Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Şenay Düdek, bilinmeyenleri İzzet Çapa'ya anlattı

        İZZET ÇAPA'NIN ÖZEL RÖPORTAJI

        GAZETE HABERTURK- HT MAGAZİN

        O bu âlemin kara kutusudur. Uzun zamandır ağzını açıp konuşmadı, bildiklerini anlatmadı. Eski dostluğumuzu kullanarak ona müthiş bir duygusal şantaj yaptım, baskı uyguladım; dayanamadı. “Önce insanım, sonra gazeteci” diyor ya sevgili dostum, burada da insanlığına kurban oldu! O günlerde ‘medya’ sözcüğünü kullanmazdık hiçbirimiz. Aklımıza bile gelmezdi. Bir ‘basın’ vardı, bir de ‘magazin basını’ İkincisinin kraliçesi hiç şüphesiz Şenay Düdek’ti... Benim bin yıllık arkadaşım, o magazin dünyasının duayeniydi ve hep öyle kaldı.

        Her şeyi bilen magazinci hakkında pek bir şey bilinmiyor. İn misin cin misin, kimlerdensin? Anlatsana biraz...

        Babam İzmir’de Eşrefpaşa delikanlılarından biriydi. Böyle şöyler söylemek çok ayıp ama Eşrefpaşa’nın neredeyse yarısı onundu. 13 dükkânı, 4 evi vardı. Günde üç takım elbise değiştiren bir adamdı...

        Ne iş yapıyordu?

        Gazino dünyasını hatmetmiş ilk insanlardandır. Fakat gazinocu imajının yanlış olduğunu düşündüğü için hiçbir zaman kendini o meslekten görmedi. O işi bıraktıktan sonra taş ocakları kurdu ve müteahhitliğe başladı.

        Eşrefpaşa’nın delikanlıları meşhurdur zaten...

        Çift silah taşırdı ama ikisi de ruhsatlıydı.

        Kimseyi vurmuşluğu var mı?

        Yoktu öyle karanlık işleri. Eşrefpaşa taksi durağında 20 tane Chevrolet’si vardı. Mahalledeki bütün çocukları sünnet ettirirdi.

        Chevrolet’de mi sünnet ettirirdi?

        Hemen hemen İzzet. Çocukları arabalara doldurup sünnete götürür, kendisi de önden at üzerinde giderdi.

        Sen de el bebek, gül bebek büyümüşsündür...

        Aynen öyle. 81 yılına kadar annem ekmeğin kaç para olduğunu bilmezdi. Düşün babamın cenazesi için Efes Oteli’nin 2 kral dairesi ve 2 katı tamamen kapatıldı. Kürt İdris’lerden Dündar Kılıç’lara, Fahrettin Aslan’a, emniyet müdürlerine kadar her kademeden insan vardı.

        Biraz ‘Godfather’ durumları seziyorum...

        Asla... Tam bir kabadayıydı. Racon keser, küsleri barıştırır... Son sözü o söylerdi ama hiçbir zaman mafya olmadı. Etrafındakileri hep kolladı. Bizim eve ne yiyecek içecek girerse, tüm mahalleliye de aynılarından bir kamyon getirtirdi.

        Sen de silah taşıyorsun...

        Babadan kalan alışkanlık diyelim. 15 yaşındayken Almanya’dan getirilen Opel araba vardı altımda. Her şeyi ondan gördük.

        Silah kullanmayı da öğretti mi?

        Öğretti. Biraz erkek, biraz kız çocuk gibi yetiştirdi beni. Saçlarımı sarıya da boyattığım oldu, incecik kaşlarım da. Ama cebimde hep silah vardı.

        ‘EVLİLİĞİN EŞİĞİNDEN DÖNDÜM’

        Aslında bu konuya hiç girmeyecektim ama sen açtın... Erkek gibi mi yetiştirildin?

        Nereye geleceğini biliyorum. Pek çok kişi benim cinsel kimliğimi tartıştı. Bu Allah’la kul arasındadır. Aseksüel yaşantım da oldu, erkek flörtlerim de. Kimseye hesap vermek zorunda değilim.

        Erkek flörtler derken... Mesela kim?

        Ali Kılıç, İstanbul’un en büyük delikanlılarından biriydi. Evliliğin eşiğinden döndük.

        Evlilik teklifini kim yaptı?

        O. Londra’ya gidip evlenelim dedi.

        Vallahi bu evlilik olayını ben bile bilmiyordum. Biraz da magazin dünyasına gelelim. Yıllardır bazı magazincilerin para karşılığı haberleri örtbas ettiği konuşulur. Doğru mudur bu Allah aşkına?

        Bir şey diyemem çünkü hiçbir zaman kul hakkını almam. Ama bazı gazetecilerin sanatçılarla iç içe yaşadığını görüyoruz. Ona bakarsan eskiden gazeteci menajerlik de yapmazdı.

        Sen yaptın ama...

        Gazeteciliği bıraktıktan sonra...

        Benimle ortak olduğunu bile söylediler bir ara... Halbuki sıkıntılı dönemlerimde bana borç verdiğini kimse bilmez.

        Birlikte çok gezdik. O ayrı bir röportaj konusu olur. 96 yılında İstanbul’a dönüp yeniden gazeteciliğe başladığımda altımda Toyota Land Cruiser vardı. Ne bir sanatçı, ne bir işletmeci “Şenay’ın o yediği yemeğin parasını ödedik” diyemez.

        Buna İzzet de dahildir desene.

        Tabii sen de dahilsin. Bir indirimim vardır o ayrı. Bu benim en doğal hakkım. İşadamları da bugün içeceği şarabın pazarlığını yapıyor.

        Ne oldu da aniden elini eteğini her şeyden çektin?

        Korkunç bir olay yaşadım. Star TV’de ‘Bir Dilek Tut’ programını yaparken 3.5 metreden yere düştüm. Herkes öleceğimi zannetti. Sol omzum kimin biliyor musun?

        O ne demek şimdi?

        Sol omzum protez, Amerikalı bir komando subayına ait. Vücudumda 21 tane platin var. Felç olma ihtimalim yüzde 99’du. Kazandığım bütün parayı bir kenara ittim.

        Kendinle hesaplaşmaya mı başladın?

        Aynen öyle. Allah bana bu cezayı neden verdi diye düşünmeye başladım...

        Ceza değil mesajdı belki de?

        Ben ceza olarak algıladım. Sonra düşündüm. Demek ki bazı insanlara bazı acıları tattırmışım. Allah da bana dedi ki...

        Biraz fren yapman gerekiyordu belki?

        Evet. Çok güzel paralar kazanıyordum. Bir takım şımarıkça hallerim de vardı. Allah da bana “Bak kulum, ben sana her şeyi verdim burada biraz dur” dedi. Bu benim için de geçerlidir, İbrahim Tatlıses için de. Allah hepimizi cezalandırdı. Tatlıses ve ben buna en güzel örneğiz.

        Onun başına gelen de mi mesaj?

        Allah bazı şeylerden arınalım ve yeniden geçmişimize bakıp şükredelim istedi. Bu gün İbrahim o vaziyette ekrana çıktığında aslında pek çok insana ders veriyor.

        ‘BAZI İSİMLERİN SONU İNTİHAR’

        Sen ne gibi bir ders veriyorsun?

        “Önce insan sonra gazeteciyim” diyorum. Gördüklerimi, duyduklarımı yazmadığım için pek çok insan sokaklarda rahat geziyor ve halkın gözünün içine baka baka yalanlarına devam ediyor.

        Sen de yaz o zaman...

        Yazmam. Bunlar benimle mezara kadar gidecek. Fakat hepsi çok mutsuz insanlar ve arayış içerisindeler. Hiç dilemem ama öyle isimler var ki sonları intihar.

        "İNŞALLAH BEREN BU AŞKTAN ZARAR GÖRMEZ"

        Kenan Doğulu ve Beren Saat de evliliğe doğru gidiyorlar galiba...

        İnşallah Beren bu işten zarar görmez ...

        Ne gibi bir zarar?

        O kadarını söylerim, başka da laf alamazsın ağzımdan.

        ‘Magazin’i en iyi kullanan Demet Akalın’

        Her neyse şimdi İzmir’de ne yapıyorsun? Orada önemli bir misyon edindim. Atatürk Çocukları Kütüphaneleri Yaşatma Derneği var İzmir’de. Mesut Tim’le birlikte köylerde kütüphane açıyoruz.

        Gazeteciliğe dönmeyi düşünüyor musun?

        Hayır, düşünmüyorum... Ama çok da iddialı konuşmayayım. Belki haftada bir televizyonda yeni bir sayfa açarım kendime.

        Peki sence magazin basınını en iyi kullanan sanatçı kim?

        Demet Akalın tabii...

        Ya en ahlaksızca kullanan?

        İsimlerini söyleyip onları ödüllendirmem. Ama kendilerini biliyorlar, halk da onları gayet iyi biliyor. Üstüne basarak söylüyorum, bu kişiler yalnızca kendilerini kandırıyorlar, halk her şeyin farkında.

        "PROTEZLE GEZEREK AH ÖDÜYORUM"

        Şöhretin bedeli malum, peki ya şöhretlerin haberlerini yapmanın?

        Olmaz olur mu? Protezle gezmem, yedi sene anti depresan kullanmam bedel değil mi? Ayrıca hazımsızlıklar, kıskançlıklar var. Ben yeniden ekranlara dönmeyeyim diye bazı arkadaşların kumpaslar yaptıklarını görüyorum.

        Bu tip insanlar yazılı medyada da var mıydı?

        Eskiden yazılı medya müthiş bir şeydi. Çok saygı duyduğum bir insan var. Hanzade Doğan Boyner. Şimdi sadece tiraja bakılıyor.

        Ne yani eskiden satışlar önemli değil miydi?

        Önemliydi tabii ama o zamanlar basın daha güven veriyordu, hükümetleri bile değiştirirdi, savaşları başlatırdı, fakat şimdi o gücünü kaybetti.

        Bunun sebebi ne sence?

        Pek çok gazete yazarı ortalıkta show man ya da show girl gibi dolaşıyor. Eskiden 15 tane yazar okurdum, şimdi birkaç taneyi geçmiyor. Çoğunun yeri ayrı oynuyor. O zamanlar herkesin rengi belliydi. Şimdi pavyonlarda verilen meyve tabakları gibiler.

        O ne demek şimdi?

        Yanar döner demek

        Gelelim biraz da magazin gündemine. Seren Serengil ile Gülben Ergen'in barışmasına ne diyorsun?

        Barışmışlar da kek yemeye gitmişler.

        Bizi keklediler mi yıllarca?

        En güzelini sen söyledin. Sen köpeğine "Gülben" deyince havlamayı öğretiyorsun, sonra kalkıp evine gidiyorsun. Pes!

        Bir Şenay Düdek yorumu alsam

        Vallahi aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. İkisini de çok iyi tanırım. Kur'an'da "Küslük tül kuruyuncaya kadardır" diye yazar. Ama bu kadar geçmiş aradan. Tülü bırak yorganlar kurumuş. Bakalım ne çıkacak aradan.

        Peki ya Deniz'in mahkûmiyet kararı?

        Aklım almıyor İzzet. Katiller, tecavücüler yeni yasayla dışarı çıkarken bir Aziz Yıldırım, bir de Deniz Seki günah keçisi oldu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ