Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Sanat Orhan Veli'nin şiirlerini önce babası bestelemişti ama hiçbiri çalınmadı

        MURAT BARDAKÇI / HT GAZETE

        Modern edebiyatımızın önemli isimlerinden Orhan Veli'nin babası ve Atatürk'ün Çankaya'daki bando şefi Veli Kanık'ın, oğlunun şiirlerinden yaptığı ve şimdiye kadar hiçbir yerde icra edilmeyen besteleri...

        Modern Türk Edebiyatı'nın önde gelen isimlerinden olan Orhan Veli gençlik senelerinde aruzla çok sayıda klasik güfte yazmış, bu güfteler zamanın önde gelen bestecileri tarafından bestelenmişti. Orhan Veli'nin ilerki yıllarda kaleme aldığı şiirleri de defalarca bestelenmişti ama ilk besteleyen, şairin babası ve Atatürk'ün bando şefi olan Veli Kanık idi. Veli Kanık'ın şarkıları bugüne kadar hiç seslendirilmedi.

        Türkiye bundan beş buçuk asır önce, Kanunî Sultan Süleyman'ın iktidar senelerinde yaşanmış kanlı hadiseleri yeni yeni öğrendiği sırada, edebiyat cephesinde önemli bir hadise oldu:

        1950'de henüz 36 yaşında iken vefat eden Orhan Veli'nin mevcudiyeti senelerden buyana bilinen ve dar bir çevrede elli küsur seneden buyana konuşulan bazı "özel" mektupları, kitap halinde yayınlandı ama hemen herkes Kanunî, Hürrem Sultan ve Şehzade Mustafa rüzgârına kapılmış olduğu için kitap gerektiği kadar ses getirmedi...

        Orhan Veli, mektupları hayatında önemli bir yeri olan, hattâ "Bir de sevgilim vardır pek muteber; / İsmini söyleyemem, / Edebiyat tarihçisi bulsun." mısralarında bahsettiği ama ismini gizlediği bir hanıma, "Nahid Hanım" adındaki edebiyat öğretmeni Nahid Gelenbevî'ye yazmıştı. Mektuplarda şairin en meşhur şiirlerinden bazılarının daha son hâlini almamış, yazıldığı andaki ilk şekilleri de vardı...

        Sözleri Orhan Veli'ye, bestesi şairin babası Veli Kanık'a ait Hüzzam makamındaki bir şarkının girişi: "Bu düzen böyle mi gidecek". Nota, Veli Kanık'ın elyazısıdır.

        "MAPUSANE ÇEŞMESİ"

        Burada, Orhan Veli'nin gönlünü verdiği ve şairin ardından 52 sene yaşayıp 2002'de 93 yaşında vefat eden Nahid Hanım hakkında daha fazla bilgi vermeme lüzum yok, merak eden "Yalnız Seni Arıyorum"u alır, okur ve öğrenir...

        Şiir ve edebiyat meraklıları Orhan Veli'yi ve eserlerini gayet iyi bilirler ama aynı şekilde sanatçı olan ailesinden, meselâ bir zamanların meşhur gazetecilerinden ve "Mapusane Çeşmesi"nin yazarı kardeşi Adnan Veli ile Cumhuriyet Türkiyesi'nde bandonun öncülerinden kabul edilen babası Adnan Veli'den pek haberdar değillerdir.

        ÇANKAYA'NIN BANDO ŞEFİ

        Orhan Veli'nin babası Mehmed Veli, tam adı ile Mehmed Veli Faik Kanık 1881'de İzmir'de doğdu, sanayi mektebine devam ederken klasik müziğe merak saldı, Zati Arca'dan klarnet öğrendi. Zamanının en iyi klarnetçilerinden oldu, 16 yaşında iken Osmanlı sarayının batı müziği orkestrası "Muzıka-i Humâyun"a girdi, burada binbaşılığa kadar yükseldi ve Avrupa'da verilen birçok konsere klarneti ile katıldı.

        Muzıka-i Humâyun Cumhuriyet'in ilânından sonra lâğvedilince "Riyaset-i Cumhur" yani "Cumhurbaşkanlığı Bandosu"na geçti, bandonun şefi oldu ve daha sonra Ankara Radyosu'nun müdür vekilliğine getirildi, ardından İstanbul Belediye Konservatuvarı'na ilmî heyet üyesi yapıldı, İstanbul Radyosu'nda tonmaysterlik yaptı ve hayata 20 Kasım 1953'te İstanbul'da veda etti.

        VELİ KANIK VE ORHAN VELİ KANIK

        BİR DE KİTAP YAZDI

        Klarnetçiliğinin ve şefliğinin yanısıra bestekâr da olan Veli Kanık mesleği batı müziği icrası olmasına rağmen eserlerini Türk Müziği formlarında vermiş, bazı şarkılar yapmış ve Türk Müziği'nde kullanılan usuller hakkında bir de kitap yazmıştı.

        Dostları, Veli Kanık'ın oğlu Orhan Veli'nin yazdığı şiirleri fazla "modern", daha doğrusu "uçuk" bulduğunu; hattâ "İstanbul'da, Boğaziçi'nde bir garip Orhan Veli'yim / Veli'nin oğluyum" mısraları ile başlayan şiiri başkalarından işitmesinden sonra "Oğlum, madem böyle şeyler yazıyorsun, bâri benim ismimi karıştırma" dediğini anlatırlar...

        Nahid Hanım her zaman eski hâli ile hatırlanmak istemiş ve ileri yaşlarında fotoğrafının çekilmesine izin vermemişti. Orhan Veli'nin bu büyük aşkının arzusuna saygı gösteriyor ve 90 yaşında iken evinde bir dostunun gizlice çektiği fotoğrafların en flu olanını yayınlıyorum!

        Veli Kanık böyle diyordu ama oğlunun şiirlerini ilk besteleyen de o idi!

        Modern şiire geçmeden önce aruzla klasik mısralar yazan Orhan Veli çok sayıda güfte de kaleme almış ve bu güfteler zamanın önde gelen bestecileri tarafından şarkı hâline getirilmişti. Bugün hâlâ icra edilen bu eserlerin eski tarzdaki sözlerinin Orhan Veli'ye ait olduğunu az kişi bilir.

        Orhan Veli'nin kendine mahsus bir tarzda kaleme aldığı sonraki dönem şiirleri ilerki senelerde defalarca bestelendi ve bu besteler arasında en fazla rağbet göreni, Şekip Ayhan Özışık'ın "İstanbul'da, Boğaziçi'nde bir garip Orhan Veli'yim" sözleri ile başlayan Hicaz makamındaki şarkısı oldu. Şairin babası Veli Kanık tarafından bestelenmiş şarkılar ise, bugüne kadar hiçbir yerde seslendirilmedi.

        AİLE BOYU SEFERLER

        Bugün bu sayfada sözleri Orhan Veli'ye, bestesi şairin babası Veli Kanık'a ait bir eserin Veli Kanık'ın elyazısı ile olan notasının bir bölümünü görüyorsunuz: Hüzzam makamındaki "Bu düzen böyle mi gidecek / Pireler develeri yutacak"ın...

        Veli Kanık, notanın başına iliştirdiği birkaç sayfalık açıklamada, oğlu Orhan'ın şiirini o senelerde müdür vekili olduğu Ankara Radyosu'nda yaşanan bazı tatsızlıkların verdiği ilhamla bestelediğini söylüyor. Hattâ, yaşanan tatsız hadiselerde yeralan kişilerin isimlerini ve kendisine karşı neler yaptıklarını anlatıyor, oğlunun "Pireler develeri yutacak" mısraının başına gelenleri yansıttığını yazıyor ve bu sayfalara Hüzzam makamında bestelediği şarkının notasını ilâve ediyor.

        Sözleri Orhan Veli'ye, bestesi şairin babası Veli Kanık'a ait olan bu "aile boyu" eserler, günün birinde belki seslendirilirler...

        Orhan Veli'nin aşkı Nahid Hanım'a daha önce Necip Fazıl gönül vermişti

        ORHAN Veli'nin bir mısraında "muteber sevgilim" diye sözünü ettiği, senelerce aşk mektupları yazdığı ve en meşhur şiirlerinden birçoğunun bu aşkın verdiği ilhamla kaleme aldığı "Nahid Hanım", İstanbul'un "salon sahiplerinden" idi. Yani evini sanatçılara açmış, onlar için sık sık davetler vermiş, bazılarını maddî bakımdan desteklemiş, kitaplarını yayınlamalarına bile yardım etmiş ve bazıları ile daha yakın ilişkiler içine girmişti.

        NECİP FAZIL KISAKÜREK

        Nahid Hanım, yani Nahid Gelenbevî 1909'da doğdu, liselerde senelerce edebiyat hocalığı yaptı, uzun bir ömür sürdü ve hayata 2002'de veda etti...

        GERİ DÖNEN MEKTUP

        Bazı yazarların ve şairlerin Nahid Hanım'a yazdıkları mektupların öyle sanatla, edebiyatla yahut şiirle pek bir alâkası yoktu, hanımefendiye sırılsıklam âşık olmuşlardı ve bu aşka kapılanlar arasında o zamanın sağcısı da vardı, solcusu da... Ama, Orhan Veli dışında hiçbiri aşklarına karşılık bulamamış ve yazdıklarına cevap bile alamamışlardı! Hanımefendi, kendisine iadeli taahhütlü yollanan mektupları bile kabul etmiyor, postacıya "geri gönder" diyordu!

        NAHİD HANIM GENÇLİK YILLARINDA...

        Mektubunu iade ettiği şairlerden biri Sabahattin Ali idi ve şair meşhur "Melankoli"sini bu reddedilişin üzüntüsü ile yazacaktı!

        "MAZERET DİNLEMİYORUM"

        Ve, Nahid Hanım'a gönül vermiş bir diğer şair: Son dönem Türk edebiyatının büyük isimlerinden olan, "Kaldırımlar"ın, "Bekleyen"in, "Beklenen"in, "Sakarya Türküsü"nün ve daha nice şiirin sahibi Necip Fazıl Kısakürek...

        Necip Fazıl, Nahid Hanım'ın hayatına Orhan Veli'den seneler önce, 1930'larda girmişti. Bir mektubunda "Hâlet-i rûhiyeni bildiriyorsun. Buluşmamız için aklına müspet hiçbir şey gelmiyor. Ne yapacağız? Ben burada, sen orada, herbirimiz bir derenin bir kıyısında karşılıklı bekleyecek miyiz? Vaziyetlerimizin bizi ayıran hükümleri birleştirici sâiklerden daha mı kuvvetli çıkacak? İmkânı yok, buna razı olamayız" diyor, bir diğer mektubunda da "Mazeret dinlemiyorum, anlamıyorum" diye yazıyordu.

        İşte, Necip Fazıl'ın İstanbul'da müfettiş olarak çalıştığı İş Bankası'nın antetli kâğıdına yazarak o sırada Ankara'ya yaşayan Nahid Hanım'a gönderdiği bir mektubunun tam metni:

        "Nahid,

        Bana sıhhatini bildirecek değil miydin? Hem de birkaç gün zarfında. Nerede kaldın? Her halde iyisin ve lise ile evin arasındaki mutâd seyrüseferine (alışılmış gidiş-gelişlerine) başlamış bulunuyorsun.

        Ben çok iyiyim. Lüzumundan fazla. İçinden karanlık bir tünel gibi geçtiğim kâbuslu devre inşaallah bitti. Aydınlığa kavuştum. Rûhen ve bedenen... Tek derdim senden uzak olmak. Ümid ederim ki kendini bu çağırışların câzibesine bırakır ve bana kadar gelirsin.

        Bekliyorum, gel artık. Muhakkak, muhakkak... Herşey hazır, İstanbul, sisi, yağışlı havalar, ev, oda, soba ve ben.

        Bana derhal yaz ve ne vakit gelebileceğini bildir! Kuzum Nahid!

        İstanbul'a gelmen için 'gayrımümkünü' bile yapmalısın. Mazeret dinlemiyorum. Anlamıyorum.

        Necip Fazıl"

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ