Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Dış basın Habertürk Röportajı Foreign Policy'de

        ABD'nin en prestijli dış politika dergilerinden Foreign Policy, Habertürk'ün Özgür Suriye Ordusu Genelkurmay Başkanı Selim İdris ile Suriye'deki karargahında yaptığı röportaja yer verdi.

        Habertürk Televizyonu Dış haberler Müdürü Afşin Yurdakul'un kaleme aldığı yazıda, kimyasal silah iddialarından, ÖSO karargahının bulunduğu gizli yere kadar çeşitli gözlemler yer alıyor.

        KUZEY SURİYE

        Mart sonuna doğru soğuk bir günün sabahında, Özgür Suriye

        Ordusu (ÖSO) Genelkurmay Başkanı Selim İdris'le karargahında görüştüm.

        Fakat Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı kanlı bir ayaklanmayı yöneten

        adamla tanışmak o kadar da kolay değildi. Habertürk kendisiyle özel

        röportaj yapan ikinci televizyon kanalıydı, ve öncesinde sıkı tembihler

        almıştık: Karargahın yerini bildirmeyeceğiz; Idris'in ekibinin isimlerini

        ve yüzlerini açık etmeyeceğiz; ve oraya nasıl gittiğimizi söylemeyeceğiz.

        Karargaha ulaşımımız bizi Türkiye-Suriye sınırında karşılayan bir ÖSO'lu

        grup tarafından sağlandı. Yol boyunca akıcı Türkçe ve Arapça konuşan

        rehberimiz bizi gergin kalabalıkların arasından ve karmaşık kontrol

        noktalarından geçirdi: Sınırda, yanımızdan ambulanslar, cenaze arabaları ve

        devriye araçları hızla geçip gitti. Döşek, battaniye ve valizlerin tepeleme

        yerleştirildiği arabalarının yanında bekleyen bir aile, muhtemelen

        Türkiye'ye kaçıyordu. Başında yeşil bandanası olan kızıl sakallı genç bir

        mücahit, rastgele durdurduğu araçların şoförleriyle ciddiyet içinde

        konuşuyordu. Silik bir levhada "Suriye Duty Free: Sizi Bekliyor" yazısı

        çarpıyordu göze...

        Karargaha vardığımızda üstlerinde bej ve yeşil renkli üniformalar olan bir

        grup isyancı bizi karşıladı. Yüzlerindeki ifadeyi tahlil edebilmek zordu.

        Bize bulunduğumuz yerin güvenli olduğu söylendi--hava saldırıları hariç.

        Dışarıda genç bir isyancının elinde neredeyse boyu kadar bir silah vardı.

        Diğerleri peşpeşe sigara içerken fısıldayarak sohbetteydiler. Bina dışında

        birçok plakası sökülmüş araç parkedilmişti. Girişe yakın bir yerlerde

        ayağında plastik terlikleriyle çocuklar hurda bir tankın üzerine

        çıkmışlardı. Bir trampolinin üstündeymişçesine zıplıyorlardı.

        Sakin mizacı ve kibar gülümsemesiyle Selim İdris'in bir silahlı direniş

        lideri olduğuna inanmak zordu. Mütevazi birkaç mobilyanın bulunduğu çalışma

        ofisindeki pembe perdeler çekilmişt. Duvara monte edilmiş televizyonda El

        Cezire açıktı. Ekip çekim için odayı hazırlarken, iki ÖSO militanı bize

        hurma ve ufak fincanlarda "mırra" ikram etti.

        Rejim kuvvetleri doğum yeri olan Humus yakınlarındaki El Mubarekiye köyüne

        saldırı düzenleyince, İdris geçtiğimiz Temmuz'da muhaliflerin saflarına

        katılmaya karar vermiş. Öncesinde Suriye Ordusu'nda tuğgeneral olan İdris,

        Halep'teki Askeri Mühendislik Akademisi'nde de hocaymış. Fakat,

        sevdiklerinin hayatını tehlikeye atmadan ülkeden kaçabilmenin bir yolunu

        bulana kadar, sessiz kalmış. Sonrasında doğru anın "belki biraz geç

        geldiğini" söyledi İdris, çünkü önce ailesinin güvende olduğundan emin

        olmak istemiş: "Saf değiştirip ülkeyi terketmeye karar verdiğinizde her şey

        çok tehlikeli. Rejim ailenizi tutuklayıp öldürür."

        Suriye'de bi yandan geleneksel bir savaş yürütülürken, diğer yandan da

        taraflar kimyasal silah kullanımıyla ilgili birbirini suçluyor. 23

        Nisan'da, Selim İdris'e beklemediği bir destek geldi: Kıdemli bir İsrail

        askeri istihbarat görevlisi, Suriye Ordusu'nun defalarca kendi halkına

        karşı kimyasal silah kullandığını iddia etti. Eğer bu iddialar doğruysa,

        Suriye rejimi ABD Başkanı Barack Obama'nın "kırmızı çizgi"sini geçmiş

        demektir. Bu da askeri müdahale anlamına gelebilir. Beyaz Saray şimdilik

        temkinli, adım atmadan önce daha fazla kanıt istiyor. Birleşmiş Milletler

        ise, kimyasal silah iddialarını araştırmak için Suriye rejiminden yeşil

        ışık bekliyor, fakat BM ekibinin hangi bölgelerde inceleme yapabileceğine

        dair fikir ayrılığı giderilebilmiş değil. Fransa ve İngiltere ise konuyla

        ilgili bulgularını BM'ye sundular.

        Selim İdris, Halep, Rakka ve Humus gibi şehirlerde Esad güçlerinin "çok

        fazla bilinmeyen kimyasal silah çeşitleri" kullandığını söyledi. Yani;

        ÖSO'nun bunların hangi cins kimyasal olduğuu tam belirleyemediğini iddia

        etti. İdris, rejim ve muhaliflerin kimyasal silah kullanıldığıyla ilgili

        birbirini suçladığı diğer bir yer olan Han El Assal'da, Suriye ordusunun

        "fosfor bombası" ve "bazı gazlar" kullandığını söylüyor.

        İdris'e Esad rejiminin bunların ÖSO tarafından kullanıldığına dair

        iddialarını sorduğumdaysa, yüzündeki ifade değişti. "Bu bir şaka olmalı!"

        dedi, ve ekledi. "Geleneksel silahlarımız bile yok. Silah ve mühimmatımız

        olmadığı için çok kötü durumdayız." Sonra da ofisindeki eskimiş koltuklara

        işaret etti.

        İdris, Suriye rejiminin kimyasal silah kullanması konusundaki endişelerin

        yanında, Batı'nın Suriye'deki cihatçı gruplara-özellikle de El-Kaide'ye

        bağlılığını açıklayan El-Nusra'ya karşı korkularını yatıştırmak durumunda.

        Bu gruplar ÖSO'nun Esad rejimini devirme amacına destek veriyor ancak

        Suriye'nin geleceği ile ilgili İdris'le kayda değer fikir ayrılıkları var.

        "El -Nusra, [ÖSO] komutanlığının altında hareket etmiyor. Bizimle çalışmak

        istemiyorlar" diyor İdris, ve devam ediyor: "Onlarla koordinasyon halinde

        değiliz. Gelecekte onlarla çalışmak için herhangi bir planımız da yok...

        Onlar özel bir grup, ve bu grup bizim komutamız altında değil."

        İdris, Batı'nın El Nusra ile ilgili takıntısından medyada yer alan çatışma

        haberlerini sorumlu tutuyor. Ona göre, El-Nusra askerlerinin en küçük

        zaferine bile büyük bir küresel ilgi oluyor. Bu da grubun kapasitesinin

        orantısız şekilde abartılmasına sebep oluyor. "Gerçekte, El-Nusra sıradan

        bir grup, tüm ülkedeki El-Nusra askerlerinin sayısı 5 bini geçmiyor" diyen

        İdris, ÖSO'nun 100 bin silahlı askeri olduğunu söylüyor: "5 bini bu sayıyla

        kıyaslayın, Suriye'de çok az sayıda askerleri var..."

        Suriye muhalefetinin siyasi liderliği de radikal grupların varlığına fazla

        vurgu yapmadan etki alanlarının kısıtlanacağı güvencesini veriyor. Nisan

        ortasında yapılan "Suriye'nin Dostları" toplantısında, Suriye muhalefeti

        böyle mesajlar verdi: Batı'yı isyancılara sağlanan hiçbir silahın yanlış

        kişilere geçmeyeceği konusunda temin etti; kendilerinin terörün her

        şeklini reddettiklerini duyurdu. Fakat, isyancıların saflarında

        radikallerin varlığına dair korkular Batı'nın muhalefete yapacağı yardımı

        geciktiriyor. Suriye'nin Dostları toplantısının son oturumunda ABD, 123

        milyon dolarlık ölümcül olmayan malzeme desteğinde bulunulacağını açıkladı.

        Fakat Dışişleri Bakanı John Kerry, cihatçı grupların İsrail'i, Türkiye'yi

        ve Suriye devletinin bütünlüğünü tehdit edebileceği korkusunu dile getirdi.

        Ancak İdris de, ihtiyacı olan askeri desteğin sağlanmaması durumunda

        Suriye'nin toprak bütünlüğünün tehlikeye gireceğini savunuyor. İfadesi tam

        da şuydu: "Daha önce de pekçok kez dile getirmiştim; bu silahları yalnızca

        rejim karşısında kullanacağımıza dair, bu silahların doğru ellerde

        olacağına dair her türlü güvenceyi vermeye hazırız...Ve rejim çöktükten

        sonra da, onlara bu silahları geri vermeye hazırız"

        Selim İdris, ÖSO'nun "ülkenin yüzde 65'inden fazlasını" kontrol altına

        aldığını, ve komutası altındaki bölgelerin çoğunun doğu ve kuzey bölgelerde

        bulunduğunu söyledi. Ancak bir çok analist de, çatışmalar iki yılı geride

        bırakmışken, her iki tarafın da kesin bir zafer ilan edemediğini söylüyor.

        Idris az bir yardımla bile ÖSO'nun üstünlüğü yeniden ele geçireceğini dile

        getiriyor. "Yeteri kadar silah ve cephanemiz olursa Suriye'deki çatışmayı

        sona erdirebiliriz, Beşar Esad rejimini devirebiliriz" diyor. "Bunu

        başarmamız iki aydan fazla sürmez."

        Bu arada ülke hızla kontrolden çıkıyor... Geçtiğimiz iki yılda en az 70 bin

        kişi öldü, 1 milyondan fazla kişiyse evlerinden oldu. Pek fazla seçenekleri

        olmadığı için ÖSO Suriye'de savaşan cihatçı grupların yetenek ve

        deneyimlerinden faydalanmaya bakıyor gibi görünüyor; uzun vadede hedefleri

        başka olsa bile. " Cihatçı gruplara işlerini yapıyorlarken 'hadi gidin' mi

        diyeceksiniz? Bana İstanbul'da bir muhalifin söyledikleri bu hissi

        anlatıyor: (Cihadçı gruplara iş görüyorlarken "gidin" mi diyeceksiniz?)

        Bana "bu askerleri evlerine göndermek istediğini" söyleyen İdris, ihtiyacı

        olan şeyin daha fazla cihadçı değil, daha fazla silah olduğunu vurguladı.

        Ancak uzmanlar, El-Nusra'nın gelişmiş savaş tekniklerinin ÖSO'ya cephede

        ihtiyacı olan desteği sağladığını söylüyor.

        IHS Jane's Terrorism and Insurgency Centre'dan analist Charles Lister,

        geçenlerde AFP'ye konuşup El-Nusra güçlerinin "isyancılar içinde askeri

        hünerleri ve etkileyici cesaretleri sayesinde saygınlık kazandığını" ifade

        etti. Muhalif kaynakların verdiği bilgiye göre genel olarak yağmacıları ve

        çeteleri de bulundukları bölgelerden uzak tutmayı başabildikleri için sivil

        halkın güvenliğini sağlayabiliyorlar.

        İdris umutlu, ancak Esad iktidardan ayrılırsa kendisini daha çetin

        görevlerin belkediğini biliyor. Ancak kin beslemiyor. "Beşar Esad rejimini

        devirdikten sonra sanırım Suriye ordusunu yeniden yapılandıracağız" diyor.

        "Cinayet veya yıkımlara karışmamış subayları ve askerleri orduya kabul

        edeceğiz."

        "Demokratik ve özgür bir ülkemiz olduğunda, başkanlığı veya ailenin

        iktidarını korumak için bir orduya ihtiyacınız kalmayacak... Bu Suriye'de

        yapılmış çok büyük bir hataydı, ancak bildiğiniz gibi bu,

        diktatörlüktür..."

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ