Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya "Bahçeli Cem Yılmaz'ı 'püskevit'le geçti"

        HT PAZAR / PINAR ERBAŞ

        Levent Erden, yıllardır iletişim sektöründe etkin bir isim. Pazarlama gurusu, reklamcı, iletişim uzmanı ve akademisyen. Hemen her konuda söyleyecek bir sözü var. Ona “Her şeyi bilen adam” diyorlar. Üstelik ağzından çıkan her laf orijinal. Katıldığı televizyon programlarında, ilginç ve ufuk açan yorumlarıyla dikkat çekiyor. Levent Erden ile bu kez siyasi partilerin seçim kampanyalarını değerlendirdik.

        Partiler için hazırlanan seçim reklamlarını beğeniyor musunuz?

        Bir reklamın hesap verir olması gerekir; ne yaptım ve karşılığında ne bekliyorum. Oysa partiler “Biz de varız” deyip bayrak dalgalandırıyorlar sadece. Bir de herkes çok geç konuşmaya başladı. Halbuki insanların fikirlerini değiştirmek o kadar kolay ve çabuk olmuyor. Sürekli kullandığınız ve güvendiğiniz bir markadan hangi şartlarda, ne kadar sürede vazgeçersiniz? Bir deterjan sattığınızı ve “Her kim ki alışveriş yapacak, 12 Haziran’da 4 yıllık deterjanını alacak” dediğinizi, akşama da herkesin pazar payının belli olduğunu düşünün. Seçim mantığının bundan pek farkı yok.

        CHP ve AKP reklamları arasında çok belirgin bir söylem farkı vardı. Hangisi öne çıktı sizce?

        AKP’nin “Hayaldi gerçek oldu” sloganına, CHP iyi bir refleksle “Gerçekti hayal oldu” diye cevap verdi. Başarılı bir işti. Ama genel olarak ikisi de yeni bir şey söylemiyor. Reklam, Kılıçdaroğlu için daha önemliydi. 2 yıldır ismi sıkça duyulan, son bir senedir parti lideri olmuş bir adam. İnsanlar onun ne söyleyeceğini çok merak ediyor. Deniz Baykal’ın 20 yıldır alışkın olduğumuz söyleminin dışında bir şeyler bekliyorlar. Tutarlı olmak lazım. Oysa reklamlarda görünenle meydanlardaki adam aynı değil.

        MEYDAN MI ÖNEMLİ, TV Mİ?

        Ne gibi farklılıklar var?

        Meydanlarda “gibi” oldu. Kendisi değil. Kılıçdaroğlu’nu hepimiz nasıl tanıdık? Önce, ona oy verenlerin dahi çok sempatik bulmadığı Melih Gökçek’i takdire şayan bir sükûnetle alt etti. Güçlü bir partiden bir anda kaybolmasını sağladı. Sonra, ona oy vermeyenlerin dahi belli bir saygı duyduğu Dengir Mir Fırat’ın karşısına da aynı sükûnetle çıktı ve başarılı oldu. Zaten onu bu noktaya getiren, o dönem estirdiği rüzgârdır. Fakat şimdi, insanlara samimi gelen o duruşundan çıktı. “Recep Bey” diye bağırarak Başbakan’ın parmak havada otoriter üslubunu kullanması, onu “gibi’’ yaptı.

        Meydanlardaki konuşma biraz daha sert ve otoriter olmayı gerektirmez mi? Neticede coşku uyandırmanız gereken bir kalabalığa hitap ediyorsunuz...

        Evet ama meydanlardaki 8-10 bin kişiye karşılık aynı anda 20-30 milyon kişinin de sizi televizyondan izlediğini unutmamanız lazım. Koltuğuna yayılıp sizi seyrenleri miting üslubunuzla heyecanlandıramazsınız, itici bile olabilirsiniz. Kaldı ki, sayıca fazla olan bir kesimi etkilemek çok daha önemlidir.

        Meydanlar çok önemli değil mi yani?

        1960’larda Kasım Gülek’in vesile olduğu “Meydan iyidir, ne kadar el sıkarsan o kadar iyidir” mantığı hâlâ geçerli mi acaba? Mitingleri kendi lehinize çevirmek için çok iyi örgüt yapısına sahip olmanız gerek. Mesela AKP meydanları, çok iyi çalışan bir örgütün ürünü. Gönüllü katılımdan çok, organize bir topluluk var orada. Ön tarafta yoğun olarak kadınlar var, daha militan gençler köşelere yerleştirilmiş. Hareketlenme ve dalgalanma bu şekilde dengeleniyor.

        BAHÇELİ, CEM YILMAZ’I GEÇTİ

        Partilerin sosyal medya kullanımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Tüm partiler el birliğiyle çok büyük bir fırsatı kaçırdı. Son zamanlarda dünyadaki seçim literatürüne baktığınızda, sosyal medyanın ne denli önemli bir araç olduğunu görürsünüz. Türkiye yaklaşık 30 milyon kişinin internette olduğu, 3 milyon kişinin tweet attığı bir yer. Bahçeli’nin ağzından “püskevit” diye bir kelime çıktı, bir anda 7-8 tane püskevit videosu türedi. İlk 4 günde bir milyonun üstünde tıklanmış. Türkiye’nin en çok sevilen adamlarından Cem Yılmaz’ın çok konuşulan Hayde şarkısını söylediği videolardan bile daha fazla. İşte bu, bütün partilere ders olsun. İnsanların konuşma akçeleri içine girebilen, merak uyandıran, başkalarına bahsedecekleri nitelikte bir iş yaparsanız, sizi milyonlarca kişi takip edebilir. Bu da interaktif medyanın gücü sayesinde olur.

        AK PARTİ MUHALEFETTEYDİ, SEÇİLİRSE İKTİDAR OLACAK

        Ezber bozan bir söyleminiz var. “AKP bugüne kadar muhalefetteydi, şimdi seçilirse iktidar olacak” diyorsunuz.

        Aynen öyle. AKP 8 yıldır muhalefetteydi, çünkü daima statükonun karşısındaydı. CHP ise iktidardaydı. Ortada bir devlet ve sistem vardı, bu regülasyonun koruyucusu CHP’ydi. Yani AKP siyasi iktidara gelmiş olmakla beraber, gücün sahibi değildi ve her zaman mağduru oynadı. Fakat son 3 aydır Başbakan’ın konuşmaları ve sergilediği tavır; gücü ele geçirmiş, iktidardaki bir kişiyi işaret ediyor. Buradan anlaşılıyor ki, AKP yine seçildiği takdirde artık iktidardır ve bundan sonra yapılacak her türlü muhalefetin muhatabıdır.

        PARTİ TEŞKİLATI BİSKÜVİ DAĞITTI

        Püskevit vakası Devlet Bahçeli’ye yaradı diyebilir miyiz?

        Tabii ki. Bahçeli, bir dezavantajı avantaja çevirdi. Önceki hafta meydanlarda bağıran, kulaklarından ateş saçan bir insanken, püskevit kliplerini büyük bir uygarlıkla karşıladı. Parti teşkilatının da bunu gırgıra almasını sağladı. Bazı mitinglerde insanlara bisküvi ve lokum dağıttılar.

        KIRSALDA 'BABAMIN PARTİSİ' GEÇERLİ

        Partiler, gençlerin seçim sonuçlarında önemli rol oynayacağının farkında mı?

        Farkında olmamaları mümkün değil. Yaş ortalaması 29 olan bir ülkeyiz. Seçmenin yüzde 35’ten fazlası 35 yaş altı. Ama gençler, aile faktörüne, coğrafi dağılımlarına ve eğitim durumlarına göre çok farklılaşıyor. Dolayısıyla bu topluluk için tekil bir ilaç yok. “Al bunu beğen ve oy ver” diyemezsiniz. Bir de bu insanlar ilerisi için umutlu değil. Gelecek kaygısı işin içine girdiğinde siyasetten uzak duramazsınız. Kaldı ki, 12 Eylül’ün son noktasına geldik; şimdi politikayla daha ilgili, daha fazla yorum yapan, daha çok düşünen, tek kişilik oyunun daha değerli olduğuna inanan bir jenerasyon var.

        'Babamın partisi' mantığı hâlâ etkili mi?

        Kırsal bölgede, küçük şehirde hâlâ geçerli. Çünkü oralarda geniş aileler var, kendi içlerinde bakış açıları ne yöndeyse öyle gidiyor.

        KILIÇDAROĞLU'NUN HATASI

        CHP son dönemde ortaya çıkan YGS faciasını lehine kullanabildi mi?

        Bu bir gol atma fırsatıydı. Net olarak 1.5 milyon, aileleriyle birlikte 4.5-5 milyon kişiyi etkileyen bir faciadan bahsediyoruz. 600 TL’lik aile sigortası da çok dikkat çeken, güçlü bir projeydi. CHP uzun zamandan sonra seçmenin karşısında bir projeyle çıktı. Bunun uzun süre konuşulması beklenirken kanal, şehir, kaset, mail arasında kayboldu. Benim için ailemin, sevdiklerimin sigortalı olması mı önemli, bilmem kimin attığı torpil mail’i mi? Tüm bunlar dururken Kılıçdaroğlu’nun hâlâ yolsuzluklar üzerinden gitmesi belki de hata. Hükümetin yanlışları hakkında çok şey söylüyor. Halbuki yeni bir liderin, neden onu seçmemiz gerektiğini anlatması lazım. 50’ye yakın yüzdelerle, 25’e yakın yüzdeler arasındaki savaşta çok daha doğru argümanlar sunmak gerekiyor. İnsanlar “Gelecekte benim için, sev dik le rim için, ai lem için ne ya pa cak sın?” diye sorarlar. Seçmen, kendi geleceğine, bir nevi kendine oy verir. Partilere ya da ideolojilere değil.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ