Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Sanat "Demokratik adımları CHP atamıyor, AKP atıyor"

        KÜBRA PAR

        kubrapar@haberturk.com

        90'lı yıllarda tanıdım Nurseli İdiz'i. Refah Partisi'nin yükselişe geçtiği, Kürt sorununun tırmandığı, ulusalcıların her iki kesime karşı cephe aldığı yani ülkenin üç bir taraftan çekiştirildiği günlerdi...

        İlk özel televizyonlardan birinde Saklambaç adlı çöp çatanlık programının şuh ve sarışın sunucusu olarak karşımızdaydı Nurseli İdiz. Sonra 'Prizma' adında 'hafif' bir haber programı yaptı, ekranda 'irticaya karşı savaş açtı'. Fadime Şahin ve Ali Kalkancı'nın yıldız olduğu günlerdi.

        Aradan iki on yıl geçti, iktidar odakları değişti, malum 'hesaplaşma' sürecine girdik. Bu kez bambaşka bir şekilde çıktı karşımıza; Ergenekon davasından gözaltına alındı, adı Sisi'yle birlikte 28 Şubat komplolarına karıştı.

        Son olarak geçtiğimiz yaz perişan haldeki görüntüleri yansıtıldı kameralara. Alkol problemi olduğu iddia edildi. Bi-polar bozukluğu olduğunu öğrendik.

        Aslında çok zeki bir kadın. Boğaziçi İşletme'yi yüksek bir puanla kazanıp, gitmemiş. Hem tiyatro hem arkeoloji ve sanat tarihi okumuş... Şu sıralar dizi setiyle tiyatro sahnesi arasında koşturuyor. Randevumuzu unutur, geç kalır sandım, ama tam saatinde geldi.

        Darbeleri, 90'lı yılları, siyaset gündemini konuşurken fark ettim ki; iki uç arasında gidip geliyor. Bir yandan “başbakanımız önemli demokratik adımlar atıyor” diyor, öte yandan bugün hâlâ irtica tehlikesi olduğunu düşünüyor. Hem “Kürtlere mezalim uygulandı” diyor, hem de "Kürtler haksızlığa uğradıkları için değil ticari menfaatler için dağa çıktılar” diyor.

        Bu bir kafa karışıklığı mı yoksa ulusalcıların yeni “endişeli” ruh hali mi karar veremedim. Bir de siz dinleyin...

        Fotoğraflar: Şeyma Gözdamga

        Bu günlerde 28 Şubat soruşturmaları kapsamında yeni gözaltılar başladı. Siz o günleri nasıl hatırlıyorsunuz?

        Hiçbir şey hatırlamıyorum. Çok meşguldüm, çok yoğundum herhalde. Ama sert bir tutum olduğunu biliyorum.

        Sertlikten kastınız ne?

        Kendi düşüncesinde olmayan halkın bir kesimini dışlamak gibi, ültimatom vermek gibi bir durum vardı sanki. Toplum kalın çizgilerle birbirinden ayrılmıştı.

        28 Şubat müdahalesi yanlış mıydı?

        Onu bilemem.

        Ülkede bir irtica tehlikesi var mıydı?

        Her zaman var.

        O günlerde her zamankinden daha mı fazlaydı?

        Her zaman çok fazla var.

        "TAYYİP BEY ÇOK LİBERAL BİR İSLAMİ ÇİZGİ SÜRDÜRÜYOR"

        Bugün hala var mı?

        Var. Avrupa'da Hristiyan demokrat bir parti iktidara geldiği zaman sizin sosyal hayatınız bundan etkilenmeyebiliyor ama burada öyle değil. Allah'tan şimdilik Tayyip Bey çok liberal bir İslami çizgi sürdürüyor. Ama nereye gideriz bilemiyorum. Burada kalırsak güzel.

        "28 şubat yapılmasaydı Türkiye yobazların elinde kalacaktı" diyenler var... Siz ne düşünüyorsunuz?

        Türkiye, İran, Irak gibi kültürel temeli kaygan ülkelerde her zaman bir rüzgarın peşine takılıp gidebilirsiniz. O yüzden bu tip toplumlarda irtica tehlikesi her zaman var.

        28 Şubat kötü bir şey miydi?

        Bilemiyorum. O günlere dönüp bakmak lazım. Şu bir gerçek ki; darbeler korkunç bir şey. Ben 1960 doğumluyum, yani bir darbe çocuğuyum. Kaçınılmaz olduğunu zaman zaman hepimiz hissettik ama acıları çok korkunç oluyor.

        “ARTIK DARBE TEHLİKESİ YOK, ÇÜNKÜ ORDUYU HİZAYA SOKTULAR”

        12 Eylül kaçınılmaz mıydı?

        12 Eylül döneminde ortam çok karışıktı. İki ucu b..'lu değnek derler ya öyle bir durumdu. Sonradan korkunç işkenceler, baskılar, devletin geri gidişi, bütün bunlar da gerçekti. Yapılması gerekliydi ama sonradan ipin ucu kaçtı.

        Ama günümüzde, gerçek manada çok büyük bir tehlike olmadığı sürece darbelerle bir yere varılamaz. Zaten artık darbe tehlikesi yok, çünkü orduyu hizaya soktular.

        İyi mi oldu kötü mü?

        Biraz kötü oldu, çünkü ordu bağımsız olmalı. Tüm yanlışlarına rağmen Türk ordusu dünyadaki faşist ordulardan çok daha demokratik bir ordudur. Özellikle Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri...

        Ordunun siyasete müdahale etmemesi lazım ama öte yandan ordunun kişiliksizleştirilmemesi lazım. Demokrasi dünyanın en zor rejimlerinden biridir çünkü hassas dengeleri korumak zordur.

        SİSİ FADİME ŞAHİN İÇİN 'ÖYLE BİRİNİ KURGULADIK' DİYORDU”

        28 Şubat soruşturmalarında Sisi'nin (Serhan Soylu) sıkça adı geçiyor. Sizin arkadaşlığınız ne zaman başladı?

        Sisi'yle 1998'de birkaç kere tanışmıştık ama biz asıl 2007'de beraber iş yaptık.

        90'larda görüşüyordunuz yani...

        Samimiyetimiz yoktu.

        Sisi kendisinin “28 Şubat'ın gizli kahramanı olduğunu” söyledi bir dönem. Öyle miydi gerçekten?

        Bilmiyorum. Politikayla yakından ilgilendiğini biliyorum, ama gizli kahraman olduğunu zannetmiyorum.

        Fadime Şahin'i tanır mıydınız?

        Biz onun Prizma'da haberini yapmıştık. Fadime Şahin resmen magazin yıldızı olmuştu. Birçok kız çocuğu onun gibi olmak istiyordu. Ahlaksızlığa davetiye çıkarıyordu.

        Fadime Şahin'in geçmişte tarikat üyesi olmadığı aslında telekız olduğu yönünde iddialar atıldı ortaya... Fadime Şahin bir kukla mıydı yoksa gerçek bir kahraman mıydı?

        O gün gerçek gibi duruyordu ama bugün bakınca düzmece gibi görünüyor.

        Sisi'yle bu konuda konuştuğunuz oldu mu?

        Evet, o "bulduk, yaptık, öyle birini kurguladık" diyordu.

        Şarkıcı Fulden Uras, Seyhan Soylu ve sizin elinizde ünlülere ait şantaj kasetleri olduğunu iddia etmiş...

        Delirmiş olmalı! Elimizde öyle kasetler olsa herhalde çok zengin olurduk, çalışmak zorunda kalmazdık!

        Sizin ikinci bir Fadime Şahin olayı planladığınıza dair bir iddia da vardı...

        Bunlar çok komik iddialar!

        Hayatınızda hiç Fatih'e gittiniz mi?

        Tabi, İstanbul'daki irtica'nın yüzünü göstermek ve haber yapmak için Çarşamba'ya gittim.

        Kılık değiştirdiğiniz oldu mu?

        Hayır, beni hemen tanırlar zaten!

        Peki sizin adınız neden karıştırıldı?

        Herhalde Seyhan'la birlikte iş yaptığımız ve arkadaş olduğumuz için. Beraber “Sektörel Haber Merkezi” diye bir program yapıyorduk.

        Sevilen, para kazanan bir oyuncu kendini böyle şeylerin içine neden karıştırsın? Siyasi amaçla mı? Siyaset yapmak istesem politikacı olurdum. Karayalçın döneminde CHP için Bakırköy'den ve Mehmet Ağar'ın Partisi için Küçükçekmece'den belediye başkanı olmamı önermişlerdi, kabul etmedim.

        "BAŞBAKAN'IN ERGİN SAYGUN'U ZİYARETİ İNSANİ VE SAMİMİYDİ"

        Başbakan son günlerde tutuklu askerlerle ilgili üst üste açıklamalar yapıyor ve “bu anlayış artık değişmeli; emekli paşalar ve subaylar tutuksuz yargılanmalı” diyor. Kendisine hak veriyor musunuz?

        Tabi ki ama Başbakan bu açıklamayı biraz geç yaptı. Çoğu kendi gelip teslim olmuş subaylar bunlar. Aslında hepsi için konuşuyorum... Gazeteciler, Balyoz Davası, Ergenekon Davası... Ergenekon davasından ben de gözaltına alındım. Her şey çorbaya dönmüş durumda.

        Askerler arasında AKP iktidarına karşı bir darbe yapılması konuşulmuş olabilir ama ortada bir veri yok. Başbakan'ın böyle bir şeye öncülük etmesi iyi bir şey. Belki gerçekten vesile olur da tutuksuz yargılanır bu insanlar.

        Tutuklu olanlar arasında arkadaşlarınız ya da sevdikleriniz var mı?

        Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay var.

        Başbakan'ın Emekli Orgeneral Ergin Saygun'u ziyaret etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Çok insani buluyorum. Altında bir şey arayanlar var ama ben bu konuda samimi olduğunu düşünüyorum.

        Peki ya KCK tutuklamaları?

        Her şey o kadar karışmış vaziyette ki; neye nasıl bakacağımızı bilemiyoruz. Hangi davada olursa olsun, suçu kesinleşmemiş insanların tutuklu kalması insani değil.

        Ergenekon Davası'ndan siz neden gözaltına alınmıştınız?

        Cumhuriyet Kadınları'yla ilgili bir proje yapmıştık. Trakya'da bazı CHP'li belediye başkanlarıyla yaptığım telefon görüşmeleri dinlemeye takılmış. Örgütten olduğum iddiasıyla beş gün beni de aldılar içeri! (Gülüyor)

        Komik karşılıyorsunuz galiba...

        Evet, şaka gibiydi zaten!

        "KÜRTLERE DEVLET POLİTİKASI OLARAK MEZALİM UYGULANDI"

        Türkiye'de bir Kürt sorunu var mı?

        Var, tabi. Çok eskiden beri bir devlet politikası olarak o bölgelere soykırım denmese de bir mezalim uygulandı. Kürtler için özgürlük söz konusu değildi, ayrımcılık vardı. Belirli olayların patlak vermesi bu baskının sonucudur. Şimdi Tayyip Bey'in bu barış sürecine girmesi, bugüne kadar konuşulmayan birtakım şeyleri konuşması çok doğru bir şey. Bu sorun karşılıklı inatlaşmayla çözülemez. İki taraftan da bir sürü insan ölüyor, bu çok acıklı bir durum.

        Dünya üzerindeki hiçbir terör örgütünü onaylamam mümkün değil ama kanın durdurulması için birtakım diplomatik görüşmelerin yapılması gerekiyor. Bu konuda da önemli bir süreç başlatıldı, bunu görmezden gelemeyiz. Hükümetin icraatlarına birçok konuda karşı olsanız da iyi yaptığı şeyleri görmek zorundasınız. Körü körüne bir muhalefet olamaz.

        "BU SADECE HAKSIZLIĞA UĞRAMIŞ BİR HALKIN DAĞA ÇIKIŞI GİBİ MASUM BİR MESELE DEĞİL"

        Terörü desteklemediğinizi söylediniz ama bazı sanatçılar "Kürtler haksızlığa uğradıkları için dağa çıktılar" dediler... Siz de empati kurabiliyor musunuz?

        PKK terörünü tam olarak neyin başlattığını bilmiyoruz. Uğur Mumcu PKK'nın çıkış noktasını açıklayacakken öldürüldü. Bu Kürtlerin işi midir yoksa bir gizli devlet işi midir bunu bilen yok. Bu sadece haksızlığa uğramış bir halkın dağa çıkışı gibi masum bir mesele değil, daha komplike bir mesele...

        Başlangıcını bir kenara bırakırsak, bugün dağa çıkanlara nasıl bakıyorsunuz?

        Orada başka menfaatler de söz konusu. Güneydoğu'da korkunç bir uyuşturucu ticareti var. PKK gençleri dağa götürüyorsa mutlaka birtakım vaatlerde bulunuyor. Bu para mı, belirli bir ticari menfaat mi onu tam bilemeyeceğim ama bu Kürt şovenizmiyle desteklenince, çocukları karma bir duygu içerisinde dağa çıkarıyorlar. Ben 7 yıl haber programı yaptım. Prizma'yı yaparken birçok kez Güneydoğu'ya gittim. Orada devlet politikalarını benimsemeyen ama PKK terörünü de desteklemeyen arada sıkışıp kalmış pek çok Kürt aydını var.

        "BEN DE DAĞA ÇIKIP KONUŞURUM"

        Ayşen Gruda, Müjdat Gezen, Kadir İnanır gibi bazı sanatçılar barış sürecine destek verdiler ve gerekirse dağa çıkıp konuşuruz dediler...

        Tabi, çok doğru söylemişler. Ben de çıkarım! Ben biraz deliyimdir zaten, Calamity Jane gibi olduğum için, program zamanında da mayınlı yollarda çok gezdim. Magazin kimliğim sarışın bomba olsa bile gerçekte böyle şeylere çok yatkınımdır.

        "KENDİ DİLİNDE EĞİTİM VE SAVUNMA HAKKINI ÇOK DOĞRU BULUYORUM"

        Peki Kürt halkının taleplerini makul karşılıyor musunuz?

        Bir sınır ayrımı söz konusu olamaz tabi. Biz çok uluslu bir toplumuz. Farklı kimlikler, farklı aidiyetler bizim rengimiz, Osmanlı'dan beri gelen zenginliğimiz. Farklı kökenlerden gelen insanlara ayrı toprak vermek mümkün değil. O zaman Lazlara da Çerkezlere de verelim! Bunun sonu yok.

        Ama demokratik talepleri yerinde buluyorum. Örneğin kendi dilinde eğitim ve savunma hakkını çok doğru buluyorum. Herkes ait olduğu dili konuşabilmeli, o dilde sanat üretebilmeli...Anne babası evde Türkçe konuşmayan 6-7 yaşındaki çocukların ne suçu var? Anadilde eğitim şart, ek dil olarak da Türkçe'yi öğretirsiniz.

        Sınır ayrımı olmaksızın yerinden yönetim konusuna nasıl bakıyorsunuz?

        Onun çok büyük bir karışıklık yaratacağını düşünüyorum.

        Ülkenin bölüneceğine dair bir endişe taşıyorsunuz o zaman...

        Tabi taşıyorum. Kurtuluş Savaşı destanını okuduğunuz zaman görüyorsunuz ki; bu toprakların bütünlüğünü sağlamak için büyük emek harcanmış. Bu konuda Mustafa Kemalci damarım ağır basıyor!

        Atatürk yaşasaydı bu konuda nasıl bir politika benimserdi?

        O da bu kanın durmasını ister ve birtakım demokratik haklar verip aynı bayrak altında yaşamaya davet ederdi.

        Prizma Programını yaptığınız dönemde Güneydoğu'da görev yapan bir öğretmenin çocuklara milliyetçi duygular aşılamasının görüntülerini ekrana getirmişsiniz. Öğretmen PKK tarafından öldürülmüş. Olayı bir de siz anlatır mısınız?

        Çocuklara zorla bozkurt işareti yaptıran ve Kürtçe konuşmalarını yasaklayan bir öğretmen vardı. 6-7 yaşındaki çocuklar Kürtçe konuşamıyordu ki... Biz de o öğretmenin propaganda yaptığını gösterdik. Gizli kamerayla çekilmiş bir görüntüydü, öğretmenin kimliğini de açıkça deşifre etmemiştik. Biz onu deklare ettiğimiz için öldürülmedi, zaten mimlenmiş bir adamdı. Kaldı ki ortada bir haber vardı, onu görmezden gelemezdik.

        "CHP'YE ÇOK KIZIYORUM"

        CHP'nin durumunu nasıl görüyorsunuz?

        Çok kötü görüyorum. CHP'nin bir söylemi yok. Orta direği ve düşük gelirli kesimi temsil edemiyor.

        Kendi içinde bütünlüğü de yok. Politik söylemleri 1970'lerde kalmış, halkı tatmin etmeyen, eskide kalmış cümleler kullanıyorlar. Birtakım demokratik adımları CHP atamıyor, AKP atıyor.

        Neden yapamıyor?

        CHP iş yapmaktan çok laf üretmeye yarayan atıl bir parti oldu.

        Parti içinde ulusalcı ve demokrat iki damar oluştu, siz hangi kanada daha yakın hissediyorsunuz?

        Demokrat kanada daha yakın gibiyim. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Halk Parti'li bir ailenin çocuğu olarak, hep CHP'ye oy veriyorum ama çok da kızıyorum. Biraz çağı yakalamaları gerekiyor.

        Kılıçdaroğlu'nun parti başkanı olması iyi mi oldu yoksa kötü mü?

        Fazla bir şey fark etmedi!

        Birgül Ayman Güler'in sözleri çok tartışıldı...

        Söyledikleri saçmalıktı! Aklı başında bir hanımefendinin yanından bile geçmemesi gereken laflar etti. Sonra çevir kazı yanmasın yaptılar ama olmadı...

        AK Parti'ye oy vermeyi düşünür müsünüz?

        Bu yaştan sonra veremem artık. (Gülüyor) Birkaç seçimdir oy kullanmıyorum zaten.

        "BÜLENT ERSOY'A AŞIKTIM"

        Bir zamanlar Bülent Ersoy'a aşık olduğunuzu söylemişsiniz...

        Evet, cinsiyet değiştirmeden önce çok yakışıklı bir delikanlıydı. O zamanlar cinsel tercihler açıkça ifade edilmiyordu, biz de pek farkında değildik. 13-14 yaşlarındayken platonik bir aşk duyuyordum Bülent Ersoy'a karşı.

        Sonra hayal kırıklığına uğradınız mı?

        Biraz... (gülüyor). Büyümüş ve bazı gerçekleri öğrenmiştim, daha rahat bakabildim meseleye.

        "BİR SİYASETÇİYLE BİRLİKTE OLDUĞUM DOĞRU DEĞİL"

        Bir siyasetçiyle de adınız anıldı...

        Bu çok komik bir durum! Ömrümde sevgili Serap'ın (Serap Aksoy) eşi Aydın Güven Gürkan dışında hiçbir siyasetçiyi tanımıyorum. İnternette böyle bir şey dolaştı. Ama gerçekle ilgisi yok. Zaten birlikte olunacak hangi siyasetçi var ki!

        Haksızlık etmiyor musunuz?

        Birlikte olunabilecek siyasetçi var tabi ama çoğu evli barklı, benim onlarla işim olmaz. Ayrıca o camiadan kimseyi tanımıyorum.

        NURSELİ İDİZ'DEN YENİ AÇIKLAMA

        Röportajın yayınlanmasının ardından Habertürk'ü arayan Nurseli İdiz, aşağıdaki notun röportaja eklenmesini istedi:

        1990'lı yıllarda ben Seyhan Soylu'yla bir kez karşılaştım. Biz onunla 2007'de çalışmaya başladık. Fadime Şahin'i tanıyıp tanımadığı konusunu ben de onun röportajlarından ve açıklamalarından okudum. Gerçek olup olmadığını bilmiyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ