Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Kader kavramının, yeniden yorumlamaya ihtiyacı var mı?

        Sultan UÇAR / AHT

        Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Özden, Soma'da meydana gelen faciayla birlikte oluşan kazalarının kadere bağlandığını, ancak burada tedbirsizlik ve ihmal olduğunu belirterek, 'kader' konusunun uzmanların bir araya gelerek yeniden yorumlanması gerektiği çağrısı yaptı. Bu çağrı tartışma yarattı. Uzmanlara sorduk.

        'Kader 1200 yıllık yorumlara dayandırılmamalı, yeniden yorumlanmalı'

        Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer ÖZDEN:

        SOMA'da madencilerin ölmesinin ardından 'Acaba bu kazalar kader midir?' diye düşünmeye başladım. Kader konusu bizim kültürümüzde sanki tüm suçların üzerine yıkıldığı bir inanç konusu haline gelmiş. Bu konunun yeniden değerlendirilmesinden yanayım. İlahiyat fakültelerindeki kelam ve tefsir hocaları ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nda uzmanlar bu konuyu yeniden yorumlamalı. Herhangi bir tedbir alınmaksızın ortaya çıkan kazalara kader denilir mi? Olabilecek tüm tedbirler alındıktan sonra bir kaza oluyorsa bu kaderdir. Kader 1200 yıl evvel yapılan yorumlara dayandırılmaktansa yeniden ele alınmalı. Devlet, iş güvenliği konusunda çeşitli tedbirler alıyor ama bu işin bir de inanç boyutu var. Her kaza kadere bağlanmazsa kazalar da azalır. İşletme sahipleri 'Nasılsa bir kadere bağlayamayacağım' diye bütün tedbirleri alır. Ölümlü bir kaza olmadığı zaman 'Allah'a şükür ölen yok' diyecek durumdayız. Bu da kader anlayışımızın yanlış algılanmasına bağlıyorum. bilim adamları ve uzmanlar bir komisyon kurarak kaderi yeniden ele alabilirler.

        'Toplum kaderi Allah'ın düzeni değil de kaprisleri gibi algılıyor'

        Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Türkiye'nin ilk kadın vaizi Prof. Dr. Beyza BİLGİN:

        17 Ağustos Marmara Depremi'nde de yine benzer bir tartışma başlamıştı. Kader konusuyla ilgili ciddi bir çalışma yapılmadığını düşünüyorum. Hocamız doğru söylemiş. Olayların sebepleri ve sonuçları vardır. Biz buna Allah'ın sünneti deriz. Hepsi belli bir sıra dahilinde gitmiştir. Birden bire deprem ya da çökme olmaz. Kader, ölçü, miktar, düzen hatta kanun anlamlarına gelir. Bütün tabiat olayları bu kadere uyar. Trafikte belli kurallar var. Kurallara uyarsanız, kendiniz dahil kimseye zarar vermezsiniz. Önce tedbir, sonra tevekkülden söz edebiliriz. Tedbir, bilgi ve bu bilgiye uygun davranıştır. Tüm tedbirlere rağmen kaza meydana gelmişse de, o zaman bilmediğimiz bir neden vardır. O zaman biz bu sonuca tevekkül eder yani kabulleniriz. Toplum olarak biz kaderi doğru yorumlayamıyoruz. Kaderi sanki Allah'ın düzeni gibi değil de kaprisleri gibi anlıyoruz. Allah kullarına kapris yapmaz, affedicidir. Kuran bize ilmi tavsiye ediyor. Olayları doğru değerlendirirsek, bu olaylar başımıza gelmez.

        'Kaderi yeniden yorumlamaya ihtiyacımız yok'

        İlahiyatçı-yazar Ali Rıza DEMİRCAN:

        İLAHİYATÇILARI bir araya getirip yeniden kaderi yorumlamaya ihtiyacımız yok. Kuran'ı kerime göre ve peygamberimizin buyruklarına göre anlamaya ihtiyacımız var. Kuran-ı Kerim'e ve peygamberimize göre kader, sözlük anlamıyla ölçüdür, plandır, programdır, sebep netice ilişkisidir. Hayatta tesadüf yoktur. Plan ve program egemendir. Kuranı kerime göre olaylar sebep netice ilişkileri içerisinde izah edilebilir. Gerek sosyal, gerekse doğal afetlerde, insan ürünü olan olaylarda, daima sebep ve netice ilişkilerinden hareket etmekle yükümlüyüz. Bütün dünyada depremler, hortumlar, seller oluyor. Ama bunları önceden haber alamadığımız için önlemleri de alamıyoruz. Soma olayında eğer gerçek önlemler alınabilmiş olsaydı, bu insanlar ölür müydü? Yeryüzü hayatında sebep netice ilişkilerine bağlıyız. Önlem alınmayınca netice de hiç istemediğimiz şekilde oluyor.

        'Kaza olduktan sonra kader, olmadan önce kader değildir'

        İlahiyatçı Prof. Dr. Emin IŞIK:

        ALLAH bize kaderden değil görevden hesap, sual soracak. Biz görevden yani emirden sorumluyuz. Biz kaderi bilmiyoruz ki, olup bitince haberdar oluyoruz. Allah'a biz görevlerimizi hakkıyla yapıp-yapmadığımızın hesabını vereceğiz. Soma'da yaşanan kaza, şimdi kaderdir. Kaza olup bittikten sonrasına biz 'kader' diyoruz. 'Yaşı bu kadar, ömrü bu kadarmış' diyoruz. Ama olmadan önce kader değildir. Dünya işlerinde aklını kullanıp tedbirini alacaksın. Cenabı Allah, Kuran'da 'Kendinizi tehlikeye atmayın' diyor. Kader var ama onu Allah biliyor. Bilmediklerimizden sorumlu değiliz. Olup, bittikten sonra öğreniyoruz. Ama burada ihmaller, tedbirsizlikler var. Soma'da yaşanan da İzmit'de damdan düşen çocuk arasında fark yoktur. Hiçbirimiz, yarın ne olacağını bilmiyoruz. Allah, dünyayı idare ediyor. 'Kaderi ben koyuyorum. Yükümlülükleriniz var. Hesap soracağım' diyor. Cenabı Allah, akıl-ilim-bilgi-teknoloji vermiş. Biz bunları yerli yerinde kullanmaktan sorumluyuz.

        'Kader başarısızlıklarını Allah'a fatura etmek isteyenlerin sığınağıdır'

        İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR:

        KADER, Kuran-ı Kerim'de standart bir ölçüdür. Yoksa önceden yazılmış belirlenmiş bir kader yoktur. Bir çeşit kanun gibidir. Bu şekilde davranırsanız sonucu bu olur. Bu şekilde davranırsanız da sonucu bu olur. Hz. Ömer, Şam'da veba salgını olduğunu öğrenince oraya girmemiş. Demişler ki; 'Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?' O da demiş ki; 'Evet Allahın kaderinden Allah'ın kaderine kaçıyorum'... Yani Allah bir ölçü koymuş. Bulaşıcı hastalık olan yere girersen hasta olursun. Girmezsen olmazsın. Hz. Ömer girmeyerek, hasta olmama ölçüsünü tercih ediyor. Hz. Muhammed'e (sav) soruyorlar. 'Hasta oluyoruz, tedavi oluyoruz. Bu Allah'ın kaderinden kaçmak mıdır? diye soruyorlar. Diyor ki, 'Tedavi olmak da bir kaderdir'... Soma'da gerekli tedbirler alınmadıysa, bu insanların hatalı bir şekilde ölümüne sebep olunmuştur. Bunlar kadere bağlanamaz. Kader inancı, Emeviler zamanında ortaya çıkmıştır. Kuran-ı Kerim'de yoktur. Kendi başarısızlıklarını Allah'a fatura etmek isteyenlerin sığınağıdır.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ