Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Çağlar: Bestecinin sırtı yere gelmez!

        Neziha KARTAL / HABERTURK MAGAZİN

        İlk albümü ‘Kentin Ortasında’yı çıkaran Çağlar, HT MAGAZİN’e samimi açıklamalar yaptı. Müzik sektöründe kalıcı olmayı kafasına koyan şarkıcı, “Beste yapıyorum. Ukalaca olacak ama biliyorum ki bu sektörde beste yapanın sırtı yere gelmez” diyerek iddialı konuştu.

        İlk albümü ‘Kentin Ortasında’yı yayınlayan Çağlar, “Ukalaca olacak belki ama bu sektörde beste yapanın sırtı kolay kolay yere gelmez. Sadece kendin için değil sektör için de sürekli üretiyorsun” ‘ACIDAN diyerek sektörde kalıcı olacağının vurgusunu yaptı.

        ‘KENTİN Ortasında’ albümüyle müzik piyasasına adım atan Çağlar ile ilginç yaşam öyküsünü ve albümünü konuştuk. Yaşadığı bir aşk acısı üzerine 8 yıl bir çiftlikte yaşayan Çağlar o dönemi “Aşk acısını unutmak için gittim ve 8 yıl çiftlikte yaşadım. Ayrılığın üstesinden gelemedim. İnsan eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamaz hale geliyor” diye anlattı. Şarkılarında acıdan ilham aldığını söyleyen genç şarkıcı “Kalp sevebildiği kadar sevmeli ve âşık olmalı. Kalbini aşka kapatırsan gönül gözün görmez” diyor

        Müzik hayatınıza ne zaman girdi?

        Müzik benim varoluş sebebim. Şarkıcı olacağım diye planını hiç yapmadım ama yollar beni buraya getirdi. Bu yola başlarken ne kurtlar sofrası olduğunu ne de ne kadar zor olabileceğini düşündüm.

        ‘MELODİ ZENGİNİYİM’

        Nerelerden geçerek buraya geldiniz?

        Ben eğitilemez bir çocuktum. Kafam başka çalışırdı öğretmenin karakter analizini yapmaktan dersi dinleyemezdim. İlk olarak lisede şarkı yazmaya başladım. Sezen Aksu’nun ‘Gidiyorum’ şarkısının bir şarkı olduğunu çok sonra anlamıştım o tetikledi. Türk standartlarında bir kadının gidiyorum demesi çok özel bir durum. Liseden sonra Türk sanat müziğine olan tutkumdan dolayı, Nursal Birtek o zamanlar İzmir’de bir koro yönetiyordu, onun yanına girdim. Hem sanat müziğinden hem de komşudan Yunan müziğinden etkilendim. Türkiye’deki pop müzik ve rock müziğin altyapısı sanat müziği makamlarından etkilenilerek yazılmıştır. Çok da Batı müziği yapamıyoruz. Bundan dolayı melodi zenginiyimdir. Korodayken askere gitmeye karar verdim. Gittim gördüm.

        Askerde müzik devam etmiştir...

        Bütün terhislerde şarkı söylerdim. Hatta denetlemede bile şarkı söyledim. Ankara’dan bir paşa geldi. Denetleme sırasında herkes tekmil verdi. Ben de verdim ama çok yüksek sesle değil. Bağırmak bana saçma geldi. Gayet nazik bir şekilde ismimi söyledim. Paşanın dikkatini çekti ‘Ne iş yapıyorsun’ diye sordu müzisyen olduğumu söyleyince dalga geçiyorum sanıp ‘Güz Gülleri’ni söylememi istedi. ‘O çok sıkıcı başka bir şarkı söyleyeyim’ dediğimde bütün bölük gülmeye başladı. ‘Benzemez Kimse Sana’yı okudum. Şarkıdan sonra denetleme bitti çünkü ortamda ciddiyet kalmamıştı.

        "ŞARKILARIM BAĞIMLILIK YAPIYOR"

        Askerden sonra neler yaptınız?

        İtalya’ya gitmek istiyordum. Neden istediğimi bilmeden orası kafamdaydı. Askerlikten sonra normale dönmem zaman aldı. Orası siyah ve beyaz bir hayat. Renklerime kavuşmam gerekiyordu. Bir şeyi yapmam için hissetmem ve orijinal olması lazım. Yunan müziğini de merak ettiğim için İtalya değil Yunanistan’a gittim. Sonra da Selanik’e yerleştim.

        Sektöre yeni giren birçok isim var. Kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?

        Ukalaca olacak belki ama bu sektörde beste yapanın sırtı kolay kolay yere gelmez. Sadece kendin için değil sektör için de sürekli üretiyorsun. Sevdiğim şarkıları defalarca dinlediğim için defalarca dinlenebilecek şarkılar yapıyorum. Şarkılarım bağımlılık yapıyor. Yunanistan’da bağlantılarım var, oradan arkadaşlarımla şarkı yapabilirim ama ihtiyacım yok. Yunanca bilmem daha ilginç sözler yazmamı sağlıyor.

        İskender Paydaş ve Febyo Taşel ile çalışmışsınız. Onlarla yolunuz nasıl kesişti?

        Şarkı konusunda çok hassasımdır, başkalarının kullandığı sözleri kullanmam. Değişik şeyler yapmaya çalışıyorum. Nasıl yaşıyorsam öyle yazıyorum. Şarkıları eledikten sonra Özgür Bakkaloğlu diye bir aranjör arkadaşım var. Onunla çalışmaya başladık. Yapımcımız Özgür Demirdöğen aracılığıyla da İskender Paydaş ve Febyo Taşel’e şarkılarımızı gönderdik. Onlar da hikâyeme ortak oldular.

        Febyo Taşel’den şarkı almayı düşünmediniz mi?

        Kimsenin duygularını taşıyamam. Bu yüzden de başkasının yazdığı bir şarkıyı söyleyebileceğimi sanmıyorum. Tabii ki çok sevdiğim, içinde kendimi bulduğum bir şarkı olur söylerim. Sezen Aksu, Nazan Öncel ve Aysel Gürel’e hayranım. Hatta albüm hazırlık aşamasında Nazan Öncel’le karşılaştım. Ona çalışmalarımızdan bahsettim ve ‘Git Şehrine’ şarkısını dinletmiştim. Şarkının bir yeri ‘Yalanlardan dolanlardan’ ama bu benim içime sinmiyordu. Nazan Hanım dinledi ve o da aynı yere takıldı sözü ‘Yalanlardan olanlardan’ olarak değiştirdi. Şarkı onun sayesinde daha güzel oldu.

        İkinci klip hangi şarkıya gelecek?

        Bizim gönlümüzden geçen de tepkiler de aynı şarkıda birleşti. İkinci klibi ‘Git Şehrine’ şarkısına çekeceğiz

        "Aşk acısını unutmak için gittim ve 8 yıl çiftlikte yaşadım. Ayrılığın üstesinden gelemedim. İnsan eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamaz hale geliyor. Hüzün hayatın gerçeği. Sanatla uğraşan insan daha kırılgandır"

        "ACIDAN BESLENİYORUM"

        Albümün hikâyesi nedir?

        ‘Yaşanmış Hikâyeler’ albümün içindeki şarkıların hepsinin ortak hikâyesini oluşturuyor. ‘Şehrin Ortasında’yı İstanbul’da yazdım ama diğer şarkılarım hep çiftlik zamanında yazdığım ya da temelini attığım şarkılar oldu.

        Nasıl bir aşk acısı?

        Aşk acısını unutmak için gittim ve 8 yıl çiftlikte yaşadım. Ayrılığın üstesinden gelemedim. Eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamaz hale geliyor insan. Instagram’da bir takipçim ‘Bu şarkılar İstanbul’da başlayıp devam eden bir aşkı anlatıyor’ diye yazmış. Bunu anlamış olması beni çok mutlu etti. Hemen hemen bütün şarkılarımda ayrılık üzerine çekilmiş aşk acısı var. Ama umut da var. Karamsarlık yok. Çiftlikte şarkı yazdıkça rahatladığımı ve aşk acısının hafiflediğini fark ettim. Atamam çünkü neşter yarası gibidir aşk acısı. Her zaman iz kalır. Kalp sevebildiği kadar sevmeli ve âşık olmalı. Kalbini aşka kapatırsan gönül gözün görmez.

        Şarkılarınızın geneli duygusal parçalardan oluşuyor. Hikâyelerinde hep hüzün mü var?

        Hüzün hayatın gerçeği. Şarkılarım ne kadar hüzünlü olsa da bir umut vardır. Sanatla uğraşan insan daha kırılgandır. O hassasiyet olmasa bu şarkıları yazamazlar. Sanatçılar dert anlatmayı sevmeyen insanlardır. Sanatçı yaşadığı toplumdan beslenir. Ben de acıdan besleniyorum.

        ‘TAVERNA müziği benim işim değil’

        Yunanca albüm yapmayı düşünüyor musunuz?

        Candan Erçetin yapmış ve çok güzel olmuştu. Sanatsal değeri olan bir albüm yapmak istiyorum. Öyle tabak kırmak ve dans etmek benim işim değil. Yunan müziğini sevmeme rağmen taverna kültürünü hiç sevmem.

        Yunanistan’dan sonra müziğe devam ettiniz mi?

        Döndükten sonra çiftliğe yerleştim. 8 seneye yakın çiftlikte yaşadım. Bir barakada elektriğin internetin olmadığı bir ortamda yaşayıp mum ışığında şarkılar yazdım. Teknolojinin olmadığı bir hayatı yaşamak istedim. İlk insanlar gibi yaşamak ve doğayı hissetmek istedim.

        Örnek aldığınız isim var mı?

        Candan Erçetin duruşuyla beni çok etkiler. Sadece sanat yapıyor. Onun sanata bakışını çok seviyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ