Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya İntikam peşinde bir çengi!

        ECE GÖKSEDEF

        egoksedef@haberturk.com

        8 Kasım Pazartesi günü Show TV ekranlarında yepyeni bir dizi başlıyor: Karadağlar. Dostoyevski'nin Karamazov Kardeşler adlı romanından uyarlanan dizinin başrollerinde Erdal Özyağcılar, İbrahim Çelikkol, Burak Sağyaşar, Hatice Şendil, Güzin Özyağcılar, Korel Cezayirli gibi başarılı oyuncular yer alıyor.

        HABERTURK.COM, Kaz Dağları'nda çekimlerine devam edilen dizinin setine konuk oldu. Oldukça eğlenceli geçen çekimlerin aralarında, dinlenmek için kenara çekilmiş olan oyuncular sorularımızı cevapladı.

        Kurtlar Vadisi dizisinde Polat'ın eşi olarak tanıdığımız Hatice Şendil, Karamazov Kardeşler'in Gruşenka'sı, yani Karadağlar'ın Gülhayat'ını canlandırıyor. Hatice Şendil, oyunculuğu, karakteri ve çekimleri anlatırken adeta Gülhayat'ı bir kez daha yaşadı. Dans sahnelerini anlatırken birden dans etmeye başlayan, bakışları öfkeyle dolan güzel oyuncu, Gülhayat'ın aslında nasıl bir intikam duygusuyla dans ettiğinin ipuçlarını verdi bize...

        İşte Karadağlar ve Gülhayat'la ilgili merak ettikleriniz:

        Karadağlar ekibine nasıl dahil oldunuz?

        En son işim Kurtlar Vadisi’ydi. Üzerinden 1 hafta filan geçmişti Med Yapım’dan arandım. Karamazov kardeşler yapılıyor diye duymuştum bu projeyi, ama yapım şirketinin kim olacağı ve içinde kimler olacağına dair herhangi bir bilgim yoktu. Beni ilk aradıklarında ‘bunu kim düşündüyse ellerine sağlık’ dedim her şeyden önce. Çünkü ben 17 yaşında kitabını okumuştum ve kitapla ilgili çok inanılmaz bilgi sahibiydim, kitaba hakimdim. Dolayısıyla beni aradıklarında ‘kim için’ dedim, ‘hangi karakter için’… İşte kitaptaki Gruşenka, yani bizim Gülhayatımız olacak. Projenin içinde olurum olmam, bilmiyorum, o dönem benim için çok sürprizli bir dönemdi. Hiçbir şey de yapmayabilirdim, çok şey de yapabilirdim, ama peki dedim, kim düşündüyse, eline sağlık. Sonra işin içinde Erdal Özyağcılar olduğunu duydum. Görüştük, çok keyifli, çok eğlenceli bir görüşmemiz oldu. Ekip olarak -uzun zamandır birbirini tanırsın ya- aslında ben hepsini ilk defa tanıyordum, 5 dakika oturduk, 10. dakikada hakikaten acayip bir enerji var değil mi, diye konuşmaya başladık. O süreçten sonra tekrar görüştük, kostüm provalarımız oldu, karakterle ilgili konuştuk. Karakter ilk anlamda daha farklıydı, sonradan Erdal Bey bir şeyler kattı, ben kendi yorumumu kattım, senaryoya bunu uyarladık. Birçok değişiklikler oldu. Bugün buradayız ve çalışıyoruz.

        Yani siz karakteri tanıyordunuz daha önce?

        Evet romana çok hakimdim. Kitabı biraz daha bizim seyircimize uyarladık, birebir kitabı yapmıyoruz aslında biz. Karakterler anlamında evet, birebir kitap var ama onu biraz daha bizim seyircimize uyarladık. Bizim seyircimizin seveceği şekilde, iyi algılayacağı şekilde uyguladık. Dolayısıyla mesela dönem olmasının sebeplerinden biri de bu, günümüz olsaydı belki bu kadar etkili olmayabilirdi. Çünkü bu iphone’lar, blackberry’ler ve Karamazov Kardeşler çok farklı bir yere gidebilirdi. O yüzden dönem olması da işin rengini arttırdı. Erdal Özyağcılar ilk defa kötüyü oynayacak. Şöyle de bir faktör var; Erdal Özyağcılar ilk ödüllerinden birini kötü oynadığı karakterlerden birinden aldı. Dolayısıyla seyirci için çok sürprizli.

        DANSÖZ KOSTÜMÜYLE KENDİMİ GÖRDÜĞÜMDE “KİM BU” DEDİM

        Benim bugüne kadar kendimde fark etmediğim birçok şey ortaya çıktı. Fragmanları izlerken bile karşımdaki insan bana yabancı gelmeye başladı. Dansöz kostümleriyle kendimi ilk defa gördüğümde bu kim dedim. Hakikaten kendime yabancılaştığım durumlarım oldu. Ki kendimi çok iyi tanımama rağmen, karakteri de çok iyi tanımama rağmen. Demek ki doğru bir şey yapıyoruz biz dedik. Fragmanları sette seyrettik kalabalık, ekipçe. Herkes biz bu dizide mi oynuyoruz, biz bu diziyi mi yapıyoruz arkadaşlar dedi… Genelde ekip birbirini motive eder, birbirini yüreklendirir, yükseltir, ama durun dedik kimse kimseyi yükseltmesin. Ama hakikaten biz güzel bir iş yapıyoruz. Dolayısıyla seyircinin seveceğini düşünüyorum ben, inanacağını düşünüyorum her şeyden önce. Kendinden çok şey bulacağını düşünüyorum. Bu anlamda inşallah güzel olur, söylediklerim çıkar.

        Karakterinize inelim biraz daha, Gülhayat’ı tanıyalım… Gruşenka’dan Gülhayat’a geçişte neler değişti?

        İlk senaryoda Gülhayat evliydi, ilk bölümde kocası ölüyordu, kocasının intikamını almak için yürüyecekti. Ama biz bunun inandırıcı olmadığını düşündük. Çünkü orada Gülali sekansı olacaktı. Bu kısım sürpriz olarak kalsın. Bunun üzerine çok konuştuk biz, çok tartıştık. Bunun üzerine Gülhayat’ı evlendirmekten vazgeçip baba figürüne indirdik. Küçük yaşta babasını kaybediyor. Bunlar tabi hep sürpriz.

        Tabi biz 5., 6. bölüme kadar öğrenmeyeceğiz bunları, kız niye bunlarla uğraşıyor diye.

        GÜLHAYAT’IN HAYATTA TEK BİLDİĞİ ŞEY, KADINLIĞINI KULLANMAK

        Kişiliğiyle ilgili büyük değişiklikler olmadı. Bir ideolojisi bir hırsı var, ama bu hırs kesinlikle ben zengin olayım para kazanayım değil. Kişisel kompleksleri ve kişisel egoları üzerine bir hırs değil, hayatı üzerine bir hırsı var, hayatı üzerine bir ideali var, çünkü o hayatı yaşamaya mecbur bırakılmış. Kim yüzünden? Halit Karadağ yüzünden. Dolayısıyla hayatta bildiği tek şey, kadınlığını kullanmak. Başka hiçbir şey bilmiyor. Bunu da ne yazık ki o mecbur bırakıldığı hayattan dolayı biliyor.

        Ben dedim ki niye çekip vurmuyor? O da bir şey ya, bunu da yapamıyor. Bunu yapacak kadar kötü bir kız değil, bir insanı öldürebilecek yürekte bir kız değil. Bunu yapacağı tek şey var, kendine güveni, güzelliği, dansı ve kadınlığını kullanması. Aslında çok güzel bir şey söylüyor: ‘bir kere değil, bin kere öldüreceğim’ diyor. Bu hazzı da almak istiyor bir yandan. Halit Karadağ’ın kendisi için çaresiz kaldığını, aşkından dizlerinin üzerine çöktüğünü görmek istiyor. Öyle acı çektirmek istiyor. Çünkü bu adamı araştırmış, yani bu adamın her şeyini biliyor, takip ediyor, aslında uzun zamandan beri adamın peşinde ama adam bunu bilmiyor. Sonra bir gün aniden karşısına Gülali çıkıyor. Ama kendine bile itiraf edemeyeceği şeyler yaşıyor. Sonra belki de diyor ki ‘niye babasından intikamımı alayım ki, oğlundan intikamımı alırım’.

        Çok başka başka yerlere gidebilecek bir karakter. Dolayısıyla benim bugüne kadar oynadığım en enteresan, benim için en değişik, gözlerimin içini güldüren, gerçekten yüreğimin sesini dinlediğim ve baktığım zaman beni çok mutlu eden, çok güzel bir yolculuk oldu Gülhayat. Çok sürprizli, seyirci bir bölüm bir şey seyrettiği zaman öbür bölüm aslında her şeyin yalan olduğunu da öğrenebilir onunla ilgili. Hani çok inanır Gülhayat’a ama bakar ki Gülhayat orda da yalan söylemiştir, orda da başka bir şey yapmıştır. İnsanların da beni seyrederken çok başka şeyler bulacağı bir karakter.

        GÜLHAYAT DİZİDEKİ EN ‘BAŞKA’ KARAKTER

        Bugüne kadar hep böyle naif, kendi halinde, herkesin sokakta karşılaşabileceği karakterleri bir şekilde oynadım. Ama bu öyle değil, Gülhayat başka, Gülhayat dizideki en başka karakter. Herkes kendi içinde net bir kere, siyah ve beyazız biz. Ben hep öyle diyorum, bütün karakterler kendi içinde öyle, ama Gülhayat biraz gri. Herkese karşı gri, belki kendine bile zaman zaman öyle. Kim başka bir hayat yaşamak istemez ki, kim dans etmek ister ki? Hem de 1930’lardan, tabuların bu kadar kuvvetli olduğu bir dönemden bahsediyorum. Onun öncesinde ülkede savaş olan bir dönemden çıkmış ve o dönemlerde bile bu kız dans etmiş. Böyle para kazanmış, yani erkekleri mutlu ederek para kazanmış. Bundan nefret etmiş. Aslında Halit Karadağ’a tek düşmanlığı bu. O da ister evlenip çocuk sahibi olmayı, yuva kurmayı her kadın gibi. Ama bunu yapamıyor ve yapamayacak da hayatı boyunca. Bir anlamda duygusal tarafı çok kuvvetli.

        Aslında background’una bakıldığı zaman yaptığı her şeyin temeldeki tek nedeni onun hayallerinin kırılması, onun ailesinin yok olması, onun her şeyinin yok olması ve hayatta çaresiz kalması. 9 yaşında tek başına kalıyor bu hayatta. Resmen onun bunun elinde büyüyor. Ama bu kız kötü değil, bu kız inanmadığı hiçbir şey yapmıyor. Bu kız oyun oynuyor ama oynadığı oyunun bir nedeni var kendince. Hesabı var her şeyden önce.

        Daha önce oynadığınız karakterlerden çok farklı, sürprizlerle dolu…

        Bir de ben çok farklıyım bunu fark ettim. Çalışıyoruz çekiyoruz, ama ancak diziyi seyredince öğrenebileceğiz. Fragmanlarda falan görünce ben başka birini seyrettim. Hepimiz başka birilerini seyrettik aslında. Seyirci için de bu çok güzel olacak, çok başka başka şeyler bulacak. Bir de Kaz Dağları’nda çalışıyoruz, inanılmaz görsellerimiz var. Seyirciyi hayran bırakacak resimlerimiz var.

        Çok iyi isimlerle çalışıyoruz. Setimiz çok keyifli. Herkes birbiriyle çok uyumlu, çok eğlenceli, Allah ağzımızın tadını bozmasın, hiçbir huzursuzluğumuz yok. Fatih Aksoy hiç yanımızdan ayrılmıyor. Çok sahipleniyor işini ve bizleri. Bunlar bizi yüreklendiriyor ve her şeyin de üzerine çıkacak diye düşünüyorum.

        Bu karakter bu durumda oyunculuğunuza da çok şey katmış, değil mi?

        Bazen senaryo ve karakter oyuncunun bitmesine sebep olur ya da yanlış oynarsınız çünkü karakterinize bağlı kalmak zorundasınızdır. Sürpriz yaratamazsınız kendi karakteriniz adına, çünkü o zaman bütünüyle senaryoyu bir noktada değiştirmeye gidersiniz ya da korkarsınız da bundan, karakteri bozmaktan, senaryoyu bozmaktan korkarsınız. Gülhayat’ın böyle bir riski yok. Gülhayat istediği her yere elini kolunu uzatabilir. Hiç umulmayacak şeyler yapabilir.

        Yaptığı şeyleri çoğu zaman kurgulayarak yapıyor, bunu ilk bölümde görecek zaten seyirci. Şansa tesadüfe asla izin vermiyor. Bu anlamda da bana çok büyük bir fırsat yaratıyor. Bana çok açık kapı bırakıyor. Mesela ben iki alternatif düşünüyorum kafamda, bir böyle oynamak, bir böyle oynamak. Hocalarla konuşuyorum, sonra şuna vakıf oluyoruz: İkisini de oynasak olur. Çünkü iki bölüm sonra o kızın yalan yüzüymüş, oradan onu çıkarabiliyoruz.

        Gülhayat’ın uzun süre kendi kendine kaldığı, çok samimi olduğu, içe döndüğü sahnelerini göremeyeceğiz. Birine bir şey anlatırken, birine derdini söylerken, birine aşkını anlatırken, ya da birine kendini anlatırken göremeyeceğiz Gülhayat’ı. Gülhayat hep böyle küçük flörtleşir, oyunlar oynar. Bunu yaparken de kendi çizgisini asla bozmaz. Yani ilk bölümden seyirci görecek, Halit Karadağ baya bir peşinden oralara buralara gidiyor ama Gülhayat orda değil aslında, evinde. Ama Halit Karadağ dolaşıyor orada burada. O yüzden herkesi de birazcık yükselten bir karakter.

        Hep oyunculuklar birbirine çarpıyor bu noktada. Erdal Abi bana çarpıyor, ben orada yükseliyorum, bazen bu sette çalışırken oluyor, provada bir şey yapıyoruz sonra oynarken bir kaşımız gözümüzden bir şey çıkıyor, biz bir şey bulduk diye çıkıyoruz. Enteresan hallerimiz zaten bizim birbirimize de olan sürprizlerimiz. Sahneyi çekerken de biz kendi adımıza bir şeyler buluyoruz. Bu da buradaki o muhteşem sinerjiden kaynaklanıyor.

        BİR PARÇA HATİCE’Yİ GÖRDÜĞÜM BİR KARAKTER

        Siz kendinizden bir şeyler buldunuz mu Gülhayat karakterinde?

        Yok! Şöyle ki, empati duygum çok gelişmiştir benim. Ben hayatımın her noktasında, aslında bu çok kötü bir şey, bunun çok zararlarını görüyorum. Zaten bundan bir dönem vazgeçmeye çalıştım çünkü ondan sonra o haksızlık bana yapılmış gibi buna üzülüp sinirlenmeye başlıyorum.

        Ama kendimi Gülhayat’ın yerine koyuyorum. Onun gibi hissetmeye, onun gibi olmaya çalışıyorum çünkü bu hayata maruz kalan insanların olduğunu biliyorum. Birçok insan öyle ya da böyle kendinden bir şey bulacak. Yapılan haksızlıktan dolayı dans etmeyi tercih etmemiştir, ama hayatı bir noktada değişip, başka bir insan yüzünden, başka bir hayat yaşamak zorunda kalmıştır. Dolayısıyla birebir benle ilgili bir durum yok, yaşanmışlıklarına dair yok, ama yapmaya çalıştığı şeyi anlayabiliyorum onun. Haklı buluyorum onu, işin enteresan tarafı. Gülhayat’ı ben herkese savunurken de haklı buluyorum, herkesle konuşurken de haklı buluyorum. O yüzden bir parça Hatice’den hiçbir şey görmediğim, ama bir parça da Hatice’yi gördüğüm bir Gülhayat var.

        RUHUMLA, DUYGULARIMLA DANS EDİYORUM

        Dans dersleri aldınız mı dizi için?

        Bu bana hep sorulan bir soru. Dansözlükle çengilik arasında çok büyük bir fark var. Bu kız çengi. Profesyonel anlamda bu işin eğitimini almamış. Günümüzdeki dansözler ya da dans edenler bu işi profesyonel yapıyor, bu işi çok uzun süre çalışıp efor harcıyorlar, bence orada mekanikleşen bir durum oluyor, çünkü figürleri bile artık öğrenerek yapılan şeyler. O şeyleri yapabilmek için çalışıyorlar, ya da omuz hareketini yapmak için uğraşıyor. Bu kız, ruhuyla dans ediyor, duygularıyla dans ediyor. Öyle sahneler çektik ki biz, oynuyor ama gözlerinden ateş fışkırıyor. Ya da hani arkasını döndüğü anda yüzü değişiyor. Belki evet orada Halit onu dans ederken görüyor ama yüzü öyle değil. Tamamen duygularıyla dans ediyor her şeyden önce. Dansözlükle çengilik arasındaki fark şu, hele ki Gülhayat faktörü de işin içine girince, tamamen işin içinde duygu var, profesyonellik yok. Gördüğü kadar, bildiği kadar ya da kendinden çıkardığı bir şeylerle bu işi yapıyor.

        DANS EDECEĞİM SAHNELERDE TEDİRGİNLİK YAŞADIM

        Biz bunu konuşurken, dans etse mi Gülhayat etmese mi iye, ben çok tedirgin oldum. Dansöz kostümünü giyip de dans edeceğim sahnelerde çok büyük tedirginlik yaşadım. Dedim ki ne yapacağız, Fatih Bey’le konuşurken. Dedi ki bu birinci bölüm kızım, dans olsun, çengi olduğuna dair bir vurgu olsun. Bu kızın tabi ki oyunculuğu önemli, dans etmesi o kadar önemli değil, el detayı, işte hani figürler falan öyle küçük detaylarla biz o sahneyi yaparız dedi. Ama baktılar ki başka bir şey çıkıyor, senaryo geldi, beş tane dans ettiğim sahne var. İkinci bölüm geldi bir altı sahne daha, dedim ki ne yapıyorsunuz, hani bir tane olacaktı ne oldu?

        NORMAL HAYATIMDA DANS EDEN BİRİ DEĞİLDİM

        Dans etmeyi sevmiyor muydunuz?

        Renkleri güzel oldu, biz oturak alemlerinde hakikaten çok eğleniyoruz. Hani set gibi değil de çok keyifli gidiyor orası, ritmi güzel gidiyor. Ben çok yoruluyorum çünkü hem dans edip hem oynamak çok yoruyor beni. Bir de alışık olmadığım bir kondüsyon. Çünkü normal hayatımda ben dans eden biri asla değilimdir. En fazla insanlara oturduğum yerden eşlik ettiğim, ya da eğlenmeye gittiğim zaman sadece şarkılara eşlik eden bir insanımdır. Asla da böyle kalkıp da kendimi ortaya atıp da oynamak gibi bir durumum yoktur. Muhtemelen birçok arkadaşım diyecek ki ‘sen bunları yapıyorsun, niye oynamıyorsun’. Ya da hani benim düğünüme geldin niye oynamadın falan diyecek. O yüzden kendimde de çok sürprizler buluyorum ben.

        Alışmışsınızdır artık herhalde…

        Ekibin içinde o kostümle olmak ve dans etmek hakikaten çok büyük bir tedirginlik yarattı. Ama bir süre sonra hem o sinerji, hem onların verdiği elektrikten hem kendimde bir şeyler bulmak beni çok keyiflendirdi. Şimdilik güzel gidiyor, keyifliyiz yani.

        Senaryo önünüze geldiğinde, sizin için bir mesaj vermesi, karakteri sevmiş olmanız önemli mi sizin için?

        Çok önemli. Ben Karadağlar’dan önce de birçok projeyle görüştüm. Hep aklımda şu vardı, bugüne kadar oynadığım rollerin dışında bir şey yapmak istiyordum. Dönem yapmak istiyordum. Döneme aşık bir insanımdır ben. Bütün dönem filmlerini seyrederim, bütün kitap uyarlamalarını okurum, çok yükseltir beni. Senaryoda oyuncu olarak gidebildiğim nokta çok önemlidir. Bir de senaryonun uyumuna çok önem veririm ben. Karakterlerde ne kadar uyum olursa, seyircinin bundan çok keyif alacağını ve bundan feyz alacağını düşünürüm. Bu senaryoda herkesin bir hikayesi var ona çok inandım. Tabi ki ufak tefek değişikliklerimiz oluyor, sahneleri değiştiriyoruz. Bunu bugün yapmayalım, bunu 10 bölüm sonra yapalım dediğimiz noktalar tabi ki var, ama genel anlamda zaten Dostoyevski öyle bir kitap yazmış ki…

        Geçenlerde şeyi konuşuyorduk, 98 sayfalık Aşk-ı Memnu iki sene gittiyse, Karamazov 10 yıl gidecek diye çok gülmüştük buna, ekipte anlatmışlardı böyle bir şey okuduk diye. Gerçekten çok güzel olacak, hikaye de bize çok şey veriyor, biz bunu Türk izleyicisine uyarlıyoruz ama hakikaten çok şey değişiyor, umarım çok güzel olacak.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ