Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik LEVENT Kırca, geçtiğimiz haftalarda bir kez daha saçmaladı, hatırlarsınız. Sahneye çıktı, abuk sabuk ve terbiyesizce laflar etti. Mehmet Ocaktan, Kırca'nm bu "terbiyesizliğini" konu etmiş yazısında. Bildik eleştirilerden değil. Kırca'yı eleştirmekten daha

        FENERBAHÇELİ eski futbolcu ve hâlâ Fenerbahçeli Rıdvan Dilmen, GS TV'ye davet edilince bazı Galatasaraylılar kıyamet kopardı. "Sembol bir Fenerbahçeliyi nasıl GS TV'ye çağırırsınız" diye.

        Bu kıyameti haklı bulmadım.

        Hatta GS TV'nin yaptığını çok olgun bir davranış olarak gördüm.

        "Türk futbolunun önemli bir ismini, iyi bir yorumcusunu rakip camiadan bile olsa davet etmek ancak kendine güvenen camiaların yapabileceği bir işti" bana göre.

        Galatasaray'a yakışır bir tavırdı.

        Arda Turan'ın, Fenerbahçe'nin bir takımını kaldığı otelde ziyaret etmesi gibi.

        Galatasaraylıca bir hareketti.

        Taraftardan gelen tepkiye rağmen, GS TV yönetimi, yani Galatasaray yönetimi geri adım atmadı ve davetin geçerli olduğunu söyledi.

        Aynı anda Fenerbahçeli taraftarlar da Rıdvan Dilmen'e tepki gösterdiler, "Ne işin var Galatasaray'ın televizyonunda" dediler.

        Doğrusunu isterseniz ben, Rıdvan'ın büyük bir sporcu olarak bir grup taraftardan gelen eleştiriye kulak tıkayacağını, bir sporcuya yakışır şekilde GS TV'nin davetine icabet edeceğini düşündüm.

        Çünkü bildiğim kadarıyla Rıdvan Dilmen de GS TV'ye olumlu yanıt vermişti, dönmezdi.

        Ama döndü.

        Rıdvan son anda GS TV yönetimine haber göndererek, "Önemli işlerim nedeniyle katılamayacağım" dedi.

        Üzüldüm.

        Rıdvan adına üzüldüm.

        Çünkü benim için o Fenerbahçeli Rıdvan'dı ama aynı zamanda da Türk futbolunun efsanelerinden biriydi ve üç beş taraftarın etkisinde kalmamalıydı. Çünkü Fenerbahçe'ye hizmeti o taraftarların hizmetinden binlerce kat fazlaydı ve onun Fenerbahçeliliği üç beş taraftar tarafından sorgulanmayacak düzeydeydi.

        Ne yazık ki Rıdvan beni hayal kırıklığına uğrattı.

        Zayıf çıktı.

        Tabii bu Rıdvan'ın Galatasaray'a attığı ilk çalım değil.

        80'li yılların ortasıydı.

        Rıdvan Galatasaray'la el sıkışmış, anlaşmış, Galatasaray formasıyla pozlar vermişti.

        Ancak son anda Fenerbahçe devreye girmiş, Galatasaray'ın verdiğinden epey fazla bir para vererek Rıdvan'ın aklını çelmiş ve Rıdvan da son anda Fenerbahçe'ye gitmişti.

        O günlerde Galatasaraylı taraftarlar Rıdvan'a ateş püskürürken ben gazetedeki köşemde Rıdvan'dan yana tavır almış, "Bu çocuklar profesyonel futbolcu. Elbette ki geleceğini düşünüp daha fazla parayı veren takıma gidecek. Takımına bilet parası kadar destek vermeyip beleş bilet peşinde koşanların Rıdvan'ı eleştirmeye hakkı yok" demiştim.

        Galiba benim o günkü yazılarım çok da doğru değilmiş.

        Rıdvan'ın huyu buymuş. Sözünde durmamak.

        Can çıkarmış, huy çıkmazmış.

        Zırva zırvadır Ocaktan

        LEVENT Kırca, geçtiğimiz haftalarda bir kez daha saçmaladı, hatırlarsınız.

        Sahneye çıktı, abuk sabuk ve terbiyesizce laflar etti.

        Mehmet Ocaktan, Kırca'nm bu "terbiyesizliğini" konu etmiş yazısında.

        Bildik eleştirilerden değil.

        Kırca'yı eleştirmekten daha çok "Atatürkçülük" eleştirisi yapıyor Ocaktan.

        "Medya Kırca'ya bir şey demez, hatta korur. Çünkü Levent Kırca, Atatürkçü" demeye çalışmış.

        Ocaktan'm sözleri, en az Levent Kırca'nınki kadar "zırva".

        Aslında zırva üzerine yazı yazmak çok da hoşuma giden bir şey değil ama Mehmet Ocaktan gibilerine arada bir hayatın gerçeklerini hatırlatmakta yarar gördüğüm için yazma ihtiyacı hissediyorum.

        Ocaktan'ın "Atatürkçü"den kastı nedir bilmiyorum ama kendimi ciddi bir Atatürk âşığı sayarım.

        Bu gazetede benim gibi hisseden pek çok yazar, pek çok çalışan var.

        Ocaktan kendi yazdıklarından başkasını okur mu bilmiyorum ama hem bu gazetede, hem de diğer gazetelerde aralarında benim de bulunduğum pek çok kişi, Levent Kırca'yı kıyasıya eleştirdi.

        Eleştirdim, çünkü benim için öznenin önemi yok.

        Öznenin kimliğinin, ait olduğu iddia ettiği düşüncenin hiçbir önemi yok.

        Önemli olan o öznenin ne yaptığı, ne dediği.

        Saçmalayan, terbiyesizleşen, yanlış yapan her kimse ve o her kimse hangi düşünceden, Türkiye'nin bölündüğü hangi kamptansa benim için fark etmiyor.

        Eleştiriyorum.

        Levent Kırca'yı eleştirdim.

        Yıllardır eleştirdiğim gibi.

        Mehmet Ocaktan bilsin ki, benim gibi yazarları, kendileriyle karıştırmasınlar.

        Kendi taraflarında olduğunu düşündükleri kişiyi eleştirmemek Ocaktan gibilere mahsustur.

        Aynen bir dönem Hüseyin Üzmez'i bile eleştirmekten imtina etmeleri, neredeyse temize çıkarmak için çalışmaları gibi.

        O yüzden Ocaktan'a tavsiyem, en azından internet üzerinde bir araştırma yapsın.

        Levent Kırca'yı kimlerin eleştirdiğini bir görsün.

        Sonra bir de kendisinin eleştiri yapacağı zaman özneye nasıl dikkat ettiğini, özneye göre nasıl tavır aldığını, hatta aldıklarını görsün.

        Sonra bu yazısından dolayı utansın.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yanlışa, kim yaparsa yapsın yanlış diyecek kadar onurumuz olduğu zaman.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ