Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ramazan İslâm dünyasının ilk kurgubilim şâheserlerinden olan Hayy ibn Yakzan'ı hikayesi pek bulunmuyor

        Murat BARDAKÇI / GAZETE HABERTÜRK

        Kurgubilim son senelerde Batı dünyasında epey bir merak konusu haline geldi ve dizi üstüne dizi çekilir oldu... Dizilerde hayalî ülkeler, milletler ve iktidar mücadeleleri konu ediliyor, işin içine sihir, büyü vesaire de giriyor ve bu bahislere meraklı olan milletimizi de ekranın başına raptediyor...

        ÇOK YAZARA KONU OLDU

        Kurgubilime böylesine meraklıyız ama Hayy ibn Yakzan’ı pek bilmiyoruz...

        Kimdir bu Hayy ibn Yakzan? Ortaçağ İslam dünyasında felsefecileri hayli meşgul etmiş bir hikâyenin kahramanıdır... Aynı isimle ama değişik zamanlarda ve değişik yazarlar tarafından tekrar tekrar kaleme alınmış, içlerinde en çok 1186’da ölen Endülüs’lü doktor İbn Tufeyl’inki şöhret bulmuştur. Konusu ıssız bir adada geçer, temelinde maddeyle aklın mücadelesi yeralır ve “anneyle babadan dünyaya gelmemiş” bir çocuğun tasavvufî maceraları anlatılır. Derken daha sonraki asırların yazarları da konuya el atarlar, Molla Cami gibi din bilginlerinden 15. yüzyılın meşhur edebiyatçısı Lâmiî Çelebi’ye kadar birçok kişi, kitabın değişik versiyonlarını kaleme alırlar.

        ÇOCUK, ANNESİZ DOĞAR MI?

        Hayy’ın hikâyesi zamanla batıda da şöhret bulur, batı dillerine çevrilir, ilk baskısı Londra’da, 1708’de yapılır ve felsefeciler arasında bir tartışmadır başlar: “Bir anneden dünyaya gelmemiş olan çocuk nasıl varolur?” sorusuna cevap aranır ve hâlâ aranıyor...

        İşte kurgubilimin ve hayal gücünün sadece batı dünyasında değil, eski zamanlarda bizde de varolduğunun küçük bir örneği...

        Jules Verne ilk denizaltıyla ilk uzay gemisini geçen asırdan haber vermiş; “Brezilyalı Çocuk”, “Örümcek Adam”, “Jurassic Park” gibi filimler canlıların aynen kopyalanacağını ileri sürmüşlerdi ve kehanetleri doğru çıktı. Hayy ibn Yakzan ise daha da cesur konuşuyor, “annesiz” çocukların doğacağını anlatıyor...

        Kitap, ıssız bir adada kendiliğinden varolan bir çocuğun felsefî maceralarından sözeder... Annesi ve babası yoktur; Hayy “canlı”, “diri” demektir, İbn Yakzan ise “Allah’ın oğlu”...

        Hayy, küçücük adada tek başına büyür, büyürken sadece düşünür, “akıl” yoluyla bazı derecelere varmaya çalışır. Her düşünce devresi, yedişer senedir. Derken, ölü hayvanlarla canlılar arasında görünüşte bir fark olmadığını ama canlıda bir başka gücün mevcud bulunduğunu hisseder ve o farkın ne olduğunu keşfetmeye uğraşır. Günün birinde yanına Esal veya Ebsal adında bir başka canlı gelir. O da bir diğer adada Hayy gibi kendiliğinden varolmuş, yani doğmamıştır. Beraberce tartışır ama bir neticeye varamayınca “doğmamış” fakat “vârolan” üçüncü bir kişiyle, Salaman’la biraraya gelirler ve tartışmalar böyle devam edip gider.

        TÜRKÇE’YE TERCÜME EDİLDİ

        Hikâye geçmişte sadece felsefecileri değil, edebiyatçıları da meşgul etmiştir. Eskiçağ Arap yazarları konunun eski Yunan’dan alındığını anlatırlar; bazı batılı edebiyatçılar ise çok meşhur bir romanın, Robinson Crusoe’nun temelinde Hayy ibn Yakzan’ın yattığını söylerler... Ortaçağ İslâm Dünyası’nın bu çok önemli metni Türkçe’ye tercüme edilmiştir, yazdıklarım merakınızı çekti ise tercümeyi alıp okur ve bundan asırlarca önce yaratılmış olan bu kurgubilim şâheserine siz de hayran kalırsınız.

        HATTIN ÜSTADLARI

        Hacı Arif Efendi

        Filibe’de, 1830’da dünyaya geldi. Hat icazetini Filibe’deki Yürüyüş Camii’nin hatibi Hafız İsmail Efendi’den aldı, “93 Harbi” denen Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra İstanbul’a geldi, Saraçhane’de bir bakkal dükkânı açtı ve bu yüzden “Bakkal Arif Efendi” diye şöhret buldu. Arif Efendi, bakkallık ederken zamanının meşhur hattatı Şevki Efendi’nin derslerine giderek ikinci icazetini de aldı. Sonraları dükkânını kapattı, kendisini tamamen yazıya verdi ve çok sayıda öğrenci yetiştirdi. 12 Eylül 1909’da vefat eden Arif Efendi çok hızlı yazması, çok sayıda eser vermesi ve yazdıklarında tashihe gerek olmaması ile de meşhurdu.

        SARAYLIK İFTARİYELER

        Mahlût turşusu

        MALZEME

        Hıyar, kabak

        Kavun, karpuz

        Sirke

        Yeşil biber

        Havuç

        Hıyar, dolmalık kabak,kavun ve karpuzun küçüklerindenyeteri kadarı ve bir boydaolanları alınıp birarada amafazla yumuşamayacak şekildehaşlanır. Sonra sudan çıkartılır,üzerleribıçakladelinip sırlıkavanozaveya fıçıyayerleştirilir,ağzınakadar sirkeyledoldurulup kapatılır ve15 gün bekletilir. Artık sofrayagelmeye hazır olmuşlardır. Eğerbir sonraki seneye de kalmalarıarzu edilirse sirke üç defadeğiştirilir ve içerisine küçükyeşil biberler ile ufak doğranmışhavuç ilâve edilir. Sirkeninher zaman kavanozun tepesin

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ