Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın kilo verme öyküsü

        Porf. Dr. Temel YILMAZ / GAZETE HABERTÜRK

        Hangisi daha önemli? Kilo kaybı mı, sağlıklı yaşam mı?

        Bugünlerde en çok karıştırılan iki kavram var: “Kilo kaybı ve sağlıklı yaşam.” Bu iki kavram her zaman aynı anlama gelmiyor. Estetik diyetlerde bu kavramlar genellikle karıştırılıyor.

        Siz tek hedefin zayıflama üzerine kurgulandığı şok diyetleri uyguladığınızda çok hızlı kilo verirseniz bir süre sonra kalp, böbrek çevresindeki yağ yastıkları eriyebilir ve bu diyet çoklu organ yetmezliğine neden olabilir. Gün boyu sadece kırmızı et ve hayvansal yağlarla beslenerek zayıflayabilirsiniz, ama bu 10 yıl sonra kalp damarlarının tıkanmasına yol açabilir.

        Toplumsal olarak sağlığı bir tarafa atıp sadece zayıflamaya odaklandığımız bugünlerde yeni bir tartışma konusu ortaya çıktı: “Ara öğün yapmalı mı, yapmamalı mı?”

        Medyada sürekli kendini zayıflatma otoritesi olarak tanımlayan kişilerin açıklamaları yer alıyor, “Ara öğün yapmayın, beslenmenin temel kuralı üç ana öğündür, ara öğün insanın doğasına aykırıdır” diye. Sanki taş devrinde ilk insanlar üç öğün sofra kurup yemek yiyorlarmış gibi.

        Beslenme ve metabolizma alanında bir eğitimi ya da tecrübesi olan herkes bilir, sağlıklı beslenmede ara öğün çok önemli bir yer tutar. Bugün bu tartışmalar kapsamında ara öğün üzerine geçmiş bir anımı sizinle paylaşmak, biraz da tanıdığım en güzel insanlardan birinin bilinmeyen bir yönünü tanıtmak istiyorum.

        KİLO ALMA NEDENİ

        Çok uzun yıllar önce Kuzey Kıbrıs’ta konuşmacı olduğum bir sempozyumdan sonra protokol yetkilileri, “Sayın Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, sizi görmek istiyor” diye bir mesaj ilettiler. Onur duyacağımı söyledim. Ertesi gün odasında kabul etti. Karşısındakine güven veren dost bir ses tonuyla “Hoşgeldin doktor” dedi. Bu cümle, güzel bir insanla uzun yıllar sürecek dostluğun ilk cümlesiydi.

        Kısa bir sohbetten sonra, “Kardiyologlar üstüme düşüp duruyorlar zayıfla diye, bu kilolar ne olacak doktor” diye konuya girdi. Kilo alma sürecini başlatan nedenler benim için önemliydi, onun hikâyesini sordum. Biraz düşündü, sonra “O zamanlar mücadele, savaş yıllarıydı. 2-3 paket sigara içerdim. Sonra bir gün torunum doğdu. Getirip kucağıma verdiler, dedim ki ‘Ben bu sigarayı bırakmazsam torunumun düğününü göremem’ ve bir gecede sigarayı attım. Sonraki yıllar siyaset yılları oldu. Seçimler, toplantılar, görüşmeler, yemekler derken bir de baktım ki kiloları almış gitmişiz.”

        Konuşmasına biraz ara verdikten sonra, “Şimdi ne yaparım bilir misin? Sabahtan akşama kadar bir şey yemem, çay-kahve gelir gider, sadece tek öğün yerim, o da akşam yemeği.”

        TEK ÖĞÜN BESLENME MODELİ

        Sorunun can alıcı asıl nedenleri ortaya çıkmıştı. Yoğun protokol, stresli bir yaşam ve tek öğün modeli beslenme. Klinik muayenesini yapıp biyokimyasal tetkikleri istedim. Giderken gülerek, “Akşama davetlimsin, bir yerlere kaçma” dedi.

        O gün KKTC’nin tanınmış ailelerinden birinin düğün yemeği vardı. Bana Sayın Denktaş’ın hemen yanında yer ayrılmıştı. Doğrusu buna sevindim; çünkü yemekte nasıl beslendiğini, neleri tercih ettiğini merak ediyordum.

        Göz ucuyla yediği besinlerin kalorisini hesaplamaya çalıştım. Hemen fark etti, dönerek hemen espriyi patlattı: “Doktor yoksa senin benim lokmamda gözün mü var?” Tüm masa gülmeye başladı. Tüm gece kalori hesapladım. Ertesi sabah tahlil sonuçları geldi. Tüm tetkikler insülin direncine işaret ediyordu. Bir beslenme programı hazırladım, ilaçlarını benden önceki hekimler zaten vermişti.

        İNSÜLİN DİRENCİNİN KONTROLÜNDE ARA ÖĞÜN ŞART

        Buluştuk, önce insülin direncinin ne olduğunu kısaca anlattım. Uzun süreli açlıklarda ciddi kan şekeri düşmeleri yaşanacağını, az ve sık yemesinin, ara öğünler almasının daha uygun bir model olacağını anlattım. Beslenme programının üzerinden gittik, üç ana öğünde neler almasını, ara öğünlerde neler yiyeceğini izah ettim.

        Dikkatle dinledi, sonra gözlüklerini çıkarıp gülerek, “Doktor sen gelince ‘Şimdi bu benim yediğimi, içtiğimi kesecek’ diye düşünmüştüm, ama sen beni iyice beslemeye gelmişsin. Bu kadar yemeği hayatımda hiç yemedim, sonra kalpçileri kızdırmayasın” dedi.

        Kendisine uzun süre aç kalmanın, tek öğün beslenmenin sağlıklı olmadığını, bu yolda zayıflamanın da mümkün olamayacağını, metabolizmanın doğru çalışmasının daha önemli olduğunu, kilo vermenin ancak vücudun sağlıklı olduğu sürece anlam kazanacağını anlattım.

        Ayrıca akşamki yemekte yaklaşık 3200 kalori aldığını, hazırladığımız bu modelin yaklaşık 1700 kalori içerdiğini ekledim. Gülerek yanındaki Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Sayın Güral Tanova’ya döndü, “Güral, bilseydim bu adamı akşam yemeğe getirmezdim” dedi. Sonra, “Hadi bakalım başlayalım, çağırın şu Durmuş’u, doktor bir de ona anlatsın” dedi.

        Durmuş, Sayın Denktaş’ın yemek planlamasından sorumluydu. Tüm program boyunca Güral Bey’in ve Durmuş Bey’in büyük desteği oldu. Sonraki günler, bir devlet adamı ciddiyetiyle programı uygulamaya başladı. Yoğun toplantılar arasında öğünleri aksatmadı; zorlandığı, bazen Durmuş’a çok kızdığı dönemler oldu. Ama ısrarla programı sürdürdü. Sık sık iletişimde olduk.

        KÖYDEN GELEN BAL

        Bir gün üniversitemdeki odamda otururken Cumhurbaşkanlığı’ndan bir telgraf geldi: “Köyden çok güzel bir bal geldi, hiç mi yemeyeyim? İmza: Rauf Denktaş.” Beni çok etkileyen bu dokuz sözcüklü telgraf aslında çok önemli mesajlar içeriyordu.

        İlk mesaj dürüsttü, hekimine ve bilime saygılıydı; istese hiç sormadan baldan yiyebilirdi ve kimse engel olamazdı, onu yapmadı. İkincisi içtendi, hiçbir kibir yoktu. Ama en önemli ders, karşısındakini kırmadan, ona politik çok ince bir zekâyla istediğini yaptırma sanatıydı.

        Telefon açtım, “Sayın Cumhurbaşkanı’m, öyle bir soru sordunuz ki buna hayır deme şansı bırakmadınız” dedim. Gülerek “Tahmin ettim doktor” diye cevap verdi.

        Bir yıl içinde yaklaşık 20 kilo verdi, kardiyak semptomlar hafifledi, sonra New York’a gidip ameliyat oldu, sağlıklı olarak ülkeye döndü. Sonuçta, ciddiyetle sempatiyi harmanlayan, sakin, dost, arkadaş ve müthiş kıvrak zekâlı, bilge bir insan tanıdım.

        Bilime inancı ve saygısıyla, dürüstlüğüyle yaşamının bu kesitinde herkese örnek olan bu güzel insanı saygıyla anıyorum.

        NE YAPMALI?

        - Tek amaç zayıflamak olmamalı, sağlıklı beslenerek zayıflama olmazsa olmaz kural.

        - İnsülin direncinde kanda insülin yükselir. İnsülin ya da diğer adıyla açlık hormonu yüksekse sık acıkırsınız.

        - İnsülin direnci öğün süresi, bilimsel çalışmalarda 2-3 saate inmiştir. Ara öğün yapmazsanız kan şekeri düşer ve açlık şiddeti artar, hipoglisemiye girersiniz.

        - Metabolik diyetin temel kuralı, sık ve az yemektir. Bu diyet sağlıklı zayıflamanın tek kuralıdır.

        - Bilimden şaşmayın.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ