Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Siyaset Davadan korksak kalemi elimize almayız

        GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Necdet Özel, birkaç hafta önce yazdığım bir yazıdan ötürü beni dava etmiş.

        Bizim yazma hakkımız ne kadar kutsalsa, onların da yazdıklarımızdan memnun olmayıp yargı yoluna başvurma hakları da o kadar kutsal.

        Bu yazılarımdan ötürü açılan ne ilk dava, ne de son olacak.

        Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, işadamları, üst düzey asker veya sivil bürokratlar, kimler beni dava etmedi ki!

        Davadan korksak, kalemi elimize almayız.

        Çok şükür “yazılarıma hiç dava açılmadı” diye övünen gazetecilerden değilim.

        Övünsem övünsem büyük bölümünden beraat etmekle, yani “doğru söylemiş olmakla” övünebilirim.

        Ve tabii, “Fatih Bey, davayı kaybederseniz ödeyeceğiniz tazminata karınca kararınca biz de katkıda bulunmak isteriz” diye adıyla sanıyla, adresiyle mail atan binlerce okurla.

        Cumhuriyetin 100. yılı için manifesto

        BUGÜN AK Parti’nin 4. Büyük Kongresi yapılıyor.

        Stadyumlarda yapılan il kongrelerinden sonra Ankara Arena’da yapılacak kongre, il kongreleri kadar “gösterişli” olmayacak ama kongrenin asıl önemi, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı konuşmada.

        AK Parti yönetimi önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye’deki herhangi bir siyasi hareketin veya partinin başarılı olacağına ve AK Parti’nin iktidarına son verebileceğine inanmıyor.

        Bu durum elbette yeni bir gelişme değil.

        Başbakan Erdoğan’ın uzun süredir tekrarladığı “2023 hedefi” zaten bu durumun göstergesiydi.

        Başbakan Erdoğan, “Başbakan ve Genel Başkan” olarak katılacağı bu son büyük kongrede kendisinin ve partisinin 2023 vizyonunu anlatacak ve önümüzdeki 10 yıllık süreçte Türkiye’de neler yapmayı planladığını, Cumhuriyet’in 100. yılına girerken nasıl bir Türkiye hayal ettiğini halka aktaracak.

        Ben buna “AK Parti’nin 100. yıl manifestosu” demeyi uygun buluyorum.

        Başbakan Erdoğan’ın yapacağı konuşmanın içeriği “sır” gibi saklanıyor.

        Yakın kurmaylarıyla konuşma metni üzerinde çalışan Başbakan’ın 100. yıl manifestosunda en büyük ağırlığı “demokrasiye” vermesi kimseyi şaşırtmamalı.

        Başbakan Erdoğan’la geçmişte yaptığımız sohbetlerde, Türkiye’nin 12 Eylül sonrası apolitik bir toplum haline getirilmesinden yakındığını ve geniş tabanlı siyasetin önünün açılması gerektiğini söylediğine sık sık şahit oldum.

        Konuşmasında siyasi katılımı, partilerüstü bir anlayışla yaygınlaştırma yolunda atılacak adımları anlatması büyük sürpriz sayılmamalı.

        Başbakan’ın katılımcı siyaset anlayışının sonucu olarak gördüğü en temel sonuçlardan biri, “millet için devlet” anlayışı.

        Yani milletin devlete hizmet ettiği değil, devletin millete hizmet ettiği bir anlayış. Bunun da 100. yıl manifestosunda yer alması kuvvetle muhtemel. Çünkü Erdoğan’ın demokrasi anlayışının temel taşlarından biri de bu.

        Başbakan’ın demokrasinin genişletilmesi kapsamında ele alması muhtemel konulardan biri de “terör sorunu”nun demokrasi yoluyla halli. Bugüne kadar atılan adımlara bakarak bundan sonrasını kestirmek de mümkün. Başbakan’ın demokrasi başlığı altında giderek bir terör sorununa dönüşen Kürt sorununun halli konusunda önemli açılımlar yapması ve terör örgütünün tüm kozlarını elinden almaya yönelik bir hamle yapması için 100. yıl manifestosu çok önemli bir fırsat. Başbakan Erdoğan’ın “başkanlık sistemi” hayalini ilk olarak anlattığı ve bunu ilk olarak kaleme alan gazeteci olarak, Başbakan’ın bu konuşmasında başkanlık sisteminin gerekliliğinden ve yararlarından bahsetmemesini olası görmüyorum.

        Her ne kadar şimdilik rafa kalkmış gibi görünse de Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyet’in 100. yılında başkanlık sistemiyle yönetilen bir Türkiye hayal ettiğini hepimiz biliyoruz.

        Erdoğan’ın “sorumsuz” bir Cumhurbaşkanlığı makamı yerine “sorumlu ve siyasi ağırlığı olan” bir başkanlığın daha yararlı ve daha gerekli olduğunu son kez genel başkan olarak çıkacağı kürsüde halka anlatma fırsatını değerlendireceğini, bunu bir vizyon olarak halkın önüne koyacağını zannediyorum.

        Başbakan Erdoğan’ın bu denli önem verdiği manifesto niteliğindeki bugünkü konuşmasında günlük siyasete ilişmeyeceğinden ve rakip siyasi partilere yönelik bir tavır içine girmeyeceğindense eminim.

        Üst perdeden, siyasetçi değil, devlet adamı ve ülkesinin geleceğini planlayan bir lider gibi konuşacağından, 10. yılında bir bilanço sunup “halkına hesap vereceğinden” ve bir sonrası 10 yılın yol haritasını ortaya koyacağından kuşkum yok.

        Ben kendi adıma Başbakan’ın seçimlerden sonra yaptığı “balkon konuşmaları” benzeri “bütünleştirici” bir konuşma dinleyeceğimizden eminim.

        Bu söylediklerim tahminlerden ibaret.

        Başbakan’ın yapacağı konuşmayla ilgili tek bildiğimiz, “hayli uzun” olduğu ve bir kitapçık halinde basılarak önümüzdeki günlerde halka dağıtılacağı.

        Umarım bu manifesto, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi yolunda sonraki nesillerin sözünü edeceği bir “mihenk taşı” olur.

        Çeklere nazarım değdi

        ÇEK Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’a gidip “Burası çok sıkıcı. Ülkemin gündemini özledim” diye yazdım ya.

        Nazar değdi.

        Döndüğüm gün Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus saldırıya uğradı.

        Bütün ajansların “Çek Cumhurbaşkanı’na suikast girişimi” diye verdiği haber aslında tam olarak gerçeği yansıtmıyor.

        Çünkü Çek Cumhurbaşkanı’na saldıran şahsın elindeki silah, oyuncak, plastik bir silah.

        Ve mermi falan değil, minik plastik toplar atıyor.

        Yani en yakındaki oyuncakçıdan 10 liraya alabileceğiniz türden bir silahla yapılan bir suikast girişimi.

        Ama yine de Çek Cumhuriyeti gibi “sıkıcı” bir ülkeye bir heyecan getirdiği kesin.

        Ama bu kadar sıkıcı olması, Çeklere duyduğum saygıyı bir nebze bile eksiltmiyor.

        Komünist rejimden kurtulur kurtulmaz bir şairi, Vaclav Havel’i cumhurbaşkanı seçen bir ülkeye saygı duyulmaz mı?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İnsanı sevmeden vatanı sevmenin mümkün olmadığını anladığımız zaman.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ