Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Kanser Obezite lösemi riskini artırıyor

        Tip-2 diyabet ile şişmanlık arasında çok yakın ilişki olduğu biliniyor. Çalışmalar, obezite ve diyabetin lenfoma, lösemi ve myeloma gibi kanserlerin gelişme riskini de artırdığını gösteriyor.

        Her yıl 26 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasında Dünya Lösemi Haftası etkinlikleri ile hastalığa dikkat çekiliyor, son gelişmeler kamuoyu ile paylaşılıyor.

        Yakın zamanlarda yayınlanan çalışmalar, aşırı vücut ağırlığının birçok kanser türünde riski artırdığını gösteriyor. Tip-2 diyabet ile şişmanlık arasındaki bağlantıya dikkat çeken Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Kliniği ve Kemik İliği Nakli Direktörü Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, son çalışmaların da bu yönde olduğunu söyledi. Altuntaş, “Dünyanın saygın dergilerinden olan Blood geçen sayısında Prof. Dr. Jorge Castillo’nun çalışmasına yer verdi. Prof. Castillo bu çalışmasında, diyabetin lenfoma, lösemi ve myeloma gibi lenf bezi, kan ve kemik iliği kanserlerinin gelişme riskini artırdığını bildirdi” dedi.

        ŞİŞMANLIK KANSER TEDAVİSİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR

        Aşırı kilonun kanserlerde tedavi yanıtını da etkilediğini aktaran Prof. Altuntaş, “Tedavi başarısızlığı riski obezlerde daha yüksek, sağ kalım olasılığı daha düşük. Yine Blood dergisinin geçen ayki sayısında Prof. Dr. Massimo Brecia, aşırı kilolu olan lösemi hastalarında hastalığın daha erken nüks ettiğini bildirmektedir. Aynı zamanda aşırılı kilolu hastaların tedavi sırasında ciddi sıkıntılar yaşadığı bilinmektedir” şeklinde konuştu.

        KİLO VERMEK LÖSEMİ RİSKİNİ AZALTIYOR

        Rochester Üniversitesi’nden Dr. Marshall Lichtman’ın çalışmasına göre de başarılı ve istikrarlı kilo kaybı, gelecekte lösemi, lenfoma ve myeloma riskini azaltıyor. Bu nedenle kilo kontrolünün süreklilik arz etmesi çok önemli. Kanser tedavisi sırasında diyet ve beslenme alışkanlığına da dikkat etmek gerekiyor, doğru beslenme alışkanlıkları kazanmak ve bunu sürdürebilmek hastalıktan korunmak ve tedavinin başarısı açısından önemli.

        YAŞ ARTTIKÇA RİSK ARTIYOR

        Akut lösemi görülme oranı yaşla birlikte artıyor. Prof. Altuntaş'ın verdiği bilgiye göre hastalık 60 yaş civarında pik yapıyor. Lösemi tüm kanserlerin yüzde 1’ini oluşturuyor, 35 yaş altında kansere bağlı ölümlerin ise başta gelen nedenlerinden biri.

        AKUT LÖSEMİ GÜRÜLTÜLÜ BİR TABLO İLE KENDİNİ GÖSTERİYOR

        Akut lösemilerde hastaların çoğunda altta yatan nedenin saptanamadığını, ancak hastalığın görülme sıklığındaki artış ile ilişkili bazı risk faktörlerinin tespit edildiğini söyleyen Prof. Altuntaş, bunlar arasında kanser ilaçlarının, radyasyonun, ailevi sebeplerin, bağışıklık sistemi bozukluklarının, bazı virüslerin, hematolojik kanserlerin, genetik ve moleküler bozuklukların olduğunu belirtti.

        Kan kanserleri eklem ve kas ağrılarıyla, yüksek ateş ve ağız kanamalarıyla ortaya çıkarak haftalar içinde öldürücü olabiliyor. Akut lösemide yaygın halsizlik, güçsüzlük, kemik ağrıları, ateş, enfeksiyonlar ve cilt kanamaları görülebiliyor. Yanı sıra diş eti, burun, aşırı adet kanamaları ile göz, idrar yolu, mide-bağırsak ve beyin kanamaları da gelişebiliyor. Beyin kanaması nadir fakat ölümcül olabiliyor.

        LÖSEMİ BİR GÜN ORTADAN KALKACAK

        Gelecekte lösemilerin akıllı tedaviler denen yöntemle kronik bir hastalık gibi tedavi edileceğini, diyabet, hipertansiyon gibi kontrol altına alınacağını belirten Prof. Altuntaş, “Tıptaki gelişmeler de bu yönde ilerlemektedir. Gelecek kök hücreler ve genetik üzerine olacaktır. Hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler gündemde olacaktır. Lösemi; aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile belirgin farklılıkların görüldüğü heterojen bir hastalık. Hastaya doğru tedaviyi, doğru dozda ve doğru zamanda vermek bir hedeftir. Bu bağlamda bireyselleştirilmiş tedavi dediğimiz daha güvenli, daha etkin ilaç ve tedavilerin hastanın genotipi ve bireysel gereksinimine göre verilmesi amaç olmalı” dedi.

        HASTALIĞIN TEDAVİSİ MÜMKÜN

        Löseminin tedavi edilen bir hastalık olduğuna vurgu yapan Altuntaş, hastalığı önleyici girişimlerin hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Güncel tedavilerle lösemilerde uzun süreli yaşam oranının yüzde 60'lara kadar çıktığını aktaran Altuntaş, “Bazı lösemilerde bu oran yüzde 90'lara kadar çıkmaktadır. Lösemi tedavisi zor ve sıkıntılı süreç olsa da ancak sonu aydınlıktır. Günümüzde lösemi tedavi edilebilir ve tamamen yenilebilir bir hastalıktır" dedi ve şu bilgileri aktardı:

        "Lösemide ilk aşama ilaç tedavisidir. Bunun çok iyi yapılması ve erken dönemde hastalığın kontrol edilmesi şarttır. Kan kanserinde en etkili tedavisi kök hücre naklidir. Ancak kök hücre naklinin, sorunların bittiği anlamına gelmediğini vurgulamak lazım. Nakil sonrası da nakil süreci kadar önemli. Nakil sonrasında yakın takip ve gerektiğinde acil müdahale de büyük önem taşıyor. Nakil yapılan hastaların uzun yıllar takip edilmesi gerekir. Aksi takdirde bu hastalar aylar, yıllar sonra bile ciddi problemlerle karşılaşabilir.

        AFEREZ ERKEN ÖLÜMLERİ AZALTIYOR

        Son yıllarda geliştirilen yeni ilaçlar, destek tedavileri ve aferez teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda akut lösemilerde ölüm oranları önemli ölçüde azaldı. Aferez uygulamaları ile erken dönemde lösemi hücreleri vücuttan uzaklaştırılarak lösemi yükü azaltılmakta ve böylece hastanın erken dönemde ölüm riski azaltılmaktadır. Ayrıca lösemi hastasının kemoterapi uygulaması sırasında çok sayıda kan ürününe ihtiyacı olmaktadır. Yeterli kan ürünü sağlanamaz ise hasta o dönemde kaybedilmektedir. İşte aferez teknolojisi ile istenilen kan ürünü daha fazla miktarda ve çeşitte az sayıda vericiden güvenle elde edilebilmektedir. Bu şekilde lösemi hastasına mükemmel düzeyde destek tedavisi sağlanmış olmaktadır.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ