Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya HT Magazin'den transfer

        Caroline'i bile özledim

        BÜYÜK bir ihtimalle yaz mevsimi birçoğumuz için resmi olarak dün bitti. Bugün işe, İstanbul'a dönme günü. Çocuklu aileler için daha da iç karartıcı günler başlıyor. Okula dönme günlerine çok az bir şey kaldı. Sağda solda defterlerin, okul kitaplarının piyasaya çıktığını gördükçe eminim sağdan sağdan geliyorlardır iyi saatte olsunlar anne ve babaların... Ama kış ve dizi sever bir insan olarak sinsi bir şekilde seviniyorum da. Tamam yavaş yavaş evlerimize kapanacağız, kızgın kumlardan serin sulara atlayamayacağız, bir şort-bir tişört günlerimiz tarih olacak. Bronz tenlerimiz yavaş yavaş yerini Ezine peyniri beyazına bırakacak, ama kış günleri de güzel olacak. Akşamları kedimizi yağmur çamur dünyasından evimize attığımızda demleyeceğiz sıcacık çaylarımızı, açacağız televizyonumuzu, alacağız üstümüze bir battaniye kaldığımız yerden dizilerimize kavuşacağız. Dizilerimle ilgili karma karışık duygular içerisindeyim. CSI: Miami nasıl devam edecek (Yazarımız burada yerli dizi örnekleri vermeden önce lafı yabancı dizilere getirip ne kadar kariz-matik ve yer yer entelektüel olduğuna dair sinyaller vermeye çalışmaktadır. Bozmamaya özen gösterin kendisini. Yazık daha ilk günü ana gazetede biraz gergin kendisi) Acılardan acılara, felaketlerden felaketlere sürüklenen Fatmagül, Kerim'in yokluğunda neler yaşayacak? Fragmanından gördüğümüz kadarıyla içindeki özgüven, sesine yansıyan Pargalı İbrahim'in akıbeti ne olacak? "Öyle Bir Geçer Zaman ki"de neler olacak? Ali Kaptan öldü mü? Issız acun kaldı mı? Felek öcün aldı mı? İmdi yürek yırtılur! Öyle bir haldeyim ki Caroline'i bile özledim desem... Hah onu anladınız siz!

        Yollarda halimiz budur!

        BENİM için tatil otomobilimin direksiyonuna geçtiğim anda başlıyor. Ama uzak ama yakın bir yerlere otomobille gitmeyi çok seviyorum. Ancak söz konusu bayram tatili gibi biz Türklerin topluca yollara döküldüğü zamanlar olunca, otomobille seyahat bir parça tehlikeli hale gelebiliyor. Şehirlerarası yollarda en korktuğum otomobiller 34 plakalı olanlar. Ama genel olarak çok ciddi bir bilgisizliğimiz söz konusu şehirlerarası yollarda seyir halindeyken. Mesela hal ve gidişatlarından gördüğüm kadarıyla birçok sürücü dostumuzun asfalt üzerindeki çizgilerin ne anlama geldiği konusunda en ufak bir fikri yok. Her şeye olmasa bile sollama konusunda kesik çizgilerin bittiği anda doğru kararı verip sollamadan vazgeçseler birçok kazanın önüne geçilebilir. Sonra tırmanma şeridi kullanmayı bilmeyişimiz var. İki şerit gidiş tek geliş gidiş olan tırmanma şeritlerinde tam kamyon sollarken tek şerit taraftan gelen otomobilin sollamaya çıkması tam bir intihar girişimi. Ama galiba otomobil sahipleri için en en korkutucu olanı, kamyon sürücülerinin hal ve tavırları. Onların otomobilleri küçümseyip, tüm haklar kendilerine aitmiş gibi davranması, önemli sıkıntılarımızdan biri. Buna bir de trafik kontrollerinin, sadece ekip otomobilini sotaya yatırıp içindeki polislere radar cihazı verilmesiyle hız tuzağı kurmaya indirgenmesiyle, ciddi ciddi tehlikeli hale geliyor yollarımız.

        İngiliz sigorta şirketi de, ülkemizi Mısır ile eş sayıp Avrupa ülkesi olmaktan çıkardı.

        Bakın bu fotoğrafı görünce adamlara hak vermeden geçemeyeceğiz. Maşallah kamyoncu abi yüklemiş de yüklemiş aracını. Üstelik bir de yükü yan yatmış. Aracın sol tarafındaki lastikler sağa oranla daha çok sürtünmeye sahip. Viraj, fren ve yol tutuş performansı tamamen dengesini yitirmiş durumda. Bunun seyir halinde gidişini görmek, radar tuzağı kurmakla yetinen trafik polislerinin işlevlerini sorgulamama neden oluyor. Sahi bu kamyonu benden başka gören yok mu?

        Meral öldü, Demet'ten umut var mı?

        KORKUNÇ bir haberdi. Meral tam dört gün boyunca sevgilisi tarafından dövülmüş ve sonra fenalaşınca bir otobüs durağına bırakılıvermişti. Polis onu bulduğunda şuuru kapalıydı. 45 gün süren hayat mücadelesini kaybetmiş. 32 yaşındaydı. Bulunduğunda üzerinde biz kadınlara yaz neşesi çağrıştıran askılı, renkli bir yaz elbisesi vardı. Birileri yaşam ışığını elinden alırken neşesini de sonsuza kadar kaçırmıştı. Allah rahmet eylesin ama bu ölümler hiç de kabullenilebilir cinsten değil. Şimdi sırada Demet var. Demet Toprak. Şimdi 27 yaşında ama 14 yaşında zorla amcasının oğluyla evlendirilmiş. Aynı evde kocasının ailesiyle yaşayamamış ve Bitlis Adilcevaz'dan İstanbul'a göç etmişler. Sonra eşi geri dönmek istemiş, o istememiş ve ayrılmışlar. Ama bin bir fenalık gelmiş başına. Kocası zorla çocuklarının velayetinden vazgeçirmiş Demet'i. Demet sonradan tehdit altında çocuklarından vaz geçmek zorunda kaldığını belirtip dava açmış. Eşi de inşaattan düşüp ölmüş. Eşinin ailesi Demet'in başkalarıyla birlikte olduğunu iddia edip hakkında ölüm kararı çıkarmışlar. Hatta kimin öldüreceği adına kadar belliymiş: Ailenin en küçük oğlu! Az ceza alsın diye. Şimdi merakla bekliyorum. Devlet, potansiyel katilinin adresini bile bildiği Demet'i koruyabilecek mi?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ