Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Hani fark olurdu spor basını?!

        Vallahi hepimiz inanmıştık Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı farklı yeneceğine. Bir yanda Brezilya karması, diğer yanda yaş ortalaması 22 olan Türk çocukları. Sahtekar Lincoln ortalıkta yok, damdan düşse sakatlanmaz Linderoth sakat, Hasan sakat, Song Afrika’da, kulübede PAF takımından çocuklar ve yarı sakat Ayhan. Fenerbahçe ise tam teşekküllü. Karamsar bir biçimde televizyonun karşısına oturduk. Yanımda eski yöneticilerden Özcan Çetinsoy. Özcan’ın eşi Zeynep Talu “Ay benim içim kaldırmaz bu maçı” diye bir köşede. Özcan’la ben karamsar yorumlar yapıyoruz maç öncesi. O sırada benim eşim Hande’den fırça geldi: “Abuk sabuk konuşup moral bozmayın. Fenerbahçe de kimmiş? Lig'de bir puan altımızda. Abuk sabuk takımlara bile yeniliyor. Öldü bitti denilen Galatasaray onun önünde. Bir tarafta üçüncü Dünya ülkesinin basın şişirmesi yerel takımı, diğer yanda Galatasaray. Kim oynarsa oynasın ne fark eder? Bozmayın asabımı” Fırçayı yiyince sustuk. Durum tam bu olmasa da söylenenler hoşumuza gitti. Maç da başladı. İlk atak Galatasaray’dan. Bizim çocuklar döktürüyor. Onlar oynadıkça Hande keyiflendi. Gaz veriyor. Hepimizde pozitif bir duygu. Yüzde yüz yerli Galatasaray, yüzde 80 Güney Amerikalı Fenerbahçe’ye kök söktürüyor. Galatasaray’da Servet hariç herkes dört dörtlük oynuyor. Bir Servet aksıyor. Topla oynamak istedikçe Fenerbahçe’ye hak etmediği atak şanslarını veriyor ama takımın gerisi müthiş. Yeni gencimiz Emre dört dörtlük oynuyor. Song gelmese de olur gibi. Serkan Çalık muhteşem. Arda, tam bir lider. Hagi’den bu yana bu takım böyle lider bir oyuncu görmedi. Hakan Şükür yine çok kaçırıyor ama belli ki, takımın gaza gelmiş olmasında büyük payı var. Ümit Karan iyi. Uğur Uçar çok iyi. Mehmet görünmüyor ama çok faydalı işler yapıyor. Volkan iyi. Pozisyon bulan Galatasaray, rakip kale önünde daha çok oynayan Galatasaray. Maç boyunca üçü net 5 gollük pozisyon Galatasaray’ın. Fenerbahçe ise tek bir pozisyon buluyor. Onu da günün kahramanı, sahanın en iyisi Emre kesiyor. Kalli, Zico’dan daha iyi bir teknik direktör olduğunu kanıtlıyor. Tek hatası Hakan’ı oyundan alması. Fenerbahçe, Hakan’ın çıkmasından sonra Galatasaray kalesine daha çok geliyor. Ama kontrataklarla yine pozisyon bulan Galatasaray. Galatasaray, farklı kazanabileceği bir maçı kazanamıyor. Nedeni basit. Çünkü oraya kazanmaya gitmemişler. Fark yememeye ve yenilmemeye gitmişler. Basının haftalardır süren Fenerbahçe goygoyu belli ki Galatasaray’i etkilemiş. Yine de gencecik çocukların oynadığı futbol müthiş. Şimdi sıra Ali Sami Yen’de. İş kolay değil. Fenerbahçe Galatasaray’ı Ali Sami Yen’de yenebilir. Ama önemli olan o değil. Önemli olan bu maçta gençlerin ortaya koyduğu futbol. Tabii yine de beni üzen bir şey var. Birkaç sene öncesine kadar Fenerbahçe Ali Sami Yen’de berabere kalınca sevinirdi. Berabere kalınca seyircisine koşar kutlardı. Biz de gülerdik bu duruma. Bu kez tam tersi oldu. Beraberliğe Galatasaray sevindi. Bense üzüldüm.

        Her şey güzeldi hakem hariç

        Fenerbahçe-Galatasaray maçında beni en mutlu eden ortaya koyulan futbol kalitesi oldu. Tempolu, güzel ve futbol oynanan bir maç izledik. Tribünlerden sahaya bir şey atılmadı. Oyuncular durduk yerde tansiyonu yükseltmediler. Her şey çok iyiydi. Umarım bundan sonra hep böyle olur. Sahadaki tek kötü hakemdi. Yenildiğimiz bir önceki derbide kusursuz bir yönetim gösteren Aydınus, bu kez Fenerbahçe forması giymişti. Çaktırmadan, ustaca Fenerbahçe’yi kayırdı. Belli ki, artık “İyi hakem” olmuş. Acaba dedim ilk maçta Fenerbahçe’nin hakem desteğine ihtiyacı yoktu da, o gün ondan mı iyi yönetti?

        Yürüyedur Ertuğrul Çölaşan

        Geçen gün bir işadamı ile konuşuyorduk. “Anlamadım Hürriyet niye Emin Çölaşan’ı kovdu? O günden beri Ertuğrul Özkök Emin Çölaşan gibi yazıyor” dedi. Güldüm. “Belki iki Emin Çölaşan fazla olur diye düşünmüşlerdir. Tasarruf tedbiridir” dedim. Gerçekten de Emin Çölaşan ayrıldığından bu yana Ertuğrul Özkök’ün yazı tarzı çok değişti. Çölaşan, olması beklenen aslında Yılmaz Özdil’di. Ama Özdil, Çölaşan gibi bilgi ve belge yazmıyor. Laf ebeliği yapıyor. Yerini alamazdı. Alamadı. Sonra görev M.Yakup Yılmaz’a verildi. Onun yazarlığında iş yoktu. Etkili olamadı. Bunun üzerine görevi Ertuğrul Özkök üstlendi. Allahı var iyi de becerdi. Atak, öfkeli, etkili bir biçimde yazıyor. Aslında Özkök’ün bu görevi bu kadar uzun süre yapması beklenmiyordu. Okurun gazı alınıncaya kadar Ertuğrul Çölaşan olacak, sonra aslına rücu edecekti. Ama etmedi kaldı. Belli ki, bu tarzıyla alkış aldı, Hürriyet okurunun hoşuna gitti. O da gaza geldi. Yürüyor. Nereye kadar yürür diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Hilton’a imar izni çıkıncaya kadar yürür gibime geliyor.

        Başbakan Davos’a neden gitmemiş?

        Ankara kulislerini ve AK Parti’yi iyi bilen bir dostum aradı. “Geçen gün Başbakan Erdoğan’ın Davos’a gitmeme nedeni olarak türbanla ilgili askerden bir açıklama gelme olasılığından ötürü gitmedi diye bir yazı yazdın ya, o iş öyle değil” dedi. “Yok canım. Ankara’da çok konuşuluyor” dedim. “Doğru Ankara’da çok konuşuluyor ama boş konuşuluyor.” dedi. “Peki asıl nedeni sen biliyor musun?” diye sordum. “Biliyorum” dedi. Anlattı: “Biliyorsun Davos’ta bu yıl Doğan Grubu ile Doğuş Grubu evsahibi havasındaydılar.” “Biliyorum” “Başbakan o yüzden gitmedi.Onların şovunda yer almak istemedi.” “Hadi canım. Başbakan Doğan’dan çok hazzetmese de, Doğuş Grubu ile arası iyidir” dedim. “O eskidendi. Seçimlerden beri araları pek iyi değil. Doğan’la vaziyet zaten malum. Onların evsahipliği yaptığı gala yemeğinde olmak istemedi” dedi. “O zaman Davos’a gider gala yemeğine katılmazdı.Hem Ali Babacan yemeğe katıldı” dedim. “Ali Babacan, Abdullah Gül kontenjanından katıldı. Hükümet'ten de başka kimse yoktu” dedi. “Pek inandırıcı bulmadım bu tezi.” dedim. “İster inan ister inanma durum bu” dedi.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Gücün bilekte değil kalpte olduğunu anladığımız zaman

        fatihaltayli@haberturk.com

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ