Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Habertürk TV Murat Bardakçı, Tarihin Arka Odası

        Ramazan ile beraber medyamız da her sene olduğu gibi bir aylığına imana geldi, özel hayatın en mahrem noktalarına uzanan magazin haberlerinin ve dedikoduların yerini minarelerle, iftar mönüleriyle ve hadislerle dolu köşeler ve sohbetler aldı, velhâsıl toparlandık, iffete büründük!

        Gazetelerin ramazan sayfalarında yahut TV’lerde yapılan programlarda orucu neler bozduğu yahut iftarda nelerin yenmesi gerektiği gibisinden hemen herkesin bildiği bahislerle “İstanbul camileri ve minareleri” misâli kuru mevzulara temas edilmesine karşıyımdır. Ramazan sayfalarında okuyucunun bildiği böyle mevzuları tekrar etmek yerine pek bilinmeyen ve hoş vakit geçirtecek bahislerin yazılması gerektiğine inanırım, senelerden buyana yaptığım ramazan sayfalarını da hep bu doğrultuda hazırlamışımdır....

        İNANÇ VE FOLKLOR

        TV’deki bizim Tarihin Arka Odası’nda da iki haftadan buyana Ramazan ve İslam kültürü ile alâkalı konuları ele alıyoruz ve sohbet sırasında seyirciye İstanbul tekkelerinde bundan senelerce önce yapılmış zikirler yahut eski zamanın meşhur hâfızları ile zâkirlerinin icralarından kısa bölümler dinletiyoruz. Bugün artık sadece özel kolleksiyonlarda bulunan ve aslında imparatorluk başkentinin folkloru demek olan bu kayıtlar bir hayli ilgi de çekiyor ve “Kaydetmek istiyoruz, tekrar dinletin” diye talepler geliyor...

        Ve bu sırada bazı garip mesajlar da yolluyorlar: “Türkiye lâiktir, lâik kalacak”, “İrticaya çanak tutmak buna denir” yahut “Televizyonda ilâhiye yer vermenin ardındaki gizli sebebi açıkla!” gibisinden tuhaflıklar...

        Bu şekilde düşünen ve düşündüğünü klavyenin başına geçip mesaj diye yollayana ne diyeceksiniz? Meseleyi tâââ en başından ele alıp “Belki farkında değilsiniz ama Türkiye’nin neredeyse tamamı Müslüman’dır, Ramazan da Müslümanlar için çok önemli bir aydır” desem anlamayacaklar... “Bu işin lâiklikle ne alâkası var?” diye soracak olsam “Mürteci.... Hükümet yalakasııı...” karşılığını verecekler... “Beyler, hanımlar, meselenin bu tarafını anlamıyorsunuz; bâri bu kayıtları din çerçevesinde ele almayın, sadece musiki niyetine dinleyin” diyeceğim, bu defa “Böyle müzik mi olur? Ne kadar çirkin!” cevabı gelecek, zira zaten gönderiliyor...

        Bu yüzden ciddî cevaplar vermeyi bir tarafa bıraktım, “Gizli amacımızı mı soruyorsunuz? Söyleyeyim: İrtica! Bizler mürteciyiz!” dedim ve işin çok daha tuhaf tarafı, inananlar oldu!

        MESAJ DEĞİL, HAKARET

        İki hafta boyunca aldığım böyle mesajları daha sonra tekrar okudum, kendime göre bir tasnife tabi tuttum ve gönderenlerin isimlerine göre sıraladığım zaman ortaya garip bir tablo çıktı: Neredeyse tamamı, hanımlar tarafından yollanmıştı! Üstelik “nezaket” denen kavram üslûplarının yanından bile geçmemişti, eleştiri yapmıyor, sadece hakaret ediyorlardı! Sadece bana yahut programa değil ramazana, dine, inanca ve de kültüre!

        Türkiye’de bazı kişiler bundan senelerce önce yapılmış ve kültürün yanısıra musiki tarihi bakımından da son derece önem taşıyan bazı kayıtların bir Ramazan gecesi ekranlardan duyulması üzerine rejim krizine girip ağızlarını bozuyorlar ise düşünce, anlayış ve edep bakımından hakikaten büyük bir sarsıntı geçiriyoruz demektir. Hele, rejimin temellerinin birkaç dinî müzik örneğinin dinletilmesi ile sarsılacağına inananlar da var ise vaziyet çok daha vahim hâle gelmiştir! Şahit olduğum bu tepkiler bile, toplumdaki gerginliğin ardında zannettiğimiz gibi bir “kamplaşma”nın falan değil; kimliğin, bilginin ve kültürün dibe vurması meselesinin bulunduğunu apaçık gösteriyor...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ