Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Musul petrolleri ve Abdülhamid hayâli

        MUSUL'da konsolosumuz ile Türk görevlilerin IŞİD'in elindeki çilesi devam ederken Ankara'da toplantı üstüne toplantı yapılıyor ve bilen bilmeyen kim varsa ekranlara çıkıp Musul hakkında konuşuyor.

        Dün bir-iki kanalda rastladım: Birileri kalkmış, Musul konusunda senelerden buyana tekrarlanan saçmalıklardan birini diline dolamış, Musul'un, özellikle de petrol kuyularının aslında Sultan Abdülhamid'e ait olduğunu söylüyordu! Yok oradaki kuyular hükümdarın şahsî mülkü imiş de, vârisler neredeyse seksen seneden buyana mülklerini alabilmek için çaba gösteriyorlarmış ama Türkiye destek vermediği için bir netice elde edemiyorlarmış da, Musul konusunda kesin bir karar aşamasına gelindiği bugünlerde artık bu taleplere de ciddî şekilde eğilmemiz gerekiyormuş da, vesaire, vesaire...

        Musul ile ilgili olarak bizde hâkim olan iki temelsiz düşünce vardır: İlki, Lozan Anlaşması'na göre bölgenin petrol gelirinin aslında bizim olduğu; diğeri de yukarıda naklettiğim iddia, yani Musul'daki zengin petrol sahalarının da Sultan Abdülhamid'e ait bulunduğu...

        OKUYAN VAR, ANLAYAN YOK!

        Türkiye'nin Musul üzerinde artık hiçbir hukukî hakkının kalmadığını defalarca yazdım, söyledim, son olarak önceki gün yine bu köşede teferruatı ile anlattım. Petrol sahalarının Sultan Abdülhamid'in özel mülkü olduğu yolundaki söylentilerin de aslının-astarının bulunmadığını yine aynı şekilde defalarca yazmıştım ama kellim kellim lâyenfâ! Okuyan belki var ama anlayan nerede ise yok gibi...

        İşte bu yüzden, Abdülhamid ve Musul bağlantısının aslını yeniden anlatacağım:

        ■ Sultan Abdülhamid, "tâcın malı" olan ve devlet hazinesinden ayrı olarak idare edilen "Hazine-i Hassa"ya ait imparatorluğun değişik bölgelerindeki verimli gayrımenkullerden bazıları ile beraber Musul ve Kerkük'ün zengin arazilerini de bu hazineden alarak "emlâk-ı şâhâne"ye kaydettirmiş, yani şahsî mülkü hâline getirmiş ve tapularını üzerine yaptırmıştı.

        ■ Hükümdarın 1909'da tahttan indirilmesinden sonra yerine geçen kardeşi Sultan Reşad, ağabeyinin üzerine kayıtlı olan gayrımenkulleri eskiden ait oldukları hazineye, yani Hazine-i Hassa'ya devretti. Musul petrolleri de bu karar ile artık Abdülhamid'in olmaktan çıktı ve eskiden olduğu gibi Hazine-i Hassa'ya ait mülkler arasına girdi.

        ■ Cumhuriyet'in ilânının ardından devlet Hazine-i Hassa'ya el koyup Maliye'ye devretti ve Lozan Anlaşması ile de Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan bölgelerdeki Hazine-i Hassa malları da o topraklarda kurulan yeni devletlere bırakıldı.

        DÂVALAR DEVAM EDİYOR AMA...

        ■ Abdülhamid vârisleri, Irak'ı elinde bulunduran İngiltere ile İngiliz petrol şirketleri aleyhine 1920'lerin sonundan itibaren Sultan Abdülhamid'e ait olduğu iddiası ile Musul'daki bazı petrol bölgelerini alabilmek için çok sayıda dâvâ açtılar ama dâvâların hiçbiri lehlerine neticelenmedi. Ardarda verilen red kararlarının temelinde petrol sahalarının Sultan Abdülhamid'in değil, Hazine-i Hassa'nın mülkü olduğu gerçeği vardı.

        ■ Hükümdarın vârisleri, seneler boyunca açtıkları bütün dâvâları kaybetmelerine rağmen günün birinde vaziyetin lehlerine dönüşebileceğini düşünerek ve hak taleplerinde ısrarlı olduklarını ifade edebilmek maksadı ile yurtdışında son senelere kadar ardarda dâvâlar açtılar ve bu dâvâlardan bazıları hâlâ devam ediyor.

        Abdülhamid'in Musul'daki petrol kuyuları masalının aslı işte budur ve hoş ama boş bir hayâlden ibarettir!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ