Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Gazeteler Nazlı Ilıcak, İzzet Çapa'ya konuştu

        İZZET ÇAPA

        GAZETE HABERTURK- HT PAZAR

        Şöyle bir çocukluğumu ve ergenliğimi hatırlıyorum da; doğup büyüdüğüm ev bütünüyle CHP hegemonyası altındaydı. Babam CHP’li olduğu için takım tutar gibi biz de Halk Partili’ydik; evimize Tercüman Gazetesi girmezdi. Dolayısıyla yazarları pek sevilmezdi. Şimdi bu kamplaşmanın nasıl da saçma olduğunu görüyor insan, gelecek için de endişeleniyor... Biz yine haddimizi aşmayalım... Ama “tescilli” bir Tercüman yazarı olan Nazlı Ilıcak ile söyleşiye gitmeden önce bütün bunlar aklımdan geçti işte. Tercüman’ın patroniçesiyken, gün gelmiş kapı kapı dolaşıp iş aramış... Bir zamanlar gazetesinin ilanlarındaki gibi “Sağduyunun sesi” olarak sağcılığını, “komünist düşmanlığını” dosta düşmana ilan etmiş... Kiminin “faşist”, kiminin “her dönemin sesi” diye karşı çıktığı ama pek kimsenin gazeteciliğini inkâr etmediği bir isim Nazlı Ilıcak. Sohbete başladığımızda önyargıların bizi nasıl etkilediğini bir kez daha anladım... 12 Eylül’e çıkacak o döneme ait anılarını derlediği kitabını da merakla bekliyorum.

        Nazlı Hanım, adınız gibi nazlı mısınız yoksa?

        İnsan çevresinde nazlanacak kişiler varsa nazlı olabilir. Uzun zamandır öyle biri yok hayatımda.

        Okulda cici ve uslu bir öğrenci miydiniz yoksa şimdiki gibi miydiniz?

        Annem, Finishing School'a gidip yemek yapan, at binen, piyano çalan, iyi evlilik yapan bir kadın olmamı isterdi. Lady olmak için yetiştirildim.

        Zengin bir ailenin kızı mıydınız?

        Değildim. Babam yüksek düzeyde bir memurdu. Genel müdürlük, müsteşarlık, milletvekilliği ve bakanlık yaptı. Tahsilimi kaldırabilecek güçteydi. Zaten döviz imtihanını kazandım ve Lozan'da üniversiteye gittim.

        'BABAMIN ARABASINI ŞOFÖRÜN SANIRDIK'

        Herhalde zor şartlar sizi önce Notre Dame de Sion sonra Lozan'a "düşürdü"?

        Paradan puldan hiç söz etmezlerdi bize. İlkokula yürüyerek giderdik. Ağabeyim Ömer (Çavuşoğlu) ile, babamın makam arabasının şoförü Sami Efendi'ye ait olduğunu zannettik uzun süre.

        Dame de Sion'da hayat nasıldı?

        Felaketti. Yatılı okuyordum. Askeri lise gibiydi. Dame de Sion rahibe okuludur ve çok disiplinlidir.

        'DİNE SAYGIYI RAHİBELERDEN ÖĞRENDİM'

        Okulda kateşizm (Hıristiyan din bilgisi) dersi aldınız mı?

        Müslümanlara verilezdi. Ama bahçedeki kiliseye hocalar, rahibeler ellerinde İncil ile girip çıkardı.

        Papaz da var mıydı okulda ?

        Bir papaz felsefe dersine gelirdi. Aslında dine saygı duymayı orada öğrendim. Müslümanlığı hiçbir zaman kötülemezlerdi. Çevremde zaman zaman gayrimüslimlere "Gâvur" derlerdi. Karşı çıkardım. Rahibeler kendini Allah'a adamışlardı, neden gâvur olsunlar!

        Katolik okulunda okuyorsunuz ve başörtüsünü savunuyorsunuz?

        Rahibelerin de başı örtülü, unutmayalım...

        Utangaç bir çocuk muydunuz ?

        Çok utangaçtım. Ailem Ankara'daydı. Bir çocuğun ailesinden ayrı okuması çok zor. Güvensiz yetiştim ama okulun içinde bir canavar oluyordum. Özellikle 27 Mayıs döneminde askerlik hocasıyla hep kavga ederdim.

        Askere ilk tepkiniz okulda başladı desenize...

        Belki... Babam tutuklanıp Yassıada'ya gönderildi. Annem İstanbul'a döndü. Benim de yatılı okul hayatım bitti ve özgürlüğüme kavuştum. Bir nevi babamdan alınan özgürlük benim özgürlüğüme dönüştü.

        'KEMAL İLE MANTIK EVLİLİĞİ YAPTIK'

        Gelelim hayatınızdaki bir diğer dönüm noktasına. Kemal Ilıcak'la evliliğiniz...

        Kemal çok sevimli bir insandı ama yetişme tarzlarımız ve dünya görüşümüz farklıydı.

        Ayrı dünyaların insanları...

        Aynen öyle. "Ben Kırsekili Ali Çavuşun oğlu Kemal" derdi. Hep şükreden, zarif bir adamdı ama köklerini hiç unutmazdı.

        Elit bir aileden gelen kızla halk çocuğunun evlenmesi Türk filmlerindeki gibi sorunlar yarattı mı?

        Hayır. Kemal hep benim gibi biraz görgüsü olan, şehirli bir kadınla evlenmeyi arzu ediyormuş. Daha önce bir kızla tanıştırmışlar; "O köylü, ben köylü, sosyal hayatta başarılı olamayız" diye reddetmiş.

        Derken birbirinize aşık oldunuz...

        Mantık evliliği demek daha doğru. Hiçbir zaman "Kemal bana aşıktı, ben de Kemal'e aşıktım" diyemem. Lütfen bunu cımbızla çekip manşete taşımayın...

        Tamam taşımayız da hiç aşık oldunuz mu?

        Oldum diyelim. Ama "Kime" diye sorarsan söylemem.

        'BU KADAR ASKERİN HAPİSHANEDE OLMASINA ÜZÜLÜYORUM'

        Oğlunuz Mehmet Ali bugünlerde size neden kızıyor?

        Biraz muhalif bir tavır takındığım için olabilir. Sivri dilim ve kalemim yüzünden başıma çok şey geldi.

        AK Parti'ye muhalif misiniz ki?

        AK Parti'yi destekliyorum ama yaptığı bazı yanlış icraatları eleştirme hakkına sahibim.

        Sıkı bir başörtüsü savunucususunuz... Nedeni insan hakları mı yoksa inancınız mı?

        İnsan hakları bağlamında savunuyorum. Görevlerini hakkıyla yerine getiren bir dindarım diyemem. Bizim Mehmet Ali dindar. Ama Allah'a inanırım.

        "Türkiye'ye askeri vesayeti yenmeden demokrasi gelmez" diyenlerdensiniz...

        Dedim, Tayyip Bey de bunu başardı. Ama Ergenekon konusunda tavrım biraz farklı. Bu kadar askerin hapishanede olmasına üzülüyorum. Silivri'dekileri düşünüyorum da; biz Boğaz'da püfür püfür otururken onlar hangi şartlarda yaşıyorlar...

        Ergenekon sanıklarının bugünkü durumu hak ettiklerini düşünüyor musunuz?

        Bazılarının hak ettiğini düşünüyorum.

        Yani bütün planların gerçek olduğuna inanıyorsunuz.

        Evet ama bunu düşünen askerlerin kendilerine göre bir suçu yok. Türkiye'nin geleneğinde 1960'dan beri zaten bu askeri vesayet var. Kendilerini Cumhuriyet'i korumakla görevlendirmişler. Türkiye askeri vesayetin kurbanı oldu ama bu askerler de o vesayetin kurbanı oldular.

        Yine de cezalandırılmalarını doğru buluyorsunuz...

        Yeni Evren olmayı hedefleyenlerin cezalandırılması doğru.

        Kim mesela?

        Çetin Doğan'ın Balyoz meselesinin başını çektiğinden hiç şüphem yok.

        Mahkeme süreci çok uzamadı mı size göre?

        Hem de çok... Cezaevlerindekilerin büyük kısmının en azından tutuksuz yargılanması gerekir. Tutukluluk adeta cezaya dönüşmüş halde. Hepsi yaşını başını almış insanlar. Tuncay Özkan bile belli bir yaşa geldi zavallı.

        'CEZAEVİNDE GÜZELLİK YARIŞMASI DÜZENLEDİM'

        Siz de hapishaneye pek yabancı değilsiniz...

        1982'de adli yargılamayı etkilemekten 3 aylık ceza almıştım. Ya 2 ay geceli gündüzlü yatacaktım ya da 3 ay gündüzleri dışarıda olup geceleri hapishanede geçirecektim...

        Nasılsa Dame de Sion'dan alışıksınız yatılıya...

        Kanun böyleydi. Sağmalcılar'a girmeden önce müthiş efeleniyordum. 2 ay yatar çıkarım dedim. Gittim teslim oldum. Yanımda götürdüğüm marmelatımı, saç kurutma makinemi, kuş tüyü yastıkları; hepsini aldılar. Bavul bile yasakmış.

        Eh, orası Savoy otel değil...

        O kadarını da beklemiyordum ama, bu çok kötüydü. Koğuş feci kokuyor, yatacak yer yok... O zaman dedim ki ben gündüzleri dışarıda olurum, hiç olmazsa banyomu filan yaparım.

        Sağmalcılar kuşçusu olarak nasıldı hayat?

        Kadınlar koğuşunda Abdülhamit dönemini andıran bir rejim mevcuttu. Herkes birbirini ispiyonluyordu. Buna rağmen eğlenceli olaylar olmuyor değildi. Mesela bir güzellik yarışması düzenledik.

        Siz de katıldınız mı ?

        Hayır canım jürideydim. Jüri heyetinin önündeki kartlarda şunlar yazıyordu... Çiğdem: Eroinman. Birsen: Kaçakçılık. Sevil: Sahte çek. Fatoş: Cinayetten sanık. Nazlı Ilıcak: Siyasi cinayet...

        'MİLLETVEKİLLİĞİMİN ENGELLENMESİNE KIRILDIM'

        Size göre Başbakan Erdoğan sizi seviyor mu?

        Sevgiden çok bana güvendiği kanaatindeyim.

        2007'de milletvekilliğinizi askerin engellediği söyleniyor...

        Teşkilat beni istiyordu aslında. Ama sanırım Tayyip Bey uygun görmemiş.

        Üzüldünüz mü?

        "Bu grubu bu kadar seviyorum, onlar beni sevmiyormuş meğer" dedim içimden. Herhalde ele avuca sığmayacağımı düşündü Tayyip Bey. Mesela Merve Kavakçı olayı tamamen benim üzerime yıkılmıştı. Bu yüzden askere antipatik geldiğimi düşünmüş de olabilir. İnsan olarak kırıldım ama AK Parti aleyhine dönmedim.

        Başbakan'ın "Bu kadını benden uzak tutun" dediği doğru mu?

        O saçma sapan bir yazıydı, sonra Twitter'da patladı. Ben de üzüldüm. Hüseyin Çelik'i aradım. O da Tayyip Bey'e söylemiş. Başbakan da "Böyle bir şey yok" diye açıklama yaptı zaten.

        'SABAH'A GEÇMEK İÇİN TMSF BAŞKANI İLE KONUŞMUŞ OLABİLİRİM'

        Bir dönem pek çok gazete dolaştınız. Sabah'a geçmek için baskı yaptığınız doğru mu?

        Zaten Takvim'de yazıyordum. Sabah'a geçmeyi ben istedim.

        Başbakanı araya koyduğunuz doğru mu?

        Koyduğumu hatırlamıyorum. Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı beni arzu etmedi; hükümet yanlısıyım ya da çok fazla asker karşıtıyım diye düşündü herhalde.

        Bugünkü Sabah'a geçerken baskı yaptırdınız mı?

        Yok, zaten TMSF el koyduğu zaman geçtim.

        Torpil var mıydı torpil?

        Var mıydı yok muydu bilemiyorum. Gittim yönetime söyledim.

        Kime ama?

        TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'e söylemiş olabilirim. Bunu hakkım olarak görüyorum. Kimler yazmıyor ki... Bugüne kadar 3 gazeteden atıldım, kimse sahip çıkmadı bana.

        'BİRİNCİ SAYFADA YAZMAM PİSTONLA OLDU'

        Bu ülke Nazlı Ilıcak'ın kalemine nasıl bulaştı?

        Kemal ile evlendikten 3 yıl sonra babamı kaybetmiştim. Psikolojik çöküntüye girdim. Doktor çalışmamı söyleyince gazetede ansiklopedi sayfaları, bulmacalar filan yapmaya başladım...

        Birinci sayfaya terfi nasıl oldu?

        O biraz pistonla oldu işte. Makale yazmak istedim. Genel Yayın Yönetmeni rahmetli Sadettin Çulcu olmasaydı, Kemal birinci sayfadan yazmama izin vermezdi. Çulcu "Sen birinci sayfada yazacaksın" dedi. Kulaklarıma inanamadım.

        Cabbar bir kadınsınız değil mi?

        Cabbar nedir, aceleci mi?

        Hayır, tuttuğunu koparan... Bir de giderek daha demokratlaşıyorsunuz.

        Eh öyle oluyor zaman geçtikçe.

        'Çoğu zaman yazdıklarımdan pişmanlık duydum'

        ‘Yandaş basın mensubu' musunuz?

        AK Parti'yi desteklediğimi baştan söylüyorum. Çizgim zaten belli. Hep iktidar yanlısı oldun diyenlere de "Bu ne cehalet! Hayatım boyunca muhalefet ettim" diyorum.

        Ecevit'e karşı hiç pişmanlık hissettiniz mi?

        Tabii... 80 öncesinde çok zıt kutuplardaydık. Sonra dost olduk. Namuslu, ahlaklı adamdı ama başarısızdı.

        80 öncesinden kalan başka pişmanlıklarınız var mı?

        Sadece 80 öncesi değil, çoğu zaman yazılarımdan pişmanlık duydum. Keşke bu kadar aşırıya gitmesem demişimdir. Ama gençtim o yıllarda.

        Bugünkü, aşırıya gitmeyen haliniz mi?

        Daha dikkatli davranıyorum. Mesela milliyetçi bir çizgideysem Kürt meselesinde çok daha hassas olmam lazım ama değilim. Karşımdakini anlamaya çalışıyorum. Görüyorum ki ülke bölünüp parçalanıyor.

        Buna sizin de katkınız oldu mu?

        Hepimizin hatası. Müthiş inkârcı bir çizgiden gelmişiz. Kürtler eşit vatandaş yapılmamış. Bütün bunlar dayatıldı, Kürt diye bir şey yok dendi...

        'DEMİREL VE ECEVİT'TEN DAHA DEMOKRATINI GÖRMEDİM'

        Evren dönemi politikaları mı diyorsunuz ?

        Sadece o değil; Atatürk döneminde başladı bu inkârcılık politikası. Kürtlerle birlikte kurtardık, onlarla kurduk bu vatanı. Sonra şu isyanı, bu isyanı dediler ezdiler onları.

        Eleştiriniz Atatürk'e mi?

        Hayır yeni bir devlet kurulmuş, o günün şartlarına göre davranıyor. Ama eski Türkçe devam etseydi diye de düşünüyorum. Bunlar Atatürk'e karşı çıkmak ya da gerici olmak değil ki!

        Ben sustum siz devam edin...

        Lozan'da bütün azınlıklara hak veriliyor. Kürtler asli unsur, ama hakları yok. Erdoğan'ın bugün yaptıklarını 20 yıl önce yapabilseydik olayı halletmiştik.

        Atatürk'ü "Diktatör" diye tanımlayanlardan mısınız?

        Ben Atatürk'e diktatör demiyorum ama otoriter bir rejim kurduğunu reddetmiyorum. O günlerde buna mecburdu. Erdoğan'a da demem ama bugüne kadar Demirel ve Ecevit'ten daha demokrat lider görmedim.

        'Bülent Ersoy'a benzemişsin, diye dalga geçtiler'

        Basının Ajda Pekkan'ı mısınız?

        Ajda Pekkan biraz daha gergin gibi gözüküyor bana göre. Şaka bir yana, sağlığıma dikkat ederim. Haftada iki kere spor hocam gelir.

        Kaç yıldır estetik merakı var Nazlı Ilıcak'ın?

        Ameliyattan korktuğum için Dr. Dray ile başladım. Bütün Türkler benden duydu adını. Yani mezoterapi modası böyle başladı.

        Şu televizyon reytinglerini patlatan ameliyattan bahsetsek...

        Dr. Dray, Sidney Ohanna diye bir doktorun telefonunu verdi. Bayılmaktan korktuğum için lokal anestezi yaptılar. Önce asistanları yüzünüze uyuştururacak iğneleri yapıyorlar. O sırada doktor başka hastaları kabul ediyor. Bir ara gitti, gelmedi adam...

        'ESTETİKTEN SONRA TELEVİZYONA ÇIKMAM ENAYİLİKTİ'

        Unutmuş olmasın sizi?

        Türkiye'de doktor sizi tanıdığı için özel davranabilir. Ama orada Nazlı Ilıcak'ı kimse bilmiyor. Beni unuttunuz mu diye sesleniyorum, çıt yok...

        Kaç saat sürdü bu işkence?

        Yüzümün yarısını germiş, diğer yarısı olduğu gibi duruyor. 4 saat bekledim böyle...

        Yeni yüzünüzü göstermek için sabırsızlanınca mı koşa koşa televizyona çıktınız? Özgüven miydi bu?

        Hayır, özgüven değil hatta biraz enayilik bile diyebilirim. Sadece görüntüm yüzünden ekrana çıkmazsam çalıştığım müesseseye karşı ciddiyetsizlik etmiş olurum diye düşündüm.

        Sebep iş ahlakı yani?

        Biraz da ayıp olmasın diye çıktım. İnanın çok sıkıntı çektim. Moralim bozuldu, herkes alay ediyor. "Arı sokmuş gibiydin", "Bülent Ersoy'a benzemişsin" diye dalga geçtiler.

        'TEF DE ÇALARIM DARBUKA DA'

        Söylendiği kadar muhafazakâr değilsiniz galiba. Yeri geldiğinde estetik oluyorsunuz, yeri geldiğinde içki içiyorsunuz...

        Muhafazakârlığı ailesine değer vermek olarak görürüm. Birkaç kadeh şarap ve viski içmenin bununla çeliştiğini düşünmüyorum. Şimdi Twitter'da "Viskici Nazlı" diye paylaşılan bir fotoğraf var. Yıllar önce Mehmet Ali'nin bir gece kulübü vardı, biliyorsun...

        Biliyorum...

        Orada önümde bir kadeh viski var, elimde de tef. Yanına da Mehmet Ali'nin dansöz oynatırken bir fotoğrafını koymuşlar, o karede ben yokum. İki ayrı fotoğraf birarada "Annesi çalıyor oğlu oynatıyor" gibi bir izlenim veriyor. Mehmet Ali o sıra 18 yaşında, tek bir görüntüyle harcamak istiyorlar.

        Şimdi elinize bir tef verseler...

        Ne var ki bunda? Tef de çalarım darbuka da...

        'Torunumun altını değiştirmiyorum'

        Gelin biraz havayı değiştirelim. Meyra'ya baktığımda biraz sizin yüz hatlarınızı görüyorum. Siz mi seçtiniz gelin hanımı?

        Yok, Mehmet Ali seçti ama her geçen gün biraz daha seviyorum gelinimi.

        Size benzediğini düşünüyor musunuz?

        Benziyorsam memnun olurum ama belki o olmaz. Onun hakkında konuşamam.

        Torununuzun altını değiştiriyor musunuz?

        Yok, sadece kucağımda tutuyorum. Yanlış bir şey yapıp mesuliyet almak istemem.

        'Demirel açık saçık fıkralar anlatırdı'

        Biraz da kadim dostunuz Süleyman Bey'e gelelim. Son günlerde Demirel ile aranız bozuk mu?

        28 Şubat sürecinde oldukça şeker renk olmuştu aramız ama artık düzeldi. İnsan olarak çok severim Süleyman Bey'i.

        Ona sevginizden dolayı körü körüne destek verdiğiniz oldu mu hiç?

        Yok... Demirel'in çok iyi bir karakteri vardır. Mesela medyaya karşı en demokrat davranan başbakan odur. Ama siyasete soyunduğu yıllar çok zordu. Askere karşı imkânları dahilinde mücadele verdi.

        Bir dönem gizli sevgilileri olduğu konuşulurdu halk arasında.

        İnanın ben hiç şahit olmadım. Nazmiye Hanım'a o kadar düşkündür ki...

        Kızı gibi gördüğü için size belli etmemiş olabilir mi?

        Sanmıyorum. Erkek arkadaşlarıyla açık saçık fıkralar anlattıklarını biliyorum ama onlara da biz şahit olmazdık. Dediğim gibi, Nazmiye Hanım'a çok düşkündü. Zaten Günaydın gazetesinde o haber çıktığı zaman...

        Evet, çocuktum ama aklıma çakılmış. Nazmiye Hanım için "Ayakkabıcısıyla ilişkisi var" demişlerdi. Osman mıydı neydi adamın adı...

        Böyle bir şeye ihtimal vermek bile mümkün değildi...

        Çok üzülmüş müydü?

        Üzülmez mi, yıkıldı. Zaten Anadolu kökenli bir adam.

        Süleyman Bey'in ağladığına hiç şahit oldunuz mu?

        Hayır ama biliyorsun Nazmiye Hanım şu an Alzheimer hastası. Bu onu perişan ediyor.

        "Deniz Baykal'ın seks görüntülerini arkadaşlarımla paylaştım" diye bir lafınız var. Doğru mu bu?

        Evet ama sadece merak eden yakın arkadaşlarıma gösterdim. Önce gazetecilik merakıyla seyrettim... İnsan doğası bu. Tek kaset o değildi tabii. MHP'lilerinkini de seyrettim ve nefret ettim. Bu erkeklere bir kez daha kızdım. Ama Baykal'ı daha bir ayrı tutuyorum.

        O niye?

        Asla evli bir adamın karısını aldatmasını onaylamam ama Baykal'ın biraz daha seviyeli bir ilişkisi vardı sanki...

        Peki Özal konusunda pişmanlığınız var mı?

        Var... Ama rahmetli yaşasaydı o da bana yaptıklarından dolayı pişman olacaktı. Özal hiçbir zaman Süleyman Bey kadar demokrat olamadı. Türkiye'yi dışa açtı ama medyaya karşı hiç toleransı yoktu.

        Hakkında çizilen karikatürleri duvarına asarmış...

        Bakmayın o sözlere. Tayyip Bey gibi medyaya esip gürlemezdi ama saman altından su yürüterek insanları cezalandırırdı.

        Ceza demişken, Kenan Evren'in cezalandırılmasını istiyor musunuz?

        Yargılanmasını istiyorum ama artık 90 yaşının üstünde bir adam cezalandırılmasın tabii.

        'Gençliğimde bir ara sosyalist oldum'

        Havayı biraz yumuşatalım... Aşkın yaşı var mı size göre?

        Bilemem. O defteri kapattım artık. Zaten beni bir aşk kadını olarak tarif edemezsin. Hayatım boyunca bir eş, bir arkadaş, bir ortak oldum. Karşımda da böyle bir erkek isterim.

        Gençliğinizde bir komüniste aşık olabilir miydiniz?

        Gençken komünist, faşist diye bir ayrımım yoktu.

        Hiç solcu olduğunuz bir dönem var mıydı?

        20'li yaşlarda Lozan'dayız. Şirin Tekeli ev arkadaşımdı; koyu solcudur. Beni de bir ara solcu yaptı... "Sosyalizm fakire fukaraya acımaksa çok güzel bir şeymiş" diye düşündüm. Eve dönünce de anneme "Sana çok önemli bir şey söylemem lazım" dedim. Kadın çok korktu, kim bilir aklına ne geldiyse! Sonra "Sosyalist oldum" deyince ifadesini görmeniz lazımdı.

        Baba ne dedi "kötü yola düşen" kızı için?

        Ertesi gün ayakkabı almak istedim. Babam "Türkiye'de herkesin iki pabucu olana kadar almayacağım" dedi. Sosyalizm maceram kısa sürdü anlayacağın. (Gülüyor..)

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ