Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Bir tek o uyardı!

        HABERTURK.COM

        Tutukluluk sürelerini düzenleyen ve 31 Aralık 2010'da yürürlüğe giren CMK'nın 102. maddesi kapsamında yaşanan tahliyeler infial uyandırmaya devam ediyor.

        Çete liderlerinden katillere, terör örgütü mensuplarından gaspçılara kadar pek çok isim birer birer tahliye olurken, yaşanan kaosun sorumluları topu birbirine atıyor.

        "TOPLUMU BEKLEYEN BÜYÜK TEHLİKE"

        Oysa yargı, siyasal otorite, medya dahil herkesin kulağının üzerine yattığı; 1 Ocak 2011'de başlayacak tahliye skandalını görmezden geldiği günlerde bir kişi çıkıp açık açık bu tehlikeye dikkat çekmişti.

        Yargıtay üyesi M. Nihat Ömeroğlu, bundan tam beş ay önce, 10 Ağustos 2010'da Star gazetesine yazdığı yazıya "Tutukluluk süresi ve toplumu bekleyen tehlike" başlığını atmış ve şöyle demişti:

        "Bu düzenleme 31.12.2010’da yürürlüğe girerse toplum büyük tehlike beklemektedir. Bilinen çevrelerin iddia ettiği üzere ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda 3 yıldan fazla tutuklama olamayacağına göre 1, 3, 5, 7, 9 vb. adam öldürenler, sabotajlarla toplu ölüme neden olanlar, gaspçılar, tecavüzcüler, PKK veya Hizbullah gibi değişik örgüt suçlularının tutuklularının tümü tahliye edilecektir."

        İŞTE ÖMEROĞLU'NUN O YAZISI...

        Tutukluluk süresi ve toplumu bekleyen tehlike

        İnsanlık tarihine özgürlüklerin kazanımı mücadelesi diyebiliriz.

        En kıymetli canlı olan insanın yaşam hakkı ilk sırada ise, özgürlüğü de hemen ondan sonra gelir. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi-AİHS) 2. maddesi Yaşam Hakkı, 5. maddesi Özgürlük ve Güvenlik Hakkı, 6. maddesi Adil Yargılanma, 7. maddesi Cezaların Yasallığı vb. hükümlerini düzenlemektedir. AİHS temel uluslararası sözleşmelerden en önemlisidir. Bu temel metnin hükümleri, demokratik ülke anayasa ve yasalarında da çoğu kez aynen benimsenmiştir. Anayasamızda da bu temel haklar ve ödevler -Kişinin Hakları ve Ödevleri ( md 12/40 )- yer almış bulunmaktadır. 2007’den bu yana, İstanbul’da devam eden silahlı terör örgütü ve darbeye teşebbüs davaları ile ilgili tutuklamalar tek yanlı olarak sürekli gündemde tutulmaya çalışılmıştır. Bunu daha çok tek yanlı davranan yazılı ve görsel medya ile belli sivil toplum örgütleri gündeme taşımışlardır. Şüphesiz yaşam hakkı, bireyin hak ve özgürlükleri çok önemli bir olgudur. Ancak bu hassasiyetin tüm bireyler için geçerli olması gerekirdi. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) koruma tedbirleri 4. kısım 1. bölümde yer almıştır. CMK 100. maddede tutuklanma nedenleri tek tek sayılmıştır. Tutuklamada temel ölçütlerin en önemlisi “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular...” ibaresi ile “tutuklama nedeni...” ibaresidir. Daha sonra maddede, tutuklama nedeni var sayılabilecek haller ile TCK’daki bazı ağır suç tipleri sıralanmıştır.

        Terör suçlarında yargılama koşulları

        AİHS’nin 5/1-c bendinde tutuklama nedeni olarak geçerli şüphe kriterini getirmiştir. Bu normal bir hukukçunun rahatlıkla tespit edebileceği bir neden değildir. Hakim ve mahkemeye daha geniş takdir hakkı tanımıştır. Yine sanığın kaçma ihtimali için “makul nedenler” aramaktadır. CMK’daki kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular AİHS’nin makul şüphe kriterinden daha ileri ve anlaşılabilir bir ölçüdür. Hakim ve mahkemelerimizin tutuklama vb. koruma tedbirini daha yerinde ve dikkatli uygulamaları beklenir. İşte bu kriterlere göre tutuklama koruma tedbirine başvurulmakta, şüpheli veya sanığın delilleri karatması veya kaçmasının önüne geçilmek istenmektedir. Koruma tedbirleri dediğimiz yakalama, gözaltı, tutuklama vb. hem toplumsal yarar, hem de “öteki” yani mağdur açısından göz önünde tutulması gereken önemli bir olgudur.

        Eski Ceza Muhakemeleri Usul Kanununda (CMUK) tutuklama süresi takdire bırakılmıştı. Ancak daha sonra CMUK 110’da tutuklama süreleri belirlendi. Yasa koyucu kişi özgürlüğüne verdiği önemin göstergesi olarak yeni CMK 102’de bunu yeniden düzenlemiştir. Ancak 2010’un sonuna kadar bu madde yürürlüktedir. Bu maddenin yürürlülüğünün devamı aşağıda belirteceğimiz kaygılarla bir çok kez uzatılmıştı. Bu defa yine uzatılıp uzatılmayacağı yasa koyucunun takdirindedir. Halen yürürlükte olan CMUK 110’da hazırlık soruşturmasında tutukluluk süresi azami 6 aydır. Kamu davasının açılması halinde bu süre hazırlık soruşturmasında tutuklulukta geçen süre dahil iki yılı geçemez. Toplumsal yarar ve bireyin özgürlüklerini gözeten yasa koyucu yerinde bir düzenlemeyle alt sınırı 7 yıl üzeri özgürlüğü bağlayıcı ceza, yargılamanın zorluğu veya davanın geniş kapsamlı olması durumunda tutuklama süresini mahkemenin veya hakimin takdirine bırakmıştır. Burada kamu yararı ile kişisel yarar, yani orantılılık ilkesi göz önünde tutulmuştur. Bu, terörün yanında suç ve suçlu tiplerinin alabildiğince fazlalaştığı göz önünde bulundurulduğunda yerinde bir hükümdür. AİHM birçok içtihadında bu ölçütü kullanmıştır ve Yargıtay da tutuklu geçen süreyi buna dahil etmemiştir. (AİHM’nin 7945105 sayılı Uyanık ve Kabadayı- Türkiye içtihadı.)

        Esas olan tutuksuz yargılamadır

        Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 102. madde yine tutuklama süresine sınır getirmiştir. Bu maddeye göre ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre zorunlu hallerde, gerekçeleri gösterilerek 6 ay daha uzatılabilir.

        Ağır ceza mahkemesi görevine giren işlerde tutukluluk süresi en çok 2 yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma süresi toplam 3 yılı geçmez. Diğer bir anlatımla süre 2+3, toplam 5 yıldır. Terör suçlarıyla ilgili bu süre bir katı fazla olup 10 yıldır. Bunun aksine görüşler varsa da (İyi niyetli hukuki ve yasal yorumlar hariç) İstanbul’daki bilinen terör ve darbeye teşebbüs davasına altyapı oluşturmak için hukukun çarpıtılması olarak yorumlanmaktadır. Azami sürenin 5 yıl olduğunu uygulamacılar da benimsemektedir. Bu yorum yasa koyucunun amacına da uygun olacaktır. Nitekim tutuklama süreleri, bilinen basın tarafından sadece bu sanıklar gözetilerek üzerinde durulmakta, 2010 sonunda hepsinin tahliyesi beklenmektedir. Oysa bu maddenin 2. fıkrası 1. fıkrasıyla birlikte değerlendirildiğinde, uzatma kararı alınacak; ancak bu süre toplam 3 yılı geçemeyecektir. Bu düzenleme 31.12.2010’da yürürlüğe girerse toplum büyük tehlike beklemektedir. Bilinen çevrelerin iddia ettiği üzere ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda 3 yıldan fazla tutuklama olamayacağına göre 1, 3, 5, 7, 9 vb. adam öldürenler, sabotajlarla toplu ölüme neden olanlar, gaspçılar, tecavüzcüler, PKK veya Hizbullah gibi değişik örgüt suçlularının tutuklularının tümü tahliye edilecektir.

        Bu tespitlerimden tutuklama yanlısı olduğum anlaşılmasın. Her soruşturma veya kovuşturma iddia edilen somut olaylara göre değerlendirilir. Şüphesiz esas olan tutuksuz yargılamadır. Ancak koşullar gerektiriyorsa tutuklu soruşturma ve kovuşturma yasaldır. AİHS 5. madde yasal tutuklamayı düzenlemektedir. Makul süreyi CMK ve AİHS’ye göre yargı takdir etsin. Nitekim AİHS’de tutuklama süresi yoktur. Makul süreden bahsediyor ve bunu yargıya bırakıyor. Uygulamadaki hata veya yanlışları genelleştirmemek gerekir. Yasalarımızda bunun yaptırımı vardır. Görevi kötüye kullanma veya tazminat davaları gibi. Yasama organı ve yetkililerin yargıya güvenmesi gerekir. CMK 102.md 31.12.2010’a kadar yürürlükte olan CMUK 110/2 maddesine benzer bir fıkra ekleyerek bu tehlikeyi önleyelim. Süreyi uzatmak sorunu çözmez. CMK şüpheli ve sanık hakları kadar mağdur haklarını da olabildiğince eşit olarak düzenleyen özgürlükçü bir yasadır. Aksi takdirde PKK liderlerinden tutun da birçok ağır suçlu aramızda bubi tuzağı gibi gezecektir. İşte o zaman insanlar uygun gördükleri cezayı kendi uygulamaya kalkar. Türkiye sadece terör örgütü ve darbeye teşebbüs sanıklarının tutuklu yargılandığı bir ülke değildir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ