Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yabancı uyruklu bakıcıların kaderi

        Turist vizesiyle ülkeye bir defalık girdiklerinde 90 gün kalabilecek, bu sürenin bitiminde 3 ay giriş yapamayacaklar. Yürekleri ağızlarında kendilerine ne olacağını anlamaya çalışıyor ve kaygılı işverenine soruyorlar: 'Abla, neymiş'

        Günde yüzlerce uçağın indiği İstanbul'un havalimanlarına varanların azımsanmayacak bir kısmı buraya çok farklı umutlarla geliyor. Mega kentin cazibesi, geride bıraktıkları vatanlarının ve ailelerinin özlemlerinden çok daha güçlü. Bugün'ün haberine göre:Çoğu Türkî cumhuriyetlerden gelen bakıcı ve hizmetçi kadınlar için, 1 Şubat'ta yürürlüğe giren "Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun" ile yeni bir dönem başlayacak. Turist vizesiyle ülkeye bir defalık girdiklerinde 90 gün kalabilecek, bu sürenin bitiminde 3 ay giriş yapamayacaklar. Özetle, çalışma izni almadıkları sürece Türkiye'de iş yapmaları imkânsız olacak.

        PRİM ASGARİ ÜCRETTEN

        İlk başvuruda 1 yıl olarak verilecek çalışma iznini alanların işverenleri ise önceden asgari ücretin 1,5 katına endeksli olan prim yerine asgari ücret kadar prim ödeyecek. Daha sonraki izinler, çalışanın durumuna göre 6 yıla kadar uzayabilecek. İşte bu kanunun kadrajındaki bakıcı kadınlar bugünlerde hop oturup hop kalkıyorlar. Ayşe'nin kulağı, açık olan televizyondaki haber bülteninde. Duyduklarını anlasa da anlamlandıramıyor bazı zamanlar. "Patron"una soruyor "abla, neymiş" diye. Fatma'nın da ondan farkı yok. Önce bizden korkuyor ama niyetimizi anlayınca, "Ben bilmiyorum ne yapmak gerek, burada daha uzun süre çalışmak istiyorum" diyor. İşin ilginci, ev sahibeleri de aynı şeyi soruyorlar: "Ne yapmalıyız şimdi?" Bir tanesi kanunu okuduğunu ama 'anlamak için sözlük gerekiğini' söylüyor ve son sorusuyla nokta atış yapıyor: "Hepsine çalışma izni verecekler mi?"

        'Giyinip kuşanıp görücüye çıkıyoruz'

        47 yaşındaki Fatma İstanbul'daki yabancı uyruklu bakıcılardan biri. Ardında, 9 sene önce kavuştuğu vatanı Kırım'ı ve 20 yaşındaki üniversite mezunu oğlu ile erkek kardeşlerini bırakmış 3 ay önce. Özbekistan'da dünyaya gelen Fatma orada okuyup inşaat mühendisi olmuş. 11 yıl aşçılık, kasiyerlik yapmış, su saati okuyarak para kazanmış. Bu sırada İstanbul efsaneleri dolaşmaya başlamış ortalıkta. İki yakası bir araya gelmeyen şehir, Türkmenler'in, Özbekler'in, Moldovalılar'ın, Gagavuzlar'ın ve Azeriler'in olduğu gibi Kırım Tatarları'nın da iki yakalarını bir araya getirebilme umutları olmuş. Gelir gelmez kapısını çaldığı, kendisi gibi ev hizmeti yapmak isteyenlerin iş beklediği kurumda pek çok kadın olduğunu belirterek "Bir yatakta iki kişi yattığımız zamanlar oldu" diyor. Kendilerine bakmaya gelenler olduğunda yaşanılan heyecanı "Giyinip kuşanıp görücüye çıkıyoruz" sözleriyle ifade ediyor Fatma. 'Beni al' diyerek huzurlarına çıkılan müstakbel patronlara burun kıvırdıkları da oluyormuş bazen. Düzgün Türkçe konuşup iyi yemek yapanın da şansı artıyor.

        Koca şiddetine geri döndü

        Türkmenler, ülkemize çalışmak için gelen yabancı uyruklu kadınlar içinde çoğunluk arz edenlerden. Hatta sayıları o kadar fazla ki, Türkmenistan'da yaşlıların dışında kadın kalmadığı söyleniyor. 32 yaşındaki Gül onlardan biriydi. Ancak yakınlarda ağlaya ağlaya memleketine geri döndü. En büyüğü 15 yaşında olan 3 çocuk annesi Gül, kaçtığı koca şiddetini ve baskıyı tekrar yaşayacak. Gül, en güzel günlerini İstanbul'da geçirmiş, gördükleri karşısında büyülenmiş. Ancak bu rüya çoğu yabancı uyruklu kadın için ya bir noktadan sonra kâbusa dönüşüyor ya da pat diye uyanıveriyorlar uykularından kendi ülkelerinde. Sonra yine kaçıyorlar, hatta bazen o kadar zorluyorlar ki İran sınırından bile Türkiye'ye sızmaya çalıştıkları söyleniyor. Bu da bir taraftan onların kendi ülkelerinde ne kadar çaresiz olduklarını gösterirken, diğer yandan buradaki yaşamın ne kadar cazip göründüğünü kanıtlıyor.

        'İŞKUR'da Türk bakıcı yok'

        "Yabancı uyruklu bakıcı kadınlar neden bu kadar rağbet görüyor" sorusuna annelerden biri "İş Kurumu'nda Türk bakıcı yok ki" diye cevap veriyor. Bir diğeri ise geçmiş tecrübelerinden dem vuruyor: "Türk işçiler çok şımarıklar, yoruldum uğraşmaktan". Türk bakıcıların "şımarıklık"ları arasında esnek çalışma saatlerine sahip olmamak ve "Ben sana mecbur muyum" diyerek işe burun kıvırmak yer alıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ