Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Sağlık ‘Hasta bakmamızın önünde engeller var’

        GAZETE HABERTÜRK / Ceyda ERENOĞLU

        cerenoglu@htgazete.com.tr

        Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın Habertürk Gazetesi'ne verdiği özel röportajda, muayenehanesi olan üniversite hocalarıyla ilgili olarak, "Üniversite hocalarımızın hasta bakıp ameliyat yapmalarının önünde hiçbir engel yoktur, bu konuda elimizde YÖK ve SGK ile yapılan yazışmalar bulunmaktadır" şeklindeki sözleri, üniversitelerde görev yapan hekimlerin tepkisini çekti.

        Habertürk Gazetesi'ni arayarak bu konudaki sıkıntılarını dile getiren ve teori ile pratiğin birbirini tutmadığını söyleyen hekimler, Bakanın sistemle ilgili gerçekleri görmezden geldiğini ileri sürerek yaşanılan zorluklara çözüm bulunmasını istediler. Sistem Sağlık Bakanı'nın söylediği gibi "Tıkır tıkır mı" işliyor yoksa uygulamada yaşanan sorunlar hasta ve hekimleri mağdur mu ediyor? Bu kez söz sırası üniversite hocalarında...

        ÖĞRETİM ÜYESİ YASADIŞI UYGULAMA YAPMIŞ KONUMUNA DÜŞÜRÜLÜYOR

        Prof. Dr. M. Taner Gören

        (İstanbul Tabip Odası Başkanı ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi)

        İ.Ü Hastaneleri Yönetim Kurulu, uygulamayı ayrıntılandıran bir karar almış ve her bir hasta için uzun bir prosedür tanımlamıştır. Prosedür kısa bile olsa bu karara göre hasta muayenesi olanaksızdır. Çünkü, anabilim dallarının çoğunda o eğitimi verebilecek, tam gün çalışan bir öğretim üyesi bulunmaktadır.

        Tam gün çalışan öğretim üyesi bulunmasa bile her hasta için uzun bir prosedür gerektiğinden uygulanması mümkün olmamaktadır. Bu nedenle üniversite hastanelerinde, mesai dışında mesleklerini serbest olarak sürdüren öğretim üyeleri, tam gün çalışan öğretim üyesi arkadaşlarının üzerinden ve tüm sorumluluk o arkadaşın üzerinde olmak üzere eğitim amaçlı hasta muayene etme ve ameliyat yapma yoluna gitmektedirler.

        Ancak bu uygulama, yasaya ve YÖK genelgesine aykırı bir durum yaratmakta ve öğretim üyesi yasadışı uygulama yapmış konumuna düşmektedir. Yılların emeği ve masrafı ile yetişmiş ve ülkeye çok sayıda nitelikli insan yetiştirme potansiyeline sahip öğretim üyelerinin bu duruma düşürülmesi bir devlet için yüz karasıdır. Sorun öğretim üyesinin muayenehanede çalışıp çalışmaması değildir. Sorun öğretim üyesinin, geçim sıkıntısı çekmeyeceği bir ücret karşılığında ve uygun çalışma koşulları sağlanarak, tam gün üniversitede çalıştırılamaması sorunudur.

        BU SÖYLEM GERÇEĞİ YANSITMIYOR

        Prof. Dr. Civan Işlak

        (İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Nöroradyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi)

        Üniversite de görev yapan öğretim üyeleri tedavi etmeyi planladıkları hastalara yapılacak olan işlemi (ameliyat ve/veya girişim) anlatmak ve aydınlatılmış onam almak zorundadırlar. Bu onamın olmadığı durumlarda, yapılan tıbbi yanlışların sonucunda oluşacak ölüm ve sakatlıklardan kasıtla yapılmış eylem olarak sorumludurlar.

        26 Ağustosta yayınlanan KHK, net olarak işlemin ( Her işlem SUT kayıtlı olmak kaydı ile bir fiyata sahip olduğu için gelir getirici faaliyettir.) sorumluluğunu üniversite dışında da çalışan hekimin alamayacağını hükme bağlamıştır. Bu nedenle siyasi otorite tarafınan söylemlenen, "Hocaların her işlemi yapabilecekleri" iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Bu tür işlemlerin bir başka hekim üzerinden yapılmasının istenmesi ise hem etik dışıdır hem de KHK nin çıkarılması nedeni olduğu söylenen meşhur "Bıçak parası" konusunu engellemeyip tam tersine yasallaştırmaktadır. Bu sorun beyninde damar problemi olan birkaç günlük bebekten tutun da ilerlemiş yumurtalık kanseri için operasyon bekleyenlere kadar çok geniş yelpazedeki hastalar için inanılmaz sıkıntılar doğurmaktadır.

        HASTANIN SORUMLULUĞUNU KİM ALACAK?

        Prof. Dr. Server Serdaroğlu (İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı)

        Bu konunun pratikte uygulanır olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Bu durumda görev yapan bizler hastayı ancak bir uzman veya doçent ile birlikte görebiliyoruz. Diyelim ki tedaviyi biz önerdik ve hastada komplikasyon gelişti. Hastanın şikayetçi olduğu bu durumda sorumluluğu kim alacak? O uzman veya doçent mi yoksa biz mi? Biz alacaksak yasada böyle bir şey yok. Üstelik sigortamız da bunu karşılamaz. Sağlık Bakanlığı yeni bir yönetmelik çıkarmalı ve "Hoca performans farkı olmadan hastaya eğitim amaçlı baksın ve performans kliniğin bütçesine girsin, böylece hoca hastasından sorumlu olsun ve mesleki sigortası da bunu karşılasın" demeli.

        UYGULAMA İPTALE RAĞMEN DÜZELTİLMEDİ

        Prof. Dr. Özden Şener (Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı)

        Hocaların hasta bakmalarının önündeki tek engel yasa maddesi iptaline karşın uygulamanın düzeltilmemiş olmasıdır. Biliyorsunuz, 650 sayılı KHK'deki, "Serbest meslek faaliyeti yürüten öğretim üyeleri, üniversitede yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetinde bulunabilir ve döner sermayeye gelir getirecek nitelikte faaliyetlere katılamaz" şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Buna rağmen, ikinci işte çalışan öğretim üyeleri üniversite hastanelerinde halen hasta bakamıyor, reçete, rapor yazamıyor.

        Zira bu durumdakilerin hizmete katılabilmeleri için üniversite yönetimlerinin hastane bilgi sistemine, SGK'nın ise ilgililerin adlarını kendi sistemine kaydetmeleri gerekiyor. Bunun yapılmaması; bu öğretim üyelerinin döner sermaye ve ek ödemelerden yararlandırılmaması hukuka aykırıdır ve üniversite yönetimleri bu durumu hızla düzeltmekle sorumludur. Aksi halde hiç kimse başka bir hekimi, kendi girdiği ameliyatın sorumlusu olarak gösteremez. Bu etik de değildir yasal da... Sayın Bakan'ın önerisi hukuk karşısında geçersizdir. Hakimler davaları yetkililerin gazetelere verdikleri demeçlere göre değil yasal mevzuata göre yürütürler.

        Dışarıda çalışan öğretim üyelerinin adlarının kurumda ve SGK bilgi sisteminde kayıtlı olmaması nedeniyle, tıp fakültelerinde ciddi bir asistan eğitimi sorunu vardır. Bugün önde gelen tıp fakültelerinde işitme kaybı için beyne implant yerleştirilemiyor, karaciğer nakli yapılamıyor. Ses hastalıklarına ya da çocuk KBB'sine özelleşmiş o bölümdeki tek hocanın bilgisinden deneyiminden yararlanılamıyor. Anevrizma cerrahisinden tutun spinal cerrahiye kadar, bu hocalar ABD'ye, Avrupa'ya gidip kurslar veriyor, ameliyata girip yabancı doktorları eğitiyor ama kendi fakültelerinde ameliyat yapamıyor.

        GENELGE NE DİYOR?

        650 Sayılı KHK'nın 40. Maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 36. maddesine eklenen fıkrada, "Öğretim üyeleri yüksek öğretim kurumlarında yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve döner sermaye faaliyetleri kapsamında gelir elde edilen hizmetlerde çalışmamak kaydıyla mesai dışında yüksek öğretim kurumlarından başka yerlerde mesleki faaliyette bulunabilir ve meslek ve sanatlarını serbest olarak icra edebilir" hükmü yer alıyor. Bu maddeye göre, mesleğini mesai dışında serbest olarak sürdüren öğretim üyelerinin, eğitim amaçlı dahi olsa kendi hastanelerinde hasta muayene etmeleri, ameliyat yapmaları yasaklanmış oluyor.

        Özellikle eğitim amaçlı hasta muayene etme ve ameliyat yapma konusunda YÖK'e ulaşan talepler karşısında YÖK, 15.5.2012 tarih ve 3160/21225 sayılı bir genelge göndermiş, buna göre eğitim amaçlı muayene ve ameliyatlar için şöyle bir karar bildirilmiştir:

        "Üniversitede döner sermaye ile ilişkilendirilmeksizin ve eğitim öğretimle sınırlı olmak üzere, tıp eğitiminin bir parçası sayılan teşhis amaçlı muayene ve tetkikler ile ameliyat ve benzeri girişimsel işlemler için ilgili eğitimi verecek öğretim elemanının o anabilim dalında bulunmadığı hallerde, anabilim dalı başkanının talebi ve dekan oluru ile kadroları üniversitelerinde bulunan mesai dışında serbest meslek icrasını tercih edenler ile o eğitimin verilmesi " yoluna gidilebilir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ