Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Takılın Bu serginin teması Aşk

        Usta sanatçı Acar’ın, 20 yılın tüm biriktirdikleriyle oluşturduğu Aşk temalı yeni sergisi, 8 Şubat 2012 Çarşamba günü Çırağan Sarayı Sanat Galerisi'nde açılacak.

        Acar’ın; “Onların evlerinin arka penceresi Louvre’a bakıyor, ya benimki Sultanahmet’e Ayasofya’ya, boğaza ve 10 bin yıllık yerleşik Anadolu uygarlıklarına bakıyor” sözünü söylemesinden ve öğrencilik yıllarında açtığı ilk serginin üzerinden 20 yıl geçti.

        İlham kaynağı olarak malzemesini başını kaldırdığında gördüğü unsurlardan seçen Acar için estetik unsur, öncesi ve sonrasıyla gerçeklik bulur. Üretim alanı anı belirler ve zamanla kendini bütünlüğün içinde bir yere oturtur. Estetik kaygısı Acar için sürekliliğe bir katkı endişesidir. Eserlerinde zaman ve mekân sınırlaması da olmayan Acar, sanatı da, zanaatı da marifet belirler. Bunun içindir ki, ustalık Acar için sadece bir dildir. Asıl olan şey, dilin oluşturduğu devamlılığın bir parçası olan hikâyedir.

        Konularını kendi toplumuna ait olan tanıdık ama toplumun yabancılaştığı unsurlardan seçer. Bu, bir çiçektir, güldür, laledir. Bazen de bir sultan portresinde stilize olan bir form alır. Bir batı diliyle doğu ve doğu dilindeki batı, İstanbul’un kucaklaşması misali stilizasyon ve formasyon birlikte bir bütüne hizmet eder. Sultan tek başına bir portre olmaktan çok bir doğu ikonu miladıdır. Bu süreçte, genelde kuralsızdır Acar. Bir sultan portresini, bir modern sanatçının kullandığı esin alanına giren bir unsur olmaktan çok, yeni kuşağın mesafeli durduğu bir yapıdan alıp mesafeleri yok saymak gerekliliği ön plandadır. Gözünün önündeki görmemeyi bir Tanzimat, bir batılılaşma modası sayar Acar. O tüm bu modaların aksine çocukluğunun geçtiği Anadolu’yu da eşeler.

        Nar adı Eski Yunan’da Side’dir ve bir şehir kurulur nar adında. Bu da Side şehridir ve hala bugün bir Nar Belediyesi vardır Anadolu’da.

        Padişah kaftanlarından, büyük annenin hikâyesine, tekerlemelerden kutsal kitaplardaki yerine Acar başını kaldırıp da gördüğü, duyduğu hikâyenin bugüne kadar neden resmedildiğine pek anlam veremez. Yaptığı her şey hep o güne kadar hiç yapılmamış olandır, denenmeyendir. Sonuçta Acar için sanki hep varmış gibi algılananı ortaya koymaktadır.

        Amaçları arasında bir sanat eserinin milyonlarca dolarlara satılmasından ve değerli madde boyutunda düşünmekten çok, sanatın toplumun tüm katmanları tarafından izlenen olmayı arzular. Eserlerini kalabalık gurupların önünde sergileyen Acar, tüm eleştirilere rağmen çok üretme yolunu seçer.

        1999 yılında yaptığı ‘Üç Ayasofya’ sergisini uzatılan 2. Ayın sonunda 350 bin kişi izler.

        Dünyanın birçok yerinde sergiler açan Acar, Türkiye’nin tüm bölgelerinde, dünyada ilk kez 5 duyuyla anlatılan, algılanan bir sanat çalışması gerçekleştirir. Yunus Emre ve 5 Duyu, tat, koku, dokunma, duyma ve göre duyularının tamamıyla anlatılan bir projedir. Bu yine dünyada ilk gez görme engelliler için 5 duyuyla anlatılan Kırmızı Oda-Beyaz Oda performansını gerçekleştirir. Bu sergiyi gezen 10 binler yanında 2000‘e yakın görme engelliye dünyada ilk dokunarak, tadarak, koklayarak ve duyarak bir resim sergisi gezdirir ve yüzde yüz netice alınır.

        Aşk teması altında şekillenen Acar’ın son sergisinde de, her dilde aşka rastlamak mümkün. Bir aşkla yapılmış mezar anıtından mozoleye, hüsn-ü aşktan minel aşka, Sultan Abdülaziz’le Fransa İmparatoru Napolyon’un eşi Eugenie ile yaşanılan aşka Sevgililer Günü haftasındaki bir güne denk gelen süreçte her dilden aşka rastlamak mümkün bu sergide.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ