Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Siyaset Bilinen ilk darbe girişimi olan 1859’daki “Kuleli Vak’ası”nın ayrıntıları hâlâ karanlıkta...

        Türkiye'de bilinen ilk darbe girişimi 1859 Eylül'ünde yaşandı ve Kılıç Ali Paşa Camii'nde üslenen bir grubun zamanın hükümdarı Sultan Abdülmecid'i öldürmesi son anda önlendi. Darbe hazırlığı yapanlar yargılanıp çeşitli cezalara çarptırıldılar ama tarihlere "Kuleli Vak'ası" diye geçen bu girişimin ayrıntıları ortaya tam olarak hâlâ çıkartılamadı...

        Balyoz dâvâsı önceki gün karara bağlandı...

        Ama görünen o ki, verilen mahkûmiyet kararları ortada hakikaten bir darbe hazırlığının bulunup bulunmadığı ve yargılamanın âdil yapılıp yapılmadığı daha çok uzun müddet tartışılacak...

        Türkiye, son iki asır boyunca ardarda darbelere ve darbe girişimlerine sahne oldu... Ayrıntıları yazıldı, darbelerin ardından yapılan yargılamaların ve verilen mahkûmiyet kararlarının hakanniyet ile bağdaşıp bağdaşmadığı seneler boyunca tartışıldı ama tarihlere "Kuleli Vak'ası" diye geçen ilk darbe girişiminin neyin nesi olduğu meselesi hep karanlıkta kaldı...

        Bu ilk başarısız darbe girişimini 1859 Eylül'ünde yaşadık...

        Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecid vardı. 1839'daki Tanzimat Fermanı'nın ardından 1856'da bir de "Islahat Fermanı" yayınlamış, Müslümanlarla gayrımüslimler hukuken eşit hale gelmiş, işkence yasaklanmış, eğitimde reform başlamıştı. Devletin çürümüş tarafları elden geçiyor, yenilenmesine çalışılıyordu...

        Çağa ayak uydurmaya uğraşıldığı o günlerde, İstanbul'da birdenbire, üzerlerinde "gâvur padişah" yazılı kâğıtlar dolaşmaya başladı. Evlerin duvarları birkaç gün içinde üzerinde "Padişah gâvur oldu, din elden gidiyor, medreseleri kapatacaklar" yazılı kâğıtlarla doldu...

        Hükümet, darbe girişimini 13 Eylül 1859 günü, geceyarısına yakın saatlerde haber aldı. Tophane-i Âmire kâtiplerinden Arif Bey, Serasker Rıza Paşa'ya giderek "Padişaha suikast yapmak için gizli bir cemiyetin kurulduğunu, Sultan Abdülmecid'in Tophane'ye gidişi sırasında birkaç kişinin yaylım ateşi açarak hükümdarı öldüreceğini, cemiyetin birkaç saatten buyana Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii'nde toplantı halinde bulunduğunu ve kendisinin de bu cemiyetin mensubu olmasına rağmen her şeyi itiraf etmeye karar verdiğini" söyledi.

        Kılıç Ali Paşa Camii'ne hemen baskın yapıldı ve toplantı halinde yakalanan 41 kişi Bayezid'de bugün İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılan "Seraskerlik" binasına götürülüp sorguya alındılar, oradan da Çengelköy'deki Kuleli kışlasına kapatıldılar.

        Zanlılar sandallarla Kuleli'ye götürüldükleri sırada örgütün liderlerinden olan Caferdem Paşa denize atlayarak intihar etti. Diğer darbecileri Sadrazam Âlî Paşa'nın başkanlığındaki bir komisyon sorguladı ve neticede cemiyeti Şeyh Ahmed adında bir zatın kurduğu, Caferdem ve Hüseyin Daim adındaki paşaların da örgütün liderlerinden olduğu belirlendi...

        Kuleli'deki yargılama 25 gün boyunca devam etti ve darbenin tahmin edilenden de kanlı bir şekilde yapılmasının planlandığı anlaşıldı. Örgüt mensupları sadece padişahı öldürmekle kalmayacak, devletin bütün ileri gelenlerinin canlarını alacaklardı!

        İhtilâl cemiyetinin üyeleri bir kâğıda "Süleymaniyeli Şeyh Ahmed ile anlaşmayı kabul ediyorum, bundan böyle ben de yeminli bir fedaiyim" diye yazıp mühürlerini basmış ve bu şekilde darbeci olmuşlardı. Tahkikat, Şeyh İsmail Efendi adındaki bir diğer şeyhin 6 bin, Şeyh Feyzullah Efendi'nin de 1000 kadar müridi ile darbeye katılacaklarını, Hüseyin Daim Paşa'nın üzerlerinde nüfuz sahibi olduğu Çerkesler'i işin içine katacağını ve İstanbul'da yaklaşık 10 bin kişilik silâhlı bir gücün her an harekete hazır olduğunu ortaya çıkardı.

        Mahkeme, sanıkları dört gruba ayırdı. İlk grupta ihtilâl cemiyetini kuran Şeyh Ahmed, masrafları karşılayan Hüseyin Daim Paşa, askerleri kışkırtma görevini üstlenen Caferdem Paşa, organizasyon ile görevlendirilen ama sonradan cemiyeti ihbar eden Arif Bey ile toplantıların yapıldığı Tophane'deki evin sahibi Binbaşı Rasim Bey vardı. İkinci derecedeki sanıklar 13, üçüncü ve dördüncü derecedekiler de 23 kişi idi.

        Yargılama sonunda birinci derecedeki sanıklar idam, ikinci derecedekiler ömür boyu kürek, üçüncü ve dördüncü derecedekiler de çeşitli hapis ve sürgün cezalarına mahkûm edildiler. Sultan Abdülmecid, hükümetin idamların mutlaka yapılması yolundaki taleplerine karşı çıktı ve ölüm cezalarını müebbed hapise çevirdi, mahkûmların tamamını İstanbul'dan sürdü ve imparatorluğun uzak diyarlarına gönderdi.

        O günlerde İstanbul'da görev yapan Wanda adındaki bir Fransız subayı, hatıralarında kararın açıklanmasından sonra bazı paşaların padişahın ayaklarına kapandıklarını, daha sonraları darbeye kalkışacak olanların ibret almaları için mahkûmların hemen idamını istediklerini yazacaktı. Sultan Abdülmecid, Wanda'ya göre "Bu heriflerin böyle işlere kalkışmalarına sizlerin beceriksizlikleri sebep oldu... Sizin gibi adamlara itimad ettim, hepinizi vezir yaptım ama herşeyi ihmal etmenize de göz yumdum! Dolayısı ile mahkûmların hiçbiri idam edilmeyecek!" demişti...

        Bu konudaki ilk ve tek çalışma Türk Tarih Kurumu'nun uzun seneler genel sekreterliğinde bulunan Uluğ İğdemir tarafından 1937'de yapıldı ve "Kuleli Vak'ası Hakkında Bir Araştırma" adıyla yayınlandı. Arşivlerde aradan geçen 75 sene boyunca ortaya çıkan yeni belgeler hâlâ incelenmeyi bekliyor.

        Darbenin intikamını bizzat alan yüzbaşıyı, dut ağacına astılar

        Tarihimizdeki ilk "modern" darbe, 1876'nın 30 Mayıs'ında yapıldı ve Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın liderliğindeki bir cunta, zamanın hükümdarı Sultan Abdülâziz'i devirdi...

        Abdülâziz'in yerine tahta "Sultan Beşinci Murad" olarak Şehzade Murad Efendi çıkartıldı, devrik padişah önce Topkapı Sarayı'na, oradan da Çırağan'a nakledildi ve 4 Haziran günü resmî açıklamaya göre intihar ama hemen herkesin bildiği gibi bir cinayet neticesinde hayata veda etti.

        Sultan Abdülâziz'in hanımlarından olan Neş'erek Kadınefendi darbe sırasında askerler tarafından yapılan hakaretlere dayanamadığı için padişahın hemen ardından vefat etmişti. Kadınefendi'nin o sırada 26 yaşında olan Yüzbaşı Hasan Bey adında bir kardeşi vardı ve tarihe "Çerkes Hasan" diye geçen Hasan Bey kızkardeşi ile eniştesi hükümdarın ölümüne sebep olan darbenin mimarı Hüseyin Avni Paşa'yı öldürüp intikam almaya yemin etmişti.

        Hükümet, 1876'nın 15 Haziran akşamı darbenin hazırlayıcılarından olan Midhat Paşa'nın Bayezid'deki konağında toplanmıştı...

        Hüseyin Avni Paşa'yı öldürmek için Paşa'nın Kuzguncuk'taki yalısına giden Çerkes Hasan seraskerin Bayezid'de olduğunu öğrenince karşı sahile geçti ve Midhat Paşa'nın konağına elini kolunu sallayarak girdi. Toplantının yapıldığı ikinci kata kadar çıktı, kapıyı bir tekmeyle açıp kabine toplantısını bastı ve Hüseyin Avni Paşa'yı üç kurşunla yere serdi. Arkadan yanaşıp kollarını tutmak isteyen diğer darbecilerden Bahriye Nazırı Kayserili Ahmed Paşa'yı çizmesinden çıkarttığı bıçakla delik deşik etti, bir diğer tabancayla da Hariciye Nazırı Raşit Paşa'yı vurdu.

        Çerkes Hasan, elindeki silâhını almaya çalışan uşaklarla yaverlerden üçünü daha yere serdikten sonra yakalanabildi. Hemen hapsedildi, ertesi gün askeri mahkemeye çıkartıldı, idama mahkûm oldu ve Bayezid meydanındaki dut ağacına asıldı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ