Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Murat Bardakçı yazdı...

        Tarihimiz zaferlerle, şan ve şerefle doludur ama geçmişimizin pek bilmediğimiz bir parçası olan “balo tarihimiz” pek öyle değildir, komediyi andıran skandallarla doludur. İşte, Türkiye’de 1829’da verilen ilk balonun öyküsü ve baloda yaşanan tuhaflıklar: Rusya ile 1828’de girdiğimiz savaş İngiltere’nin de yardımıyla fazla büyümeden sona ermiş ve 14 Eylül 1829’da, Edirne Antlaşması imzalanmıştı.

        Barışı tantanalı bir şekilde kutlamak isteyen İngiliz hükümeti, İstanbul’daki elçisi Sir Robert Gordon’a İstanbul’da gösterişli bir balo vermesi ve Türkler’i de davet etmesi talimatını gönderdi. Bu balo Osmanlı tarihinde bir ilk olacak ve en üst düzey devlet adamları da katılacaklardı.

        BALO GEMİDE YAPILDI

        Sir Gordon, o senenin sonbaharında vereceği baloya mekân olarak elçilik binası yerine yine elçiliğe ait olan ve Haliç’te demirli bekleyen Blonde firkateynini seçti. Balonun gemide verilmesinin sebebi, Osmanlı Devleti’nde o yıllarda devam etmekte olan yenilik hareketlerine karşı muhaliflerin dedikodularına meydan vermemek ve halkın böyle bir daveti görmesine engel olmaktı. Ama baloda tam bir rezalet yaşandı ve olup bitenler hem Osmanlı, hem de İngiliz kayıtlarında geniş şekilde yeraldı...

        İşte, İngiliz savaş gemisinde o gece yaşanan hadiselerden bazıları: Osmanlı devlet adamları için güverteye koltuklar, İngiliz hanımlar için de sedirler hazırlanmıştı ama paşalarımız koltuk yerine sediri tercih ettiler, ayakkabılarını çıkartıp sedirlere kuruldular. İngilizler hanımlarıyla beraber valse başlayınca da hep birden vals seyrine koyuldular. Bir paşa, İngiliz elçiliğinin tercümanına “Elli yedi sene yaşadım, böylesine ilk defa şahid oluyorum. Bu balo dedikleri şeyi gördüm ya, artık vallahi gözüm açık gitmem. Maaşallah!” diye seslendi.

        ÇATAL-BIÇAKLA TANIŞTIK

        Paşalardan bazıları, danseden hanımların çengi yahut rakkase olduklarını zannedip İngiliz elçisine “Bunlar benim konağımda da oynarlar mı?” diye sordular. Elçi, paşaları hanımların hepsinin evli ve dansın da Avrupa’da sosyal bir âdet olduğu konusunda ikna etmek için dakikalarca uğraştı ve “Pek inanmadık ama hadi, öyle olsun! Bu kadar güzel rakkaseleri kendinize saklıyorsunuz demek ki!” cevabını aldı.

        Osmanlı Devleti’nin o senelerde padişahtan sonra gelen en güçlü adamı olan Serasker Hüsrev Paşa, balodan çok fazla zevk aldı ve şaka niyetine Türk ve İngiliz erkeklerin kulaklarını çekip yanaklarını okşamaya başladı. Ama hanımların da kulaklarını çekmeye başlayınca, İngiliz büyükelçisi Paşa’yı “Ekselansları, hanımlarımız kulaklarıyla oynanmasından pek hoşlanmazlar” diye uyarmak zorunda kaldı. Hüsrev Paşa daha sonra genç bir İngiliz hanıma Türkçe aşk şiirleri okumaya başladı.

        Üstelik sadece okumakla kalmadı, mısralarda geçen ifadeleri kadına elleriyle izah etmeye çalışınca, kadın Paşa’nın yanından kaçıp İngiliz elçisine sığındı, “Beni bu ihtiyar çapkından kurtarın” dedi ve elçi, Hüsrev Paşa’yı nazikçe uyardı. Bu ilk balo, bize aslında çok önemli bir başka şeyi öğretti: Çatal ve bıçak kullanmayı... O güne kadar sadece kaşık kullanıyor, yemeklerimizi ellerimizle yiyorduk ve 1829’daki bu balo, çatal ve bıçakla tanışmamızı sağladı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ