Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Gazeteler Taklit edildik ülke kazandı

        2009 yılı.

        Habertürk yayın hayatına başlamaya hazırlanıyor. Babıâli dedikodu kazanı. Prova baskılarımız diğer gazetelerin patron katlarında, yazıişlerinde elden ele dolaşıyor.

        Medyanın "çok bilenleri", "tecrübelileri", "duayenleri", "büyük patronları" konuşuyorlar.

        "Bu ne biçim gazete böyle? Bu boyda gazete mi olur? Bunun tutması mümkün değil. Türk halkı bu boyda gazete okumaz. Buna reklam da alamazlar."

        Bu gruplarda çalışan dostlar(!) arıyor.

        "Fatih büyük hata yaptınız. Bu boyutta gazete Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi. Emeğinize yazık olacak."

        1 Mart'ta Habertürk ilk sayısını yayınlıyor.

        Çok bilenler ahkâmı bu kez yüksek sesle kesiyorlar: "Bu boyda gazete olmaz."

        Habertürk 6 ay içinde 300 binlik satış rakamını aşıyor.

        Yüksek eğitim ve yüksek gelir gruplarında liderliğe yükseliyor.

        Bayi satışlarında 2 numaralı gazete oluyor. Herkes şaşkın. Çok bilmişlerin bir şey bilmediği ortaya çıkıyor.

        Ve "Bu boy gazete mi olur?" diyenler Habertürk'ün boyuna inebilmek için çareler aramaya başlıyorlar.

        Önce Hürriyet ve Hürriyet'in matbaasında basılan Milliyet, Vatan gibi gazeteler boyutlarını küçültüyorlar.

        Sonra Sabah ve orada basılanlar.

        Habertürk'ün ebatlarına "Olmaz" diyenler Habertürk'ün ebatlarına benzemeye çalışıyorlar.

        Türk basınının en genci Habertürk, Türkiye'de gazete standardını belirliyor. Herkes Habertürk'e mümkün olduğunca benzemeye çalışıyor.

        "Olmaz" dediklerini taklit etmeye çalışıyorlar sırayla.

        Ama olmuyor tabii. Eni daraltıyorlar, boyu kısaltamıyorlar.

        Frak altına pijama giymiş "şaşkınlara" benziyorlar.

        Dar ve uzun, garip gazeteler haline geliyorlar. Mizanpajı ise hiç beceremiyorlar.

        Yine de ellerinden geldiğince Habertürk'ü taklit ediyorlar.

        Emin olun bundan bir şikâyetimiz yok.

        Çünkü yeni standardı belirleyen gazete olarak Türk ekonomisine de büyük katkı yaptığımızı biliyoruz.

        Her yıl Türkiye yaklaşık 500 bin ton gazete kâğıdı ithal ediyor.

        Bizi taklit etmeleri sayesinde yaklaşık yüzde 20 civarında kâğıt tasarruf edilecek.

        Bu da 100 bin ton eder.

        100 bin ton daha az ağaç kesilecek.

        Yaklaşık 100 milyon dolar daha az ithalat yapılacak.

        Bu da Habertürk'ün hem çevreye hem ekonomiye katkısı olacak.

        Ha bu arada taklitçiler hazır olsun.

        Yakında onlara taklit edecekleri "yenilikler" sunacağız.

        Biz önden koşacağız, onlar takip etmeye devam edecek.

        1993 komisyonu kurulsun

        1993 ne berbat bir yıldı hatırlıyor musunuz?

        Kötü başlamıştı, kötü gitti.

        Daha yılın ilk ayında, 24 Ocak 1993 günü Uğur Mumcu otomobiline yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu öldü.

        Aradan bir ay bile geçmemişti.

        Yılın ikinci ayında, önce 5 Şubat 1993'te Adnan Kahveci garip bir trafik kazasında, ardından 17 Şubat 1993 günü Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis uçağının düşmesi sonucu öldü.

        Normal şartlarda düşme ihtimali bulunmayan bir uçaktı. Düştü. Suikast olduğuna dair hiç şüphe yoktu. Uzmanlar uçağın nasıl düşürüldüğünü bile anlattılar ama dosya kapatıldı. Araştırmalar engellendi.

        Sonra nisan ayına geldik.

        Cumhurbaşkanı Turgut Özal aniden öldü. Zehirlendiği konuşuldu. 19 yıl sonra zehirlenerek öldürüldüğü kesinleşti.

        2 Temmuz 1993'te Sivas'ta Madımak Oteli yakıldı. Olaylar "Geliyorum" dediği halde ne jandarma, ne polis müdahale etti. İtfaiye bile görevini yapmadı. 33 aydın ve iki otel çalışanı hayatını kaybetti.

        Uğursuz 1993 orada da bitmedi.

        22 Ekim 1993 günü Lice'de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, uzun menzilli bir tüfekle, Lice'nin orta yerinde vurularak öldürüldü. Ardından Lice yerle bir edildi.

        Bunların hepsi 1993'te oldu.

        Bence TBMM'de bir de "1993'ü araştırma komisyonu" kurulmalı.

        O yıl birileri bir şeyler yaptı.

        Aydınlatılmazsa, fırsatını bulduğunda yine yapar.

        NOT: "Orgeneral Eşref Bitlis'in suikasta kurban gittiğinden nasıl bu kadar eminsin?" diye soruyorlar. Eminim. Öyle olmasa çalışma arkadaşlarından Tunceli İl Jandarma Komutanı Albay Kazım Çillioğlu 1994'te, Mardin İl Jandarma Komutanı Albay Rıdvan Özden 1995'te suikasta uğrayıp öldürülmezdi.

        Kandırmayın Fenerbahçelileri Sneijder gelmez

        FENERBAHÇELİLER bir âlem.

        Yıllar önce bir yazı yazdım. Dedim ki, "Kandırmayın Fenerbahçelileri Alex Türkiye'ye gelmez".

        Bir yıl sonra geldi. Yanıldım.

        Sanki tahmininde ilk ve tek yanılan benmişim gibi bunu yıllardır gırgır konusu yaptılar.

        Sürekli bunu yazıyorlar her yerde. Ben de gülüyorum, ne yapayım. Şimdi de bir kampanya başlatmışlar. Anladığım kadarıyla Sneijder isimli futbolcunun Fenerbahçe'ye gelmesini istiyorlar. Gelmesi için de tek eksik, benim

        "Kandırmayın Fenerbahçelileri Sneijder Fenerbahçe'ye gelmez" diye yazmam herhalde.

        Fenerbahçelileri kırmak ne mümkün.

        Madem çok istediler yazıyorum işte:

        "Kandırmayın Fenerbahçelileri Sneijder Fenerbahçe'ye gelmez."

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Sonsuza kadar saklanacak gizli belgesi olan rejimlere demokrasi denmeyeceğini anladığımız zaman.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ