Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ramazan M. Fatih Çıtlak ile Ramazan Sohbetleri

        M. FATİH ÇITLAK - GAZETE HABERTÜRK

        CENÂB-I Hakk, Kur’ân-ı Kerim’inde peygamberlerini nasıl el üstünde tuttuğunu ve onları sevenlerin ne denli kıymetli olduğunu en güzel şekilde açıklamıştır. Efendimiz’i (SAS) överken hiçbir beşer ve peygambere nasip olmayan methi de selamıyla ve kelamıyla yüceltmiştir. Ama en büyük övgülerden biri de Efendimiz’in (SAS) ümmetine yapılan övgüdür. Birbirleri arasındaki muhabbet, müminlerin birbirine duyduğu merhamet, gösterdikleri saygı ve fedakârlık Kur’ân-ı Kerîm’de övülmüştür.

        Birbirimizi Allah (CC) için sevmek Kur’ân-ı Kerim’de hususi olarak övülmüştür

        Efendimiz’in (SAS) en meşhur hadis-i şeriflerinden birinde mealen “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi Allah (CC) için sevmedikçe iman etmiş olamazsınız!” buyurularak; aramızda selamı yaymamız, hatır sormak ve birbirimize emin olarak muamele etmek tavsiye edilmiştir. Gerçi imanımızı alakadar eden bir mevzuda Efendimiz (SAS) tavsiye gibi söyleseler de bu aslında bizler için hayati bir emir mahiyetindedir.

        Dedelerimizin bir sözü vardır. “Kanun; kötüler içindir.”

        Yani suiistimal olmasın diye aradaki ilişkileri, muameleleri kayıt altına almışlar, kanunlar düzenlemişlerdir. İnsanlar verdiği sözü tutsa, alacak vereceklerini zamanında yapsa, birbirini incitmemek üzere hayat sürülse kanuna ne kadar ihtiyaç duyulabilir? Aslında kanun, sevgisizliğin, kalleşliğin, itimatsızlığın bittiği yerde başlar. Yoksa yani bir kişide Allah (CC) korkusu yok, toplumdan utanma sıkılma yok, kanundan ve hapisten de çekinme yoksa o kişi her türlü ahlaksızlığı yapar. Toplumdaki sevgisizlik, saygısızlıkla birleşince de işin çivisi çıkar.

        Maddi ve manevî çıkar konu olduğunda sevgi muhakkak bozulur

        Bu, dünyaya Allah (CC) tarafından koyulmuş bir kaidedir. Yerçekimi, suyun ıslatması vb. gibi, dünyevi güzelliklerin pörsümesi, kokuşması ve bozulması bir nevi tabii kaidedir. Şehvet için alaka duyuyorsa bir insan, şehvet kesilince sevgi bitecektir. Dünyevi makamlar için yalakalık yapıyorsa, bu arkadaşlık gibi görünen ilişki güzel bir yemeğin kokuşması gibi bir müddet sonra bozulacaktır. Mal mülk gibi şeyler yahut güzellik, gençlik gibi sıfatlar hep bu cinstendir.

        Hele ruh... Bir kişiden ruh çekilince artık ondaki gördüğümüz güzelliklerin hiçbirinden eser kalmadığını fark ederiz. Allah (CC) için seviyorsak müstesna. Bu sevginin kantarı, ölçülebilmesi ancak ruhla mümkündür.

        Cenâb-ı Hakk’ın ve Efendimiz’in (SAS) ahlakıyla ahlaklanmak

        Allah Teâlâ insanı kendisine ibadet etsin diye, yani kulluk bilinciyle hareket etmesi muradıyla yaratmıştır. Bir kulun sair yaratılmışlar içerisinde ahlakıyla ve merhametiyle görünmesi ise elzemdir. Çünkü Allah Teâlâ o kişinin kulluğuna kendisi şahit olacak, ahlakıyla ve itaatiyle bütün kâinata da o kişiyi şahit olarak ve hakkında şehadet ettirerek huzuruna alacaktır.

        Ezerek, çiğneyerek, başkalarına merhamet etmeyerek yaşayanlar bu dünya çarklarının dişleri arasında parçalanıp giderler ve bütün âlemi merhametsizliğine şahit kılarlar. Merhamet ve şefkatle yaşayan insanlar sadece insanlar tarafından değil hayvanlar ve cümle mahlukat tarafından sevilir. O kişi bulunduğu ortama hep güzellik yayar. Merhametsizi öğüten dünya çarkları bu kişiyi el üstünde tutar ve Allah Teâlâ’ya o kimse hakkında güzel şehadette bulunurlar.

        Aslında merhamet normal bir insanda bulunması gereken fıtri bir özelliktir. Allah’ın (CC) merhameti, kulları için kendisinde bulunan muhabbetinin alameti ve tezahürüdür. Bundan dolayıdır ki bu âleme merhamet olarak yansıyan bu güzelliğin insan boyutundaki üst seviyesi muhabbettir. Yani insan sadece acıdığından dolayı güzellikle muamele etmez. Allah Teâlâ’ya duyduğu muhabbet ve o güzel yaratıcının yaratılmış olan kullarını sevmek, merhametin daha üstünde ulvi bir duygudur.

        Bunun tersini düşünürsek aslında merhametsizliğin kaynağı Allah (CC) ve Resûl (SAS) sevgisinin yok denilecek kadar az olmasından dolayı mahlukata hor gözle bakmaktır. Merhamet ahlakını ve duygusunu insan başkasından beklememeli, fert olarak buna gayret etmelidir.

        Merhametin ilk meşk edildiği saha ailedir. Karı koca birbirlerine merhametli olmalıdır. Hem Âdem (AS) ile Havva’nın çocukları olarak bizler kardeşiz hem de iman etmişler olarak birbirimizin kardeşiyiz. Bu açıdan aile, hep birbirine merhametle muamele etmelidir. Patron işçisine, memur veya işçi patronuna iş ilişkisinin dışında ve maddi çıkarların ötesinde ayrıca merhamet duygusu beslemelidir. Yolda, trafikte, çarşıda, pazarda insanlar hep bu insaf ve merhamet üzere bakış açıları geliştirmeli, hayatı böylece kolaylaştırmalıdırlar. Tenkit ederken, haklı yere ceza uygularken bile kişi merhamet ve insaftan uzaklaşmamalıdır. Merhametsiz, katı kalpli olan insanların Cenâb-ı Hakk’ın nazarından mahrum olacağı unutulmamalıdır.

        ARAP HOCA'NIN CENAZESİ

        İstanbul’da bir tabir var, “Su içeceksen Karakulak’tan, Kur’ân-ı Kerim dinleyeceksen Arap Hoca’dan” diye. Gönenli Mehmet Efendi Hazretleri, Arap Hoca’nın cenazesini ve şahit olduğu kerameti şöyle anlatırdı:

        “Arap Hoca göçtü, biz de cenazesinde bulunalım diye vakitlice gittik. (O esnada yaptığı hizmetleri anlatmazdı.) Musallaya konulmuş ama tabut kapağı ve örtüsü hafif aralık. ‘Neden böyle oldu?’ diye sordum. Oradan birisi ‘Hocaefendi’nin uzaktan akrabası, birkaç yakını daha geliyormuş. Yoldalar, geldi gelecekler. Rica etmişler son bir kez görelim diye, onun için açtık, birazdan sırlayacağız’ diye haber geldi.

        ‘Peki, âlâ’ dedim, gayr-i ihtiyari tabutun aralık bulunan kısmına gözüm ilişti. Aman ya Rabb’i, bir de ne göreyim? Arap Hocaefendi’nin mübarek gözlerinin bulunduğu yerden semavata (gökyüzüne) nurdan iki direk yükseliyor. Beni bir titreme aldı. Ağlamaya başladım, şöyle bir sağıma soluma baktım, sanki fark eden yok gibiydi. Dikkat etmiyorlar herhalde dedim. (Hocaefendi kerametlerini hep böyle setrederdi.)

        Sonra yanıma bizim eski müftü emeklilerinden biri geldi. (Hareket şeklini canlandırarak) Şöyle koluyla beni dürttü, işaret verdi, ‘Bak!’ dercesine. Ona doğru döndüm, o da kulağıma eğildi, gözüyle de tabutu işaret ederek ‘Hocaefendi benim gördüğümü sen de görüyorsun değil mi?’ dedi. Anladım ki o da nurdan sütunları görmüş. Sonra ağlayarak tekrar yüzüme baktı. ‘Ya hocam, bir ömür Kur’ân’a hizmet etmiş insana bak, Allah Teâlâ ne güzellikler ikram ediyor’ dedi.”

        SORU VE CEVAP

        -Kur’ân-ı Kerim bulunan odada yatmanın sakıncası var mıdır?

        Kur’ân-ı Kerim’in bulunduğu odada yatmanın bir sakıncası yoktur. Önemli olan kişinin içinde Kur’ân’a hürmetsizlik kastının olmamasıdır. İçindeki hürmet var olduğu müddetçe bunda bir sakınca yoktur.

        -Kur’ân’daki ayet sayısı kaçtır?

        Halk arasında ezberleme kolaylığı olsun diye 6666 sayısı yaygın hale gelmiş olabilir ancak ayetlerin sayısı hakkında kesin olarak bir sayı söylemek mümkün değildir. Bazen ayetler mana itibarıyla da lafız itibarıyla de ortadan bölünüp iki ayet gibi düşünülebilmektedir. Besmelenin ayet olup olmadığı konusunda da farklı görüşler mevcuttur. Mevcut ayetlerin bir bölümü de müstakil ayet sayılabildiği için rakamlar değişebilir.

        -Kadınlar sadece kadınların bulunduğu bir yerde açıktan Kur’ân okuyabilirler mi?

        Bunun bir sakıncası yoktur. Kadınlar kendi aralarında, erkekler ise halka açık şekilde Kur’ân okuyabilirler.

        AYET-İ KERİME

        İBRÂHİM ve İsmâil Aleyhisselâm, Kâbe’nin temellerini yükseltirken birlikte şöyle dua ettiler: “Ey Rabb’imiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz işiten ve daima bilen ancak sensin. Bizleri yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar kıl ve soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen Müslüman bir ümmet meydana getir! Bizlere ibadet yollarını göster, tövbemizi kabul et!” (Bakara 127-128)

        EY Rabb’im! Beni, anne-babama ve bana verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et! Beni rahmetinle salih kulların arasına kat! (Neml 19)

        HADİS-İ ŞERİFLER

        “SİZİN en hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olandır. Ben aileme karşı hepinizden daha hayırlıyım. Bir arkadaşınız öldüğü zaman da kusurlarını zikretmeyi terk edin.” Hadis-i şerif - Tirmizî

        “ALLAH’ın (CC) rızası babanın rızasından geçer. Allah’ın (CC) memnuniyetsizliği de babanın memnuniyetsizliğinden geçer.” Hadis-i şerif - Tirmizî

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ