Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Oktay Temiz 80'inci yaşını verdiği konserle kutladı

        Müzik tarihimizin yaşayan efsanelerinden Okay Temiz, 80’inci yaşını geçen perşembe Babylon’da verdiği konserle devirdi. Annesinin desteği ile Ankara Klasik Müzik Devlet Konservatuarı’nda vurmalı çalgılar ve timpani eğitimi alan Temiz, 1955’te profesyonel müzik yaşantısına adım attı. Caz müzik yaptığı için okuldan atıldı. Bir mucitti; kendi davulunu üretti. 30 yıl İskandinav ülkelerinde çalışmalarını sürdürdü. İsveç Kültür Bakanlığı kendisini 18 yıl destekledi. Daha sonra Bülent Ecevit’in isteğiyle Türkiye’de kalarak Mehter Takımı’na dahil oldu; kendi deyimiyle “savaş orkestrasını barış orkestrası yaptı”... Okay Temiz’le 80 yılını konuştuk. HT Cumartesi'nden Serdar Yazıcı'nın haberi...

        REKLAM

        Henüz okuldayken ‘kendine has karakterleri ve tınıları olan’ davulunuzu yaptınız. Diğer davulların sesini mi beğenmediniz yoksa kendi tarzınızı mı yaratmak istediniz?

        1955’te konservatuara başladım. 1 sene okudum. Caz çaldık, idare karşı geldi. Caz hoşlarına gitmedi, beni çıkarttılar. İyi de oldu. Çünkü 1 senede klasikte tüm çalacağımı çalmıştım. Profesyonelliğe 1957’de başladım ama davul yapma falan daha sonralarda oldu. Tophane’de sanat okuluna da gittim. Orada torna tesviye okudum. Seneler sonra, piyasadaki davulları sevmemekten değil de kendim bir şey yapayım diye davul yaptım. İcatçı bir tarafım var. Bu da okulda sıkıntı oldu. Biz piyasaya musluk yapıyorduk. Hem talebeydik hem de üretiyorduk. Şimdiki gibi teknolojik dükkânlar yoktu. Dolayısıyla o davulu orada kaçak şeylerle yaptım. Yakalandık ve ismim ‘bateri’ye çıktı. (Gülüyor)

        İsveç’te birçok yerde çalıştınız, dersler verdiniz. Cazın önemli isimleriyle bir aradaydınız. Yurtdışında başarıyı nasıl yakaladınız?

        REKLAM

        Çalışmakla, ciddi ve dürüst olmakla. Müzikte egoyu kaldıracaksın. “Ben bunu biliyorum” diye hava atmalar bazı müzisyenlerde var. Caz müziği böyle bir şeyi kaldıramaz. Amerika’daki, Almanya’daki, İsveç’teki müzisyenlerle bir aileydik. Günde 8-9 saat davul çalışırdım. İsveç hükümeti bana 18 sene yardım etti. 22 sene İsveç’te kaldım. Bir yerde de İsveçliyim. Para kazanma amaçlı müzikler yapsaydım, pop müziği gibi, o yardımı alamazdım.

         ‘İsveç hükÜmeti bana 18 sene yardım etti. Para kazanma amaçlı müzikler yapsaydım, o yardımı alamazdım’
        ‘İsveç hükÜmeti bana 18 sene yardım etti. Para kazanma amaçlı müzikler yapsaydım, o yardımı alamazdım’

        ‘RAHMETLİ ECEVİT BENİ ÇOK SEVERDİ’

        Türkiye’den desteği 1998’e kadar göremediniz sanırım... Bir geri dönüş hikâyeniz var.

        Kendi isteğimle geldim. Rahmetli Ecevit beni çok severdi. “Yarın gidiyorum gene” dedim, “Yapma gitme, kal burada” dedi. Ecevit “Ne yapayım seni” dedi. “O zaman Mehter’in içine beni sok, bir sürü davullar var. Pata küte çalıyorlar bunlar. Bu Mehter’e bir düzen verelim. Bir barış orkestrası olsun” dedim. Hemen halletti işimizi. Mehter’i barış orkestrası yaptım. Savaş orkestrası barış orkestrası oldu. Nasıl oldu? Yunanlı, Rus, Bulgar, Senegalli, İsveçli, Finlandiyalı geldi. Bunları Mehter’in içine monte edince müzikler de değişti. İçerisine doğaçlamalar geldi. Mehter giyinişleriyle aynı ama davulları biraz düzelttik.

        REKLAM

        Dönüşünüzden sonra Türkiye’de cazla ilgili neler yaptınız?

        Eskiden yapıyorduk ama şimdiki kadar değil. Festivaller cazı bayağı destekledi. Gelen müzisyenler bizimkilere örnek oldu. Festivallerde gençleri müziğe çekmek çok önemli. Ama Türkiye’de bu festivallere giriş ücretleri okuyan nesil için pahalı. Caz lüksmüş gibi. Halbuki alakası yok. Cazı çalan müzisyenler de normal bir yaşam içerisinde. Hatta daha da zor geçinirler. Çünkü özel müzik çalıyorlardır, dinleyicileri azdır.

        Okay Temiz’in atölyesi, mucidi olduğu müzik aletleriyle, gazete kupürleri ve posterlerle dolu

        ‘BEĞENİLSİN DİYE MÜZİK YAPMADIM'

        1974’te kurduğunuz İsveç- Türk caz grubu Oriental Wind’de keman, bas ve piyano gibi Batı kökenli enstrümanların yanı sıra zurna, ney, kaval gibi Türk enstrümanlarını da kullanarak değişik bir müzik ortaya çıkardınız. İnsanlara beğendirmek zor oldu mu?

        REKLAM

        Ben insanlar beğensin diye hiçbir zaman müzik yapmadım. Kendim için çalmışımdır. Dinleyiciyi hiç düşünmem. Popçu değilim çünkü. Elleri havaya kaldıracağız, dans edecekler, iyi vakit geçirecekler gibi bir kaygım hiç olmadı. İsveç’in müzisyene yaptığı yardım, “Değişik bir şey yap”, “Herkesin çaldığını çalma” anlayışı bunu doğurdu.

        Genç müzisyenlere ne tavsiyelerde bulunursunuz?

        Biz bir plak bulurduk, Amerikalılara rica ederdik, o plağı iğne çalmazdı artık. Yüzlerce kez çalmışızdır. “Plak yok, ben ne yapacağım?” demedik, araştırdık, daha da çok üstüne gittik. Şimdi basıyorsun düğmeye, istediğin sanatçı önüne çıkıyor. Şimdi acayip bir tembellik var gençlerde. Araştırmacılık yok, hazırcılık var. Birisinin yaptığını kopya yapma var. Biz de yaptık gençken ama kısa bir dönem olması lazım. Sonra kendini bulmalısın.

        Geriye dönüp baktığınızda “Keşke şunu yapmasaydım” dediğiniz oldu mu?

        Evet oldu tabii. 12-13 sene dans müziği çaldım. Barlarda başladık. Önümüzde adam öldürdüler, öyle barlar yani. 2-3 kat yerin altında. Ama ondan sonra Hilton, Çınar, Dedeman gibi otellerde müzik yaptık. Önümüzde yemek yendi. O zaman dans müziği kalitesi daha iyiydi, daha pop çıkmamıştı. İsveç olsa bu 10-12 seneyi 2 seneye indirirdik. Keşke o süreyi daha kısa tutsaydık.

        REKLAM

        Müzik konusunda yeteri düzeye ulaştığımızı düşünüyor musunuz?

        Yok canım nerede... Bir kere okullar doğru düzgün değil. Sistem çok eski ve bireysel şeyler de var. Çocukları eğitecek hoca lazım. Caz konservatuarı yok.

         Okay Temiz’in Galata’daki atölyesinde duvarlar katıldığı konser ve etkinliklerin afiş ve posterleriyle bezeli.
        Okay Temiz’in Galata’daki atölyesinde duvarlar katıldığı konser ve etkinliklerin afiş ve posterleriyle bezeli.

        ‘Enstrümental müziğe saygı yok’

        Plaklarınızdaki parçaları kasete kaydedip satan şirketi 1990’da mahkemeye vermiştiniz. Bu dönemde de aynı şeyler devam ediyor mu?

        Bununla ilgili çok hatıralarım var. Biz mesela plak yaptık. Plak şirketi içeride dövünüyor “Burada müzik yok” diye. Sonra o plak Kültür Bakanlığı’ndan ödül aldı. Ankara’dan telefon geldi. “Okay Bey sizin plağınız ödüllü.” “Kim aldı ödülü?” dedim, “Müzik yok” diyen plakçıya vermişler. Enstrümantal müziğe saygıları yok.

        80 yılı artısıyla eksisiyle kısaca dinleyebilir miyiz?

        Müzik için bir kere ekonomik rahatlık lazım. Zengin olmak istemiyoruz, olsaydık zaten böyle bir müzik yapmazdık. İsveç’e gitmem bunu kırbaçladı. Doğru düzgün müzik yaptık. Orkestramın içerisinde Hindistan, Afrika, Türk, Makedonya hepsinin kültürü var. Buradaki tüm sanatçılardan edindiklerimiz bizim derimizin altında. Böyle karşılıklı bir alışverişle geçen 80 yıl. Bazen 1 ay turneye çıkıyorduk, arada 1 gün boşluk olursa “oh” diyorduk. Çocuğu doğanlar oldu, gidemedi. Bu iş öyle o kadar kolay değil.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ