Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Türkiye'de adacık hücre nakli yapılabilecek, Adacık hücre nakli, şeker hastalığı, diyabet hastalığı

        CEYDA ERENOĞLU / HT GAZETE

        YAZI DİZİSİ - 3

        Gelecek 10 yılda diyabet hastaları için çok güzel haberlerimiz olacak.” Bu sözler Türkiye Diyabet Vakfı başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz’a ait. Yılmaz, “Diyabet tedavisinde en önemli hedef diyabetin kesin (radikal) tedavisini bulmaktır. Bu, diyabet hastalarının sorunlarının ilaca gerek olmadan çözülmesi ve iyileştirilmesi anlamına geliyor” diyor ve bilim dünyasının bu konuda yoğun çalışmalar yürüttüğünü söylüyor.

        HİPOGLİSEMİ: DİYABETİN ERKEN HABERCİSi

        Diyabetin henüz klinik belirtilerini vermediği erken dönemdeki en önemli sorunlardan bir tanesinin hipoglisemi olduğu belirtiliyor. Tokluk (2. saat) kan şekeri 8 saat açlıktan sonraki kan şekerinin altındaysa bu durum, “reaktif hipoglisemi” olarak adlandırılıyor. Hipogliseminin hastanın yaşam kalitesini bozan bir hastalık olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Bu sorun insan ilişkilerini olumsuz etkiliyor ve iş performansını bozuyor. Sorun günde 6 veya 8 öğün sık ama az miktar yemeye dayalı bir diyet programıyla kolayca çözümleniyor” diyor.

        DİYABETTE ARA ÖĞÜN ALMALI MI ALMAMALI MI?

        “Öğün arasında meyve yemek şeker düşmesine yol açabilir” diyen Prof. Dr. Temel Yılmaz, meyvenin içinde fruktoz (şeker) olduğunu ve bu durumun reaktif hipoglisemi atağını tetikleyebileceğini söylüyor. Bu nedenle bu sorunu yaşayan kişilere meyveden çok kepekli ekmek ve bisküvi gibi posalı yiyecekler öneriliyor. Türkiye ile Akdeniz ülkelerinde özellikle yaz mevsiminde öğle ve akşam yemeği arasındaki süre 7 hatta 8 saat kadar uzayabiliyor. Reaktif hipoglisemisi olanların bu süre içinde 2 ara öğün tüketmeleri, öğleden sonraki ara öğünlerinin güçlü olması, acıkma hissetmemeleri ve yemeklerini tatlı krizi gelmeden yemeleri gerekiyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Hipoglisemide acıkmaya değil saate bağlı bir model olmalıdır. Çünkü açlık ortaya çıktığında durumun kontrolü zordur” bilgisini veriyor.

        HIZLANDIRILMIŞ AÇLIK MODELİ

        Hipogliseminin ilaç tedavisi bulunmuyor ve bunun hızlandırılmış bir açlık modeli olduğu belirtiliyor. (Öğün aralarının 5 saatten 2.5 saate indiği bir model) Verilen yiyecek programına uyulması halinde hastanın açlık atakları olmuyor, şişmanlamasının önüne geçiliyor ve psikolojik sorunları ortadan kalkıyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, bu sorunda hastaların özellikle öğle yemeklerini kilo alma korkusuyla hafif geçiştirdiklerini söylüyor ve şu çarpıcı örneği veriyor: “Bizim için hastanın bir öğünde sadece bir tabak salata yemesinin anlamı salatanın hipogisemiyi kontrol edememesi ve birkaç saat sonra çok acıkıp tatlı krizinin olması anlamındadır. Diyabetli kişi yemeğini dengeli yemek zorundadır.”

        ENJEKSİYON GEREKTİRMEYEN ENSÜLİNLER HAYAL DEĞİL

        Ensülin diyabet hastalarının büyük bölümünün olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Özellikle Tip 1 diyabetli hastaların yaşam boyu günde 4-5 kez ensülin enjeksiyonu olmak zorunda olduklarına dikkat çeken Prof. Dr. Temel Yılmaz, son yıllarda gerçekleştirilen bilimsel çalışmaların enjeksiyon olmayı gerektirmeyen yeni kuşak ensülinlerin bulunması yönünde yoğunlaştığını söylüyor. Işte ensülin teknolojisindeki son durum: l

        SPREY ENSÜLİNLER

        Sprey ensülinlerde, ensülin toz şeklinde bir cihazla sıkılarak solunum yollarına alınıyor. Sprey ensülin uygulamasında, tedavinin ensülin iğnesine gerek kalmadan gerçekleştirilmesi hedeflense de bu uygulama erken dönem akciğer de bazı sorunlar oluşturabileceği yönündeki bulgular nedeniyle henüz hasta kullanımında değil.

        36 SAAT UZUN ETKİLİ ENSÜLİNLER

        Günümüzde ensülin tedavisinde, “rekombinant DNA tekniği” ile yeni uzun etkili analog ensülinlerin tedavi şemasına girdiği belirtiliyor. Bu ensülinler vücutta 36 saat süresince etkili oldukları için çoklu ensülin kullanımının teke inmesi mümkün hale geliyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Bunlar henüz ülkemizde bulunmamakla birlikte birçok ülkede diyabet pazarına çıktı” diyor.

        ZAYIFLAMA DİYETLERİNDE NEREDE HATA YAPILIYOR?

        Toplumda şişmanlıkların genetik olanlar dışında, yaklaşık yüzde 80’inde şişmanlığın ana nedeni olarak ensülin direnci ve reaktif hipoglisemi görülüyor. Bu kişilerde hipoglisemik atakları kontrol altına almadan kilo kontrolü ve zayıflama mümkün olmuyor. Kısa süreli diyetler geçici olarak kilo verdirse bile kişiler verdikleri kilodan çok daha fazlasını alıyorlar. bu nedenle bu hastaların açlık diyetleri yerine sürdürülebilir kişiye özel planlanmış tokluk diyeti bir diğer deyimle integral diyet almaları gerekiyor.

        ADACIK HÜCRE VE PANKREAS NAKLİNDE SON DURUM

        Günümüzde Tip 1 diyabetin radikal tedavisinde en fazla umut bağlanan uygulamanın “adacık hücre nakli” olduğu belirtiliyor. Bu teknik, ensülin salgılayan beta hücrelerinin kadavra ya da başka bir canlı pankreasından özel bir yöntem kullanılarak ayrıştırılması ve özel işlemlerden geçirildikten sonra radyolojik görüntüleme yöntemleri kullanılarak beta hücreleri olmayan hastaya küçük bir cerrahi yöntemle verilmesi olarak açıklanıyor. (Bu işlemde hastanın bayıltılmasına gerek duyulmuyor.) Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Adacık nakli uygulamasındaki teknik aslında zor bir teknik değildir ve dünyada yaklaşık ellinin üzerinde merkezde uygulanmaktadır. Biz de bu konu üzerindeki çalışmalarımızı Istanbul Üniversitesi’nde 15 yıldan beri deneysel düzeyde sürdürüyoruz” diyor ve Türkiye’de yakında insanda adacık hücre nakline başlanabileceğinin müjdesini veriyor.

        NAKİLLERİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI

        Adacık naklinin pankreas nakline göre birçok üstünlüğü bulunuyor. Günümüzde birçok ülkede pankreas nakli uygulansa da bu nakildeki en önemli sorunların büyük cerrahi işlem gerektiriyor olması ve yan etkilerinin çokluğu olduğu belirtiliyor. Adacık nakli ise bu tekniği iyi bilen kişilerce uygulandığında hastanın hayatını tehdit eden bir durum yaratmıyor ve cerrahi olarak aynı kişiye birden fazla kez uygulanabiliyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, tedaviyle ilgili asıl önemli sorunun vücudun savunma sisteminin, nakledilen beta hücresini reddetmesi ve hücreyi imha etmesinden kaynaklandığını söylüyor. Reddi önlemek için “immünsupressif” adı verilen ilaçlar denense de bunların yan etkisinin çokluğuna dikkat çekiliyor. Bu ilaçların uzun süre kullanılması böbreklerde bozukluk ve kanser riskinde artış gibi yan etkiler yapabiliyor. Kalp ve karaciğer naklinde hastanın bu tip ilaçların yan etkisini düşünme gibi bir lüksü bulunmasa da diyabetli bir hastanın düzenli ensülin kullandığı sürece hayatını hiçbir sorun yaşamadan ve komplikasyonla karşılaşma riski olmadan sürdürebileceği ifade ediliyor.

        KÖK HÜCRE NAKLİNDE BİLİMSEL GERÇEKLER

        Kök hücrelerin çeşitli yöntemlerle farklılaştırılarak ensülin salgılayan beta hücrelerine dönüştürülüp Tip 1 diyabetli hastalara basit bir cerrahi işlemle nakledilmesi, “kök hücre nakli” olarak tanımlanıyor. Kök hücre naklinin adacık hücre nakli yöntemine göre en önemli avantajının işlemden sonra yeni hücrelerin vücuttan atılmasının (ret) söz konusu olmaması ve immun baskılayıcı ilaçlara ihtiyaç duyulmaması olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, günümüzde kök hücreden teknolojik olarak beta hücresi elde edildiğini ancak elde edilen hücrelerin kontrollü çoğalması ve kontrollü ensülin salınımı konusunda halen çözüm bekleyen sorunlar bulunduğunu söylüyor. Yılmaz’a göre; gelecek 10 yılda, diyabet tedavisinde; hem adacık hem de kök hücre nakli alanında çok önemli gelişmeler olacak.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ