Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Doldur boşalt...

        Tutukluluk sürelerini dolduranların tahliyesine yeni hazırlanan iki yasa da destek verecek.

        Bunun nedeni aslında cezaevlerinin haddinden fazla dolmuş; 114 bin kişilik yere 120 bin kişinin hapsedilmiş olması.

        Bir de tutuklu sayısının, hükümlü sayısını aşmış bulunması.

        Hükümet, bu şişkinliği “elektronik pranga; ekonomik suça ekonomik ceza; arabuluculuk” sistemlerini devreye koyarak çözmeyi amaçlıyor.

        Böylece tutuklu ve hükümlü sayısında olabildiğince azaltma yönüne gitmek için çabalıyor.

        Diğer yandan da Hizbullah sanıklarında olduğu gibi tutukluluk süresi dolan, ancak tahliye edilmeleri halinde toplum vicdanında tepki oluşturacak sanıklar için formül arıyor.

        ANAYASA VE AİHS

        Bu amaçla Adalet Bakanlığı’nda yürütülen çalışmaya paralel olarak, AK Parti’nin hukukçu milletvekilleri ve komisyon başkanları da hazırlık yapıyor.

        Çalışmalardan birini de Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya yürütüyor.

        İyimaya, dünkü sohbetimize “Sorunun çözümü için Yargıtay’daki dosyaların öncelikli ele alınıp karara bağlanması, hatta sonuçlanması gerekmiyor” diye başladı.

        Tezini de Anayasa’nın 38 ve 90’ıncı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) de 5’inci maddesine dayandırdı.

        Anayasa’nın suç ve cezalara ilişkin 38’inci maddesi, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmünü taşıyor.

        Anayasa 90 ise milletlerarası anlaşmaları iç hukukun üzerinde tutuyor.

        AİHS’nin 5’inci maddesi ise hükümlülük ve tutukluluk esaslarını düzenliyor.

        100 KİŞİNİN KATİLİ

        İyimaya’ya göre, “hükme bağlanan dosyalarda tutukluluk süresi söz konusu olamaz, bu hükmün sabitleşmesi beklenemez”.

        Yani, birinci derece mahkeme hükmünü vermiş ise Yargıtay aşamasının sonuçlanmasının beklenmesine gerek yok.

        Başkan İyimaya, “Çünkü birinci derecede verilen hüküm, ikinci derecede yani Yargıtay aşamasında verilen ise hükmün sabitleşmesidir” deyip devam etti:

        “Hüküm aşamasından sonra suçsuzluk karinesi, Yargıtay aşamasında zaten suçluluk karinesine doğru eğim kazanmış bulunuyor. Nitekim Yargıtay’a giden davaların yüzde 90’ının onanıyor olması da bunun göstergesidir.”

        Dava dosyalarındaki yüzde 10 iptalin ise ağırlıklı olarak teknik ve usul eksikliklerinden kaynaklandığını vurgulayıp ekledi:

        “Yargıtay’dan sonuç çıkmadı diye hüküm almış bir kişiyi salmanın anlamı yok. Eğer hükümde alınan ceza, tutuklama yoluyla çekilmiş ise yani 15 yıl ceza alabilecek kişi 10 yıl tutuklu kaldıysa tahliye edilebilir. Ancak 100 kişiyi katletmiş, yüzlerce yıl hüküm giymiş kişi de 10 yılda bırakılamaz.”

        İyimaya’ya göre mahkemeler bu yönde bir eğilime giderse sorun kendi içinde çözülür.

        Eğer yine de çözüm bulunmaz ise bu durumda iki ay içinde elektronik prangayla ilgili kanuni düzenleme için

        de formül üretilecek.

        Şu kadarını söyleyebilirim; aslımda hükümet de ortaya çıkan durumdan hoşnut değil.

        Bu konunun fazla irdelenmesi taraftarı da gözükmüyor.

        En geç mart başında soruna kalıcı çözüm üretmek, doldur boşalt sisteminden cezaevlerini kurtarmak için uğraşıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ