Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2016 Venedik Bienali’nde Türkiye’yi Darzana projesiyle temsil eden TEGET Mimarlık, Mehmet Kütükçüoğlu ve Ertuğ Uçar’ın tasarladığı Yapı Kredi Kültür Sanat binası 2017 Eylül’ünde İstiklal Caddesi’ndeki eski yerinde uzun bir yeniden yapılma sürecinden sonra açıldı, açıldığından beri de sergi ve konferans dizileriyle İstiklal’e yeniden taze kan aşıladı. Neyse, İstiklal Caddesi’nin şantiye görünümü de artık bitti. Eski fiyakalı günlerine kavuşacak diye bekliyoruz. Yapı Kredi Kültür Sanat Binası’nda ilgimi çeken bir sergi var. Önce serginin adı dikkatimi çekti, gezince de içeriği. Serginin başlığı ‘İntihal mi? Hal mi?’ İntihal kelimesini biz genellikle bilimsel çalışmaların aşırılması sırasında duyarız. Türk Dil Kurumu ne diyor ‘intihal’ kelimesi için?; “Bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması.” Peki biz gidip Yapı Kredi Kültür Sanat’ta başkasının işlerini, kaynak göstermeden kullanan sanatçıların sergisini mi gezdik? Tabii öyle değil. Serginin küratörü sanat tarihçisi ve sanat eleştirmeni, akademisyen Nazlı Pektaş. Pektaş’ın bu ilk küratöryal sergisi. Gayet hoş bir şey yapmış Nazlı. Bir grup sanatçıyı, Çağrı Saray, Erinç Seymen, Ferhat Özgür, Mehtap Baydu, Özlem Günyol ve Mustafa Kunt ikilisi ve Necla Rüzgar’ı bu sergi için davet etmiş. Onlara demiş ki; İntihal mi?/Hal mi? Gerçek olan hangisi? Sahici olan nedir? Sahte ve özgünlük nedir? Sergiyi Nazlı Pektaş’la gezdik, isterseniz kendi ağzından dinleyelim:

        REKLAM

        Nazlı Pektaş: İntihal, hem akademik metinlerde hem edebi metinlerde bir suç. Ama çağdaş sanatın içersinde kendine mal etme olarak okuduğumuzda işler biraz değişiyor. Çünkü dünyada da Türkiye’de de başka sanatçının ismini referans göstererek, o sanatçının baktığı yerden ya da tam tersi yerden bakarak işler üretmek mümkün. Ben de bu konuyu tartışmaya açma gereksinimi duydum. Ama sosyal medya ya da medya yoluyla değil de acaba üretim biçimi olarak ne yapabiliriz diye sorguladım. Bu imgeyi çoğaltma ya da imgeyi yeni bir karaktere büründürme meselesini düşündüm. Dedim ki; bu yapılan bir intihal mi yoksa bir hal mi, oluş mu? Kimi sanatçı referans gösteriyor, kimi göstermiyor, kimi farkında bile değil başka bir sanatçının işine benzer bir şey ürettiğinin. Sizin de bahsettiğiniz sanatçıları davet ettim, onlara dedim ki; “Siz 6 sanatçıyı birbirinizle eşleştireceğim, bunun sonucunda biriniz diğerinin eski işine bakarak yeni bir iş üreteceksiniz. Ama istediğiniz gibi bakabilirsiniz, isterseniz birebir kopya yapın, çok özgürsünüz….

        İŞTE ÇIKAN ESERLER

        Serfiraz Ergun: Bu sanatçıları eşleştirirken neye dikkat ettin?

        NP: Uzun süredir bu sanatçılar hakkında ne yazıyorsam, onları nasıl okuyorsam oradan yola çıkarak eşleştirdim. Onların sanat pratiklerindeki yakın uzak mesafe ilgimi çekti. Mesela Ferhat Özgür ile Erinç Seymen’i eşleştirirken aslında hiç benzer olmayan üretim biçimleri vardı. Erinç’in uzun süren çizim sürecinin karşılığı Ferhat’ta yoktu. Ama ben, ‘bir sanatçı diğerini giyinirse ne olur’u merak ettim.

        Önce Ferhat Özgür-Erinç Seymen ikilisinin işlerinin önünde duruyoruz.

        NP: Ben sadece sanatçıları belirledim. Onlar kendileri birbirlerinin hangi işlerini intihal edeceklerine karar verdiler. Ferhat, Erinç’le iletişime girdi, Erinç Ferhat’a dosya gönderdi. Ferhat da Erinç’in 2011 tarihli işini seçti ve oradaki pres makinasını Ferhat tuttu bildiğimiz bir heykele dönüştürdü. Burada bir imge transferinin bir heykele dönüşmesi var.

        Hemen yanında yüksekçe bir masanın üzerinde elma büyüklüğünde taş mı büyücek kuşbaşı doğranmış et parçaları mı desem objeler sergileniyor. Meğer sanatçı Necla Rüzgar tarafından yağlı boya ile boyanmış taşlarmış. Parçalanmış beden kalıntıları gibi düşünmüş sanatçı. Özlem Günyol ve Mustafa Kunt ikilisi, Necla Rüzgar’ın bu işinden etkilenerek Dikili’de bulunan bir göçmen teknesi kalıntısının üzerindeki yazıyı, şiiri üretmişler. Parçalanmış bir beden kalıntısıyla, parçalanmış bir teknenin ortak buluşması olmuş.

        HER SANATÇININ BİR YENİ BİR DE ESKİ İŞİ VAR

        NP: Tabii her sanatçı ikilisi birbirinden etkilenecek diye yola çıkmıştık. Mustafa ve Özlem’den etkilenen Çağrı Saray oldu. Mustafa ve Özlem AKM’nin cephesini birebir küçülterek üzerine Gezi olaylarındaki ses kaydıyla bir grafik çizdi ve bunu dikenli tellerle ifade etti. Bilgisayarda Gezi’den yükselen sesi açtı ve bunu dikenli tele çevirdi. Çağrı da hep mekanlar üzerine çalışan bir sanatçı, o da AKM’yi büyütüp 8 parçaya bölüp, gravür baskısını yaptı.

        Geldik Mehtap Baydu’nun işinin önüne:

        NP: Mehtap hep kendi bedeni üzerinden üretir. Burada kendi bedeninin kalıbını çıkartmış, onu ütülüyor. İşin adı ‘Güne Hazırlık’. Hepimiz sadece sabah tişörtlerimizi değil güne nasıl devam edeceğimize dair aklımızı da ütülüyoruz. Ütü bir iyileştirme biçimi. İki sanatçının çok yakın üretim dili var. Ferhat da Mehtap da kimlikler üzerine çalışıyor. İki dilin nasıl yaklaştığını görüyoruz burada.

        Birbirleriyle sanatçılar konuşurken hiç problem çıkmadı ve ortaya yepyeni işler çıktı.

        Bu kez Erinç Seymen’in Mehtap Baydu’nun işinden yaptığı gönüllü intihalinin karşısındayız.

        REKLAM

        NP: Mehtap 2015 yılında ‘kıyafet’ isimli bir enstalasyon yaptı. Erinç o enstalasyonun sadece ayakkabılarını aldı. Bu basma kumaştan bir de takım elbise vardı. Ve Erinç ‘Dikefalos’ -çift başlı - isimli işini üretti. Erkek kıyafeti kadın kumaşıyla, çiçekli bir basmayla kaplanmış. Bir savaş miğferi. Ayakkabıdaki erkekliği örten basmayla buradaki miğferlerde erkekliği saklayan, erkek şiddetini örten bir görünüm var. Her ikisinde de ne kadar maskelesen de maçoluğu örtemiyorsun mesajı var.

        NP: Bu kez AKM’yi yapan Çağrı Saray’ın titreşimli bir işine geldik. Necla Rüzgar’ın yeni işinde ise sadece bir biçimsel intihal var. Bir kadını, kendisini, Necla bir çizimle anlattı ve videoya aktardı.

        İntihal mi? Hal mi? Başlıklı grup sergisi, serginin içeriği olan intihal kavramını soruya çeviriyor, tartışmaya açıyor ve cevabı size bırakıyor. Nazlı Pektaş; “Bu sergi kopyaci aramıyor, suçlu aramıyor, gerçek olan hangisi, sahici olan nedir?” diyor. İmgenin, konunun ya da icranın bir yapıttan diğerine geçerken aldığı yol, bu sergide ne güzel ki yeni bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor, diğer yandan da razı olunmuş intihali deşifre ediyor.

        Sergi, 29 Temmuz’a kadar açık.

        Çağrı Saray, Erinç Seymen, Ferhat Özgür, Mehtap Baydu, Özlem Günyol&Mustafa Kunt ve Necla Rüzgar’ın birbirlerinin daha önce yaptıkları çalışmalarından yola çıkarak yarattıkları 6 yeni iş ve onların kaynağı olan 6 eski iş yer alıyor.

        Diğer Yazılar