Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Engin Hepileri: Yalnızlığı bu kadar sahiplenmeyelim

        Ece SARUHAN / HABERTURK MAGAZİN

        İlk kez 2012’de, 18. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde izlemiştim Eric De Volder’in yazdığı, Mesut Arslan’ın yönettiği ‘Oda ve Adam’ı. Nergis Öztürk ve Engin Hepileri’nin rol aldıkları oyun, adlarını bilmediğimiz ama kendilerini kâh kendimizden kâh çevremizden çok iyi tanıdığımız bir kadınla bir adamın aşklarını, daha doğrusu aşka dair sayıklamalarını konu ediniyor. Dillerinde birlikte dans etme arzusu var ama çoğumuz gibi piste çıkıp içlerinden geleni yaşamak yerine kendilerini odalarına hapsetmişler, kapılarını da kilitlemişler.

        Yıllar sonra oyunu yeniden izlemek için soluğu Moda Sahnesi’nde aldığımda içimden “Ne tuhaftır ki hepimiz aşk istediğimizi söylüyoruz ama çoğumuz gün geçtikçe kapılarımızı daha da sıkı kilitliyoruz” diye geçirdim. Bunun sonucunda da oyundaki “Beynimde kelebekler uçuşuyor” repliğindeki kelebeklerin kanatlanmasıyla yere çakılması bir oluyor. Oyunun başında adamın da söylediği gibi belki de her şeyi yeniden kurgulamak gerekiyor; aşkın kurgusuz yaşandığı bir kurgu yaratmak... Keşke...

        Duygularını odalarına hapsetmiş bir kadın ve bir adamın aşka dair sayıklamalarını konu edinen ‘Oda ve Adam’ adlı oyunda rol alan Nergis Öztürk ve Engin Hepileri, “Sahnedeki kadın ve adam hepimizden izler taşıyor. Yalnızlığı bu kadar sahiplenmeyelim” diyor.

        'FARKLI BİR METİN'

        Türkiye tiyatrosunda farklı şeyler pek denenmiyor. Sahneleniş biçimine baktığımızda ‘Oda ve Adam’ için deneysel bir çalışma diyebiliriz öyle değil mi?

        Engin Hepileri: Modern hatta postmodern bir arayışın peşinde olan bir oyun. Evrensel bir konuyu, kadın-erkek ilişkisini ele alıyor ama metin normal tiyatro metinlerinden farklı. İnsan böyle farklı bir metinle karşılaşınca hakkını verebilmek için o farklılığı nerelerde bulabileceğinin peşine düşüyor. Biz de yönetmenimiz Mesut Arslan, dramaturgumuz Ata Ünal ve dekor-kostüm tasarımcımız Meryem Bayram’la birlikte “Tiyatronun başka bir yolu da var” dedirten bir ifade biçiminin peşine düştük. Bu oyun bize mesleğimizin en naif tarafını yakalattı.

        Nergis Öztürk: Oyunda kadın ve adam aynı metni yaşıyor, aynı cümleleri önce biri sonra diğeri kuruyor. Yani aynı cümleleri kadın ve adamın hangi duygularla kurduğunu görüyoruz. Oynadığımız kişiler aslında bir kişi değil, bir sürü kişi. Her kadından ve adamdan izler taşıyorlar. Bu nedenle oynamaktan ziyade anları ve duyguları yaşamak üzerine bir yol çizdik.

        E.H.: Nergis’in de dediği gibi oyunda birebir karakterler yok. Bunları tek bir çizgi içinde bir araya getirebilmek için kreatif bir biçim kurduk, farklı ama seyirciden uzaklaşmayacak bir görsel bütünlüğün peşine düştük.

        ‘TİYATRONUN KARŞILIĞI VAR’

        1.5 yıl aradan sonra yeniden oynuyorsunuz oyunu. Seyirciden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

        N.Ö.: Seyirciler yerlerine otururken biz sahnede oluyoruz yani daha oyun başlamadan onlarla iletişime geçiyoruz. Seyirciyi de kapsayan bir alanda gerçekleşiyor oyun. Sahneden inip aralarına karışıyoruz. 50 dakikanın her anını birlikte yaşıyoruz. “Beni çok ağlattınız” diyen de oluyor, “Çok eğlendim” diyen de. Kendilerine dokunan replikleri bizimle birlikte hayrkırdıkları bile oluyor.

        E.H.: Bazıları “Tiyatronun karşılığı yok” diyorlar ya, işini iyi ve samimi şekilde yaptığında öyle güzel bir karşılığı var ki... “Yeni şeyler yapın, yeni şeyleri merak ediyoruz” diye bizi cesaretlendiren seyircilerimiz bile var.

        Engin Hepileri ve Nergis Öztürk, “Oda ve Adam’da birbirimize hiç bakmadan oynuyoruz. Sadece ses ve enerji hissediyoruz. Gerçek bir uyum yakaladık, birbirimizi çok iyi duyuyoruz” diyor. İkilinin performanslarının duru bir su gibi aktığı oyun; 28 Aralık, 18 Ocak ve 25 Ocak’ta Moda Sahnesi’nde. Biletler modasahnesi.com’da ve 0 216 330 58 00 numaralı gişede. İlk fırsatta izleyip bakın nasıl bir yüzleşme yaşatacaklar size...

        ‘BİZİ AŞK KURTARACAK’

        Çoğumuz oyundaki kadın ve adam gibi odaların içine hapsettik kendimizi. İç seslerimiz hiç susmuyor, monologda çok iyiyiz ama iş diyaloğa gelince ortada yokuz. Böyle aşk yaşanır mı?

        E.H.: Oyunda kadının da adamın da yaşadığı alan bir oda. O odanın içindeki yalnızlığı anlatıyoruz. Hepimizin böyle odaları var ve odalarımızı kilitleyip pek çok duyguyu o odaların içinde yalnız yaşıyoruz. Yalnızlığı bu kadar sahiplenmeyelim. Öncelikle önyargıları aradan kaldıralım. Oyunda da gördüğümüz gibi, her şey bizim zannettiğimiz gibi olmayabilir.

        N.Ö.: Kapalı odalarda sayıklayıp duracağımıza diyaloğa geçmeliyiz. Bir de ne yaparsak yapalım aşkla yapmalıyız. Bizi aşk kurtaracak.

        ‘Kurduğumuz hayalleri birlikte hayata geçiriyoruz’

        Taşra Kabare adında bir yapım merkezi kurdunuz Nergis Hanım. Biraz bahseder misiniz?

        Nergis Öztürk: Eşim Cemal Toktaş’la birlikte kurduk. Sadece tiyatroyu değil, sinema ve televizyon programlarını da kapsayan bir yapım merkezi bu. İlk oyunumuz eşimin yazdığı ‘Temizlik İşleri’ oldu. Moda Sahnesi’nde seyirciyle buluşuyor.

        Engin sen de yakında Kenter Tiyatrosu tarafından sahnelendiğinde çok ses getiren ‘39 Basamak’ adlı oyunu Demet Evgar, Okan Yalabık ve Bülent Şakrak’la birlikte yeniden sahneye taşıyacaksın. Ne zaman prömiyer?

        Engin Hepileri: 18 Şubat’ta Zorlu PSM’de. Provalarımız başladı ve çok eğlenceli geçiyor. TiyatroİN, Pangar, Okan Yalabık ve Bülent Şakrak’ın ortaklıklarıyla 39 Basamak adında bir oluşum kurduk. Demet, Okan, Bülent ve ben güçlerimizi birleştirip Voltran’ı oluşturduk. Heyecanla oyunun seyirciyle buluşacağı günü bekliyoruz. Nergis’le de bir oyun daha yapacağız. Adı ‘Akciğer’, yine 2 kişilik bir oyun. Bir çiftin dünyaya çocuk getirip getirmeme duygusu üzerine kurulu. Metni okuduğumuz anda bizi çok etkiledi.

        Saydığınız isimlerin “Benim tiyatrom” demek yerine birlikte üretmeleri o kadar anlamlı ve değerli ki...

        N.Ö.: Kendi odalarımızda hayal kurmakla yetinmek yerine kurduğumuz hayalleri birlikte hayata geçiriyoruz. Bu yan yanalık hayatta da tiyatroda da çok önemli.

        "İki insan dans edince bazen konuşmaya gerek kalmaz"

        Oyundaki “Dans et benimle” repliğine takılanlardanım ben. Aşkta da hayatta da şunu bir başarsak belki sözlere bile gerek kalmayacak, adımlarımız bizi kendiliğinden gitmemiz gereken yere taşıyacak...

        Engin Hepileri: Aynı fikirdeyim. Bizim düğünlerimizde insanlar kendilerine “Hadi kalk dans et” dendiğinde önce nazlanır, “Ben beceremem” der ama sonra sahneden inmek bilmezler. O ilk adımı atmaya cesaret etmek gerekiyor. Dans insanın kendini bıraktığı, üstüne işlenmiş tüm etiketlerden sıyrılarak anın tadını çıkardığı noktadır. Bu yüzden oyunda da danstan çok söz ediliyor. Dediğin gibi, iki insan dans edince bazen konuşmaya bile gerek kalmaz, çünkü bir olma duygusunda buluşurlar. Bunun yolu dans mı olur, diyalog mu bilmem ama önemli olan sadece aşk değil her konuda o birlikteliği bulabilmek. Tek başına yaptığın şey bir süre sadece kendine yarar, bir zaman sonra da hiçbir şeye yaramaz olur. Paylaşmayı öğrenmemiz gerekiyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ