Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Dünyevi aşk mı, uhrevi aşk mı?

        KÜRŞAD OĞUZ / koguz@haberturk.com

        "Unutacağımız hiçbir şey kalmayana dek herşeyi unutabilsek Tanrı'yla karşılaşacağız ama oraya kadar unutmayı beceremiyoruz bir türlü..."

        Latife Tekin, "Unutma Bahçesi" adlı romanında sarfettiği bu sözle sadece insanların Tanrı'ya ulaşma yollarından birini özetlemiyor, dünyevi aşkla uhrevi aşkın çatışmasıyla şekillenen insanlık tarihinin kısa yoldan bir dökümünü de veriyor bize.

        Dünyevi aşk, yani olanların hiçbirisini unutmamak...

        Uhrevi aşk, yani herşeyi unutmak...

        NEYİ KUTLAYACAKSINIZ?

        14 Şubat 2011, Pazartesi yani bugün, aslında üzerinde hiç düşünmediğimiz, ama küresel ekonomik krizden bir bebeğin doğumuna kadar yaşamımızı pek çok noktada etkileyen 'aşka bakış farklılığı'nın yüzümüze şak diye çarpması gereken bir tarih.

        14 Şubat'ı bir 'Sevgililer Günü' olarak mı (dünyevi bir heyecanla mı) kutlayacağız?

        Yoksa 14 Şubat'ı 'Mevlid Kandili' olarak mı (uhrevi bir heyecanla mı) kutlayacağız?

        Bugün sevgilimize/eşimize dünyadan bir hediye seçip toplu bir 'sevme ayini'ne katılarak ona bir gösteri mi yapacağız...

        Yoksa Diyanet İşleri Başkanı'nın söylediği gibi, "kültürümüzde 'Sevgililer Sevgilisi' adını verdiğimiz peygamberimizin doğum gününü" kutlayan kalabalıklara mı karışacağız...

        Unutmayı mı seçeceğiz, unutmamayı mı?

        "MÜSLÜMAN EN GÜZELİNE LÂYIKTIR"

        Bu önemli konuda bir kamuoyu araştırması olmasa da bu ayrımda nereye doğru gittiğimizi söyleyen değerlendirmeler yapılabilir.

        Newsweek Türkiye dergisi Şubat 2009'da "Allah aşkının evrimi"ni dosya konusu yaptı. Türkiye'deki farklı cemaatlerle konuşularak hazırlanan dosyanın özetlediği şuydu:

        "Mensuplarının aynı zamanda müşteriye dönüşmesinin ardından 'Müslüman her şeyin en güzeline layıktır' felsefesi 'bir lokma bir hırka'yı tahtından etmiş görünüyor. Refah, eğitim ve toplumsal alanda özgürleşme (siyasi temsil), ekonomik ve teknolojik küreselleşmeyle baş gösteren yeni dünyevi haller (ve beklentiler), teknolojiden eğitime, kadın – erkek ilişkilerinden giyim kuşama, hatta ibadete kadar hayatın her alanına sirayet ediyor."

        Bu dosyaya konuşan "Tanrının Evrimi" kitabının Amerikalı yazarı Robert Wright'a göre tüm dünyada yeni şartlara göre Tanrı algısı evrim geçiriyor; bir başka tartışılan kitap "Modernleşen Müslümanlar"ın yazarı Doç. Hakan Yavuz ise şöyle diyor: "Refah seviyesi artan tarikat ve cemaat mensupları belki dinden kopmuyorlar ama kapitalist tüketim modeli ve modernite çerçevesinde yeni bir Tanrı ve din tanımı geliştiriyorlar. Bu dünya sınav, öte dünya vaatti. Artık bu dünyayı da vaat eden, ulemanın değil modernitenin şekillendirdiği bir Tanrı algısı sözkonusu."

        Bu konuda en çarpıcı yorum ise Yıldız Üniversitesi'nden, Prof. Fulya Atacan'dan: "Bir lokma bir hırka, parasızlıktan sığınılan bir felsefeydi. 1970'lerin 1980'lerin dinini boşuna aramayın, bitti."

        "DÜNYEVİ AŞKI TATMAYAN..."

        Lafı şuraya getireceğim: Endişelenmeyin!

        Yani ne bugünü bir pazarlama faaliyetine dönüştürenler müşterilerimiz azalıyor mu diye kaygılansın, ne de 'Hıristiyan adetinin bizde işi ne, din elden mi gidiyor' diyenler bir şüphe duysun; bugün iki kutlama yapacak olanlar giderek çoğalıyor...

        Aslında, bu sihirli formülü tasavvuf çok uzun yıllar önce bulmuştu: Dünyevi aşkı tatmayan uhrevi aşkı tadamaz...

        Ya da Tekin'in cümlesinden yola çıkarsak: Unutmamak için herşeyi unutun...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ