Bebeğin doğumundan itibaren ilk altı ay anne sütüyle - beslenmesi büyük önem taşıyor.
Bu sürede bebeğin gelişimi ve kilo alımı yeterli ise anne sütü dışında - herhangi bir ek gıdaya veya mamaya ihtiyaç kalmıyor.
Eğer bebeğiniz anne sütünü düzenli olarak alıyorsa - hastalık durumlarında bile su, bitki çayı veya meyve suyuna - ihtiyaç duymaz.
Dünya Sağlık Örgütü 1-7 Ağustos - haftasını "Emzirme Haftası" olarak kutluyor.
Bu hafta - kapsamında yaptığı bilgilendirmelerde anne sütünün - verimli olabilmesi için annenin huzurlu olması, besin değeri - yüksek gıdalarla beslenmesi ve problemli durumlarda - uzmanlardan yardım almaktan çekinmemesi gerektiğini - vurguluyor.
Eğer annenin sütü yeterli değilse ve bebeğin büyümesini - olumsuz etkiliyorsa, hekimin kontrolünde doğum - ayına uygun mamalara veya ek gıdalara başlanılıyor.
Anne sütü az da olsa ek gıdalara geçişin en erken - 4. aydan itibaren olması kabul gören bir uygulama.
Gelişimi normal sadece anne sütü alan bebeklerde - ek besinlere başlanması en erken 6. ay.
Ek besinlere - başlamanın iki ana nedeni vardır.
Birinci ve gerekli ilk - neden anne sütünün artık yeterli olamadığı besin öğelerini - aya göre takviye etmektir.
İkinci önemli diğer neden - de bebeği katı kıvamlı olduğu kadar değişik tattaki çeşitli - besinlere alıştırmak ileriki yaşlarda daha kolay ve - çok yönlü yeme alışkanlığı kazandırmak, sağlıklı, kaliteli - bir yaşama hazırlamaktır.
Ek gıdalara geçişlerde annelerin yaptığı en önemli - hatalardan biri tek tek gıdaları denemeden tüm - yiyecekleri karıştırarak ve blender'den geçirerek bebeğe - vermeleri.
Oysa ki bebekler katı gıdaya geçmek için - illa öğütülmüş yiyeceklere ihtiyaç duymazlar.
Bunun yerine - birkaç dişiyle kemirebileceği, emebileceği (armut, - buharda pişmiş havuç, muz gibi) gıdaları ellerine vererek - hem bebeğin gıdayla daha hakiki bir ilişki kurmasına - zemin hazırlamak hem de kendi zahmetinizi azaltmak - mümkün.
Tek tek besinleri verdiğimizde bulamaçtaki gibi çeşitli - gıdaları bir seferde yemediğini düşünen anneler, - yaşını geçmiş çocuklarına hâlâ bulamaç kıvamında - yiyecekler vermeye devam ederler.
Ama bebekler bir - yumurtanın veya peynirin tadını ayrı ayrı almalı ve damak - zevkleri gelişmelidir.
Çocuk beslenmesindeki ana kurallardan biri tuz ve - şekeri kullanmamak.
Hayatının geri kalanında bunlara - aşırı eğilim gösteren bir toplumda yaşayacak olması bir - yana; tuz kullanımının bebekler için zararlı olduğunu - gösteren araştırmalar var. Yani tuzu unutun.
Çocuk televizyonun karşısında hipnotize olmuş otururken - ağzına kaşık kaşık yemek tıkmak aslında çok kolay.
Lakin kolay olduğu kadar da zararlı. Bu, çocukluk - çağındaki obeziteyi körükleyen en önemli davranış biçimlerinden - biri olarak ifade ediliyor.
Yemeğin aileyle - aynı zamanda, yemek masasında yenilmesi konusunda - alışkanlığın erken yaşta kazandırılması hem çocuk hem - de aile açısından çok önemli.
Çocuklar katı gıdalara tam olarak geçiş yapıp evde - pişen ne varsa onu yemeye başladıklarından itibaren - bazı yiyecekleri diğerlerine tercih etmeye de başlıyorlar.
Bu konunun çözümü sevmediği gıdayı zorla, illaki yedirmekten - değil, alternatifler hazırlamaktan, sunumu ya da - pişirme yöntemini değiştirmekten geçiyor.
Bir de çocukların - damak zevki diğer birçok başka şey gibi çabucak - değiştiğinden "ıspanağı hiç sevmez" diye etiketlemeyip - sevmediği gıdayı zaman zaman tekrar önüne - sunmakta fayda var.
Bir gün yemediği ıspanağı başka - bir gün zevkle yiyebilir.
İştahsız çocuklara "Aman yesin de ne yerse yesin" - anlayışıyla hazır gıdalar, paketli gıdalar, bisküviler, - cipsler vermek hatalı.
Bunların yanı sıra sucuk, salam, - sosis gibi yiyecekler de çocukların öğünlerinden uzak - tutulmalı.
"Ne yersen osun" diye bir söz olduğunu aklımızdan - çıkarmadan; sadece yemenin değil sağlıklı yemenin - önemini idrak ederek çocuğa sağlıklı gıda seçenekleri - sunulması gerekiyor.
Meyve, fındık fıstık, havuç, - salatalık, tost gibi atıştırmalıklar paketli abur cuburlar - yerine ara öğün olarak kullanılabilir.