Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Erdoğan ve Gül yer değiştirmez

        Ahmet Hakan ile Teşvikiye’deki yeni taşındığı evinde görüştük, fotoğraf sanatçısı Lale Tara'nın objektifinden Ayasofya pozlarını da ilk kez HABERTURK.COM okurlarıyla paylaştı.

        KİRADA OTURUYORUM, YÜKSEK PARALAR MEDYANIN AHLAKINI BOZUYORDU

        Gülin Yıldırımkaya: Güle güle oturun, çok hoş bir ev. Kendi zevkiniz mi, profesyonel yardım aldınız mı dekorasyonda?

        Ahmet Hakan: Büyük ölçüde kendi zevkim. Bazı arkadaşlarımdan da yardım aldım. Nuray'ın (Nuray Mert) epey katkısı oldu.

        Satın mı aldınız burayı?

        Yok hayır kira.

        Mehmet Ali Birand diyor ki, gazeteci yalıda oturmaz. Katılıyor musunuz? Siz oturur musunuz yalıda?

        Şuna katılıyorum. Gazetecilere bir dönem bir yazı erbabının alması gerekenden çok daha fazla paralar verildi. Bence bu işin hem doğasına, hem de ahlakına aykırıydı. Son zamanlarda bu normalleşti. Artık 80'li yılların

        ikinci yarısından sonra dönmeye başlayan büyük paralar medyada dönmemeye başladı. Onlar döndüğü zaman medyanın ahlakı da bozuluyordu, çünkü o paranın başka türlü karşılığının ödenmesi de gerekiyordu. Bunlar gitti. Doğrudur, gazetecilikten kazanılan parayla yalıda oturulmaması gerekir.Yalıda oturulacak denli bir para kazanılmaması lazım.

        FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN

        MESLEKİ KIVAMIMDAN MEMNUMUM, EFTEN PÜFTEN MAKAMLARA RAZI OLMAM

        İyi teklifler aldığınızı tahmin etmek zor değil. Kariyer hedefiniz ne? Yeniden yöneticilik yapmayı ve anchorman koltuğuna bir kez daha oturmayı düşünür müsünüz?

        Ben şu anki hayatımdan, mesleğimdeki kıvamımdan memnumum. Yazı yazmak ve haftada bir yaptığım yaptığım televizyon programımdan mutluyum. Yöneticilik yapmayı ancak çok uygun şartlarda bir teklifle karşılaşırsam düşünürüm. Eften püften makamlara razı olmam.

        Haberin mutfağını tadanlar pek rahat duramaz da, haberleri izlerken "Ah ben yapmış olacaktım bu bülteni şimdi.." dediğiniz olmuyor mu? Özlemiyor musunuz yani tam olarak kapattı mı Ahmet Hakan o defteri, bundan sonra sadece yazar mı?

        Haklısın yani o duyguya kapılıyorum zaman zaman ama ben ray değiştirdim meslekte. Eskiden televizyon haberciliği yaparken şimdi köşe yazarlığı.İkisini de önemsiyorum, biri diğerinden üstün bir iş değil. İkisi de çok önemli. Buradan bir kişisel tatmin elde edebiliyorum bu nedenle orayı özlemiyorum.Yeni, heyecan verici bir alan olarak geliyor bana.

        Gazeteye gidiyor musunuz?

        Pek değil, evden gönderiyorum yazılarımı.

        Sıkılmıyor musunuz işe gitmeden, nasıl geçiyor bir gününüz?

        Yazı yazacağım her gün büyük bir mesai harcıyorum. Sabah kalkıyorum, bütün gazeteleri okuyorum, internet sitelerine giriyorum, telefon görüşmeleri yapıyorum. Saat 3'e kadar süren bir tür mesai, zevk için gazete okumuyorum ben. Saat 3'te ne yazacağımı belirliyorum. 5'e kadar yazımı yazıyorum. Bütün gününü bir işte geçirmiş biri gibi yorgun oluyorum saat 5'te, 6'da.

        Sabah kalktınız, kahveniz hazır, gazeteler önünüzde. Kimleri okuyorsunuz önce?

        Hiçbir ayrım yapmadan herkesi okuyorum. Hiç ilgimi çekmeyen ağır dış politika ve ekonomi yorumları hariç. Aynı zamanda zevk alarak da okuduğum yazarlar yok değil tabii. Ertuğrul Özkök, Engin Ardıç, herşeye rağmen Hıncal Uluç, Ahmet Kekeç.. Aklıma gelmeyenler de vardır tabii.

        Engin Ardıç sizden imam kökenli yazar diye bahsediyor, o yazıyı da zevk alarak okudunuz mu?

        Engin baba mazurdur çünkü adamın üslubu öyle. Kasıt taşıyarak yazan biri değil. Ben başkalarıyla ilgili yazdıklarını nasıl keyif ve anlaşıyla okuyorsam kendi hakkımda yazdıklarını da aynı keyif ve anlayışla okuyorum.

        Sizin üslubunuzu da sert bulanlar, yazdıklarınıza kırılanlar var. Özür borçlu olduğunuz biri var mı?

        Ben özür dilemem gereken herkesten özür diliyorum zaten. O nedenle yok.

        MEDYADA BÜYÜK ALT-ÜST OLUŞLAR YAŞANIYOR, GÜÇLERİ NEREDEYSE EŞİT İKİ KAMPA BÖLÜNMÜŞ DURUMDA

        Muhafazakar basın ciddi güç kazandı son dönemde, oradan çıkmış biri olarak nasıl görüyorsunuz medyadaki hareketi?

        Ben medyada çok büyük alt-üst oluşlar yaşandığı kanaatindeyim, işin içinde olduğumuz için çok farkında değiliz. 5 sene sonra geri dönüp baktığımızda 2007-2008 çok kritik yıllar olmuş diyeceğiz. Neden dersen, Türkiye'de bu zamana kadar hep sağ muhafazakar kategorisinde gazeteler ve televizyonlar vardı ama bunların etkinlikleri çok sınırlıydı, çok dar bir çevreye hitap etmek durumundaydılar ve üslupları birbirlerine çok benziyordu. Yeni dönemde büyük medya ve dinci medya saflaşması bitti. Artık AKP yandaşı, Tayyip Erdoğan'ın bizzat kontrolü altında bulunan medya organları, Sabah-ATV satışı, bütün bunlar yeni bir medya saflaşması. Nereye gideceğini şimdiden kestirmek çok zor. Büyük bir kırılma noktası, bu noktadan devam edecek. Kalıcı olacaklar mı, Sabah-ATV gücünü

        koruyacak mı, yıpranacak mı bunu göreceğiz. Star gibi Bugün gibi gazeteler yayınını sürdürebilecek mi, Zaman ve Yeni Şafak ne olacak, bunlara bakacağız. Güçleri neredeyse eşit hale gelmiş 2 kampa bölünmüş durumda medya. Sürer mi sürmez mi bilmiyorum.

        SAKİN VE SIKICI BİR HAYATIM VAR

        Yoğun tabir ettiğiniz mesai günleriniz hariç ne yaparsınız, haftasonları mesela?

        Genelde evdeyim. En fazla yaptığım şey sinemaya gitmek. DVD seyrediyorum evde, kitap okuyorum, bazen arkadaşlarla yemek yemeye gidiyoruz sağa sola.

        Biraz sıkıcı bir hayat gibi.. Hiç çılgınlık yapmaz mısınız?

        Evet, sakin ve sıkıcı bir hayatım var aslında. Çılgınlık yapmama engel birşey yok yani dış etkenlerden dolayı değil. Çılgınlık yapma ihtiyacıyla dolu değilim.

        Yalnızım demişsiniz daha önce bir röportajınızda.

        Gazete yazılarına başladıktan sonra epey bir düşman edindiğimin farkındayım. Bunun getirdiği doğal bir içe kapanma oluyor ama yalnızlık ileri bir laf, onu kullanmak istemiyorum. Tercih meselesi tabii. Can Dündar gibi ailenizin gazetecisi mi olacağım yoksa işini yapan, polemiğe giren adam mı olacağım, bunu tercih ettim ben.

        İmajınızdan sıkılmadınız mı? Yıllardır sakallısınız, neden herşey değişti de sakal kaldı?

        Sakalımı dinsel bir nedene hiç bir zaman dayandırmadım ki. Sakallı oluşumla hayatımdaki dönüşümün ilgisi olsun.

        Hacca gittiğinizi okudum da, onunla alakası olabilir mi diye sordum.

        Hacla sakalın hiç bir ilgisi yoktur ki.

        BİRKAÇ AYLIK SÜKUNETTEN SONRA GERGİNLİK YİNE BAŞLAR

        Kapatılmama kararı Türkiye'yi nasıl etkiledi sizce, rahatlattı mı?

        Bence Ak Parti bir büyük uyarı aldı, atacakları adımlara çok dikkat edeceklerdir, Tayyip Erdoğan kararı bir ihtar olarak değerlendirecektir şeklindeki tahminlerin hiçbirinin doğru çıkmayacağı kanaatindeyim ben. Yeni bir kapatma davasının söz konusu olmayacağı

        aşikar birşey. Birkaç aylık bir sükunet döneminden sonra aynı tartışmaları alevlendirecek işlerin yapılacağı kanaatindeyim. Ak Parti ve belli bir kesim arasındaki gerginliğin devam edeceği kanaatindeyim. Bir azalma olmayacak.

        Başbakan'a yakın bir isimle sohbet ediyorduk kapatma davası açıldığında, demişti ki "Çok sevindim, bıraksalar parti dağılacak, şimdi herkes birbirine kenetlenir." Ak Parti içindeki dengeleri nasıl etkiler Anayasa Mahkemesi kararı, bundan sonra çatışırlar mı?

        Tam düşme trendine girecekken, Ak Parti doğal ömrünü tamamlayacakken dışarıdan biraz da haksız yapılan saldırılar, kapatma davaları, muhtıralar şunlar bunlar partinin toplum nezdindeki popülaritesini yüksek tutuyor. Yoksa zaten dağılmazlar, çünkü bir alternatif çıkmıyor. Alternatif çıkmadan dağılmazlar. Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasında veya Tayyip Erdoğan ve başka bir AKP'li arasında çatışma çıkmasına bundan sonra imkan yok. Tayyip Erdoğan artık gücünü, otoritesini sağlamış bir isim. Abdullah Gül'ün de Çankaya'ya çıkmasıyla da gerginlik ihtimali tamamen ortadan kalkmıştır. Eğer partide

        kalsaydı çatışma ihtimali olurdu her zaman.

        ERDOĞAN VE GÜL YER DEĞİŞTİRMEZ, FEHMİ KORU'NUN NİYET BİLDİRİMİ O, ABDULLAH GÜL İLE ARASI İYİ OLDUĞU İÇİN..

        O zaman Fehmi Koru'nun ikisi yer değiştirir tezine katılmıyorsunuz?

        Ben onu anlayamadım zaten, nasıl olacakmış o? Hiç sanmıyorum çünkü Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkması Çankaya'nın o kadar da önemli bir makam olmadığını gösterdi. Şu anda ülkenin tek hakimi, kontrolü elinde tutan yegane güç Tayyip Erdoğan. Çankaya neden önemliydi? Ahmet Necdet Sezer gibi aykırı bir ismin orada olması nedeniyle dikkat

        merkezi haline dönüşmüştü. Yasalar veto yiyordu, Çankaya ayrı bir iktidar odağı gibi gözüküyordu. Oraya bir Ak Partili atanınca, seçilince, neyse işte, artık bir dikkat merkezi olmaktan çıktı. Ve bütün dikkatlerimiz Tayyip Erdoğan üzerine yüklenmiş oldu. Dolayısıyla niye Tayyip Erdoğan şimdi yegane güçken "Gel Abdullah kardeş sen Başbakan ol, ben de Cumhurbaşkanı olayım" diyerek elindeki yetkiyi bir tarafa bırakıp, şimdi Abdullah Bey'in düştüğü duruma düşsün ki? Fehmi Bey'in niyet bildirimi o. Öyle olsa daha iyi olur demek istiyor, Abdullah Gül ile arası iyi olduğu için.

        Kabinede değişiklik gerekli mi sizce?

        Yine başladı öyle haberler ama doğru olmadığı düşüncesindeyim. Çok küçük çaplı bir operasyon olabilir belki, o da belki.. Yani Tayyip Erdoğan "Anayasa Mahkemesi bize ihtarda bulundu, şu bakanlardan birazını değiştirelim" demeyecektir. Ama zaten yapacak idiyse onu yapacaktır. Çok köklü bir değişiklik öngördüğünü sanmıyorum.

        Ergenekon'u ciddiye almıyor musunuz, gazetenizin yaklaşımından mı kaynaklanıyor?

        Ergenekon konusunda bir taraf diyor ki; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli davasıdır, Türkiye bu davayla her alanda çağ atlayacak. Bir taraf da Ergenekon'dan hiçbir şey çıkmaz diyor. İkisi de yanlış, benim açımdan Ergenekon iddianamesi Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması, failleri arasındaki bağlantı ve bu faillerin ulusalcı kanatla olan bağlantıları önemli. Buna bakarım ben. Bu açıdan iddianamede çok önemli unsurlar var. Bunu kanıtlamak yeterli ama işi abartıp her önüne gelen ismi, her yazılan yazıyı, her yapılan telefon görüşmesini buraya doldurmak yanlış, gayrıciddi bulduğum bu.

        Artık eskisi kadar magazin yazmıyorsunuz, bilinçli bir strateji mi bu?

        Magazin dünyasında ciddi bir çöküş var, dikkate alınır birşey görmüyorum artık. Derinlik yok. Her zaman bir derinlik problemi vardı ama eskiden daha renkli şahsiyetler vardı üzerinde yazıp çizmeye müsait. Şimdi Eda Taşpınar diye bir vaka mesela artık baymaya başladı bütün mevzular.

        LALE TARA'NIN OBJEKTİFİNDEN AYASOFYA POZLARI İÇİN TIKLAYIN

        NERELERE TAKILALIM, TATİLE NEREYE GİDELİM? İŞTE AHMET HAKAN'DAN ÖNERİLER...

        Siz tatile de Bodrum'a Çeşme'ye falan değil de, Altınoluk, Ayvalık gibi yerlere gidiyorsunuz. Yakalanmamak için mi?

        Berlin ve Amsterdam'a gideceğim Pazartesi'den itibaren. Bodrum'a eskiden giderdim ben, Kanal 7'deyken, bir hafta kalırdım mutlaka. Sevmiyorum çok fazla gürültü var şimdi. Bozcaada'ya gittim bir iki gün, Ege, Assos o tarafları seviyorum. Dokunulmamış, bakir kalmış bir takım küçük köyler var. Bir tanesi Yeşilyurt diye bir köy. Assos civarında. Küçükkuyu, o civarı seviyorum ben.

        Yazdığınız mekanlar trend oluyor. İstanbul için de bize top 5 verir misiniz, nerelere takılalım bu yaz sizce?

        Şimdi 2 tane House Cafe var Teşvikiye'de. Bir tanesi eski iki katlı, apartman dairesi olan. Bir tanesi de Teşvikiye Camii'nin bahçesinde kubbeli olan. Ben epeydir kubbeli olana gidiyorum. Sabahları kahvemi orada içiyorum. Asmalımescid'i çok dinamik ve eğlenceli buluyorum son zamanlarda. Cihangir'e bazen gidiyorum. Yemek yemek için de Mikla, 360 ve Vogue'a gidiyorum. En şahane İstanbul manzarasına sahip yer Mikla bence..

        FOTOĞRAFLAR: İBRAHİM ŞAHİN

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ