Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam ‘Yasa, sosyalleşen hayvanı kampta ölüme gönderiyor’

        KUTLU ESENDEMİR/HT GAZETE

        Orman ve Su İşleri I Bakanlığı'nın Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik tasarısını Meclis'e sunmasıyla, "hayvan hakları" savunucusu on binler dünden itibaren sokaklara dökülmeye başladı. Protestocular, yeni tasarıyla, adım adım bir hayvan kırımının yaklaştığını ifade ediyor.

        Sosyal medya üzerinden örgütlenen, kampanyalar açan, milletvekillerini dilekçe yağmuruna tutan hayvanseverler, bir süre öncesine dek mutluydu. Hatta Meclis'te bir ilk yaşanmış, Bakan Veysel Eroğlu ile 4 partinin temsilcileri, hayvanseverlerle nitelikli bir yasa için uzlaşmıştı. Ama ne olduysa son birkaç hafta önce oldu. Hükümetin hazırladığı tasarı kamuoyuna yansıyınca ortalık ayağa kalktı. Avukat Ahmet Kemal Şenpolat, konuya ilişkin Ankara'nın kapısını aşındıran kurumlardan, Hayvan Hakları Federasyonu'nun (HAYTAP) başkanı. Şenpolat'la tasarının detaylarını ve elbette Türkiye'de hayvan hakları sorununu konuştuk.

        ■ Şubat ayında Meclis'teki basın toplantısında hayvanseverlerin yüzleri gü l üyordu. Ne oldu da süreç tersine döndü?

        Uzun bir süreç ve mücadeleden sonra o noktaya gelmiştik. Mevcut yasanın çıktığı 2004 yılından itibaren biz bu yasanın uygulanamayacağını, birçok eksiklerinin olduğunu anlattık. Çeşitli kampanyalar yaptık. Bu süreçte hayvan hakları konusunda pek çok ihlal dile getirildi. Zaman içinde büyüdük ve 21 dernek olduk.

        ■ HAYTAP, bu yasal düzenleme ihtiyacından mı doğdu?

        Evet, söz ettiğiniz Meclis'teki o mutlu güne gelebilmek için çok uğraş verdik. Bu durum da bizlere, o zamana kadar "hayvan konusu"yla çıkılamayan, ciddiye alınmayan devlet ve Başbakanlık katında önemli bir kredibilite sağlamıştı. Görüşlerimiz doğrultusunda 4 parti tarafından bir yasal düzenleme yapma, yeni bir yasal düzenleme sözü verilmişti. Ancak görülen o ki; aldatıldık.

        ■ Neden?

        Sahipleri tarafından bilinçsiz yetiştirilmiş hayvanlarla ilgili abartı ve çarptırılarak yansıyan olaylar, belediyelerin görevlerini yerine getirmeyen memurlarının, kısırlaştırma yapmak, petshop'ları

        Kutlu denetlemek, kuduz aşılarını yapmak yerine, masa başında tetris oynamaları, baştan savma şekilde görevlerini yapmaları, bakanlığa sorun olarak yansıdı. Bu tablo, Or-bsaııicMlılgozelejmlı man ve Su İşleri Bakanlığı 021231368 71 ile Tarım Bakanlığı'nın hayvanı bir "zul" olarak gören yaklaşımıyla birleşti. Tüm mücadele ve verilen emekler, gündeme gelen yasa tasarısıyla aldatılmışlığa dönüştü.

        'SOSYALLEŞMİŞ HAYVAN ALIP GÖTÜRÜLECEK'

        ■ En çok karşı çıkılan madde şu: "Sahipli ve sahipsiz hayvanları belediye sınırları içinde veya dışında başıboş bırakmak yasaktır." Bu madde sizce ne anlama geliyor?

        Şu anda zaten kontrolsüz hayvanınızın yapmış olduğu bir fiilden dolayı ceza yasaları gereği sahipleri hakkında dava açılabiliyor. Bu hayvan sadece kedi, köpek değil. Tarladaki boğa, keçi, eşek de kontrolsüz olduğunda sahibi ceza görüyor. Fakat bu tasarıyla getirilen teklif, sokaklarımızda beraber yaşadığımız, sosyalleşmiş hayvanları da içeriyor. Kırmızı ışıkta duran, yeşil ışıkta geçen, nereden su içeceğini, yemek yiyeceğini bilen köpeğin, dükkân kapısının önünde, balıkçının önünde duran, yemeğini bekleyen, ağaca tırmanıp uyuklayan kedinin de alınıp götürülmesi anlamına geliyor.

        ■ Peki bu hayvanlar nereye götürülecek?

        Bakanlığın oluşturduğu binlerce dönümlük alanlara gelişigüzel konulacaklar. 2004'ten beri "barınak" adı altında ölüm hücrelerini oluşturan kurumlar, bu barınaklarda 200- 300 hayvana bile bakamazken, on binlerce hayvana hangi bütçeyle, hangi elemanla bakılacak? Hele böylesine bir arazi rantı da varken... Kısaca bu hayvanları, işini zaten sevmeyen işgüzar işçi bakmayacak ve öldürecektir. Halbuki bu maddenin başına, "Güçten düşmüş ve agresif hayvanlar doğal hayat parklarına alınır, bakımları yapılır" notu eklense sorun kalkacak.

        ■ 1910'da, İstanbul'da 80 bin sokak köpeği toplanıp Sivriada'ya götürülmüş ve burada ölüme terk edilmişti. Bu adanın adı da halk arasında "Hayırsız Ada"ya çıkmıştı. Tam 100 yıl sonra neredeyse yeniden bir "Hayırsız Ada" vakası

        'İstanbul'da 150 bin sokak hayvanı var'

        ■ Bu yöntemler sokaklarda kedi ve köpek dolaşmasını önleyebilecek mi?

        Hayır. Sadece İstanbu I 'da benim tahminim 150 bin sokak hayvanı var. KısırI aştırma yapmadığınız, petshop' I arın ve üretim çift I iklerinin önünü kesmediğiniz, yurda kaçak hayvan girişini en -gel lemediğiniz sürece nüfusu kontrol altına almak mümkün değil.

        ■ Yasa bu haliyle geçerse ne yapacaksınız?

        Aslında verilen tasarıya eklenecek ya da çıkarılacak üç-beş cümleyle to-parl anacak ve uygul anabil ecek bir yasa haline dönüşebilir. Son umut Cumhur-başkanı'nın yasayı veto etmesidir.

        ■ Veto etmezse? Uygulamaya başlasınlar, bütün mahallelerde iddia ediyorum ki; çok büyük kavgalar, kovalamacalar, çıkacaktır. Olay çok ciddi aşamaya gelip kapıya kadar, bahçedeki hayvanına kadar dayanırsa, görevlilere saldıracak birçok kişi olacaktır. Bugün bu uyarımı hafife alanları bu yönde çıkan haberleri okurken görmek zorunda kalmam inşallah. Sokaklarındaki hayvana tecavüz eden adaml a beraber yaşamayı umursama-yacakl ar ve belki bir sahil kenarındaysalar sigara izmaritl erini kuma göme -cekl erdir. Bu örneği özell ikl e veriyorum. Çünkü gerekçede hayvan I arın sokakI arı pisl ettiğinden dol ayı topl anması gerektiğinden bahsetmişl er. Kumsalda sigarasını kuma gömen adam ve şehir mer -kezinde duvar dibine işeyen ve ördeğe tecavüz eden adam bu umursamaz tutum sayesinde yaşadı yine.

        'Hayvanlar toplandıktan sonra İstanbul'da yangın yaşandı'

        ■ Yasayı hazırlayanların tavrı nasıl açıklanabilir?

        Kesinlikle bakanlık görevlileri hayvanları sevmiyor. Bize verdikleri resmi yanıtlarda, Hayı yazışmalarda bu ruh halini o kadar ola net görüyorsunuz ki. Hani bir Milli Eğitim Bakanı, "Bu öğrenciler ülke masa ben maarifi ne güzel idare ederdim" demiş ya. Burada da hayvanlar olmadığı zaman üzerlerindeki yükün kalkacağını, boşa çıkacağını düşünen bakanlığın daimi elemanı müsteşarlar, genel müdürl er var. Bir bakanlık düşünün ki "Sokak hayvanları sorunu" diyor, "Sokak hayvanlarının sorunu" diyemiyor.

        Daha görevinin tanımlarını bilmiyorlar.  BDP’li Hasip Kaplan sizinle yaptığı görüşmede, istediğiniz yasa tasarısını olumlarken, “Sözünden döneni kediler patilesin” demişti. Siyasetçileri kediler değil ama hayvanseverler patileyecek galiba. Az bile kalır. Şuna inanıyorum: Zavallı hayvanların, hatta mağdur insanların kaderiyle oynayıp onlara zulmedenlerden bir şekilde bunun acısı bu dünyada çıkıyor. Hayırsız Ada olayından sonra bu ülke bir sürü felaket yaşadı. Dilerim Balkan Harbi gibi bir savaş, büyük İstanbul yangını ya da depremi çıkmaz. “Söylemedi ” demeyin. Bunların hepsi büyük hayvan toplatmalarının ardından oldu.

        'Akdeniz ülkelerinde de sokak hayvanı var'

        ■ AB'de durum nasıl? Orada sokak hayvanı yok mu?

        AB'nin Akdeniz ülkelerinde sokak hayvanı var, ikl im ve kültürl eri gereğiyse kuzey ülkelerinde sokakta yok. On larda özel l ikle kedi ve köpekl er eve girmiş süs hayvanı durumunda. Bizde ve Güney Avrupa ülkelerinde hatta Latin Amerika kültüründe ise sokakl arda insanl arl a beraber yaşıyorlar.

        ■ Bu yasa hangi özelliğiyle AB'ye uyumlu?

        Bu yasa bakanlığın keyfinin arzu ettiği şekliyle AB'ye uyumlu. Tasarıyı bu şekilde emsalleştirmeye çalışıyorlar. Oysa sokak hayvanlarıyla yaşamak bizim kültürümüzün, geleneklerimizin bir parçası. Avrupa ve Amerika'da olan birçok kültürel kavram yani petshop tabanlı süs hayvanlarının satılması ve sokaklarda hayvan kalmaması baskın kültürü oturtulmaya çalışılıyor. Bizim sokak hayvanlarını savunmamız bizimle aynı iklim kuşağında olan, aynı müzikleri dinleyen, aynı yemekleri yiyen, aynı şekilde dans eden ülkelere özgü bir kavram.

        'Hayvan tecavüzcüsü sokakta gezebiliyor'

        ■ "Hayvan sevmeyen insan da sevmez" klişesi ne kadar doğru?

        Genel olarak doğru. Bu bahsettiğiniz insanlar o kadar çok hayvanlara zulme tanık olmuşl ar ki. Düşünsenize hayvana tecavüz eden bir insanı mahall ede barındıran bir sistemde, adam elini kol unu sall ayarak mahkemeye çıkmadan geziyor. Ama hayvanın sonuysa sanki kuyruk salladı diye ölüm kampı, hayvan bakımevleri oluyor.

        ■ Hayvan sevgisi gelir düzeyi arttıkça mı artıyor?

        Buna kesinlikle katılmıyorum. Çoğu parasız insanın, sokaklarda kâğıt toplayan insanların yanında baktığı hayvanları var. Bir hayvanı, süs havyanı olarak sevmek değil, doğal ortamı içinde onun haklarına

        saygı duyan insanın gelir düzeyi değil ahlaki ve vicdanı daha öne çıkıyor.

        ■ Son dönemde hayvanlara yönelik cinsel şiddet de artmış görünüyor.

        Bu toplumumuzda hep vardı. Sadece ön plana çıkmıyor ve istisnai sayılıyordu. Cinselliğini yaşayamamış, kız elini tutmamış, gelenekler, mahalle baskısı ve dini nedenlerden dolayı bu dürtüsünü bastırmış kişi, gücü yettiğince konuşamayan hayvan üzerinde ihtiyacını deniyor. Yakalanırsa mahkemeye de çıkmıyor yani sabıka kaydına da "Hayvanın ırzına geçmiştir" de yazmıyor. Dolayısıyla aynı kişi 2 saat sonra size bir lokantada servis yapıyor ya da çocuklarınız o servis şoförüyle okula gidiyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ