Nuri Bilge Ceylan dünyada ilk beşte ama bizdeki gişesi maalesef belli. Popüler sinema seyirciyi sinemaya çekmek için gerekli ama bunun daha nitelikli ve nicelikli kısmı yakalanmalı.

        Çağan Irmak bunu başaranlardan.

        Evet. Çağan Irmak, BKM ve Yılmaz Erdoğan hem niteliği hem de niceliği yakalayan işler yapıyor. Ertem Eğilmez ve Yavuz Turgul da bunu başaranlardan. Onlara bakıp bu anlamda kendimizi geliştirmeliyiz.

        ‘Bana inanan insanlara denk geldim’

        Seni hep farklı karakterlerde izliyoruz. Şansına mı böyle oldu yoksa kendi şansını kendin mi yarattın?

        ‘Çarli’yle tanındım. 3 sene fenomen olan o işten sonra beni komediden devam ettirebilirlerdi. Şanslıydım çünkü ‘Çarli’yi çeken Taylan kardeşler bana inandı. ‘Çarli’den sonra beni sinemada dramanın kralında oynattılar. Bu bir yönetmenin, yapımcının kolay kolay altına girebileceği bir iş değil. Şansım bana inanan insanlara denk gelmemdi. Ben de onların yüzlerini kara çıkarmadım. Hep çok çalıştım. Bizim sektörde yetenek çok önemli ama birilerinin sana gören gözlerle bakıp inanması da bir o kadar önemli.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ